‘Kraliçelerin Gemisi’yle nasıl kraliçeler gibi gezdim…
Geçtiğimiz mayıs ayında Prontotour, ‘Galataport’a demir atan Queen Victoria gemisini görmek ister misiniz?’ deyince gazeteci arkadaşlarımla birlikte davete katılmıştım.
Daha önce bu kadar büyük bir gemiyle hiç seyahat etmediğim için ilgimi çekmişti açıkçası.
11 katlı bu gemide yok yoktu!
Havuzlar, spa, spor salonu, restoranlar, tiyatro salonu ve mağazalar…
Ben kat diyorum ama siz güverte anlayın lütfen..

O gün sosyal medya hesabımda yaptığım paylaşımlara gelen yanıtların hepsi ‘Çok güzel ama pahalıdır, sen bize paradan haber ver’ şeklindeydi.
Ben de herkese Prontotour Yönetim Kurulu Başkanı Ali Onaran’ın “Artık insanlar gemide kalmayı tercih ediyor; tiyatrodan gastronomiye, eğlenceden spa’ya kadar her şey var. 40 bin TL civarında bir bütçeyle tam pansiyon, bir haftalık cruise tatili yapmak mümkün” dediğini söyledim.
Yani aşağı yukarı 1000 Euro bir bütçeye denk geliyordu. Euro yükselişine amansızca devam etse de ülkemizde her şey dahil konseptiyle hizmet veren 5 yıldızlı otellerle bu 6 yıldızlı lüks gemide tatil yapmanın bir farkı kalmıyor, çoğundan daha uygun fiyata bile geliyor.
Yaz gelince de kafama koydum ve bu sene ben de bu konsepti deneyeceğim deyip balkonlu kabinli 7 gece 8 günlük Queen Victoria ile İtalya & Dalmaçya kıyıları turunu satın aldım. Faturam elimde olduğu için de Prontotour’dan satın aldığımı rahatça söyleyebilirim. Aynı gemiyi seçmem ise tamamen tesadüf oldu ama 2 katlı kütüphanesini tekrar göreceğim için oldukça heyecanlandım.

294 METRE UZUNLUĞUNDA YÜZEN BİR OTEL
Adını İngiliz hükümdarı Kraliçe Victoria'dan alan bu 294 metrelik gemi 2007 yılında denize indirilmiş, eylül ayının ortalarında Roma Civitavecchia limanından gemiye binip tatilimize başlarken bir haftalık evimiz olacak odamıza ulaştık. Tabi gemiye binmek için önce Roma’ya uçmamız gerekti, bu arada gemiye de aynı uçak gibi check- in işlemi yapmanız gerekiyor. Valizlerinize de önceden hazırladığınız bagaj etiketini yapıştırıyorsunuz ve gemiye binerken elinizde sadece çantanız oluyor.

Pasaportunuzu da gemi görevlilerine teslim ediyorsunuz ve size bir kart veriliyor üzerinde adınız ve oda numaranız olan bu kart artık her şeyiniz. Hem pasaport hem gemide kredi kartı hem de oda kartınız. Biz gemiye bindiğimizde acıktığımız için yemeğe geçerken valizlerimiz de odamıza doğru hareket ediyordu.

Balkonlu kabinler 21 metrekare, banyosu da çok küçük değil ve kaptanın hediyesi şampanyanız size hoş geldin diyor. Odada bizim kullandığımız prizlerden de var ben yanımda üçlü priz götürdüm çok rahat oldu. Balkonlu kabin deyince kötü alışkanlığı olanlar oh denize nazır sigara da içerim diye düşünüyorsa düşünmesin :) Yasak! Gemide sadece 3 alanda sigara içmeye izin veriliyor.
Odamıza döndüğümüzde valizlerimiz kapının önündeydi, bagaj etiketlerinin faydasını buradan anlamış olduk. Ama bizi bekleyen sadece onlar değildi oda numaramızın yazdığı panoda da geminin günlük programı, ertesi gün yapacağımız seyahate dair bilgilerin olduğu bir broşür vardı. Bu broşürler her gün yenileniyor, okumakta fayda var! Çünkü geminin tiyatro salonunda o akşam yapılacak etkinlik ya da cruise turlarının vazgeçilmez gala geceleri için kıyafet kodları için gerekli…

