Babacan’dan iktidara ‘asrın felaketi’ eleştirisi: Enkazı kaldırmak yerine, enkaza makyaj yapmaya çalıştılar

Babacan’dan iktidara ‘asrın felaketi’ eleştirisi: Enkazı kaldırmak yerine, enkaza makyaj yapmaya çalıştılar
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, depremin birinci yılında Adıyaman’daydı. Babacan, Adıyaman’da yaptığı konuşmada, “Hani depremden sonra ‘asrın felaketi’ diye hemen bir kampanya başlattılar ya... Çünkü onlar...
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, depremin birinci yılında Adıyaman’daydı. Babacan, Adıyaman’da yaptığı konuşmada, “Hani depremden sonra ‘asrın felaketi’ diye hemen bir kampanya başlattılar ya... Çünkü onlar için her şey bir imaj, algı yönetiminden ibaret. Enkazı kaldırmak yerine, enkaza makyaj yapmaya çalıştılar ya hani; ‘asrın felaketi’ diye. Doğru, yaşadığımız asrın afetiydi ama bu iktidarın ihmalkarlığı yüzünden asrın afetiydi” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, depremin birinci yılında Adıyaman’daydı. Babacan ‘Asrın felaketi’ kampanyasını eleştirerek, “Hani depremden sonra ‘asrın felaketi’ diye hemen bir kampanya başlattılar ya... Çünkü onlar için her şey bir imaj, algı yönetiminden ibaret. Enkazı kaldırmak yerine, enkaza makyaj yapmaya çalıştılar ya hani; ‘asrın felaketi’ diye. Doğru, yaşadığımız asrın afetiydi ama bu iktidarın ihmalkarlığı yüzünden asrın afetiydi” dedi

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan; “Adıyaman’ın ilk andan itibaren üvey evlat muamelesi gördüğüne, yerinde şahitlik ettim. Zaten bir hayli zor olan kış şartlarında, nasıl bir çaresizliğe terk edildiğini kendim geldim, burada gördüm” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin birinci yıl dönümü dolayısıyla Adıyaman’a gitti. Burada konuşan Babacan, şunları söyledi:

"Merkezdeki saat kulesi, 1 senedir 04.17’yi gösteriyor

“Bugün tarihimizin en büyük felaketinin, o büyük acının yıl dönümü. Merkezdeki saat kulesi, 1 senedir 04.17’yi gösteriyor. Sadece saat kulesinin saati değil, tüm Adıyaman’da saat 6 Şubat 2023’de 04.17’de durdu. Hayat durdu, dünya durdu. Adıyaman’ın yaşadığı acının, Adıyaman’ın yaşadığı çaresizliğin tarifi yok. Sözleri, kelimeleri, gözyaşlarını tükettik. Depremden sadece 2 ay evvel Adıyaman sokaklarındaydım, Filistin Caddesi’ndeydim. Gelişimden 2 ay sonra o sokaklar, o caddeler yok oldu, sonsuz bir acıya, sonsuz bir karanlığa gömüldü. O felaket gününden sonra, günlerce Adıyaman’a gelen-giden olmadı. Adıyaman’ın sokakları, binaların altından gelen seslerle doldu. Enkaz altında yardım bekleyen, kurtarılmayı bekleyen insanlarımızın sesiyle yasa boğuldu. Çok büyük bir acı yaşadık. Çok büyük bir felaket yaşadık. Bir kez daha, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Allah bir daha ülkemize, milletimize böyle acılar yaşatmasın

"Adıyaman’ın ilk andan itibaren üvey evlat muamelesi gördüğüne, yerinde şahitlik ettim”

Ben, depremin üçüncü gününden itibaren bölgedeydim. Depremin beşinci günü Adıyaman’a intikal ettim. Adıyaman’ın ilk andan itibaren üvey evlat muamelesi gördüğüne, yerinde şahitlik ettim. Zaten bir hayli zor olan kış şartlarında, nasıl bir çaresizliğe terk edildiğini kendim geldim, burada gördüm. Gölbaşı’nda, içinde cansız bedenler olan yıkılmış evlerin üzerini, yağan karın nasıl bembeyaz örttüğünü gördüm. Adıyaman merkezde eksi 17 derecede, elektrikler kesikken vatandaşlarımızın yaktıkları ateşin başında sabahladıklarını gördüm. Adıyamanlı kardeşlerimin, dostlarımın seslerini Ankara’ya duyuramadıklarını gördüm. Hatta bazı köylere girdiğimde ne duydum biliyor musunuz? ‘İlk kez siz geldiniz.’ Şuramda nasıl bir ateş yandığını sizlere anlatamam. Herkes bir başına, herkes kendi kaderine… O gece biz buradan tüm Türkiye’ye canlı yayın yaptık. Kendi jeneratörlerimizi, kendi uydu aracımızı getirdik. Tüm Türkiye’ye Adıyaman’ı hatırlattık. Hükümete çağrı yaptık: ‘Ne oldu? Adıyaman’ı unuttunuz mu’ dedik. Zifiri karanlıkta, cep telefonlarıyla yüzümüzü aydınlattık.

