Cumhur İttifakı'nda "İsveç" çatlağı

Cumhur İttifakı'nda "İsveç" çatlağı
Daha önce emeklilere verilecek zam konusunda anlaşmazlık ve farklı açıklamaların yaşandığı Cumhur İttifakı'nda bu kez İsveç'in NATO'ya kabulü için görüş farklılığı oluştu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep...

Daha önce emeklilere verilecek zam konusunda anlaşmazlık ve farklı açıklamaların yaşandığı Cumhur İttifakı'nda bu kez İsveç'in NATO'ya kabulü için görüş farklılığı oluştu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Liderler Zirvesi'nden dönüşünde İsveç'in NATO'ya kabulünün Meclis oylamasına sunulacağı açıklamasının ardından Cumhur İttifakı ortağı HÜDA-PAR, İsveç'in NATO'ya alınmaması gerektiğini belirtti. HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu "İsveç’in bu tutumu düpedüz İslam düşmanlığıdır.  Her kim İslam düşmanlığı yaparsa, İsveç veya bir başkası, onun lehine olabilecek herhangi bir düzenlemenin meclisten geçmemesi için biz çaba içerisinde oluruz. İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin bir şey parlamentoya gelirse biz ona evet demeyiz. Bu kadar net söylüyorum" ifadelerini kullandı.

Yapıcıoğlu, İsveç'in NATO'ya kabulü için Meclis oylamasını onaylamayacaklarını ve "hayır" oyu kullanacaklarını açıkladı. Yapıcıoğlu "İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin bir şey parlamentoya gelirse biz ona evet demeyiz" dedi.

İsveç’in İslami değerlere düşmanlık yapmasından dolayı NATO’ya alınmaması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, “İsveç’in bu tutumu İslam korkusu ya da İslamafobi değil düpedüz İslam düşmanlığıdır.  Her kim İslam düşmanlığı yaparsa İsveç veya bir başkası onun lehine olabilecek herhangi bir düzenlemenin meclisten geçmemesi için biz çaba içerisinde oluruz. Kendini değiştirmediği müddetçe politikalarına devam ettiği müddetçe İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin bir şeyi parlamentoya gelirse biz ona evet demeyiz. Bu kadar net söylüyorum. İsveç yaptıklarına pişman olur geri adım atar Müslümanların kutsallarına saygısızlığı hoş görmez ve buna engel olursa o zaman biz de ona göre bir tavır belirleriz. Fakat İsveç bugünkü İsveç olduğu müddetçe İslam'a bu düşmanlıkları ve İslam'ın kıssalarına olan saygısızlıkları himaye ettiği müddetçe bizden İsveç'in lehine herhangi bir düzenlemeye evet denilmesini hiç kimse beklemesin.” ifadelerini kullandı.

“Suriye’deki iç karışıklık siyasi yollarla çözülmeli”

İslam ülkeleriyle normalleşme ve Suriye’deki iç karışıklıkların bitmesi ile ilgili konuşan Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

“Türkiye’nin Suudi Arabistan'la Birleşik Arap Emirlikleri ile Katar haricinde bazı Körfez ülkeleri ile ve Suriye ile ilişkileri bir dönem kopma noktasına gelmişti. Uygulanan normalleşmeler olmalı, ama bu normalleşmeler olurken hiçbir şey olmamış gibi de davranılmamalı. Suriye'de bir rejim var ve bu rejim kendi halkına zulüm ediyor. Yani yönetimde olan Esad'ın babası döneminde de zulümler yapılıyordu, fakat ilişkiler vardı.  Sonradan bu ilişkiler kopma noktasına geldi. Suriye'de ilk iç karışıklıklar meydana gelmeye başladığında biz mütemadiyen şunu söyledik: Bu sorun silahla, savaşla çözülecek bir şey değil. Silah, savaş, iç çatışmayla bir yere varılmaz, eninde sonunda buna siyasi bir çözüm bulunmalı, demiştik. Mutlaka bir müzakere, bir görüşme olmalı. 2022 yılında Moskova'da bakanlık, istihbarat ve askeri düzeyde bazı görüşmeler oldu. Son Körfez ülkeleri seyahatinde Sayın Cumhurbaşkanın şöyle bir açıklaması oldu: Esad'la doğrudan doğruya görüşebiliriz, diye. Ülkenin normalleşmesi ve sorunların siyasi yollarla çözülmesi için bu görüşmeler önemlidir, olmalıdır.”

“Mültecilerin ülkelerine geri gitmesi için öncelikle ülkelerinde sükûnet, sulhun olması, karışıklıkların bitmesi lazım”

Mülteci konusuna da değinen Yapıcıoğlu, Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönebilmesi için, iç karışıklıkların bitmesi gerektiğini söyledi.

Mültecilere insani ve İslami çerçevede davranılması gerektiğin belirten Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:

“Mülteciler ile ilgili de biz başından beri şunu söyledik: Sonuç itibariyle orası karıştı, orada bir iç savaş var. Orada hayatını sürdüremeyecek, yaşamaya devam edemeyecek bazı insanlar, milyonlarcası Türkiye'ye geldi, Lübnan'a gitti, başka ülkelere de gitti, ama yoğun bir şekilde buraya bir göç oldu. Bu insanlar durup dururken buraya gelmediler. 100 yıl öncesine kadar Türkiye ile Suriye arasındaki bugünkü sınırlar yoktu, aynı idarenin altında yaşayan insanlar vardı. Çanakkale'de birlikte savaşılmıştı, daha başka cephelerde de yine oradaki insanlar buradaki insanlarla, buradaki akrabalarla birlikte cephede birlikte savaşmışlardı. Dolayısıyla bizim oradan buraya gelmiş olan insanları kardeşlerimiz olarak bağrımıza basmamız bize yakışan şeydir. Onları zorla göndermek de onlara zulmetmektir. Sonuç itibarıyla orası düzelmeden buradaki insanları oraya yollarsanız, onların hayatını ciddi bir tehlikeye atmış olursunuz. Bu insanların ülkelerine geri gitmesi için öncelikle ülkelerinde sükûnet, sulhun olması, karışıklıkların bitmesi lazım. Suriye'deki insanların ekseriyeti Müslümandır ve inancımıza uygun bir şekilde oradaki insanların tamamen kendisini bulabileceği ve zulüm görmeyeceği, Adalet temelinde bir sistem oluşturulmalı ve bu insanların dönüşünün zemini hazırlanmalıdır. Buna rağmen gitmek istemiyorlarsa hiç kimseyi zorla göndermek bize göre doğru bir politika değildir. Düşünün Avrupa'da yaşayan birçok Türkiyeliyi, vatandaşlarımızı, yaşadıkları ülkeler zorla geri gönderseler, bize doğru gelir mi?”