'Cinayet sonrası Erdoğan, Hrant Dink'in ailesine 'Bizi aşan şeyler var' dedi'

'Cinayet sonrası Erdoğan, Hrant Dink'in ailesine 'Bizi aşan şeyler var' dedi'
Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden 17 sene geçti. 19 Ocak’ta yapılacak anma öncesi T24’ten Cansu Çamlıbel, Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin ile bir söyleşi gerçekleştirdiDavaya ilişkin bazı bilgiler aktaran Çetin,...
Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden 17 sene geçti. 19 Ocak’ta yapılacak anma öncesi T24’ten Cansu Çamlıbel, Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin ile bir söyleşi gerçekleştirdi

Davaya ilişkin bazı bilgiler aktaran Çetin, cinayet işlendiğinden sonra Erdoğan’ın Dink ailesini ziyaret eden Erdoğan’ın aileye “bizi aşan şeyler var” dediğini aktardı.

Yapılan söyleşiden ilgili bölüm şöyle:

-Davanın seyrinde ortaya çıkanları ve hala çıkmayanları sormaya devam edeceğim. Ama bu bahsettiğiniz görüşmede yer alan kişilere dair soruşturma için dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın onay verdiğini hatırlatmanızdan hareketle devam edelim. Erdoğan cinayetin ardından Hrant'ın eşi Rakel Dink'e taziye ziyaretinde bulunmuştu, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda "Bu cinayet bize karşı işlendi" gibi çok iddialı cümleler kurmuştu. Hatta mahkemeden ilk karar çıktığında "daha temyize gidecek" demişti. Özetle cinayetten çok rahatsız bir görüntü sergiliyordu. Belli ki Erdoğan o dönem Hrant Dink'in öldürülmesini kendisini ve partisini zor durumda bırakmak için planlanmış bir eylem olarak görüyordu. Yola "bu işin takipçisi olacağız" diye çıkan Erdoğan'a yolda ne oldu da bugün "FETÖ'cüler yaptı, ceza aldılar ve dosya kapandı" gibi bir noktaya geldi sizce? Bugün Erdoğan'ın iktidar ortağı olan MHP ve ülkücülerin sivil alandaki uzantıları mı kendisini bu noktaya getirenler? Mesela Dink öldürüldüğünde MİT Müsteşarı olan, bugün de Bahçeli'nin en yakınında kilit bir danışmanlık pozisyonunu tutan Şenkal Atasagun'un bir etkisi var mıdır tüm bunlarda?

"Hrant öldürüldüğünde evine ilk gidenlerden biri Recep Tayyip Erdoğan'dır. O ziyaret sırasında "Bizi aşan şeyler var" gibi bir ifade kullanmıştı. O dönem evet iktidardaydılar ama henüz muktedir değildiler. Daha sonra ettiği laflar da var. "Sarı Gelin'in Ankara'nın dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğim" demişti mesela. Sonra yavaş yavaş muktedir olmaya başladılar. Ben bu süreçte kendi deneyimimden yola çıkarak şunları söyleyebilirim. Hrant öldürüldüğünde iki özel yetkili savcı atandı biliyorsunuz; Selim Berna Altay ve Fikret Seçen. Bu ikisi hemen bütün dosyaya şamil olmak üzere gizlilik kararı aldılar. Bu gizlilik kararından sonra hazırlık süresince biz dosyaya ulaşamadık. Hakikatin ortaya çıkması konusunda yakıcı bir çıkarı olan Dink ailesinin dışında yürütüldü bu süreç. İddianame ortaya çıkıp dava açıldıktan sonra gördük ki savcılar pek bir şey yapamamışlar."

- Ne demek istiyorsunuz? Biraz açalım lütfen

Tetikçilerin bütün telefon görüşmeleri aylarca kayda alınmış. Ogün Samast'ın, Yasin Hayal'in, Erhan Tuncel'in onlarca telefon görüşmesi var kayıtlarda. Savcılar bu görüşmelerin dökümlerini istediğinde "imha ettik" denilerek verilmemiş. Mesela teknik takipte olan Ramazan Öztürk diye bir sanık var. Savcılar onun da aslında aylarca dinlendiğini Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na yazılan bir yazı sonucunda tesadüfen öğreniyorlar. Bütün bilgileri istiyorlar, onlar da gönderilmiyor.

- Göndermeyen kim?

Trabzon Emniyet'i.

- Ramazan Akyürek mi?

"Yok o zaman artık Ramazan Akyürek orada değil, Ankara'da Emniyet Genel Müdürlüğü'nde İstihbarat Daire Başkanı'ydı. Bütün delilleri yok edip savcılara göndermeyen Trabzon Emniyet, bir gece Erhan Tuncel'i alıp sabaha kadar tutuyor, sonra bırakıyor. Bizim savcı bunu tespit ediyor. Ama o gecenin bilgileri de gelmiyor, hepsini yok ediyorlar. Trabzon Emniyet bunları yaparken Trabzon Jandarma'sı ne yapıyor? İnanılmaz bir biçimde arşivde ayıklama yapılıyor. Gelen bütün ihbarlar yok ediliyor, onların yerine yeni bir ihbar gelmiş gibi sahte rapor hazırlanıyor."

