Can Atalay kararının ardından kim ne dedi?

Can Atalay kararının ardından kim ne dedi?
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, dün verdiği kararla Can Atalay hakkında AYM tarafından verilen hak ihlali kararına uymadı, hak ihlali veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Dünden bugüne yaşanan tüm gelişmeler, verilen...

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, dün verdiği kararla Can Atalay hakkında AYM tarafından verilen hak ihlali kararına uymadı, hak ihlali veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Dünden bugüne yaşanan tüm gelişmeler, verilen tepkiler ve yapılan açıklamaları derledik.

Gazete Pencere Haber Merkezi

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, dün vermiş olduğu karar kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı. Türkiye tarihinde ilk olma niteliği taşıyan kararda, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararını "yetki aşımı" olarak değerlendirmiş ve hak ihlali kararına imza atan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Karara, muhalefet ve hukukçuların yanı sıra AKP'li isimlerden de tepki gelmişti. Beştepe'den açıklama yapan isimler ise karara sahip çıkarak, AYM üyelerini eleştirmişti.

10 maddede Can Atalay ve AYM süreci

Can Atalay'ın AYM sürecinde başından sonuna ne oldu, hangi gelişmeler yaşandı? 10 maddede Can Atalay'ın milletvekili seçildiği tarihten günümüze yaşanan gelişmeleri sıraladık.

1) Gezi davası kapsamında 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan ve 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Can Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi'nden Hatay Milletvekili seçildi. Milletvekili seçilen Atalay'ın avukatları, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne "yargılamanın durdurulması ve Atalay'ın tahliye edilmesi" talebiyle başvuruda bulundu. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay'ın Anayasa'nın 83/2 maddesinden yararlanamayacağını ifade ederek başvuruyu reddetti.

2) Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin tahliye talebine ilişkin red kararının ardından Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ne itirazda bulunuldu. 4. Ceza Dairesi de yapılan itirazı 18 Temmuz'da reddetti. Bu durum üzerine avukatlar 20 Temmuz'da AYM'ye başvurdu. Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin ret kararına bir üye Can Atalay'ın Anayasa'nın 14. ve 83. maddelerine göre tutuklanamayacağına dikkat çekerek ret kararına şerh düştü.

3) Anayasa Mahkemesi, 27 Eylül'de yaptığı duyuruyla TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'ın bireysel başvurusunun 5 Ekim'de AYM İkinci Bölümü'nün görüşeceği bilgisini paylaşmıştı. Bu gelişmenin hemen ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesi, yargılaması henüz temyiz aşamasında olan Can Atalay'ın aldığı 18 yıl hapis cezasını onamıştı.

4) 5 Ekim'de toplanan AYM İkinci Bölümü, Atalay'ın başvurusunu 12 Ekim'de görüşülmek üzere AYM Genel Kurulu'na sevk etmişti. 12 Ekim'de Can Atalay'ın bireysel başvurusunu görüşmesi gereken AYM Genel Kurulu, bir üyenin dosyaya hazırlanmadığını belirtmesi üzerine başvurunun görüşülmesini ertelemişti.

5) 25 Ekim'de Can Atalay başvurusunu görüşmek için tekrar toplanan AYM Genel Kurulu, Can Atalay'ın başvurusunu sonuçlandırarak hak ihlali kararı vermişti. TBMM Grup Toplantısı öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç "Gerekçeli karar doğrultusunda işlem yapılır" şeklinde konuşmuştu.

6) 27 Ekim'de Resmi Gazete'de yayımlanan Can Atalay kararında, Can Atalay'ın "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının" , "Anayasa'nın 67. maddesinde yer alan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının" ihlal edildiğine hükmedip, Atalay'ın yeniden yargılanmasına başlanmasına, hükmün infazının durdurulmasına ve tahliyesinin sağlanması için kararın bir örneğini İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti. AYM'nin bu kararı İrfan Fidan, Muhterem İnce, Muammer Topal, Basri Bağcı ve Yıldız Seferinoğlu'nun karşı oylarıyla alınmıştı.

7) Kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından gözler İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çevrilmişti ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 27 Ekim Cuma günü mesai saatleri içinde gelişmeye ilişkin herhangi bir karar vermemişti. Gece geç saatlere kadar olası bir karar ihtimaline karşı mahkeme kalemi önünde bekleyen gazetecilerin bekleyişi sonuçsuz kalmıştı.

8) 30 Ekim Pazartesi günü TİP İstanbul İl Örgütü ve avukatlar, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Can Atalay hakkında karar vermesi için adliye önünde nöbet eylemine başladı. Geç saatlere kadar süren nöbetin ardından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM kararını tanımadı ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne "pas"ladı.

