Arama kurtarma gönüllüsünü isyan ettiren koordinasyonsuzluk ve istifa çağrısı

Arama kurtarma gönüllüsünü isyan ettiren koordinasyonsuzluk ve istifa çağrısı
Eski mağaracı, eğitimli arama kurtarma uzmanı Merve Özkorkmaz, depremin ilk gününden itibaren yaşadıklarını sosyal medya hesabından anlattı.Özkorkmaz, deprem bölgesinde yaşadıklarından sonra ‘artık arama kurtarmacı olamayacağını’...

Eski mağaracı, eğitimli arama kurtarma uzmanı Merve Özkorkmaz, depremin ilk gününden itibaren yaşadıklarını sosyal medya hesabından anlattı.
Özkorkmaz, deprem bölgesinde yaşadıklarından sonra ‘artık arama kurtarmacı olamayacağını’ duyurdu.



ÇOK GEÇ KALDIK, BAĞIRA BAĞIRA AĞLADIM
Merve Özkorkmaz, tanık olduklarını anlatırken deprem bölgesine gittiklerinde AFAD bürokrasisine takıldıklarını, saatlerce bekletildiklerini söyledi, “Metanetimi koruyamadım. Çok geç kaldığımız için kendimi suçladım. Dışarıda bekleyen yakınların gözü önünde bağıra bağıra ağladım. Yapmamam gerekirdi” dedi. Arama kurtarma gönüllüsü yetkililere de şöyle seslendi:

“Acil durumda bağımsız aksiyon alması beklenen AFAD‘ı saatlerce imza, karar, yazı bekleyen bürokrasiye mecbur bırakacak kadar vasıfsız hale getiren, bu durumda payı olan, imzası olan en dipten en tepeye her bir kişinin ülke insanlarından özür dileyerek acil şekilde istifa etmeleri gerekiyor.“

İLK GİDENLER ARASINDAKİ EKİPTEN
Özkorkmaz’ın yoğun ilgi gören Twitter paylaşımı şöyle:
“İsmim Merve Özkorkmaz. 6 Şubat Pazartesi sabahı deprem bölgesine ilk intikal eden ekipteki arama kurtarmacılardan biriyim.

17 AĞUSTOS DEPREMZEDESİ
Deprem sabahı Sapanca ekibinden 5 kişi merkez ekiplerle koordine bir şekilde yola çıktık.
7 üstü bir depremi 99 yılında yaşamış ve binamızın çatısının yıkılması sebebi ile karanlıkta kısmi bir yıkıntıdan çıkmış bir depremzedeyim. Yarım gün içinde askerlerin çadır kurulumlarını tamamladıklarını, çadırlardaki sobayla ısındığımızı, karnımızın sıcak yemek ile doyduğunu, daha ertesi sabah Kızılay’ın battaniyesi ile uyuduğumu hatırlıyorum.

İSTANBUL’DAN 4 SAATTE UÇAKLA ANTEP’E
İstanbul Havalimanı’ndaki tüm güvenliklerden saniyeler içinde geçtik ancak uçağa sevkimiz ve kalkış 2 saat sürdü. Yolculuk ve iniş 2 saat daha. Gaziantep Havalimanı bölgede tek sağlam kalan iniş alanı olduğundan buraya iniş yaptık, otobüslere sevk edilip Gaziantep afet merkezine yönlendirildik.

AFET MERKEZİNİN YERİNİ KİMSE BİLMİYORDU, BULMAK 2.5 SAAT SÜRDÜ
Afet merkezini bulmamız 2,5 saat sürdü çünkü boşaltılan ve taşınan 2 farklı lokasyona yanlış gittik ve kimse faal AFAD binasının nerede olduğunu bilmiyordu. Bu saatler sonunda üçüncü lokasyonda binaya vardık ve 1 saat otobüste sevk edileceğimiz yeri bekledik.

YOLLAR KAPALIYDI ISLAHİYE’YE GİTMEK 4 SAAT SÜRDÜ
Gaziantep’in İslahiye ilçesine yönlendirildik. Yolda trafik vardı, yakınlarına ulaşmaya çalışanlar ve şehirden kaçmaya çalışanlar yolu tıkamıştı ve yoldaki yarıklardan pek çok araç geçemiyordu. Birbiri ile bağlantılı birkaç deprem olduğu için bölge yolları hem gidiş hem geliş çift taraflı kilitlenmişti.

Ambulanslar ve arama kurtarmacılar maalesef hareket edemiyorlardı. 1 saatlik ana yolu 4 saatte geçtik ve İslahiye’ye saptık, bu sefer de köprünün yıkılmış olduğunu gördük. Otobüs offroad bir araç olmamasına rağmen yan tarafından risk alarak geçtik ve kriz merkezine depremden 14 saat sonra vardık.

Yol boyunca bir şey yapamamanın verdiği azap ile gözümüzü kırpamadık. Afet merkezine vardığımızda 1 polis arabası, bir tank, 1 mobil TIR kapalı bir şekilde bekliyordu.

