20 yaşındaki genç donör kurbanı... Acılı aile tepkili: Donörün son anda vazgeçme hakkı olmamalı
Lenfoma teşhisi konulan 20 yaşındaki oğluna kök hücre nakli için bulunan donörün hücre naklinden hemen önce vazgeçmesi nedeniyle oğlunu kaybeden Filiz Şahin, Sağlık Bakanlığı, Türkök, hastane ve donörü sorumlu tuttu. Şahin, “Bu dörtlü kadraj içinde benim oğlumun katili kim? Ben hukuki işlem de başlatacağım. Donöre her şey anlatıldıktan sonra ondan imza alınması lazım. Son dakikada vazgeçme hakkını vermemeleri lazım” dedi. Şahin, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkök’e başvuruda bulunduğunu donörün soruşturmada olduğunu söylediklerini belirtti.
Lösemi, lenfoma, kemik iliği yetmezliği gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan kök hücre nakli birçok kişiye umut olurken son olarak 20 yaşında bir gencin ölümüyle yeniden gündemde.
Lenfoma teşhisi konulan 20 yaşındaki Cem Şahin, kemoterapilerden sonuç alınamaması sonrası kök hücre tedavisine başlatılırken, Türkkök tarafından bulunan donörün hücre nakli öncesinde vazgeçmesi nedeniyle tedavisini tamamlayamadı.
Anne Filiz Şahin, oğlunun nakil için en ağır kemoterapiyi aldığını belirtirken oğlunu ölüme götüren sebebin ağır kemoterapinin vücudunda yarattığı deformasyon olduğunu söyledi. Sağlık Bakanlığı, Türkkök, hastane ve donör dörtlüsünü sorumluluğa davet eden acılı anne Şahin, sorumluların hesap vermesini istedi.
“Pazartesi günü öğleden sonra kemoterapilere başlandı”
Oğluna 2023 Mayıs tarihinde lenfoma teşhisi konulduğunu belirten Şahin, yaşanan süreci şöyle anlattı:
“Köktürk ve Kızılay ile birlikte donör arama süreci başladı. Öncelikle üç donör çıktı ve onlar donör olmaktan vazgeçmişler. Daha sonra Avrupa ile yazışılacaktı. Avrupa ile yazışma başlamadan bir donör daha çıkıyor. Avrupa’da en kısa süreç 4-5 ay sürüyormuş. Bu kadar beklemeyeceğiz diye düşündük. Bize 1 Nisan’da Köktürk’ün donörü check-upa alacağı söylendi. ‘15 Nisan gibi de sizi hastaneye alacağız’ dediler. Check-up’tan sonra hastaneden bana donörün Şubat’ta dövme yaptırdığı ve bu süreçte 4 ayın dolması gerektiğini söylediler. Donöre ‘Vazgeç, imza at, donör olmaktan vazgeç’ diyorlar. Donör de ‘Hayır, ben bu çocuğu bekleyeceğim, vereceğim’ diyor. Kendisine ‘Biz Avrupa ile yazışalım, başka donör arayalım’ diyorlar. Vazgeçmiyor. Hastaneye yatışımızın yapılacağı 25 Mayıs’ta hastaneye gittik. Cumartesi günü yattık. Check-up’a girdi Cem. Pazartesi en son sabah akciğer filmi ve kalp check-upına girdi alacağı kemoterapileri vücudu kaldırabilir mi diye. Pazartesi günü öğleden sonra kemoterapilere başlandı. 6 günlük bir ilacı vardı. Donörün de iğnelerine başlıyorlar. Bu iğneler 5 günlük iğne. Donör, 3 günlük iğneyi vuruluyor. Cumartesi günü Köktürk’ün görevlileri donöre ulaşamıyorlar. Cumartesiyi pazara bağlayan gece o kişi gece 02.00’de telefonunu açıyor. Köktürk’ün görevlileri yakalıyor. Kendisi, ‘Ben donör olmaktan vazgeçtim’ diyor. Görevliler durumu, çocuğun ne duruma geleceğini anlatıyorlar. ‘Çocuğu ölüme terk edersin’ diyorlar. Telefonda ikna edemeyince evine gidiyorlar gece. Hanımefendi lütfediyor ve ‘Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar size haber vereceğim’ diyor.”
“’Donör psikopat çıktı’ dedi”
Donörün donör olmaktan vazgeçtiği haberinin son anda geldiğini kaydeden Şahin, şunları söyledi: Doktora bir telefon geldi. Doktor o anda çok sinirlendi. Telefonu kapattı. ‘Donör psikopat çıktı, Cem’in alnına ateş etti. Cem ölüyor’ dedi.”
Son çare olarak anne-baba uyumuna bakıldığını belirten Şahin, şunları söyledi:
“Benim hücrelerimi topladılar cumartesi sabahtan hücrelerim toplanıp Cem’e nakledildi. Cem o arada çok kötüymüş. Bana yansıtmadı çocuğum. Çocuğum vasiyet yazmış. Çocuğuma 12 gün boyunca ölüm korkusu yaşatmışlar. Bunu kim yaşattı merak ediyorum. Donör mü yaşattı, Köktürk mü yaşattı, Sağlık Bakanlığı mı hastane mi?”
