Bakan Şimşek'ten hayat pahalılığı açıklaması: 'Vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz'

Bakan Şimşek'ten hayat pahalılığı açıklaması: 'Vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz'
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bütçe görüşmelerinde yaptığı açıklamada "Hayat pahalılığıyla mücadele ederek vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz" ifadelerini kullandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TBMM Genel Kurulunda Hazine ve Maliye Bakanlığının 2026 bütçesi görüşmesinde konuştu.

2026 yılı bütçesini hazırlarken 'kapsayıcı mali destek ve tedbirleri' öncelediklerini belirten Şimşek, Hayat pahalılığıyla mücadele ederek vatandaşımızın alım gücünü daha da iyileştireceğiz." dedi.

Şimşek, şunları söyledi:

"Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin başında, dün Hakk'ın rahmetine kavuşan Manisa Şehzadeler Belediye Başkanı Sayın Gülşah Durbay Hanımefendi'ye Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Bütçe sürecinde gösterdikleri özverili çalışmalardan dolayı Plan ve Bütçe Komisyonumuzun Sayın Başkanına, saygıdeğer Komisyon üyelerine ve kıymetli vekillerimize teşekkür ediyorum. Milletimizin refahını kalıcı bir şekilde artırmak hedefiyle yürüttüğümüz bu süreçte her türlü yapıcı eleştiriyi ve katkıyı dikkatle değerlendirdiğimizi ifade etmek isterim. Konuşmamda ilk olarak, uyguladığımız programın sonuçlarına yönelik değerlendirmelerimi paylaşacağım; ardından, bütçe gelişmeleri, gelir politikaları ve reel sektöre ilişkin finansmana erişim konularına değineceğim. Ayrıca belirtmek isterim ki Komisyonda paylaştığımız sunumu, ilave değerlendirmelerimizle genişleterek tüm milletvekillerimize elektronik ortamda gönderdik.

"Uyguladığımız program sayesinde, son iki buçuk yılda kayda değer kazanımlar elde ettik"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel belirsizliklerin yüksek olduğu, dünya ekonomisinde önemli fırsatların, hem de ciddi yapısal zorlukların bulunduğu bir dönemden geçiyoruz. Amacımız, küresel meydan okumalara karşı ülkemizi daha dayanıklı hâle getirirken ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirmektir. Uyguladığımız program sayesinde, son iki buçuk yılda kayda değer kazanımlar elde ettik. Müsaade ederseniz bu konulara değinmek istiyorum. Öncelikli olarak, enflasyonda belirgin bir düşüş yaşandı. 2022-2023 yılları sonunda yüzde 64-65 patikasına yerleşen yıl sonu enflasyonu, geçen sene yüzde 44,4'e kadar indi, bu sene kasım ayı itibarıyla yüzde 31,1 seviyesinde gerçekleşti. Tabii, hedeflerimizin bir miktar üzerinde. Burada şunu ifade etmek istiyorum: Dayanıklı tüketim malları gibi, giyim ve ayakkabı gibi ürünlerde aslında temel mal enflasyonu yüzde 18,6'ya kadar düştü, gıda enflasyonu yüzde 27'ye kadar geriledi. Manşet enflasyonun yüzde 30'un üzerinde olmasının esas sebebi, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hizmet sektörü enflasyonu, dezenflasyon tedbirlerine gecikmeli tepki veriyor. Ülkemizde hizmet enflasyonunda bir katılık var, geçmişe yönelik bir endeksleme var. Ayrıca, daha önce kiraya bir üst sınır getirmiştik kanunla, eğitime bir üst sınır getirmiştik, tabii, bunların da etkileri var. Özellikle son iki yılda kira ve eğitim enflasyonu manşetin en az 2 katı hızla arttı ancak önümüzdeki dönemde sosyal konut seferberliği, deprem konutlarının tamamlanmasıyla birlikte konut arzı artacak ve kira artışı sınırlanacak; ayrıca, eğitimde de kural bazlı bir fiyatlama modelini yüce Meclisimiz kabul etti.