GÖREV YERİNE VARDIK, BİZDEN SU İSTEDİLER “UYUYUN SABAH BAŞLARSINIZ” DEDİLER
Tuvaletler taşmıştı. İçecek su, yatacak yer, sarılacak battaniye yoktu. Polis benden, ben askerden, kriz merkezi jandarmadan su istiyordu, kimsede içecek su yoktu. Elektik vardı bir tek jeneratör sayesinde. Biz komut almaya hazır beklerken bize şöyle dendi: “Otobüste uyuyun, sabah çıkarsınız.”

EKİPLERİN DAĞILIMI BİLE YAPILMAMIŞTI
Eğitimlerde saniyelerle yarıştırılırken gerçek bir afet anında ‘Uyuyun’ komutu aldık. Yıkılan binaların tespiti ve gelen ekiplerin dağıtımı yapılamamıştı, bürokratik yazılar ve imzalar bekleniyordu, acil durumda bile harekete geçilemiyordu.

AFAD’ın devlet bürokrasisinin içinde nasıl işlevsiz kaldığını o an anladım. İlk ekibin helikopter ve malzeme ile direk alana, kriz merkezine bile değil mahallelere sevkiyatı sağlanabilir, AFAD’ın içinden çıkamadığı envanteri biz bu süreçte çok kısa zamanda oluşturabilir, ihtiyaç duyulan makine ve teçhizat konusunda bilgilendirme yapabilirdik.

KÖTÜLÜĞÜN TA KENDİSİ
Yetkilendirme yapılmadı, sorumluluk alınmadı. Kar soğuğunda enkaza müdahale edemediğimiz dakikalarda uyuyamadım. Otobüsten inip alandaki ekip başlarından bilgi almaya çalıştım. Neden sorularımın cevabı yoktu, kötü bir niyet de yoktu, herkes birbirinin suratına boş boş bakıyordu, devlet destekli bir afet kurumunun iş yapamamazlığıydı karşımdaki; ancak zaten bu kurumu bu yıla kadar bu halde var etmek, buna göz yummak kötü niyetin ta kendisi idi.

SABAH AÇ, SUSUZ ENKAZA GİTTİK
Sabah aç, susuz, uykusuz, tuvaletini yapamamış bir şekilde alana sevk edildik. Atandığımız enkazda bir inşaat ustası ve birlikte çalıştığı inşaat işçileri 5 kişiyi kazma kürekle çıkarmışlardı, geriye insan gücünün yetmediği çatı ve katları kontrollü kaldırarak altındaki 20 kişiyi çıkarmak kalmıştı. 30. saatteydik, alandaydık ancak ekipmanımız yoktu.

EKİPMAN BİZE ULAŞMADI
Siz uçakla gidin, arkadan göndereceğiz denilen ekipmanlar karayollarının kilitlenmiş, yıkılmış durumundan bize ulaşamadı. İkinci günümüz sadece alan analizi, enkazda sesle kontrol, enkaz yakınlarını sakinleştirme, onlardan bilgi alma, mahalleden sağ kalanların bulduğu ekipmanlarla ufak tefek girişimler yaparak geçti. Çok üşüdük, su içemedik, sıcak herhangi bir gıda yiyemedik ekip ve mahalledekiler olarak.

2. GÜN ENKAZDAN DUYDUĞUMUZ SESLER 3. GÜN YOKTU
Üçüncü gün kriz merkezi kalabalıklaştı, koordinasyon hızlandı ancak kalabalığa yetişemedi, ufak vinç ve ufak ekskavatörlerle çatıyı kaldırma denendi, başarısız olundu. İkinci gün enkaz altından gelen sesler artık gelmemeye başladı. Köpekle kontrol yapıldı, ancak canlılık belirtisine ulaşılamadı.

HELİKOPTERİ İLK 4. GÜN GÖRDÜK
Dördüncü gün neredeyse bütün çeşitteki ve büyüklükteki makineler alandaydı, yabancı ekipler gelip gidiyordu, helikopter sesleri ilk kez duyuluyordu. Tüm süreci aynı inşaat ustası yönetti, biz sadece güvenlik zaiyatı olan noktalarda ona müdahale ettik. Beşinci gün hem arama kurtarmacı, hem de yardım etmek isteyen bireysel kitleler İslahiye’ye akmıştı.

YATTIĞIMIZ YER OLMASINDAN UTANIR OLDUK
Bizim enkaz lokasyonumuz değiştirilmişti. Artık yattığımız ve işgal ettiğimiz yer, yediğimiz yemek bizi utandırır hale gelmişti, yorgunluk, harcanmışlıktan duygu durumumuz kontrol edilemez haldeydi. Sapanca ekibi olarak alandan ayrılmaya, yerimizi taze arama kurtarmacılara bırakmaya karar verdik.

6. gün sabahı üniversitenin bahçesinde ve merkezde yüzlerce binlerce ekip vardı. Yardımların lojistiği sağlanıyordu, çadırlar ve tuvaletler kuruluyordu, yemekler pişiyordu. Altıncı gün Sakarya’ya döndük.”

Öne Çıkanlar