“DEM seçmeninin bir daha AK Parti tarafından aldatılabileceğini düşünmüyorum”
10 bin yıllık tarihiyle bir açık hava müzesini andıran Tarsus, bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Tarsus Festivali ile sanatın, kültürün ve eğlencenin merkezi oldu. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin organizasyonuyla gerçekleşen festival, Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt dışından binlerce ziyaretçiyi ağırladı. Bizler de gazeteciler olarak bu vesileyle Tarsuslu olan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekili Vahap Seçer ile gündeme dair konuşma fırsatını yakaladık.
Festivallerin olmazsa olmazlarından halk konserleri de yapılınca aklımıza Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a açılan konser soruşturması da geldi. Seçer’e, belediyelere yönelik operasyonları ve kendisi de dahil başka belediye başkanlarının tutuklanması ihtimalini de sorduk.
Seçer'e göre operasyonların temel sebebi Cumhuriyet Halk Partili başarılı belediye başkanları başta olmak üzere CHP belediyeciliğini itibarsızlaştırmak, başarısız göstermek, zayıflatmak, şevkini kırmak. "Temel amaç bu. Neden? Çünkü iktidar, Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediyeler üzerinden, belediye hizmetleri üzerinden halka çok iyi ulaşabildiğini biliyor. Ve genel seçimlerde bugüne kadar CHP'ye oy vermemiş kitlelerin CHP'ye yönelebileceğini görüyor. Bu nedenle ben bu tip operasyonlara devam edebileceklerini düşünüyorum. Peki toplum bu konuda ne düşünüyor derseniz herhalde onları da ölçüp biçiyorlardır. Çünkü AKP kamuoyu yoklamaları yaptırır. Toplumun tepkisini, düşüncelerini ölçebilirler. Eğer toplumun sesini dinlerlerse bu işten vazgeçerler. Belediyelerde yasa dışı eylemler, işlemler olabilir. Ama bu işler bütün kamu kurumlarında da olabilir. Sadece belediyelerde değil.
“CHP'Lİ BELEDİYELERİN İÇİNDEN MÜFETTİŞLER ÇIKMIYOR. CUMHUR İTTİFAKI'NA MENSUP BELEDİYELERE NEDEN GİRİLMİYOR?”
Bunu sadece CHP'li belediyelerde göstermek de doğru bir yaklaşım değil. 1404 belediye var. Bütün belediyelere girsinler o zaman. AK Partili var, CHP'li var, MHP'li var. Hepsinin defterlerini, kitaplarını alsınlar. Bakalım neler yapıyorlar?! CHP'li belediyelerin içinden müfettişler çıkmıyor. Niye aynı şekilde AKP'li, MHP'li Cumhur İttifakı'na mensup belediyelere girilmiyor? Bilmiyor muyuz yani hangi belediyelerde ne olduğunu? Daha önceki dönemlerde 300-350 bin nüfusu olan koca koca ilçe belediyelerinin defteri yok, kitabı yok. Hesap soruyorsun, verecek hesabı yok. Sonuç itibariyle dediğim gibi toplumun sesini dinlerlerse bunların kendilerine bir yarar sağlamadığını, kendilerine zarar verdiği gibi ülkeye de ülke demokrasisine de zarar verdiğini göreceklerdir. Bizde mücadelenin yolu, hukuk ve siyasi etik çerçevesinde hizmetlerle vatandaşa gitmektir. Bunun yolu budur. Ama kendileri bilirler. Nihayetinde mücadele edeceğiz, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bir taraftan bu hukuksuzluklarla mücadele ederken, bir taraftan da belediyeler olarak hizmetlerimizi yapmaya devam edeceğiz. Bizim üzerimize gelinmesi şevkimizi kırmıyor, moralimizi bozmuyor. Kendimden biliyorum aksine daha fazla ne yapabilirim hep bunun gayreti içerisinde oluyorsunuz.”
“HER ALANDA ADALETSİZLİĞE İSYAN İÇİN MEYDANLARA GİDİYOR İNSANLAR”
Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekili Vahap Seçer bu görevi, tutuklanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Adana Büyükşehir Başkanı Zeydan Karalar’dan sonra üstlendi, “Görevimizi AKP'li, CHP'li, MHP'li ayrımı yapmadan gerçekleştiriyoruz” diyor.
