Atilla Yeşilada: Körfez ülkeleri paranın güvende olacağına emin olmak istedi

Atilla Yeşilada: Körfez ülkeleri paranın güvende olacağına emin olmak istedi
Ekonomist Atilla Yeşilada, ekonomideki "rasyonele dönüş" adımını değerlendirdi. Yeşialda, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gerçek bir dönüş içinde olmadığını düşündüğünü belirterek "Bence...

Ekonomist Atilla Yeşilada, ekonomideki "rasyonele dönüş" adımını değerlendirdi. Yeşialda, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gerçek bir dönüş içinde olmadığını düşündüğünü belirterek "Bence Erdoğan Türkiye'yi büyütme planını Körfez'den, Rusya'dan, Azerbaycan'dan gelecek yatırımlara bağladı, yani Türkiye'nin varlıkları satılacak, orada da muhatapları “Bu şekilde bir ekonomi politikası varken biz Türkiye'ye yatırım yapmayız, sen biraz akıllı uslu insanları getir, paranın güvende olacağına emin olalım” dediler, dolayısıyla Mehmet Şimşek geri döndü" ifadelerini kullandı.

Sözcü'den Ruhat Mengü'ye konuşan Yeşilada seçim öncesinde dağıtılan paraların vergi yoluyla çok daha fazlasının geri alınacağını da belirtti. Yeşialda, doların yaz aylarında 28 liranın üzerine çıkmayacağını ancak sorunun kış aylarında yeniden devam edeceğini tahmin ettiğini aktardı.

Yeşilada'nın verdiği demeçler özetle şöyle:

Sayın Yeşilada, yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “düşük faiz” ısrarıyla ekonomi hep kötüye gitti. Şimdi isim değişiklikleri yapıldı ve bu karar hemen değişerek Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığındaki ilk toplantıda politika faizi yüzde 8,5'tan yüzde 15'e yükseltildi. Aynı gün dolar yükseldi. Bundan sonra ne olacak, dolar 30 TL'lere mi çıkacak?

Şimdi, ülkede resmi enflasyon 40'sa faizi 8,5'tan 15'e çıkartmak hiçbir şeyi değiştirmez. Çok basit bir kural; eğer enflasyonla mücadele edecekseniz faiz enflasyondan daha yüksek olacak, oraya gitmek de zor. Peki, o zaman Türkiye'nin sorunlarını nasıl çözeceğiz, çünkü tek sorunumuz enflasyon da değil, işte ödemeler dengesi açığı var, yani yeterince dövizimiz yok. Bir miktar faiz arttırıyorsunuz, Türk Lirası'nın da değer kaybetmesine müsaade edip ekonominin kendi kendine dengelenmesini sağlamaya çalışıyorsunuz, yürür mü, yürümez. Daha doğrusu, yaz aylarında yürür çünkü ben dolar/TL'nin 28'in üzerine çıkacağını zannetmiyorum, yazın çok güçlü bir turist geliri girişi var, sistemden de para kaçmıyor artık, dolayısıyla doğal olarak Merkez Bankası fazla müdahale etmeden biraz daha yükselir dolar ve dengesini bulur. Tabii kış aylarında sorun yeniden başlar.

"Madem faiz bir gün arttırılacaktı, neden yıllarca “faiz düşük kalacak” inadıyla toplum yüksek enflasyon altında kıvrandırıldı acaba?

Faizler arttırılırken yüzde 20-25'in üzerine çıkabileceğini şu anda kimse görmüyor, öyle bir niyet de yok ve biz enflasyonun 40'tan 50'ye çıkmasını bekliyoruz, buna karşı yüzde 25 faizin de herhangi bir etki göstermesine imkan yok. Ancak, bu enflasyon ve cari açık, döviz eksikliği sorunları birbirini tetikler, yine 21 Aralık gibi bir duruma gelirsek Erdoğan o zaman başka türlü düşünebilir. Erdoğan'ın bu fikir değiştirmesi de gerçekçi değil, yani gerçek bir fikir değişikliği değil, ben böyle düşünüyorum.