"Herkesin ortak sorusu, ‘ilk 48 saatte devlet neredeydi’”

Depremin üçüncü gününden itibaren hep deprem bölgesindeydim. Vatandaşlarımızın yaşadığı acıyı anlamak, elimizi uzatabilmek, seslerini duyurabilmek için yapmamız gereken her neyse onu yapmak için buradaydım. Öyle birileri gibi helikopterle inip, yarım saat görünüp geri gidenlerden olmadık. O poz verenlerden değildik; o yüzden çok insanımızı duydum, çok insanımızı gördüm, çok acıyla kavruldum. Arabamızla ilçe ilçe, köy köy gittik. Girilmemiş sokaklara girdik. Benzin kuyruklarında bekledik. Yardım eli uzatılmamış insanlarımıza ulaştık. Arama-kurtarma çalışmasının başlamadığı enkaz başındaki çaresizliği gördüm. Ateşin düştüğü yerleri gördüm. Acıyla kahrolmuş sokaklarda yürüdüm. Gerçekten çok hazindi. Herkesin ortak sorusu, ‘İlk 48 saatte devlet neredeydi’ Bazı yerlerde bu süre 72 saat. Bazı yerlerde 4 gün, 5 gün. Merkezlerden uzaklaştıkça süre uzuyor. Hele böyle küçük bir köy, ücra bir beldeyse 4-5 gün ulaşan yok. Dile kolay, ama yüreğe çok ağır bu.

"Enkazı kaldırmak yerine, ‘asrın felaketi’ diye enkaza makyaj yapmaya çalıştılar”

Uzmanlar bas bas bağırdı, uzmanlar her fırsatta uyardı. 2017 ve 2018’de, merkez üssü Samsat olan iki deprem burada yaşandı, değil mi? Adıyaman Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nce hazırlanan rapora göre, bu depremlerden ağır hasar alan tam 1884 yapı boşaltılmamış. ‘Vatandaş boşaltmıyor’ diyorlar. Bir planlama yapamazsan nasıl boşaltsın? Hani depremden sonra ‘asrın felaketi’ diye hemen bir kampanya başlattılar ya... Çünkü onlar için her şey bir imaj, algı yönetiminden ibaret. Enkazı kaldırmak yerine, enkaza makyaj yapmaya çalıştılar ya hani; ‘asrın felaketi’ diye. Doğru, yaşadığımız asrın afetiydi ama bu iktidarın ihmalkarlığı yüzünden asrın afetiydi.

"Yapılan deprem konutlarının yaşayan nüfusun sadece yüzde 10’una ancak ulaştırılabildiğini yerinde gördüm”

Biz depremin ilk gününden itibaren sahadayız. Deprem şehirlerinin hepsinde, kendileri de depremzede olan DEVA Partisi il ve ilçe başkanı arkadaşlarım, yöneticilerimiz, hızla yardım için seferber oldular. Depremin ardından çalışmalarımızın bir ayağı hep deprem bölgesi oldu. Hem ben hem arkadaşlarım sahadan uzak durmadık. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı vesilesiyle de Hatay’daydım. Biz 100’üncü yılı şaşalı salonlar kutlamak yerine, depremle kavrulmuş vatandaşlarımızla birlikte idrak ettik. İnsanlarımızı dinledik, onların dertlerini aktarmaya ve herkesin hikâyesinin başka, herkesin hikâyesinin biricik olduğunu göstermeye çalıştık. En son, ocak ayında da Antep’teydim. İslahiye’yi, Nurdağı’nı ziyaret ettim. Oralarda da yaraların hâlâ sarılmadığını gördüm. Dün Maraş’taydım. Yapılan deprem konutlarının yaşayan nüfusun sadece yüzde 10’una ancak ulaştırılabildiğini yerinde gördüm. (ANKA)