“Bir saat 16 dakika uzunluğunda bir hakaret: Kedicik belgeseli”

“Bir saat 16 dakika uzunluğunda bir hakaret: Kedicik belgeseli”
Adnan Oktar tarikatı üzerine 140Journos’un yaptığı Kedicik belgeselini değerlendiren 5 Harfliler, “Bir saat 16 dakika uzunluğunda bir hakaret: Kedicik belgeseli” başlıklı yazıda belgeselde “Adnan Oktar’ın cinsel ilişkiye...

Adnan Oktar tarikatı üzerine 140Journos’un yaptığı Kedicik belgeselini değerlendiren 5 Harfliler, “Bir saat 16 dakika uzunluğunda bir hakaret: Kedicik belgeseli” başlıklı yazıda belgeselde “Adnan Oktar’ın cinsel ilişkiye giremediği ve giremediği için de kendine plastik kadınlardan oluşan bir harem kurduğunu ima ediyor” yorumu yapıldı.

18 yıl boyunca tarikatın bizzat müridi olan, tarikat için çalışan, bu çalışmanın karşılığını tam 18 yıl boyunca almış ve tam 18 yıl sonra tarikat/örgütten ne olduğu asla açıklanmayan bir sebepten koparak itirafçı olmuş Özkan Mamati isimli kişinin kahraman gibi gösterildiği eleştirisinin yapıldığı yazının bazı bölümleri şöyle:

140Journos isimli yapının Adnan Oktar tarikatı üzerine hazırladığı Kedicik isimli belgesel bir dış ses tarafından anlatılmıyor. Anlatı belgesele tek tek kendilerine özel mekânlardan bağlanan, “işinin ehli” oldukları imasıyla davet edildikleri belli bazı kişilerin görüşlerini takip ederek örülüyor. Kimler yok ki bu güvenilir uzman ekip içinde? Dönemin Emniyet Müdürü Furkan Sezer, araştırmacı gazeteci Barış Terkoğlu, gazeteci Nagehan Alçı, mağdur avukatı Eser Çömlekçioğlu ve dönemin Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Psikiyatri Klinik Şefi Prof. Dr. Sefa Saygılı.

Bu uzmanlar takımı arasında, en çok konuşan ve aslında anlatının belkemiği sayılabilecek bir isim daha var. İzleyicinin bilinçdışında inandırıcı ve bilirkişi olarak kodlanması için bu gazeteci, avukat ve psikiyatrist gibi uzmanlar arasına yerleştirildiği aşikâr biri: tam 18 yıl boyunca tarikatın bizzat müridi olan, tarikat için çalışan, bu çalışmanın karşılığını tam 18 yıl boyunca almış ve tam 18 yıl sonra tarikat/örgütten ne olduğu asla açıklanmayan bir sebepten koparak itirafçı olmuş Özkan Mamati isimli bir şahıs. 140Journos ekibi Mamati’yi, muhtemelen Mamati’nin kendi evi olan malikâne-vari, lüks bir mekânda ziyaret ediyor/ağırlıyor ve yapım boyunca bu eski örgüt üyesine emekli bir MİT ajanıymışçasına saygıda kusur etmiyor; öyle ki kendisine gösterilen bu hürmetle birlikte Mamati belgeselin adeta kahramanı konumunda, son derece belirgin bir gururla ve süslemeli bir dille yapıyla ilgili şok edici detayları uzun uzun veriyor. İlk fırsatta tarikatla olan ilişkisinin 18-19 yaşında başladığını, “düşünsenize, karşınızda sizden 15 yaş büyük insanlar var… ne bilebilirsin, hayata karşı ne öngörün olabilir, reflekslerin ne olabilir, ne algılayabilirsin?” diye açıklayarak seyircinin empati rezervlerine saldırıyor, kendini aklama teşebbüslerine giriyor. Detay detay anlattığı kumpasları, genç kadınları tarikata dahil etmek için izlenen türlü pislikleri “öyle olmuş, en iyi yol bulunmuş, o geliyor, bu gidiyor” gibi cümlelerle, adi bir tecavüz şüphelisi (muhtemelen suçlusu) utancıyla değil, adeta bir FBI ajanı bilgiçliğinde bizimle paylaşma “nezaketini” gösteriyor.

Özetle Kedicik, Adnan Oktar’ın cinsel ilişkiye giremediği ve giremediği için de kendine plastik kadınlardan oluşan bir harem kurduğunu ima ediyor. Toplum kurbanı zavallı bir incel’in dramını mı izliyoruz, yoksa sapık gey bir adamın kadınlardan intikamını mı? İzleyici kendi algılanan endişesine bağlı olarak istediği seçeneği seçebilir. Bu korku filminde mağdur konumunda yalnızca hayatları kararan kadınlar yok, Mamati gibi 18 yıl ne yaptığı belirsiz eski örgüt üyesi de kurban gibi sunuluyor. Kendini mehdi sanan gey bir psikopatın 40 yıl boyunca yaptığı kötülükler anlatısı, av-avcı gibi Kırmızı Başlıklı Kız’vari şiddetli metaforlar, isteyenin daha sonra egzersiz yaparken veya kitap okurken dinleyebileceği bir çalma listesi olarak derlenip Spotify’da özel tüketime de açılan son derece ajitatif müzikler, uzman konuşmacı kadrosu ve kahramanlaştırdığı itirafçı/mağdur Mamati vasıtasıyla bir üçüncü sayfa hikâyesi olarak senaryolaştırılıp daha büyük bir suçu gizliyor. Devletin ve sermayenin izni ve teşvikiyle yıllarca TV’den canlı yayınlanan, bu iznin çizdiği çerçeve ile toplumun basitçe “salak salak işler” diye küçümsemesi sağlanan, ünlülerin ve siyasi figürlerin desteğiyle rahat rahat istediği yerde top koşturabilen bir örgütün yaptıklarını iktidarsız bir gizli geyin kan donduran intikam hikâyesine indirmeye yelteniyor. Bu tiyatronun, bir saat boyunca örgütün suçlarını bir kriminolog havasıyla soğukkanlılıkla anlatan eski müridin kahramanlaştırılarak ve şanlı Türk polisinin daha önce neden yapmadığı anlaşılamayan ani müdahalesi övülerek polis propagandasının zirvesinde bitirilmesine ise diyecek söz kalmıyor. Oktar tarikatının hayatlarını kararttığı kadınlarla aynı ölçüde değil, şüphesiz, ama bu “video’’ son derece sinsi bir şekilde izleyiciyi de istismar ediyor. Kadın düşmanı, LGBTİ+ düşmanı, halk düşmanı, kim bilir kimi/neyi (s)aklamak için çekilmiş, mağdur kadınları çocuksulaştıran, onları “manipülasyona açık, korunması gereken saf ve temiz kadınlarımız” olarak resmetmesiyle bir kere daha istismar eden, tüm normatif kodları ve teknikleri kullanarak izleyiciyi de bu kadınlar gibi “robotlaştırıp” bu istismara ortak etmek için sinsice çalışan bir hakaret şov izliyoruz aslında. Bir şeyi saklamanın en iyi yolu onu göz önünde tutmaksa, şu ana kadar saklanan şey her ne ise, bize göstere göstere hâlâ korunmak isteniyor.

Öne Çıkanlar