Bence Erdoğan Türkiye'yi büyütme planını Körfez'den, Rusya'dan, Azerbaycan'dan gelecek yatırımlara bağladı, yani Türkiye'nin varlıkları satılacak, orada da muhatapları “Bu şekilde bir ekonomi politikası varken biz Türkiye'ye yatırım yapmayız, sen biraz akıllı uslu insanları getir, paranın güvende olacağına emin olalım” dediler, dolayısıyla Mehmet Şimşek geri döndü, Gaye Hanım da Merkez Bankası'nın başına getirildi. Onların göreve getirilme amacının “Türk milletinin enflasyondan kurtulmasını sağlamak” olduğunu düşünmüyorum, bence onlar eğer buraya para girecekse daha çok döviz piyasasının dengesinin sağlanması amacıyla iş başına geldiler. Biraz da tabii “Batılı görünüşlü” insanlar, sermaye çevrelerinde belli bir itibarları var ya da aynı dili konuşuyorlar, oradan da bir miktar para gelecek, yani Erdoğan'ın kafasındaki plan bu. İçerde artık kaynak kalmadı, onları tamamen heba ettik, dışardan gelsin. Şu anda bir kısır döngü yaşıyoruz; enflasyon Türk Lirası'nın değer kaybını tetikliyor, o daha fazla enflasyonu tetikliyor, bunun yerine yurt dışından gelen parayla dövizdeki kanamayı dindirelim, faizleri de bir miktar yükselttik, belki insanlar ellerindeki dövizleri satarlar, onu da Türk Lirası'na, krediye dönüştürürüz, bu badireden çıkarız diye düşünüyor. Bence yürümez, iki sebepten dolayı yürümez; 1- Eminim Azerbaycan, Rusya, Arap şeyhlikleri Türkiye'ye yatırım yapmayı planlıyorlar, niye yapmasınlar ki, her şey çok ucuz Türkiye'de, yani varlık olarak konuşuyorum, bugün Türkiye'deki şirketlerin değeri bu yanlış politikalardan dolayı dünyada benzer şirketlerin yarısına kadar indi. Ama burada bir küçük detay var, “Hadi satıyorum” deseniz ya da onlar “Alıyorum” dese teknik nedenlerden dolayı bu işler bir yıl sürer, işin tabiatı böyle.

"Türkiye 1 sene önce yaşadığı rahatsızlıkları tekrar yaşayacak"

Özetle söylemek gerekirse, nedenleri ne olursa olsun “rasyonele dönüş” olarak tabir ettikleri şey Türkiye'ye zaman kazandırdı ama sorunların hiçbiri geçmedi ve muhtemelen (zaman vermek güç ama) kış aylarında Türkiye yeniden bir sene önce yani yine 2022'yi 2023'e bağlayan aylarda yaşadığı rahatsızlıkları, huzursuzlukları yeniden yaşayacak.

Bakan Şimşek “Türk Lirası'nı cazip hale getirmeye devam edeceğiz ve bu nedenle Kur Korumalı Mevduat sistemini yıl sonuna kadar uzatıyoruz” diyor. Dolar 26 liranın üstüne çıktı, TL ile arasındaki farkı şanslı bir kitleye ödemeleri Hazine'ye, millete dev yükler getirmeyecek mi, iyice yükselecek vergilere halk nasıl dayanacak?

Dediğim gibi, ben şahsen Mehmet Şimşek'i geçmiş dönemlerinden de hatırlıyorum, Erdoğan “Al anahtarı sana veriyorum, ben artık hiç ekonomiyle ilgilenmeyeceğim, sen yap” dese bütün bunlara çözüm bulacak bir program hazırlanabilir. Yalnız bu bir faiz politikası değil, “istikrar programı” dediğimiz hem kısa vadeli hedefleri, hem uzun vadeli hedefleri dikkate alacak bir yapısal değişim lazım. Mehmet Şimşek bir ekip kurup bunları yapabilir ama kendisine öyle bir rol verildiğini zannetmiyorum. Dolayısıyla, iyice bozulan sistemi bir anda normal, Türk milletine refah üretecek bir duruma getiremezsiniz, kısıtlı adımlar atıyorsunuz. Bu kısıtlı adımlar içinde de KKM'nin kaldırılması yok, kaldıramazsınız. 125 milyar para birikmiş, onun yarısı dolara kaçar, o zaman da Türkiye iflas eder, döviz krizi yaşanır. O yüzden idare ediyorsunuz, orada yapılmak istenen şu; biz bir noktada enflasyonu durdurup Türk Lirası'nın da belli bir seviyede istikrar kazanmasını sağlarsak millet kendiliğinden TL mevduata geçer ve biz bunu yıllar içinde tedrici olarak tasfiye ederiz.