GÜVERTEDE 3 TUR 1 KM
Odamıza yerleştikten sonra gemiyi keşfetmeye çalışıyoruz, 3. güvertede duvarda asılı bir yazı görüyorum, 3 tur 1 kilometreye denk geliyor. Bebeklerinin pusetini ittirerek yürüyenler vardı, günlük koşularını yapan insanlar da. Biz de bir tur attıktan sonra hangi katta ne var diyerek dolaşmaya başlıyoruz.
Öncelikle hayran olduğum kütüphaneye uğruyorum, 2 katlı bu kütüphane, filmlerde gördüğümüz yuvarlak merdiveni ve cam kapaklı kitaplıklarıyla ağzımı açık bırakıyor. Girişteki masasında her gün yenilenen bulmaca ve sudokunun yanı sıra günlük gazeteler olduğunu görüyorum, denizde gazete ne alaka derken gazetelerin gemide seyahat eden misafirlere özel olarak personel tarafından hazırlandığını öğreniyorum. Türkçe gazete yok çünkü aynı dili konuşan en az 200 kişinin seyahat etmesi halinde o dilde gazete çıkarılıyormuş. Gemide rehberimizle birlikte 20 Türk olduğumuz için biz haberleri internetten takip edeceğiz demektir o da karada olduğumuz günlerde. Denizde seyahat ederken telefonunuz çekmiyor, uydu üzerinden internete ulaşabilirsiniz ama o da çok pahalı.

Belki de gemiyle seyahat etmenin en güzel yanı bu… Gerçekten dünyayla bağlarınızı koparabiliyorsunuz.
Tabii, dünyaya açılmak için önce vize almanız şart!
Queen Victoria’nın yolcu kapasitesi yaklaşık 2 bin kişi, 900’den fazla mürettebatı var. Gemide; 7 restoran, 13 bar, Royal Court Theatre ve benim bayıldığım her gün düzenlenen çay saati var. Saat 15-16 arasında beyaz ceketli garsonların müzik eşliğinde girdiği salonda ‘Afternoon Tea’ seremonisi çok keyifli. Çayınızı İngiliz usulü sütlü denemek isterseniz işte size fırsat!
Ben denedim ama ikinci bardağımda klasik çaydan şaşmadım.

ŞIK GİYİNMEK ZORUNDA MIYIM?
Bizler için yeni olsa da Amerikalılar, İngilizler yıllardır bu gemilerle tatil yapıyor. Yılda bir ayını gemide geçiren de var, dünya turuna çıkan da.
Çay içerken tanıştığım Yeni Zelandalı bir çift 50. duraklarında olduklarını söylediler, aynı gemide değil ama farklı gemilerle devam etmişler seyahatlerine ve 100 gün civarında süreceğini belirttiler dünya turlarının.
İngiltere Liverpool’dan gelen bir başka çift ise 2 haftalığına gemide olduklarını söylediler. İlk cruise seyahatim olduğunu duyunca da çok şaşırdılar her yıl bir ay gemiyle tatil yapıyorlarmış.

VAH BİZİM EMEKLİLERE!
Sohbet ettiğim yolcuların çoğu 65 yaş üstü ve emekliydi, onlar dans pistinde gönüllerince eğlenirken ister istemez aklıma ülkemizdeki emeklilerin durumu geldi. Aldıkları maaşla marketten gönüllerince alışveriş yapamayıp karnını doyuramayan insanlar bu seyahatlere nasıl çıksın? Bakan Mehmet Şimşek ne demişti hem yurt dışı çıkış harcı ile ilgili:
“İmkanı olan yurt dışına gidebiliyor, imkanı olmayan yurt dışına gidebilir mi?”
Doğru! İmkanlar bir tek bizde kısıtlı zaten!
Liverpool’lu misafirler İngiltere’de enflasyonun yüzde 4-5 oranında arttığını ve hükümetlerine çok kızdıklarını söylediler. Bizdeki enflasyon rakamını söyleyince önce İngilizcemden dolayı yanlış ifade ettiğimi düşündüler sonra gözleri fal taşı gibi açıldı. Almanya bizi kıskanıyor olabilir (!) ama İngilizler şaşırıyor!