9) Tarihler 7 Kasım'ı gösterdiğinde sürece ilişkin bir gelişme yaşandı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Can Atalay kararı hakkında Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne mütalaa yazdı. Mütalaada AYM kararını tanınmayarak "Can Atalay dokunulmazlıktan yararlanamaz" ifadeleri kullanıldı. Mütalaada yer alan "AYM, anayasaya aykırı olmayan işlemleri iptal ederek geçersizleştiremez" ifadeleri tartışmalara yol açtı.

10) 8 Kasım'da Sabah Gazetesi'nde İlker Turak imzasıyla yayımlanan haberde, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM kararına uymadığı ve kararı alan AYM üyeleri hakkında Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri tarafından suç duyurusunda bulunulduğu bilgisi yazıldı.

İlerleyen dakikalarda ortaya çıkan gerekçeli kararda, AYM üyelerinin yetki sınırlarını "yasal olmayacak şekilde" aştığı öne sürülerek hak ihlali yönünde oy kullanan üyeler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği yazıldı. Kararda ayrıca "Anayasa Mahkemesi'nin kararına uyulmamasına" , "Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlerin başlatılması için kararın TBMM Başkanlığına gönderilmesine" hükümleri de yer aldı.

Muhalefet ve hukukçulardan karara tepki

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararı kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Türkiye tarihinde bir ilk olan bu karara muhalefet partisi liderlerinin yanı sıra AKP sıralarından da tepki geldi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) başta olmak üzere çok sayıda ilin barosundan ve hukukçulardan karara ilişkin açıklamalar yapıldı, Yargıtay'ın AYM'yi tanımayan tutumu topa tutuldu. TBB Başkanı Erinç Sağkan tarafından yapılan açıklamada 9 Kasım günü sabah saatlerinde TBB'nin olağanüstü gündemle toplanma kararı aldığını duyurdu.

Özgür Özel: Bu, anayasal düzene karşı kalkışmadır, derhal bastırılmalıdır

Kararın hemen ardından TBMM'yi olağanüstü toplanmaya çağıran CHP Genel Başkanı Özgür Özel, parti grubunu da saat 21.00'de olağanüstü kapalı toplantıya çağırdığını duyurdu. Yaşanan gelişmeleri "Anayasal düzene karşı kalkışma girişimi" olarak yorumlayan Özel, kalkışmayı "bastırma" çağrısında bulundu.

Erkan Baş: Tüm yurttaşlarımızı, tüm siyasi partileri bu paralel yargı darbesi girişimi karşısında ortak tavır almaya çağırıyorum

TİP Genel Başkanı Erkan Baş da Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararını TBMM'ye karşı darbe girişimi olarak nitelendirerek "Tüm yurttaşlarımızı, tüm siyasi partileri bu paralel yargı darbesi girişimi karşısında ortak tavır almaya çağırıyorum" şeklinde açıklama yaptı.

Buğra Kavuncu: Bunun adı devlet krizidir

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'den konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapılmazken, İYİ Parti Teşkilatı Başkanı Buğra Kavuncu sosyal medya hesabından bir açıklama paylaştı. AYM hakkında suç duyurusunda bulunulmasına tepki gösteren Kavuncu'nun açıklamasında “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, AYM’nin Can Atalay kararına uyulmamasına ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına yönelik kararı hukuk skandalıdır. Bu rezaletin en önemli sebebi de bu ucube sistemin yarattığı etkilerdir. Ülkemizdeki bütün kuvvetler hem kendi aralarında hem de kendi içlerinde birbirine girmiş durumda. Bunun adı devlet krizidir. Ciddiyetten ve devlet bilincinden uzaklaşmanın sonucu budur” ifadeleri kaydedildi.

Tülay Hatimoğulları: Bu yargı darbesi derhal son bulmalıdır

HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da karara ilişkin sosyal medya hesabından bir açıklama paylaştı. Açıklamada “Her türlü siyasi müdahale ve hukuk dışı kararın altına imza atan Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, yargı darbesinin geldiği durumun vahametini gösteriyor. Türkiye’yi bu noktayı AKP-MHP iktidarı getirdi.

