"Ortodoks politikaya geçiş sinyalleri ve kadro olumlu ama yabancı yatırımcı daha fazlasını görmek ister"
Denetim vergi ve danışmanlık şirketi PwC Türkiye Kıdemli Ortağı Cenk Ulu, ortodoks politikalara geçiş sinyalleri ve yeni ekonomi yönetiminin yabancı yatırımcı açısından pozitif olduğunu ancak, yatırımcının ekonomide orta vadeli programın yanı sıra öngörülebilir ekonomi, hukuk ve vergi düzenlemeleri görmek istediğini söyledi.
Yatırımcının "daha da fazlasını" görmek isteyeceğini kaydeden Ulu, seçim sonrasında, öncesine göre Türkiye'ye ilginin arttığını, ancak uzun bir süredir gelmeyen büyük sıfırdan yatırımların olması için alınan kararların ise bir günde gerçekleşmeyeceğine dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kendi talebi doğrultusunda seçim öncesinde yürütülen ekonomi programının ardından ortaya çıkan TL'deki sert değer kaybı ve enflasyonla başa çıkmak için seçim sonrası, Hazine ve Maliye Bakanı olarak Mehmet Şimşek'i atadı. Erdoğan dün de, düşük faiz yanlısı görüşününün değişmediğini ancak Şimşek'in Merkez Bankası (TCMB) ile beraber atacağı adımları kabullendiğini açıkladı.
PwC Türkiye'nin Eskişehir'de açtığı ofisin tanıtıldığı toplantıda konuşan Ulu, yabancı yatırımcı açısından "öngörülebilirliğin" önemine dikkat çekerek, "Bir mevzuat değişikliğini altı ay önceden bilmek, ya da vergideki bir değişikliği daha önce bilmek onlar için çok daha önemli... Yani bir para politikasında, vergi politikasında bir değişiklik olacaksa bunu önceden bilmek gerekiyor" diye konuştu.
Şimşek'in açıklamalarını pratikte, uzun dönemli, üç yıllık bir programda belirtilmesi halinde güven sağlanacağını kaydeden Ulu, gelecek seneki yerel seçimlerden dolayı, bu politikalardan sapmayı getirecek uygulamaların olmasının ise risk yaratacağına dikkat çekti.
Erdoğan'ın düşük faiz talepleri doğrultusunda son iki yılda uygulanan ve ekonomik büyümeyi önceliklendiren ekonomi politikaları TL'nin dolar karşısında yüzde 65 değer kaybetmesine, TCMB'nin döviz rezervlerinin 21 yılın dip seviyesine inmesine, enflasyonun 24 yılın zirvesine yükselmesine ve halkın alım gücünün keskin şekilde düşmesine sebep oldu. Bu süreçte özellikle bankacılık sektörüne getirilen yüzlerce düzenleme ile de sektörün faaliyetleri kısıtlandı.
"Avrupa'ya dönmek bir çıpa olabilir"
Ulu ayrıca, Avrupa'yla ilişkileri eski günlerine getirilmesinin de yabancı yatırımcının gelmesine ve güven ortamına katkı sağlayacağını ve Avrupa'nın bu süreçte bir çıpa olabileceğini söyledi.
Öte yandan Türkiye'de özellikle kimya, gıda veya ihracat yapan şirketlere yurt dışından ilginin her zaman olduğunu kaydeden Ulu, bu alanlarda satın alma birleşme görüşmelerinin seçim öncesinde de sürdüğünü, sonrasında da sonuca ulaşmasını beklediklerini kaydetti.
Ulu, Türkiye'deki yatırımcının yurtdışına açılması gerektiğini belirterek, "Başka türlü büyüyemez. Ülke riskini de bir şekilde dağıtması lazım. Sonuçta coğrafya ortada... İş insanları biraz riski dağıtıp dünyaya entegre olmalı" dedi.
Yurtdışına açılan şirketlerin finansmana da hızlı ulaştığını kaydeden Ulu, "Türkiye'de finansmanla ilgili sıkıntılar yaşanıyor biliyorsunuz. Bazı firmalar bir süredir yurtdışında ve o ülkelerin finansmanlarına da rahat ulaşabiliyorlar" diye konuştu.
Türk şirketlerinin yatırım için Amerika'ya yoğun ilgi gösterdiğini ifade eden Ulu, bunun nedenleri olarak da, hem üretim için büyük bir pazar olduğunu hem de yatırımcının parasının "güvenli yere" gittiğini düşündüğünü söyledi.
"Finansmana kolay ulaşılsaydı bu kadar çok halka arz olmazdı"
Halka arzların finansmana ulaşmanın bir yöntemi olmaya başladığını kaydeden Ulu, "Finansmana ulaşmak kolay olsaydı bu kadar halka arz olmazdı" dedi ve ekledi:
"Bekleyen firma sayısının (halka arz onayı için) arttığını duyuyoruz. Halka arzın mantığı tek başına finansman olmamalı, uzun vadeli krediye makul erişim imkanları artarsa, bu kadar halka arz olmaz" dedi.
Ulu, ayrıca borç yapılandırmalarında da bir yoğunluk olduğunu belirterek, kredilerde yapılandırma ve uzatma ihtiyacının olduğunu kaydetti.(REUTERS)