- Bu sırada İstanbul Emniyet'i ne yapıyor?

"Trabzon Emniyet'i daha önce İstanbul Emniyet'e bildirmiş; "Yasin Hayal İstanbul'a gelecek ve abisinin çalıştığı fırında kalacak. Hatta telefonunu Trabzon'da bırakacak. Hrant Dink'e yönelik ses getirici bir eylem yapacak" diye. Bu arada İstanbul Emniyeti zaten Hrant'ın yargılandığı duruşmaları takip ediyor. Ve sonradan anlıyoruz ki Yasin Hayal ekibinin yapacaklarına dair her şeyi de biliyor. İstanbul Emniyet'i de sonradan bir takım sahte tutanaklar hazırlıyor. Biz bütün bunları soruşturma safhası bittikten sonra öğrenebildik. Bir yandan gizlilik kararı sayesinde kurumlar arşivlerini temizlerken bir yandan da bir takım belge ve bilgiler ortalıkta uçuşmaya başladı. Mesela bunlardan biri Ogün Samast'ın Trabzon Emniyeti'nin çay ocağında o gün elinde bayrakla poz verdirildiği fotoğraf ve görüntüler. İşte o kareye giren kamu görevlileri var. Diğer yandan, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in bir emekli subay ile görüşmelerine dair bilgiler var. Sonra bunların bir kısmı buhar oldu. Bir anda dünya kadar böyle bilgi çıkıyor ortaya, sonra hop ortadan kayboluyor. Böyle bir süreç var o dönem. Biz bunları öğrenince yeniden savcılara gidiyoruz. Bir avukatın zaten gideceği başka neresi olabilir ki?

Sonra bir şey daha ortaya çıktı. Ogün Samast cinayetten önce Agos 'un yanındaki bir sokakta bir internet kafede uzun zaman geçirmiş, oradan yazışmış. Bunu öğrenince savcılara "Orada çalışanların ifadelerini aldınız mı?" diye sorduk. Tuhaf tuhaf baktılar bize, sonra da birbirlerine. Düşünün bunu bile yapmamışlar. Sonra biz talep edince gidildi ama tabii ki hiçbir şey çıkmadı. "Hatırlamıyorum" gibi iki satırlık ifade veren bir polis memuru. Ve aslında orası bir güvenlik şirketi. Üzerinde küçük bir şekilde "internet kafe" de yazıyor ama ikinci katta ve sokaktan net görünen bir yer değil. Bu güvenlik şirketi boyutu da ayrı bir soru işareti. Biliyorsunuz pek çok emekli asker bu işleri yapıyor. Mesela Veli Küçük'ün de güvenlik şirketleri vardı. Ogün'ün gittiği o şirket Hrant öldükten sonra kapandı.

Orada görevli olan polis memuru Cavit Kılıç'ı biz dava açıldıktan sonra davaya çağırdık. Cavit Kılıç öyle şeyler anlattı ki. Ne kadar kaldı, kimlerle yazıştı…acayip ayrıntılar verdi. Biz de sorduk; "Sen neden bunları o gün Terörle Mücadele'den ifadeni almaya geldiklerinde onlara anlatmadın?" diye. "Hepsini anlattım ben onlara" dedi. Anlatmış ama cinayeti soruşturmaya giden ekip yazmamış. Adam anlatıyor, anlattıkları kayda geçirilmiyor düşünebiliyor musunuz? Dahası, oradaki bilgisayarlar üzerinde de inceleme yapılmamış. Kırılamıyormuş o bilgisayarların şifreleri!

Çok ilginçtir; Ogün Samast'ın oradan çıkış anı Agos'taki haftalık haber toplantısının bittiği saate denk geliyor. Agos'un içi de dinleniyor sanki. Toplantı bitince Ogün dışarı çıkıyor, Hrant'ın peşine düşmeye. Bütün bunları şunun için anlattım; soruşturma sırasında gizlilik kararı soruşturma sağlıklı yürüsün, delil karartılmasın, deliller kaybolmasın diye verilir. Oysa bizim Hrant Dink cinayeti dosyasında gördüğümüz şu; gizlilik kararı delillerin yok edilmesi için kullanılıyor."

- Normalde yapılması gereken neydi?

Trabzon Emniyeti'nde, Trabzon Jandarmasında ve İstanbul Emniyeti'nde anında arşiv operasyonları yapılmak gerekiyordu. Savcıların bunu yapması lazımdı. Tabii ki yönetimin de bunu örgütlemesi lazımdı.

Yazının tamamı için TIKLAYINIZ