"2026 için vergi ve harç güncellemelerini hedeflediğimiz enflasyon oranında belirleyeceğiz"

Yine, bütçe imkânları çerçevesinde 2026 için vergi ve harç güncellemelerini yeniden değerleme oranında değil hedeflediğimiz enflasyon oranında belirleyeceğiz ancak şunun da altını çizmek istiyorum: Gelir vergisi tarifesi gibi vatandaşlarımızın lehine olan vergi mevzuatındaki güncellemeleri daha yüksek olan yani yüzde 25,5 olan yeniden değerleme oranında artıracağız dolayısıyla kamunun fiyatlarını yüzde 16-19 arasında belirlerken vatandaşın lehine olan hususlarda yeniden değerleme oranını uygulayacağız. Ayrıca, 2026 yılında muhtemelen daha destekleyici küresel finansal koşullar, ılımlı emtia fiyatları, tabii ki sıkı para ve maliye politikası, güçlenen finansal istikrar, beklentilerdeki -umarım- iyileşmeyle birlikte, bunun hızlanmasıyla birlikte dezenflasyonda daha güçlü bir momentum söz konusu olacak. Dolayısıyla 2026 yılında, biz, enflasyonun hedefler doğrultusunda düşmeye devam edeceğine inanıyoruz.

"Son 23 yılda, biz, petrol ve doğal gaz ve türevlerinin ithalatına tam 1 trilyon dolar ödedik"

Diğer önemli bir kazanım, makroekonomik dengesizlikleri biz azalttık, özellikle cari açık konusunu bir endişe kaynağı olmaktan çıkarttık. Uyguladığımız programın başına gidersek, cari açık millî gelire oran olarak yüzde 5'in üzerindeydi, 2024 yılında yüzde 0,8'e geriledi; hatta, portföy tercihi olarak, ağırlıklı olarak ithal edilen altını bir kenara bırakırsanız geçen sene cari dengede fazla verdik, 3,2 milyar dolarlık bir fazla söz konusu. Bu yıl da cari açık hedeflerimiz doğrultusunda gidiyor, ciddi bir iyileşme söz konusu. Özellikle yeşil dönüşümde epey mesafe katettik; bugün petrol ihtiyacımızın yüzde 15'ini, doğal gaz ihtiyacımızın yüzde 16'sını kendi üretimimizle karşılıyoruz. Yenilenebilir enerjinin kurulu kapasitedeki payı yüzde 62'ye çıktı ama kuraklık nedeniyle bu sene üretimdeki payı yüzde 45. Bunları niye anlatıyorum? Çünkü Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı azaldıkça cari denge kalıcı olarak iyileşiyor. Son 23 yılda, biz, petrol ve doğal gaz ve türevlerinin ithalatına tam 1 trilyon dolar ödedik. Burada tabii ki mesafe katettikçe yapısal bir dönüşüm sağlanmış olacak. Cari dengedeki iyileşmeyle birlikte millî gelire oran olarak yüzde 23'e çıkmış olan brüt dış finansman ihtiyacımız bu sene yüzde 17'nin altına geriliyor ve program dönemi sonunda da muhtemelen yüzde 13-14'lere kadar inmiş olacak; bu da finansal piyasalarda ve ekonomide istikrarı güçlendirecek.

"Yurt dışı borçlanma maliyetlerimiz yarı yarıya düştü"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası standartlara göre rezerv yeterliliğini sağladık. 2023 yılı Mayıs ayına göre brüt rezervlerimiz 88 milyar dolar, swap hariç net rezervler yaklaşık 123 milyar dolar arttı. Önemli bir koşullu yükümlülük olan kur korumalı mevduattan çıkışı başarıyla yönettik. Böylece net rezervlerdeki artış ile koşullu yükümlülüklerdeki düşüşü birlikte değerlendirirseniz ülkemizin bilançosunda yaklaşık 260-265 milyar dolarlık bir iyileşme söz konusu. Türk lirasına bu dönemde güven arttı. Türk lirasının toplam mevduat içerisindeki payı bugün itibarıyla yüzde 60'ın üzerinde. Tabii, bütün bunlar ülkemizin risk primine yansıdı. Finansal istikrarımızın güçlenmesiyle birlikte ülkemizin risk algısı da iyileşiyor.

