1.000 günün özeti: Zorlandık, çok yorulduk ama içimiz hep rahattı...
Her işte olduğu gibi gazeteciliğin de kolayı var. Malum iktidar güçlü. Devlet, kılcal damarlarına kadar AK Parti’nin kontrolü altında.
Tabloyu doğru okuduğunuzda rahat bir gazetecilik için yapılması gerekenler net. Hatta işleyişe baktığınızda bir kılavuz hazırlandığını gösteren güçlü işaretleri de fark edebilirsiniz.
Kılavuzun ilk maddesinde soru sormamak var.
Yani çok meraklı olmayacaksınız.
Hatta muhatabınıza, “topu göğsünde yumuşatıp doksana takması için pas vermeniz” sizi bir adım öne bile geçirebilir.
Netameli konulara girmeyeceksiniz, enflasyonu bütün dünyanın sorunu diye açıklayanlara, uygulanan politikanın absürtlüğünden bahsetmeyeceksiniz, yarayı deşmeyeceksiniz.
Tabi bu yetmez.
Canlı yayınlarda sağa sola terörist, vatan haini, işbirlikçi yaftalarını yapıştıra yapıştıra konuşacaksınız. İçerikte biraz yerlilik, millilik sosu mutlaka olacak. Dönüp dolaşıp sözü muhalefete getireceksiniz, her türlü melanetin sorumlusu olarak, ülkeyi 20 yıldır onlar yönetmese de muhalefeti göstereceksiniz.
Bu kılavuza uygun hareket edenlerin gazeteleri reklam bolluğundan haber koyacak yer bulamaz. Devlet kuruluşları reklam ve sponsorluk için sıraya girer. Yayının ne satışına bakılır ne de etkisine. İnternet medyasının RTÜK’ü olmaya heveslenen Basın İlan Kurumu da bu yayınlar için kesenin ağzını hiç kapatmaz.
Peki ya tam tersini yaparsanız.
“Doğru haber demokrasinin olmazsa olmazıdır. Seçmen doğru bilgilenmezse doğru seçim yapamaz” derseniz, merak ederseniz, soru sorarsanız ne olur?
Hayat birden zorlaşır.
Gazete Pencere de Ekim 2019’da bu zor yoldan başladı yayın hayatına…
Tam 1000 gün önce, özveri ile çalışan dar bir ekip, geniş bir yazar kadrosu ile yola çıktık. Türkiye’nin ilk günlük PDF gazetesini çıkarttık. Bir sene dayanabilir miyiz, gelecek yaza çıkar mıyız soruları kafalarımızı kurcalarken, ‘kol gücü’ ile her sabah 07.00’de sizi onunla buluşturduk.
Hani derler ya, “İyi bir iş yaparsanız ayağınızdan çeken çok olur” diye. Biz tam tersini tecrübe ettik. Hava ve su yaşamsal anlamda neyse haberin de demokrasi için o anlama geldiğini bilenleri hep yanımızda bulduk.
En başta sizler, okurlarımız. Sizler zor şartlarda, dar imkanlarınızı zorlayarak gazetemize abone oldunuz.
Her sabah 7’de Gazete Pencere ile uyanmak bir alışkanlık haline geldi. Aksilik çıktığında “Nerede benim gazetem” sitemi bile motivasyonumuzu katlamaya yetti.
Alanında uzman pek çok isim, bilgilerini Gazete Pencere okurlarıyla paylaştı.
Prof. Dr. Tayfun Atay, Türkiye’nin en derinlikli hafta sonu ekini Pencere okurlarıyla buluşturdu.
Bunları yaparken kimse karşılık beklemedi, iyi bir girişime destek oldu, iyi bir işin parçası oldu.
Yaptığımız işin değerini takdir edenler de reklam destekleriyle yolculuğumuzda bize eşlik etti.
Zaman zaman kendimizi Aydın Doğan gibi de hissettik. Yazılardan, haberlerden memnun olmayanların telefonlarına, hem şikâyetlerini anlayabilme çabası hem de gazetenin özgür bir mecra olduğu gerçeğini anlatmak için çıktık.
Tam 1000 gün önce çıktığımız yolda az mesafe kaydetmedik. Hâlâ daha iyisi için hayallerimiz var. Hayallerimizden vazgeçmedik.
O hayalleri birlikte gerçekleştirmek için yol arkadaşlığımızın sürmesi dileğiyle.
Nice bininci sayılara…