İktidar; muhalifleri, Kürt halkını ve hak talep eden herkesi yargı sopasıyla hizaya getirmek istiyor. AYM’ye bu müdahale, hukuki güvencenin ve adaletin askıya almasını daha yüksek bir evreye taşıma anlamına gelir. Bu hukuksuzluk dünya hukuk tarihinin kara sayfalarına geçecektir. Türkiye halkları vesayet kurumlarını kabul etmez. Bu yargı darbesi derhal son bulmalıdır. Hukuk sisteminin, anayasanın ve yasaların adalet ve demokrasi ekseninde yeniden ele alınması çağrısı yapıyoruz. Can Atalay derhal serbest bırakılsın. " denildi.

Ahmet Davutoğlu: Asla kabul edilemez

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'ndan ise "Bunun adı darbedir. Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararını tanımayıp, üstüne hak ihlali kararı veren üyeler hakkında suç duyurusunda bulunmasının başka izahı olamaz. Bu karar demokrasiye ve hukuk devletine darbedir, asla kabul edilemez” açıklaması yapıldı.

Ümit Özdağ: Anayasamızı savunma görevini hatırlatmayı görev biliriz

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tarafından yapılan açıklamada "Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi kararını tanımayıp, Ağır Ceza Mahkemesi’ne kendi kararını göndermesi açık bir Anayasa ihlalidir. Zafer Partisi, Anayasal düzene saygı duyan bütün siyasi partilere, barolara, üniversitelere ve yurttaşlarımıza Anayasamızı savunma görevini hatırlatmayı görev bilir." ifadeleri kaydedildi.

Mustafa Yeneroğlu: Adalet mekanizmasının iflası

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu tarafından yapılan açıklamada "Yargıtay kararı, adalet mekanizmasının iflas ettiğini ilan etmektir" denilerek Yargıtay üyeleri istifaya davet edildi. Yeneroğlu'nun açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

"Bir yüksek mahkeme o ülkenin bir diğer yüksek mahkemesi hakkında suç duyurusunda bulunuyorsa o ülkede artık hukuk düzeninden bahsedilemez. Devletin içinde paralel yargı makamları var demektir ve hukuk devletinin temel yapısı çökmek üzeredir. Mahkemelere baskı yaparak bu kararları aldırtanlar Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapıyorlar. Bu baskılara göğüs germek ya da direnmek bir yana bile isteye yürütmenin talebi doğrultusunda karar verenlerin de üzerindeki hakimlik cübbesine bir kez daha bakmaları gerekir. Bu onurlu mesleği yapamıyorsanız istifa edin."

AKP ve Beştepe arasında ayrışma

Yargıtay'ın kararı, AKP ve Beştepe arasındaki ayrışmayı da ortaya koydu. AKP tarafından karara ilişkin ilk tepki AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'dan geldi. Yazıcı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez" dedi.

Eski Adalet Bakanı ve mevcut AKP Grup Başkanvekili Abdülhamit Gül ise "Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir. Yargı hakemdir, sorunları çözer. Yargı hakem olma vasfını yitirirse, çözümün değil sorun ve çatışmanın kaynağı haline gelir. Her kurumun kaynağını milletten alan yetki ve fonksiyonunu hukuk çerçevesinde kullanması esastır. Yargı organlarının da ihtilafları derinleştirmeden, anayasal sınırlar içinde kalarak sorun çözmesi milletimizin en tabii beklentisidir” açıklamasında bulundu.

AKP'li Şamil Tayyar'dan ise "AYM'nin kararını eleştirmek/yanlış bulmak ayrı, uymamak ayrıdır" diyerek "AYM’nin kararını eleştirmek/yanlış bulmak ayrı, karara uymamak ayrıdır. Eleştirebilir, yanlış bulabilirsiniz ama uymamazlık edemezsiniz. Anayasa hükmü açık, karar bağlayıcıdır. Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin AYM kararına ‘uymama’ iradesi, hukuki değildir. Kaldı ki AYM’nin benzer mahiyetteki Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven hakkındaki ‘hak ihlali’ kararına uyulmuştu. AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusu ise garabettir. Yargı eliyle hortlatılan bu tür hukuk dışı uygulamalar askeri vesayet dönemini hatırlatıyor, çok üzücü" açıklamasında bulundu.

AKP Artvin Milletvekili Faruk Çelik ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda yargıda çekişme olduğuna dikkat çekerek “Maalesef Yargıda, Çatı ile Çatı katı arasında bir çekişme var. Çatının kararlarını beğenmeyebiliriz, karşı çıkar hatta kendi içimizde isyan da edebiliriz. Tıpkı geçmişteki 367 kararında olduğu gibi. Ancak, sorunları hukuk içinde çözme makamlarını çözümün değil de anlamsız kavgaların adresi yaparsanız, şu soruya muhatap olursunuz: Meşru çözümlerin adresi neresi olacak? Devlet düzen ister, düzen de hukuk.”