Bakın, program öncesinde 700 baz puana kadar yükselen risk primimiz bugün itibarıyla 216 baz puana geriledi. Yani 2018 yılı Mayıs ayından bu yana en düşük seviyeye indik. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerde risk primi 62 baz puan düşmüşken Türkiye'de bu 487 baz puan geriledi yani Türkiye program sayesinde olumlu bir şekilde ayrıştı. 'Düşen risk priminin bize ne faydası var?' diye sorabilirsiniz. Özellikle kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri önemli ölçüde düştü. Teorik bir şeyden bahsetmiyorum. Mayıs 2023'te beş yıl vadeli dolar cinsi tahvilimizin faizi yüzde 11,3'tü. Bugün yüzde 5,5 civarı. Yani yurt dışı borçlanma maliyetlerimiz yarı yarıya düştü. Reel sektörün ve bankalarımızın dış finansmana erişimi arttı. Bakın, dış borç çevirme oranları 2023'ün ilk beş ayında yüzde 70 reel sektör için, bankacılık sektörü için yüzde 97. Son iki buçuk yılın ortalamasına bakarsanız sırasıyla reel sektör için yüzde 151'e, bankalar için yüzde 186'ya ulaştı. Programımızın başarısını tabii ki reyting kuruluşları da teyit ediyor. İstisnai bir şekilde son iki buçuk yılda kredi notumuz 2 ile 3 kademe arası yükseltildi.

"'Carry trade' işlemlerine yönelik tedbirler alıyoruz"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; programımızın sayesinde artan güven azalan risk primiyle tabii ki Türk varlıklarına, TL varlıklarına ilgi artmıştır. Biliyorsunuz, 1989'dan beri sermaye akımları üzerine önemli bir sınırlama yoktur. Güçlenen sermaye akımlarına yönelik olarak makro ihtiyati tedbirlerle finansal sistemimizin sağlıklı yapısını koruyoruz. Finansman ihtiyacının 'carry trade'le karşılanması tabii ki sağlıksızdır. Bizim böyle bir tercihimiz de yoktur. 'Carry trade' işlemlerine yönelik tedbirler alıyoruz. Bakın, Merkez Bankamız zorunlu karşılıkları son altı ayda 'carry trade' karşı 2 kez yükseltmiştir, vadeler itibarıyla da ayrıştırmıştır. Zorunlu karşılıklar bankaların diğer yükümlülüklerinden, yurt dışı banka mevduatından yüzde 8'den yüzde 12'ye, yurt dışı repo işlemlerinden sağlanan fonlar ve yurt dışı kredilerden yüzde 8'den vadeye göre yüzde 12 ile 18 arasında yükseltilmiştir. Yani 'carry trade'e karşı tedbir alıyoruz. Hem yurt içi hem yurt dışı yatırımcıların mevduat ve fonların brüt gelirleri üzerinden enflasyon ayarlaması da yok, yüzde 17,5 stopaj alıyoruz.

"3,6 trilyona ulaşan deprem harcamalarına rağmen bütçe açığını önemli ölçüde azalttık"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu dönemde ekonomik aktivite ılımlı seyretti ama dezenflasyon süreciyle sürdürülebilir yüksek büyüme patikasına tekrar ulaşacağız. Son iki yılda küresel büyüme ortalama yüzde 3,2 ama bizim ticaret ortaklarımızdaki -Avrupa Birliği başta olmak üzere- ortalama büyüme yüzde 2,2; bu dönemde Türkiye yüzde 3,5 civarında büyüdü. Dezenflasyonla birlikte biz inanıyoruz ki kademeli olarak büyüme tekrar yükselecek ve OVP döneminde bizim beklentimiz 2,5 milyon vatandaşımıza istihdamın sağlanacağı yönünde.