GEMİDE NE YİYİP İÇİYORUZ?
Ülkenin dertlerini bir yana bırakıp gemiye dönersek eğer akşamları alakart restoranlarda giyim kodunun olduğu gala geceleri düzenleniyor. Bir akşam kırmızı ve altın sarısı diğer akşam siyah ve beyaz gecesi yapıldı. Müdavimler gerçekten çok ciddiye alıyor ve ortaya harika bir görüntü çıkıyor. Smokinli, gece elbiseli geçit töreni gibi... Ben yanımda gece elbisesi götürmedim, açıkçası, tatilde terlik ve şort severim ama giyim kodu çok sert bir şekilde uygulanmıyor. Hani derler ya siyah bir elbise herkesin dolabında olmalı onu alsanız yeterli.
Gemide hem alakart hem de günlük kıyafetlerinizle rahat bir şekilde vakit geçireceğiniz restoranlar var.
Canınız ne isterse onu yapmakta özgürsünüz!
Alakart restoranlar ücretsiz ama rezervasyon yaptırmakta fayda var yoksa sıra beklemek zorunda kalırsınız.

Bu arada yemekler de çok lezzetliydi…
İyi ki tatile çıkmadan önce valizleri tarttıkları gibi bizi de tartmıyor uçak şirketleri!
Hep yemek diyorsun peki içecekler nasıl derseniz hemen anlatıyorum.
Gemide içecek otomatlarındaki su, çay- kahve, çeşitli meyve suları ücretsiz. Geri kalan her şeye para ödemek zorundasınız. Odanızdaki su şişesi 5 dolar ama endişe etmeyin gemiye binmeden önce ve seyahat sırasında karaya indiğinizde su, içki vs. satın alıp odanıza çıkarabiliyorsunuz. Bunun haricinde sistem şöyle işliyor;
Herkesin tercihine göre alkollü ya da alkolsüz içecek paketleri hazırlanmış onları satın alabiliyorsunuz.

BAŞKA BİR DÜNYA
Gemide hayat gerçekten ayrı bir dünya. Gece yolculuk yaparken sallandınız mı diye sorarsanız iki akşam sert rüzgar vardı, odada biraz sallandık ama hiç rahatsız olmadık aksine uykuya dalmamıza faydası oldu. Sıkılırım zannedip yanımda götürdüğüm kitaplardan sadece birini okuyabildim, indirdiğim 8 bölüm diziden sadece 2 bölüm izleyebildim. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz, gece yolculuk sürüyor, sabah kahvaltı ardından karaya çıkış. Akşam dönüş, yemek arkasından tiyatro salonu… Bir akşam ses ve ışık gösterisi, diğer akşam komedyen derken vakit geçiyor. Denizde seyahat gününde biraz daha ağırdan alıp deniz suyuyla doldurulan havuzda yüzebilirsiniz ya da spada masaj yaptırabilirsiniz.

VALİZDE HEDİYELİKLER DEĞİL ANILAR DA OLSUN
Yıllardır misafirleriyle birlikte dünyanın dört bir yanında cruise gemilerinde seyahat eden rehberimiz Kaan Osman Güler de “Benim sıkça gözlemlediğim bir şey var: İlk kez cruise deneyimi yaşayan misafirler, tatilin sonunda hep aynı cümleyi kurar: ‘Bu, hayatımın en rahat ve en keyifli tatiliydi.’ Çünkü cruise yalnızca seyahat değil, bir yaşam tarzı sunar. Konforu, keşfi ve huzuru bir araya getirir. Eğer tatilinizde hem farklı kültürler tanımak hem de denizin büyüsünü doyasıya yaşamak istiyorsanız, bir cruise yolculuğuna çıkmanızı gönülden tavsiye ederim. Emin olun, dönüşte sizin de valiziniz yalnızca hediyeliklerle değil, unutulmaz anılarla dolu olacak.” diyerek görüşlerini paylaştı.

HER SABAH YENİ BİR MANZARAYA UYANMAK
Rahatlamak, yeni yerler görmek, farklı tatlar denemek, eğlenmek, keşfetmek. Bir limanda Akdeniz’in tarih kokan sokaklarında gezerken, ertesi gün bambaşka bir ülkede kahvenizi yudumlarken buluyorsunuz kendinizi. Bavul toplama derdi olmadan, her sabah yeni bir manzaraya uyanmak gemide tatil yapmanın en keyifli yanı oldu benim için. Nereleri gördün derseniz o da başka bir yazının konusu!

Kaynak:Nilay Can