Dünyadan Kopuk Eğitim

Geçen hafta iki lisede yaptığım sunumlarda eğitim sistemimizin dünyadan ve yaşamdan kopukluğunu bir kez daha deneyimledim ve bu haftaki yazımı bu vahim durum üzerine yazmaya karar verdim.

Rusya-Ukrayna
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Saldırı sürpriz değildi, hazırlıkları epeydir sürmekteydi. Rusya kuzeydoğu komşumuz. Tarihimizde Rusya ile ilişkiler önemli bir yer tutuyor. Osmanlılar Ruslar ile defalarca savaşmış. Şu anda Rusya ile ciddi ekonomik ilişkilerimiz var. Doğal gaz ve petrolün yanında, demir çelik ve tahıl ürünleri alıyoruz; geçen yıl 2 milyar dolarlık buğday ithal etmişiz. Akkuyu Nükleer Santrali’ni Ruslar inşa ediyor. Geçen yıl Türkiye’ye en çok turist Rusya’dan geldi. Tüm bu nedenlerden dolayı Rusya’da ne olup bittiği bizi yakından ilgilendirmeli. Ukrayna ise hemen Karadeniz’in kuzey kıyısında. Osmanlılar Ukrayna’nın bir bölümünü kontrol etmişler ve Kırım Hanlığı ile yakın ilişkileri olmuş—hatta 2. Viyana Kuşatmasında Osmanlı ordusunda yer almışlar. Şu anda Ukrayna ile güçlü ticari ilişkilerimiz var. Dolayısıyla bu iki ülke de Türkiye için çok önemli ve birinin diğerine saldırması çok ciddi bir gelişme.

Ayrıca, Rusya’nın NATO’nun kapısına dayandığı iddiası ile özgür bir ülkeye girmesi de bir NATO ülkesi olan Türkiye için ürkütücü bir uyarı. Bu saldırı hem bölgemiz hem Avrupa hem de tüm dünya için son derece önemli. Durum bu iken, lise öğrencilerimizin bu önemli konudaki bilgisi maalesef sıfır. Hiçbir derste bu önemli gelişmeden bahsedilmemiş. Bu konuyu gündeme getirdiğimde öğretmenler bana uzaylı görmüş gibi bakıyorlar. Onların işi müfredatı takip etmek ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması müfredatta yok! Nasıl olabilir ki? Tarih dersinin içeriği geçmişte olanlar ve bu olay şu anda oluyor. İyi ama gözümüzün önünde tarih cereyan ediyor ve bu konu eğitim sistemimizde kendine yer bulamıyor. Olacak şey mi bu? Dikkatli okuyucularım Kanada’da 25 yıl akademisyenlik yaptığımı ve Kanada eğitimi ile yakından ilgilendiğimi bilir. Durum acaba Kanada’da nasıl diye baktığımda şunu söyleyebilirim; Kanadalı lise öğrencisi konuya hâkim. Rusya’nın argümanlarını biliyor, Batı’nın Rusya’ya uygulamaya çalıştığı yaptırımları biliyor, bu saldırının ekonomik sonuçları hakkında epey fikri var ve olan biteni bilinçli bir haber tüketicisi ve medya okuryazarı olarak izliyor. Bu nasıl olabiliyor? Çünkü Kanada’da öğretmenler kendilerine verilmiş bir müfredatı ezbere takip etmiyorlar ve örneğin sosyal bilgiler derslerinde güncel konulara zaman ayırıyorlar. Hem eğitim sistemi buna izin veriyor hem de öğretmenler bunu görevlerinin bir parçası olarak görüyorlar. Bizde ise…Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği gün tarih dersinde 500 yıl önce olmuş bir savaş anlatılıyor. Bir insan evladı ancak bu kadar başarılı bir şekilde dünyasına yabancılaştırılabilir!

İklim Krizi
Türkiye’de liselilere kariyer planlaması anlatırken dünyanın en önemli problemini sorduğumda cevap alabilmem biraz zaman alıyor. Bu soruya hazır olmamaları da eğitimin seviyesi hakkında epey bilgi veriyor aslında. Biraz ısrarcı olunca gelen cevaplar genellikle ekonomi, istihdam, mülteciler, eğitim veya sağlık oluyor. Halbuki dünyanın birçok ülkesinde bu sorunun cevabı çok net: iklim/çevre krizi ve doğal kaynakların hızlı tüketimi. İklim krizinden bihaber olan öğrencimiz, doğal olarak okyanuslardaki plastik adalarından da, çölleşmeden de, insanların doğaya olan olumsuz etkilerinden de habersiz. Ama Karlofça anlaşmasının tarihini ve Fırat’ın uzunluğunu biliyor. Dünyanın önde gelen sorunlarının Türk Eğitim Sistemine bir türlü girememesini çok düşündürücü buluyorum. Öğrencileri kesinlikle geleceğe hazırlamıyoruz.

Burada hem MEB’i hem de öğretmenleri eleştiriyorum. MEB’in katı içerik tutkusu eğitim sisteminin yeni gelişmelere adaptasyonunu zorlaştırıyor. Öğretmenler de maalesef müfredatın arkasına saklanıyorlar. Elbette derslerinde müfredat dışında bilgiler vererek ülkenin ve dünyanın nabzını tutan, öğrencilerine yaşananları sorgulatan eğitimciler var. Ama bu sayı maalesef çok az. İngilizce veya Türkçe öğretmeni derste dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmelerden söz edebilir, fen veya biyoloji öğretmeni iklim değişikliğinin çevreye etkisinden söz edebilir. Öğrencilere bu konularda projeler verilebilir ve sunumlar yaptırılabilir. Ama önce öğrenciyi merkeze alan ve öğrencinin bireysel gelişimini ön plana alan bir anlayış gerekiyor. İstisnalar dışında ülkede bunu görememek çok üzücü. Sistemin çaresizliği çok açık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Erkut Arşivi