Mali disiplini tesis ettik ve bunu kararlılıkla sürdürmek zorundayız, sürdüreceğiz. Bakın, cari fiyatlarla yani bugünkü fiyatlarla 3,6 trilyona ulaşan deprem harcamalarına rağmen bütçe açığını önemli ölçüde azalttık. Aldığımız tedbirler sayesinde, millî gelire oranla 2023 yılında bütçe açığını yüzde 5,1'le sınırladık. Evet, ilk gün devir teslimden sonra bana verilen raporda 'Tedbir alınmazsa bütçe açığı millî gelirin yüzde 9,8'ine ulaşacak.' deniliyordu; biz bunu yüzde 5,1'le sınırladık. Geçen sene bütçe açığı yüzde 4,7'ye geriledi, bu sene de çok büyük ihtimalle yüzde 3,1 civarında olacak yani bütçe hedefini de bu sene tutturmuş olacağız. 2026 yılında bu oran yani hedeflediğimiz oran yüzde 3,5. Aslında daha iyi bir performans için tabii ki gayret göstereceğiz. Burada bazı yeni programlar devreye giriyor, personel harcamalarında artışlar var ama bizim kontrolümüzdeki harcamalarda biz sıkı duruşu devam ettireceğiz yani deprem hariç sadece sosyal konut programına, doğum yardımına yönelik ilave kaynak ayırdık. Bunun dışındaki birçok alanda mali disiplini titizlikle devam ettiriyoruz. Bütçe açığının millî gelire oranını OVP dönemi sonunda yüzde 3'ün altına düşüreceğiz yani Maastricht Kriterlerini tekrar sağlayacağız.

"Kamuda tasarruf milletimizin bir talebi"

Kamuda tasarruf milletimizin bir talebi. Biz geçen sene Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'ni devreye aldık. Bildiğiniz gibi ilk defa bu paketle birlikte çok güçlü bir izleme, denetleme, raporlama ve yaptırım modeli hayata geçirildi. Maliye Bakanlığı olarak 257 kamu idaresini Tasarruf Tedbirleri Bilgi Sistemi üzerinden izliyoruz. Bugüne kadar yaklaşık 2 bin harcama biriminde denetim yaptık. Bütün tespitlerimizi Cumhurbaşkanlığına ve ilgili idarelere raporladık. Genelge kapsamındaki harcamaların bütçedeki payı on yıllık yani uzun dönem ortalaması olan yüzde 4,6'dan yüzde 3,1'e geriledi. Şimdi, tabii, bütün cari harcamalar bu kapsamda değil; örneğin, savunma harcamaları bu kapsamda değil. Dolayısıyla, o anlamda da detayları ben paylaşırım. Özellikle bir sözcümüz o konuda tabii ki bir hususu ifade etti ama şunun altını çizmek istiyorum: Tasarruf Genelgesi kapsamındaki harcamaların bütçedeki oranı yüzde 4,6'dan geçen sene yüzde 3,1'e, büyük ihtimalle bu sene de yüzde 3'e düşmüş olacak.

"Sabit gelirli vatandaşlarımızın vergi yükünü azaltacak adımlar atıyoruz"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir politikalarımız epey eleştirildi ama müsaade ederseniz birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Burada bizim önceliğimiz, samimi bir şekilde, vergide adalet, vergilemede etkinlik ve kayıt dışılıkla mücadeledir. Vergide adaleti güçlendirmek için son yıllarda önemli birçok düzenleme yaptık. Özellikle sabit gelirli vatandaşlarımızın vergi yükünü azaltacak adımlar atıyoruz. Bakın, Hükûmetlerimiz döneminde asgari ücret vergi dışı bırakıldı. Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin kazançlarını tabii ki gelir vergisinden istisna tuttuk. Her ne kadar basit usulün kapsamını daraltsak da hâlen 500 binin üzerinde esnafımız bu istisnadan yararlanacak. Ayrıca, basit usulden çıkmak doğrudan gelir vergisi ödenmesi anlamına gelmiyor, tabii ki kazanç olursa vergi ödenecek.