Beştepe'deki isimler kararı savundu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Ayhan Oğan da açıklama yaptı. Ogan, “Yargı hiyerarşisinde en üst yetkili mahkeme Yargıtay’dır. AYM yargısal aktivitede bulunamaz. Esas itibarıyla AYM kanunların anayasaya uygunluğunu şeklen denetleme yetkisi dışında yargı yetkisi yoktur” dedi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum: Kim milli yargıdan yana kim değil belli olur

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, TİP Hatay Milletvekili seçilen Gezi Parkı davası tutuklusu Can Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını destekleyen bir açıklama yaptı.

Yargıtay’ın AYM ihlal kararına uymama kararının “doğru” olduğunu savunan Uçum bir de turnusol benzetmesi yaptı.

Yargıtay kararı için “bir turnusoldur” diyen Uçum’un, “kim Milli Yargıdan yana kim değil belli olur” ifadelerini kullanması dikkat çekti.

AYM’nin tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında hak ihlali kararı vermesini MHP’li Feti Yıldız ile aynı sözlerle eleştiren Uçum, “Ne yazık ki AYM’nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir” dedi.

Uçum, “Yargıtay’ın suç duyurusu milli yargıya saldırılara karşı bir cesarettir” dedi.

Mustafa Varank: Artık eski Türkiye yok!

Önceki dönemde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yapan mevcut AKP Bursa Milletvekili Mustafa Varank, Özgür Özel'in açıklamalarına tepki gösterdi. Varank şunları söyledi:

"AYM verdiği kararlarla uzunca bir süredir bireysel başvuru hakkını Anayasa ve yasalara aykırı biçimde yorumluyor. Yetkisi olmamasına rağmen hak ihlali başlığı altında kendini mahkemelerin, yüksek yargının yerine koyuyor. Hatta ve hatta Yargıtay ve Danıştay üzerinde hiyerarşik bir vesayet kurmaya çalışıyor. Bu hukuki tartışmanın nasıl şekilleneceğini elbette göreceğiz. Ama CHP’nin çiçeği burnunda genel başkanı Ecz. Özgür Özel’e tavsiyem; aman ha anlamadığı konularda sokağı işaret edip altında kalmasın. Hukuk ve yasama mekanizması içinde sonuçlanabilecek bir meseleyi darbe diye nitelendirip üstüne sokağı işaret edip yeni Alpaslan Arslan’lar türetmek isteyenler unutmasın ki artık eski Türkiye yok!”

Adalet Bakanı Tunç: Sorumsuzluk!

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e tepki gösteren bir açıklamada bulundu. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Tunç, Özgür Özel'in açıklamasını "Sorumsuzluk" olarak nitelendirerek şunları söyledi:

Gezi kalkışması sebebiyle Türk Ceza Kanununun 312. maddesi uyarınca, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan verilen kesinleşmiş mahkumiyet hükmü sonrasında, bu hükümle ilgili olarak verilen Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları üzerinden yapılan değerlendirmelerde “Meclise yönelik darbe yapıldığı” şeklinde açıklamalarda bulunmak son derece yanlış ve sorumsuzca bir harekettir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur. Hukuk devletinde sorunlar sokakta değil, yine hukuk içinde öngörülen mekanizmalarla çözülür."

MHP'li Feti Yıldız: AYM'ye karşı kontrol mekanizmasının bulunmaması önemli bir eksikliktir

MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ise şu açıklamayı yaptı:

"Ceza kanunlarının yorum tekeli ceza hakimlerine bırakılmıştır. Hakim yargı faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hakim, soruna ölçülü duygusallıktan uzak ve soğukkanlı yaklaşarak gerek metne bağlı dar yorumla, gerekse kanun koyucunun iradesini ortaya koyan amaca yönelik yorumla, meseleyi çözmeye ve doğru sonuca ulaşmaya çalışır.

AYM kararları gücünü, bir başka hukuki merciin denetiminden geçmeyecek olmasından, herkesi bağlayıcı olmasından değil, yetkin ve tutarlı hukuki gerekçelerden almalıdır. Hukuk kuralı uygulayıcının elinde değişmemelidir. Hakimler ne diyorlarsa anayasa odur denebilir mi?

Kuvvetler ayrılığı ilkesi çeşitli şekillerde zedelenebilir. Bunlardan biri de yargısal aktivizmdir. Yargısal aktivizm, bazen yasama organının etkisizleşmesine, bazen yasama kararlarının iptaline, bazen yargının yasama organının yerine geçmesi olarak karşımıza çıkar.

Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı kontrol mekanizmasının bulunmaması önemli bir eksikliktir. Hukuk normu koymanın, muhakeme meselesi değildir. Anayasa Mahkemesi yargısal aktivizm de bulunamaz. Yasama organın yerine geçerek norm da ihdas edemez, mevcut olan normu da görmezden gelemez, anayasayı yeniden yorumlayamaz.

Suç ve ceza politikasını belirlemek, Anayasa Mahkemesi kararlarında sıkça ifade edildiği gibi kanun koyucunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirindedir."

AYM'yi sıklıkla hedef alan açıklamalarda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den ise karara ilişkin herhangi bir yorum gelmedi.

Hukukçulardan sert tepki

Eski Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can: ‘Devletin çöküşünü başka nasıl tarif edebiliriz ki?"

"Cümle kurmakta zorlanıyorum. Anayasa Mahkemesi anayasal yetkisini kullandığı için, anayasal yetkisine aykırı davranan Yargıtay tarafından suçlanıyor ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuluyor. Devletin çöküşünü başka nasıl tarif edebiliriz ki?"

Prof. Dr. İzzet Özgenç: Bu kriz, başta Yargıtay Başkanlığı postunda oturan ve tuzluk görevi ifa eden kişi...

“Öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasa Mahkemesinin söz konusu bireysel başvuru üzerine verdiği hak ihlali ve yeniden yargılama kararı, benzer durumlarla ilgili olarak daha önce verdiği kararlara nazaran farklılık arz eden gerekçesi itibarıyla, hukuken sorunludur. Bu karar, her yönüyle bilimsel bir eleştiriye açıktır. Ancak, bu kararın “yok” sayılması hukuken mümkün değildir ve Daire tarafından bu karara ‘uyulmamasına’ karar verilmesinin hukuken izahı yoktur.

Kararda Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından ‘tehdit’ edildiğinden bahsedilmesi ve Daire tarafından Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması, bir skandaldır.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin sözü konusu kararı bir yargısal karar mahiyeti taşımamaktadır ve bu nedenle geri alınmalıdır. Yüksek Mahkemeler arasında yaşanan ve kötü bir yargı yönetiminin tezahürü olan bu kriz, başta Yargıtay Başkanlığı postunda oturan ve sadece tuzluk görevi ifa eden kişi olmak üzere, ilgililerin istifasını gerekli kılmaktadır.”

Hukukçu Kerem Altıparmak:

"Beş üye yanlışlıkla Yargıtay 3 CD'ne atanmış ve hiç beklenmedik şekilde bu garip kararı almış gibi analiz yapmayalım yalnız. Sorun bu kararın alınmış olması değil, sorun Türkiye'de uzun zamandır bu kararların alınabilmesini mümkün kılan bir yargı sisteminin olması."

TBB Başkanı Erinç Sağkan:

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Birliğin Anayasayı yok sayan ilgili daire üyelerine “görevden el çektirmeye davet” yaptırımının uygulanması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’na yarın itibariyle gerekli başvuru yapacağını açıkladı. Birliğin, “bu keyfi uygulamaya karşı hukukun üstünlüğünü ve yurttaşlarımızın haklarını korumak için yapılacakları belirlemek üzere yarın sabah olağanüstü gündemle toplantı kararı” aldığı belirtildi. Sağkan karara yönelik, “Anayasa’yı yok sayarak Anayasa Mahkemesi’ni fiilen ortadan kaldırma çabasından ibarettir. Kararın hukuken değerlendirilebilecek hiçbir yanı bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.

İstanbul Barosu: Çağlayan Adliyesi'ne davet ediyoruz

"Yargı Darbesine İzin Vermeyeceğiz ! Hukuka saygı ve yapılacak suç duyurusunun basın açıklaması için 14.11.2023 Salı günü saat 12:00’de Çağlayan Adliyesine davet ediyoruz.

"İstanbul Barosu olarak, açık bir şekilde suç işleyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında daha önce HSK’ ya suç duyurusunda bulunduğumuz gibi Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında da gerekli ceza soruşturmasının başlatılması için Yargıtay Başkanlar Kuruluna suç duyurusunda bulunulacaktır.

Yargının bizzat kendisinin Anayasanın emredici kurallarını tanımadığı, yok saydığı bir ortamda hukuk devletinden söz edilemeyeceği gibi hiç bir vatandaşımızın da kendisini güven içinde hissetmeyeceği şüphesizdir.

İstanbul Barosu başta yargı makamları olmak üzere hukuk devletinin gereklerine uygun davranılması konusunda her türlü girişimde bulunacaktır."