"Elimizde iyi yok, kötü ve daha kötüsü var"

Bu süre zarfında bütçeye maliyet binecek ama bakın -bunu daha önceki sohbetlerimizde de konuştuk- elimizde “iyi ve kötü” yok, genelde size verilen şartlar içinde “kötü ve daha fazla kötü”, yani bizim işimiz iyiyi bulmak değil, yok öyle bir şey, siyasetçiler işi batırdıktan sonra ancak “daha az kötü” politikalara geçebilirsiniz, yapılması gereken de bu. Ya KKM'yi kapatacaksınız ve döviz krizi olacak, ya da KKM'yi böyle idare edeceksiniz, Hazine ile Merkez Bankası acayip bir masraf ödeyecek. Döviz krizini kabullenemeyeceğinize göre o zaman o masrafı sineye çekiyorsunuz ama size katılıyorum, asıl önemli olan bütçe. Herkes faiz konuşuyor, döviz konuşuyor ama bütçe bitmiş durumda. Türkiye bu sene milli gelirinin yüzde 10'u kadar bütçe açığı üretebilir. Yani devlet neredeyse 90 milyar dolar vergi toplamada harcama yapacak, borçlanacak, Merkez Bankası para basacak, belki bir kısmını vergi olarak toplayacak. Bunu bir sene sürdürebilirsiniz…

Seçimden önce neredeysek bugün de buradayız, ben seçimden önce bunu anlatmaya çalıştım, yani Erdoğan'a oy verirsiniz, Kılıçdaroğlu'na oy verirsiniz ama en azından sonuçlarını anlayın diye ama şimdi herkes “Allah razı olsun, Erdoğan cebimize para koydu, bizi aç bırakmadı” diye oy verdi ama 6 ay sonra “Keşke vermeseydik, elimiz kırılsaydı” diyecekler, çünkü hiçbir devlet -eğer sonsuz doğalgaz ve petrolünüz yoksa- vergi toplamadan harcama yapamaz. Ben seçimden önce Erdoğan'ın 20-25 milyar dolar para dağıttığını hesaplıyorum, o parayı da yeniden geri alacak, çünkü başka çaresi yok. Türkiye o anlamda zengin değil ki, altınımız yok, gümüşümüz yok, petrolümüz yok, o zaman ne yapacaksınız; bir elinizle sol cebe koyduğunuzu, öteki elinizle sağ cepten alacaksınız.

"Seçimden önce cebinize konan paralar faiziyle geri alınacak"

Seçimden önce dağıttığı paraları geri alacak diyorsunuz, bunun olacağını söylemiştiniz.

Alıyor zaten, işte trafik sigortasına zam geliyor, benzine her gün zam geliyor, ekmeğe geliyor, gelmeyen bir şey yok ki. Gelen para ile giden parayı topladığınızda cepten çıkan para çok daha fazla. “Seçimden önce cebimize para koydular, bunun bir kısmını versek de bir şey olmaz” değil mesele, daha fazlasını vereceksiniz. Çok basit bir nedenden dolayı, çünkü o parayı size vermenin bir de faizli maliyeti var, şimdi faizini ödeyeceğiz.

Yani seçim öncesi dağıtılan paraları faiziyle geri alacak.

Tabii ki faiziyle geri alacak, devletin de bir şekilde kendi bütçesini sürdürmesi lazım. Siz para ödediniz, bunun bir faiz maliyeti var, yani Türkiye'de enflasyon 50 iken sizin bana verdiğiniz 1 liranın size maliyeti 4 kuruştur, 30 milyar dağıttıysanız bunun yıllık maliyeti döviz olarak yüzde 10'dur, yani bir de en azından 3 milyar vatandaştan ekstra almak zorundasınız, demek ki vatandaşın cebinden aldığından daha fazlası çıkacak. Bizde bayağı bilgi eksikliği var, bu yüzden para dağıtmak yetiyor Türkiye'de. 6 ay sonra o paranın ne kadarı cebinizde kalacak sorusuna kimse cevap vermek istemiyor."

Yazının tamamı için tıklayın