Bakın, çiftçilerimize yapılan destek ödemelerinden gelir vergisini kaldırdık. Bildiğiniz gibi yem ve gübreden KDV almıyoruz. Tarımsal sulama sistemleri ile bazı tarımsal makinelerde tarımsal abonelere yapılan elektrik teslimlerinde indirimli KDV oranları uyguluyoruz. Gıda ürünlerinde, sosyal konutta KDV yüzde 1'e çekildi. Eğitim, sağlık, giyim, turizm, yeme içme hizmetleri ile meskenlerde kullanılan elektrikte de indirimli KDV oranları uyguluyoruz. Gelir vergisi tarifelerine yönelik epey eleştiri geldi. Program döneminde ve hatta benim geçmişte de görevde olduğum dönemlerde gelir vergisi tarifeleri hep yeniden değerleme oranıyla güncellendi. Aynı şekilde, ücretlilerin yararlandığı ulaşım, yemek bedeli istisnaları da yeniden değerleme oranıyla artırılarak güncellenmektedir. Dolayısıyla, bazı sözcülerin ifade ettiği gibi kesinlikle bu konuda ne son iki buçuk yılda ne de daha önce Maliye Bakanı iken yeniden değerleme oranı uygulanmadığı hususu o anlamda doğru değil.

"Sermaye kesiminden daha çok vergi almak üzere birçok düzenleme yaptık"

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; program döneminde yüksek gelir grupları ve sermaye kesimine yönelik vergi yükünü artıran birçok düzenlemeyi hayata geçirdik; müsaade ederseniz, onlardan birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Son iki buçuk yıl içerisinde kurumlar vergisi oranını yüzde 20'den 25'e çıkardık, yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği projelerinden elde edilen kazançların kurumlar vergisini yüzde 20'den yüzde 30'a çıkardık, banka ve finans kurumları için kurumlar vergisini yüzde 20'den yüzde 30'a çıkardık yani imalat sanayisinde kurumlar vergisini biz yüzde 24 olarak uyguluyoruz, ihracatçılar için yüzde 20 olarak uyguluyoruz ama finans sektörü için yüzde 30 olarak uyguluyoruz. Bakın, yine bu sene banka ve finansal kuruluşların faaliyet harçlarını yeniden değerlenmiş tutarlar üzerinden ilave yüzde 50 artırdık. İlk defa çok uluslu şirketlere yüzde 15 minimum kurumlar vergisi getirdik. İlk defa Türkiye'de faaliyet gösteren yurt içindeki şirketlere yüzde 10 asgari kurumlar vergisi getirdik. Şirketlerimizin taşınmaz satışlarında uygulanan yüzde 50 kazanç istisnasını kaldırdık. İştirak hissesi kazanç satışı istisnasını yüzde 75'ten yüzde 50'ye düşürdük. Kâr paylarındaki gelir vergisi stopajını yüzde 10'dan yüzde 15'e yükselttik. Kazanç istisnasını daralttığımız yatırım fon ve ortaklıkların gayrimenkul kazançlarını da yüzde 10 asgari kurumlar vergisine tabi tuttuk.

Evet, yat, kotra, tekne ve gezinti gemileri için ÖTV'yi yeniden getirdik. Özel uçak işletmelerine yıllık harç getirdik. İşlenmiş altın ithalatını KKDF'ye tabi tuttuk. Vadeli mevduat gelirleri ile yatırım fonlarında stopaj oranını yüzde 17,5'a çıkardık. KKM'de sıfır olarak uygulanan stopaj oranını yüzde 17,5'a çıkardık. 'Patron fonları' olarak bilinen bazı serbest fonlardan elde edilen gelirlere ilişkin istisnayı tamamen kaldırdık. Gördüğünüz gibi, program başından bu yana sermaye kesiminden daha çok vergi almak üzere birçok düzenleme yaptık. Bu tedbirler sayesinde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı ilk defa yüzde 65,5'ten yüzde 61,9'a düştü. Özetle, yaptığımız bu düzenlemeler vergide adaleti güçlendirmiştir. Bununla birlikte, vergi sistemimizde hâlen geliştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır, bu hususlara ilişkin çalışmalarımızı da devam ettiriyoruz.

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar