Orhan Sarıbal: Pamuk fiyatı 40 TL'nin altına düşmemeli
(ANKARA) - CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, pamuk üretiminin gerilemesine ve çiftçilerin artan maliyet baskısına dikkat çekti. Sarıbal, pamuk alım fiyatının minimum 40 TL olması gerektiğini ifade etti. AK Parti döneminde 18,8 milyon ton pamuk ithal edildiğini ve bunun maliyetinin 33,8 milyar dolar olduğunu dile getiren Sarıbal, "Üretici emeğinin karşılığını bulamazsa, üretimden uzaklaşır ve ithalat da daha da artar" dedi.
Sarıbal, pamuk üretimindeki düşüş ve çiftçilerin artan maliyet yükü üzerine açıklamalarda bulunarak, pamuk alım fiyatlarının 40 TL'nin altına inmemesi ve 160 kuruşluk destek primlerinin artırılmasının şart olduğunu belirtti. Pamuk hasadının GAP, Çukurova ve Ege bölgelerinde başlamasıyla birlikte, kuraklık nedeniyle bu yıl verimin ciddi şekilde düştüğünü vurgulayan Sarıbal, düşük fiyatlar karşısında üreticilerin zor durumda kaldığını ifade etti.
"Pamuk üretim maliyeti kilogram başına 35 TL'ye ulaşmıştır"
Sarıbal, pamuk sektöründeki istikrarsızlığın ardında üretici örgütlerinin güç kaybetmesinin yattığını dile getirerek, Tariş, Çukobirlik ve Antbirlik gibi kooperatif birliklerinin kamu desteği eksikliği sebebiyle piyasa üzerindeki etkilerinin azaldığını belirtti. Sarıbal, TÜİK'in Eylül ayı verilerine göre enflasyon oranının yüzde 33,2 olduğunu, buna karşın üretim girdilerinin çok daha yüksek oranda artış gösterdiğini vurgulayarak, "1998/99 sezonunda bu birliklerin kütlü pamuk alımlarındaki payı yüzde 25 seviyesindeyken, 2024/25 sezonunda sadece yüzde 3,5'e gerilemiştir. Bu tablo, üretici örgütlerinin piyasada belirleyici olma gücünü ortadan kaldırmıştır. Son bir yılda ÜRE gübresi yüzde 75,3, DAP gübresi yüzde 51,3, 20.20 kompoze gübre yüzde 48,6, amonyum nitrat gübresi yüzde 39,6, mazot ise yüzde 31 oranında artmıştır. Pamuk üretim maliyeti kilogram başına 35 TL'ye ulaşmıştır. Buna rağmen serbest piyasada fiyatlar 27-28 TL seviyesinde seyretmektedir" dedi.
"Pamuk üreticileri alternatif ürünlere yönelmeye başlamıştır"
Milletvekili Sarıbal, 2024/2025 döneminde 467 bin hektar alandan 830 bin ton lif pamuk elde edildiğini, ancak ABD Tarım Bakanlığı'nın raporuna göre bu yıl üretimin yüzde 19 düşerek 700 bin tona gerilemesinin öngörüldüğünü aktardı. Düşük fiyatlar, yetersiz su kaynakları ve artan kuraklık nedeniyle yaşanan bu gerilemenin etkilerinin büyük olduğunu belirten Sarıbal, "Özellikle mazot, gübre, tohum, ilaç ve işçilik gibi girdi maliyetlerinin artması, pamuk fiyatlarının düşmesi gibi nedenlerle pamuk üreticileri alternatif ürünlere yönelmeye başlamıştır. Devlet Su İşleri pamukta sulama için yeterli suyu sağlayamamış; bu durum, Aydın ve İzmir yörelerinde üretimi olumsuz etkilemiştir" ifadelerini kullandı.
"Gümrük Birliği Anlaşması yeniden gözden geçirilmeli"
Sarıbal, pamukta dış ticaret dengesinin Türkiye aleyhine geliştiğini belirterek, "AKP döneminde toplam pamuk ihracatı 2,2 milyon ton, ithalat ise 18,8 milyon ton oldu. İhracattan 4,2 milyar dolar gelir sağlanırken, ithalat için 33,8 milyar dolar ödendi. Pamuk, AB-Gümrük Birliği kapsamında sanayi ürünü olarak işlem görmekte ve gümrük vergisinden muaf tutulmaktadır. Bu nedenle yerli üretici korunamamakta, pamukta dışa bağımlılık artmaktadır. Gümrük Birliği Anlaşması yeniden gözden geçirilmeli ve pamuk tarım ürünü statüsünde değerlendirilmelidir" dedi.
"Türkiye bugün az gelişmiş ülkelerin klasik bağımlılık modeline sokulmuştur"
Sarıbal, AK Parti iktidarının sunduğu yeni yasa teklifleriyle doğayı, emeği ve kamusal alanları şirketlere devrettiğini ifade ederek bu duruma sert tepki gösterdi. Sarıbal, "Cumhuriyet'in "kamu yararı" ilkesi yerle bir edilmiştir. Yasa kitaplarında artık "halk" yok, "piyasa" var. "Yaşam alanı" yok, "yatırım alanı" var. Türkiye bugün az gelişmiş ülkelerin klasik bağımlılık modeline sokulmuştur. Doğası, ormanı, kıyısı, tarım alanı şirketlerin yağmasına yasal kılıfla açılıyor. "Yatırım" adı altında yapılan her düzenleme, aslında ülkenin geleceğini ipotek altına alan bir sömürü modelidir. Bu artık yasallaşmış bir yağma rejimidir. Cumhuriyet'in kamu yararı ilkesi yok edilmiştir" dedi.
AK Parti'nin Meclis'e getirdiği Milli Parklar ve Kültür Alanlarını Düzenleyen Kanun Teklifine de değinen Sarıbal, "Teklifin özellikle 5. maddesi, doğa koruma ilkelerini zayıflatabilecek ifadeleriyle dikkat çekiyor. Bu düzenleme, korunan alanlarda kamu yararı bahanesiyle doğa koruma ilkelerinin istisnalarla delinmesine zemin hazırlıyor. Bu maddeyle milli parkın içinde otel, spa, dinlenme tesisi gibi yapılar, "termal su kullanımı" bahanesiyle inşa edilebilir. Böylece korunan alanların ekolojik bütünlüğü, su döngüsü ve doğal habitatı ciddi biçimde tehdit altına girer" diye konuştu.
"Tarım ve gıda politikası iktidarlara göre değişemez"
Son olarak, Milletvekili Sarıbal, Bursa'daki su kriziyle ilgili olarak ekolojik duruma dair şunları aktardı:
"Bursa'nın barajlarını besleyen su havzaları maden ve sanayiyle delik deşik edildi. Uludağ'ın suları şirketlerin tesislerine indirildi. "Su şehri" Bursa, suyu en pahalı kullanan şehir haline geldi. Barajlardaki doluluk oranı yüzde 0,5'e düştü, kent 12 saatlik su kesintileriyle yaşıyor. Bu yalnızca Bursa'nın değil, Türkiye'nin geleceğinin fotoğrafıdır. Çünkü suyun olmadığı yerde tarım, tarımın olmadığı yerde yaşam yoktur. OECD verilerine göre Türkiye yüzde 33,3 gıda enflasyonu ile 38 ülke arasında açık ara birinci. Su, beslenme ve gıda temel insanlık haklarıdır. Devletin görevi bunları piyasaya değil, halka sunmaktır. Tarım ve gıda politikası iktidarlara göre değişemez."
Kaynak:ANKA