“Bir başkasının hücrelerinin almak için N90 diye en ağır kemoterapi veriliyor”
Çocuğunun bünyesinin donör sürecinde alınan kemoterapilerde deformasyona uğradığının altını çizen anne Şahin, şunları kaydetti:
“Bir başkasının hücrelerinin almak için N90 diye en ağır kemoterapi veriliyor. Kemik iliğine varıncaya kadar yok ediyor, verilen hücreyi vücut kabul etsin kendi hücrelerini bastırsın diye. Bu ilaçlar çocuğun vücuduna akraba dışına göre verildi. Akraba dışı daha ağır ilaç verildi. Bu çocuk 5 gün savunmasız kaldı, vücuduna sıvı verildi. Benim hücrem cumartesi verildi. Pazartesi günü ateş başladı bu çocukta. Enfeksiyonun ne olduğunu bulamadılar. Çocuk ishal oldu, testisleri ikinci derece yanık hale geldi. Soruyorsun ‘Bu süreçte bunlar oluyor’ dediler. Her lafımızın sonunda bunu duyduk hemşirelerden.”
“Neden önceden hazırlanıp dondurulup verilmiyor?”
Yaşananlara ilişkin gerekli şikayetleri yaptıklarını belirten Şahin, yasal süreç başlatmaya hazırlandıklarını söyleyerek şöyle konuştu:
“Avrupa’da önce donörü hazırlıyorlarmış. Daha sonra donduruyorlarmış. Hastaneyi arayıp ‘Biz falanca günü hücreleri gönderiyoruz. Hastanızı hazırlayın’ diyorlarmış. Bu, pandemide Türkiye’de de yapılmış. Benim oğlumu yok eden dörtlü grup. Sağlık Bakanlığı, Köktürk, donör ve hastane… Benim ocağım söndü. Biz donör vazgeçtiği anda CİMER’e yazdık. 184’ü aradım. ‘Donöre hukuki işlem başlatabilirsin’ dediler. Sağlık Bakanlığı ve Köktürk için de ‘Onu detaylı bir şekilde araştıracağız ve size geri döneceğiz’ dediler. Ayrıca Köktürk ile Organ Nakli ve Diyaliz Merkezine başvurdum. Oradan şu anda araştırılıyor. Gönüllük esas diyorlar. Gönüllülük esas olmamalı. Vazgeçseydi. İlacı almasaydı. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Köktürk’e yazılı olarak başvurdum. Şu anda Köktürk’ün donörün soruşturmada olduğunu söylediler bana. Köktürk’ün sayfasına ‘Donör son dakika bile vazgeçebilir’ diye madde koymuşlar. Madem öyle bir şey var siz önleminizi alın. Neden önceden hazırlanıp dondurulup verilmiyor? Benim çocuğuma ne olduysa hastanede o 5 günlük bekleme süresinde oldu. Bu dörtlü kadraj içinde benim oğlumun katili kim? Ben hukuki işlem de başlatacağım. Köktürk’ün büyük bir ihmali var. Donöre her şey anlatıldıktan sonra ondan imza alınması lazım. Son dakikada vazgeçmeyi vermemeleri lazım. İlk başta vazgeçseydi biz hastaneye de yatmazdık, benim çocuğum o ağır ilaçları da almazdı. Bu durumu da belki yaşamazdık. Ben yasal işlemimi başlatacağım. Başka Cemlerin başına gelmesin. Bir önlem alınmalı. Donduruluyorsa donduruluyor. Donör baksın gözlerime… Nasıl 20 yaşında bir çocuğa bunu yapar? 20 yaşındaki çocuğu yok etti bu insan. Önce vaz geçseydin. Benim yavrumu almasaydın elimden.”
Fermani Şahin: “Çocuğa ilaç yüklendikten sonra donörün vazgeçebilme şansı olmamalı”
Türkkök’ün prosedürlerinin eksik olduğunu ve donörün vazgeçme hakkının bulunmaması gerektiğini belirten baba Fermani Şahin, acısını ve tepkisini şu sözlerle dile getirdi:
“Prosedürlerde eksiklik çok bence. Ben ilkokul mezunu olarak bunu düşünüyorsam onların da bunu düşünmeleri gerekli. Donörü içeri almadan çocuğuma ilaç yüklemeleri yanlış. Çocuğa ilaç yüklendikten sonra donörün vazgeçebilme şansı olmamalı. O zaman gelsin vursun. Vurmasıyla bundan vazgeçmesi aynı şeydir. Yoksa benim çocuğum bugün yaşıyordu. Çocuk sapasağlam gitti, bize cenazesini verdiler. Hastaya ilaç verilmesi donör geldikten sonra olması lazım. Donör de çıkmamalı hasta da. Eğer aynı anda verilecekse böyle olması lazım. Dışarıda tutularak olmaz. Köktürk mü hatayı yapıyor, Sağlık Bakanlığı mı hastane mi? Kesinlikle donöre yaptırım olmalı. Yüzde 100 suçlu.”
Kaynak:ANKA