*** Operasyonlar devam ederken partinizin siyaset yapma biçimi biraz daha mücadeleye evrilmiş gibi. Genel başkan da çok daha mücadeleyi önceleyen bir siyaset yapıyor gibi gözüküyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
“Sayın Genel Başkan, Esenyurt Belediyesi’ne yapılan operasyondan bu yana bir mücadele sürdürüyor. Bu aslında sadece CHP'li belediye başkanlarını koruma refleksiyle yapılan bir mücadele değil. Aslında Türkiye demokrasisi, Türkiye'nin hukuk devleti anlayışına yapılan tahribata, saldırıya yönelik bir mücadele. Bunu böyle görmek lazım. Zaten meydanların dolma nedeni o. CHP'li bir belediye başkanı hukuk dışı yollarla gözaltına alındı ya da tutuklandı diye değil o meydanlara gelenler. Faklı saiklerle geliyor. Türkiye'de ne oluyor, demokrasi katledildi diyor. Hukuk devleti kalmadı, benim güvencem kalmadı diyor. Gelir dağılımında adaletsizlik var diyor. Her alanda adaletsizliğe isyan için o meydanlara gidiyor insanlar. Cumhuriyet Halk Partisi ve bugün Sayın Genel Başkanımız bu konuda çok büyük bir misyon yüklendi ve bunu başarıyla sürdürüyor. Tabii Türkiye'nin temel sorunları dediğimizde bunu adaletle sınırlayamayız sorunların arasında ekonomik sorunlar var. Bu son derece önemli. Bunun yanında belki toplumun genel kesiminin önemsemediği ama Türkiye'de demokrasiyi, hukuk devletini, ifade özgürlüğünü önemseyen kitlelerin dikkatle izlediği bir süreç yürütülüyor. Orta Doğu'daki gelişmeler var. Yani hayata dair şu anda hem Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya hem de Türkiye'nin siyasal durumu hem Türkiye'nin sosyolojisi birçok sorunla boğuşmamızı gerektiriyor. “
"AKP İLE MHP YUMRUK YUMRUĞA"
“Cumhuriyet Halk Partisi şu anda Türkiye'nin birinci partisi ve iktidara namzet bir parti ise her konuda söyleyecek bir şeyi olmalı. Dikkatimizi bir yere odaklayıp diğer taraflarda zayıf kalırsak seçmen kitlelerinde bir zafiyet olabilir. Bunu görmemiz lazım. Yani oraya dalarsak, oraya yönelirsek tuzağa da düşürülmüş olabiliriz. Ya da tuzağa düşürülür. Bunu Sayın Genel Başkanımız da görüyor. Bizim şu aşamada Cumhuriyet Halk Partisi olarak iç sorunlarımız olabilir. Bunun görece olarak çok yoğun olduğu dönemler olur. Daha düşük olduğu dönemler olur. Her partide vardır. AK Parti'de yok mu? AK Parti birbirine girmiş şu anda. Cumhur İttifakı'nda yok mu? AK Parti ile MHP şu anda birbirine girmiş yumruk yumruğa. Bunu görmemek için gaflet içerisinde olmak lazım. Biz bunları minimize ederek bu süreci hep beraber sürdürmeliyiz. Özü sözü CHP'li olan biri olarak söylüyorum bunu. Bize, belediye başkanlarına da vazife düşüyor, milletvekillerine de.”
“LİDERLİK TARTIŞMASI PARTİMİZE ZARAR VERİR”
*** Partinizin kurultayı yaklaşıyor, lider değişimi kaynaklı sorunlar aşıldı mı, parti içinde tartışmalar yaşanıyor mu?
“Parti yönetimi yakın bir süre içerisinde değişecek. Bu ay sonu 39. kurultayımızı yapacağız. Şu anda görülen, Sayın Özgür Özel zaten göreve devam etmek istiyorum diyor. Aday olacak. Bir ikinci aday çıkar mı bilemiyorum. Ben şu aşamada böyle bir ihtimal olduğunu da görmüyorum. Ve bir liderlik tartışması yapmanın şu aşamada gereksiz olduğunu da görüyorum. Partimize çok büyük zarar verir. Ülkeye çok büyük zarar verir. Ama bu da şu demek değildir. Şekil şartını yerine getirmek için 39. kurultayımızı yapalım, herkes işine gücüne baksın. Hayır ona da karşıyım. 2023 kurultayı o günkü konjonktürde, o günkü şartlarda bir kurultaydı. Doğal olarak da o günkü şartlara göre bir parti meclisi oluştu. O günkü şartlara göre parti meclisinden MYK oluştu. Ama şimdi durum farklı. O günden bugüne çok şey değişti. Şu anda farklı bir konjonktürdeyiz ve çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Hem iktidarın tarafımıza yapılan saldırıları var hem bir genel seçim yaşayacağız. Hatta ekstrem durumlar da olacak. Bir anayasa değişikliği söz konusu olabilecek. Belki genel seçimle yerel seçim bir arada yapılabilecek. Yani o kadar çok ihtimal var ki bütün bu süreçleri taşıyacak birikimde bir yapının olması lazım.
Parti yönetiminde kimler olmalı?
Deneyimli, alanda olmuş insanların, yönetim kademelerinde olmuş insanların, yaşanmışlıkları olan insanların yönetimde olması lazım ki doğru kararlar versinler. Doğru enformasyon olsun parti içinde. Genel Başkan doğru yönlendirilsin, doğru karar verdirilebilsin. Bu anlamda ben kurultayı önemsiyorum. Bir liderlik tartışmasının olduğunu düşünmüyorum. Herkesin birlik içerisinde olmasını bekliyorum ama çok kuvvetli bir yönetim yapısının da olmasını istiyorum. Bu konuda da tam destek veriyorum.”
Kurultay sonrasında eski kadrolardan isimleri görür müyüz?
“Sayın genel başkan en az benim kadar partiyi tanıyor. Yıllardır deneyimi var. Milletvekilliği, grup başkan vekilliği, grup başkanı. Bir denge oluşturacaktır. Nihayetinde siz mükemmeli ararsınız ama mükemmeli yapamazsınız. Bu mümkün değildir siyasette. Bazı dengeler vardır. Eskisi yenisi hiç fark etmiyor. Nihayetinde ortaya bir sinerji çıkarabilecek bir yapı kurmak lazım.“

"SİYASETTE KÜSLÜK OLMAZ"
*** Geçmiş yönetimlerden görev almak isteyenler olabilir. Kendini şu an parti yapısı dışında kalmış hissedenler var. O anlamda bir kucaklayıcılıktan mı söz ediyoruz? Kayyım uygulamaları ya da o kurultay davaları sürecinde CHP kamuoyunu da rahatsız eden bazı gelişmelere tanıklık ettik. Bu barışma mümkün olabilir mi size göre?
“Siyasette küslük olmaz. Aynı yolu yürüyorsanız mücadeleniz olur. Kazanan olur, kaybeden olur. Parti içi yarışlar olur. Ama bunu küslüğe, bunu bir kine, nefrete, kutuplara, kliklere bölerseniz kuruma büyük bir zarar vermiş olursunuz. Doğal olarak da benim tercihim şundan yana olur. Kapsayıcı, kucaklayıcı, eskisi, yenisi ile kadroları oluşturmak. İşte zaten liderlik budur. Onu sevk ve idare edebilmek. Hoşunuza gitmeyebilir. Bir diğerinin hoşuna gitmeyebilir.“
Başarıyı İnşa Etmek
“Efendim ya işte onlardan da bir kişi alalım da bunlardan da bir kişi alalım da dengeyi böyle oluşturalım da o zaman siz kurultaya gidiyorsunuz. O oy verecek ondan bir kişi alalım. Zaten bugünün konuştuğumuz tartıştığımız eğer varsa eleştiri daha güçlü bir yapı isteme arzusu varsa tam da bu değil mi? Kurultaya gidiyoruz. Muazzam bir yarış var. Yarışı kazanmak için oradan bir tane alalım. Buradan bir tane alalım. Oradan on delege getirecek. Buradan yirmi delege. Böyle bir yapıyla siz başarılı olamazsınız. Ama şu anda gördüğüm tablo Sayın Genel Başkan bir başına kurultaya gidiyor, tek aday olarak gidiyor. Şu anki görünen tablo yarın nasıl bir gelişme olur bilemeyiz. Ama bugünkü tablo devam edecekse eğer böyle bir yapının oluşması lazım. Bu kendisinin elinde. Böyle bir başarıyı kendisi inşa edecek. Lider inşa edecek.”
*** O sınav verildi mi verilmedi mi?
“Şöyle, yani bunu sınav olarak ben değerlendirmiyorum. 2023 Kasım ayından bu yana Sayın Genel Başkan, partinin genel başkanı. Bir genel seçim, yerel seçim geçti. Yerel seçimde CHP birinci parti oldu. Sınavsa bunun adı sınavdır. Ama lider olmak çok farklı bir durum. Yani lider olmak için bir yıl iki yıl yeterli olmayabilir. Ama bana göre başarılı bir süreç geçiriyor dediğiniz noktada elbette ama bundan sonraki tamamlayıcı başarılara ihtiyaç var. Nedir bir iktidar olmak? Türkiye'yi çıkmazdan çıkarmak, açmazdan çıkarmak. Başarılı politikalar uygulamak. Türkiye'nin her sorunlu alanına çözüm üretebilmek. Asıl başarılı süreç o. Doğal olarak da bunu çok böyle iki yıllık bir süreçte lider oldu olmadı. Yani çok böyle nasıl söyleyeyim? Klişe. Klişe bir yaklaşım olur. Klişe bir söylem olur. Birileri Sayın Özel'i övmek için lider oldu diyebilir. Ya da birilerinin içten içe ona karşı sevgisizliği vardır. Ne lideri canım diyebilir. Böyle bakmak doğru bir şey değil ki. Neyi tartışıyoruz? Siyasette senin ne dediğin benim ne dediğim önemli değil. Halkın ne dediği. Halkın. Sandıktan ne çıkıyor? Ben CHP'nin genel başkanıyım. Yerel seçimlerde çıkmış mı parti? E tamam başarılı olmuş. Şimdi genel seçimlere geliyorum. Çıkar mı? Çıktı. O zaman başarılı oldu. Buna bakmak lazım. Biz de ona bir elbise biçemeyiz böyle. Bu da doğru bir yaklaşım da değil. İyi niyetli bir yaklaşım da değil. Bana kalırsa. Biraz da CHP içini karıştırmak isteyenlerin kullandığı bana göre retorik olarak bunu görüyorum. Yani çok üstten konuşmak da zarar veriyor. Daha yani aşağıdan konuşmak da.“
"SÜRECİ DEM PARTİ VE MHP YÜRÜTÜYOR, AK PARTİ BİR VAR BİR YOK”
*** CHP’ye operasyonlar devam ederken bir yandan da bir barış inşa edilmeye çalışılıyor. Sizin yeni sürece bakışınız nasıl?
“Yani ilk cevabım, bu masada barışa karşı olan var mı? Önce onu soralım. Yoksa benim de cevabım, tabii ki barış istiyoruz. Ama hangi koşullarda, nasıl bir barış? Bu barış dediğinizin içini nasıl dolduruyorsunuz? Ne istiyorsunuz? Kime ne yarıyor? Kime ne yaramıyor? Bunlara da bakmak lazım. Şu anda çok net bir durum yok. Süreç yürütülüyor ama bu süreci iktidar partisinin dışında diğer aktörler yürütüyor. Bir tanesi DEM Parti, bir tanesi Milliyetçi Hareket Partisi. AK Parti bir var, bir yok. Bana kalırsa AK Parti'nin de çok etkin olduğu bir program yürütülmüyor. Birdenbire bu sürecin ortaya çıkma nedeni ne? Bir başına Türkiye'deki iç siyasal gelişmeler mi, iç dinamikler mi bu süreci başlattı? Yoksa Orta Doğu'daki gelişmeler mi başlattı? En uzun sınırımız olan komşu ülkede çok önemli gelişmeler oldu. Ve bizi de etkileyen gelişmeler oldu. Bunun üzerinden bundan sonraki süreçte Türkiye'de çok daha derinden etkilenebilir. Bunu herkes görüyor. Böyle bir sürecin başlatılmasına karar verildi. Ben partimin bu konuda çok derin bilgiye sahip olduğunu zannetmiyorum. Yaptığımız konuşmalarda da kimse bu iş böyle başladı, böyle devam edecek, böyle gelişmeler olacak dediğini de duymadım. Ama Cumhuriyet Halk Partisi burada bir ilkesel tavır ortaya koyuyor diyor ki ben diyor elbette ki 50 yıldır süren bu çatışma ortamının sona ermesini, Türkiye'nin demokratikleşmesini bekliyorum. Ama bir taraftan bunu beklerken siz de Türkiye'de barışı tahkim edeceğiz diye edebiyat parçalarken siz benim belediye başkanlarımı, siyasetçilerimi apar topar hukuk dışı uygulamalarla alıyorsunuz. Hücrelere koyuyorsunuz, cezaevlerine koyuyorsunuz. Ya bir taraftan demokrasi diyorsunuz, bir taraftan demokrasiyi tahrip etmeye devam ediyorsunuz. Şimdi burada bir çelişki var. Eğer biz bu sürecin samimi olarak, birinci temel ilkemiz demokrasi başlığıyla çözeceğine inanıyorsak bugün bu uygulamaların olmaması gerekiyor. Yani mevcut demokrasiyi daha zenginleştireceğiz derken geriye götüren bazı uygulamalar yapıyoruz. Bu anlamda da çelişkilerle dolu. Umut ediyoruz bu süreç başarılı olur. Ve tabii ki kim ne istiyor? Kim ne yapmak istiyor? Toplumun hassasiyetleri de var. Benim partimin de hassasiyetleri var. Nihayetinde Cumhuriyet Halk Partisi hem kurtuluşun hem kuruluşun partisi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu partisi. Belli ilkeler üzerine, temel ilkeler üzerine bu parti kuruluyor sonra Cumhuriyet'i kuruyor. Şimdi buna halel getirecek bazı anayasa değişiklikleri gündeme gelecek olursa Cumhuriyet Halk Partisi burada tabii ki bir refleksle hareket edecektir. Ama mevcut bizim ilkelerimiz çerçevesinde Türkiye'de demokratikleşme, daha hukuk devleti olma, ifade özgürlüğü, eşit yurttaşlık bunu da tırnak içerisinde söylüyorum. Nereden baktığınıza bağlı. Talepler bu yönde. Daha onu da tahkim edecek. Bu anayasa değişikliğidir, yasalardır, ikinci mevzuatlardır. Bu parlamentodan çıkacak kararlardır. Cumhuriyet Halk Partisi elbette bunun da yanında olacaktır diye düşünüyorum. Tabii ben partimin adına bunları söylemiyorum. Öyle bir söz hakkım yok ama kendi düşüncelerimi aktarmak istedim.“
KÜRT SEÇMEN, CHP’DEN KOPAR MI?
*** Bu süreçle beraber özellikle Kürt seçmenin CHP'den kopacağı söyleniyor. Ekrem İmamoğlu rüzgarıyla beraber ya da son dönemdeki motivasyonla beraber Kürt seçmen CHP'ye yönelmişti. Kürt seçmenin kopacağı ve çoğunun kendi partisine ya da bir bölümünün de AK Parti'ye gideceği söyleniyor. Sizce gerçekten böyle bir amaç olabilir mi? Gerçekten kopar mı Kürt seçmen? Bunu hiç düşündünüz mü?
“Kürt seçmen olarak tanımladığınız DEM Parti seçmeniyse onu ayrı konuşmak lazım. Ama Kürt seçmen deyince sadece DEM Parti seçmeni yoktur. AK Parti seçmeni vardır, CHP seçmeni vardır. Ama DEM Parti seçmenini kastediyorsunuz. DEM Parti seçmeni son iki seçimdir yoğun olarak bize yerel seçimlerde destek veriyor. Ama aynı DEM Parti seçmeni hatırlayın 2000'li yıllarda yani AK Parti'nin iktidara geldiği ilk yıllarda yoğun biçimde AK Parti'ye destek veriyordu. Diyarbakır'a gidip Kürt sorunu diyordu. O zaman bu tarafa gelip Güneydoğu sorunu demiyordu. Orada ne diyorsa burada da onu diyordu. Oy alabiliyordu. Demokratikleşme diyordu. Faili meçhuller bir anda yok oldu. Oradaki halkın hayatına değen yatırımlar yapılmaya başlandı. Ve oy alıyordu. O zaman Kürt seçmen gayet demokratik seçmendi. ‘PKK'lı’ değildi. ‘Terörist’ değildi. AK Parti'ye oy veriyordu. Sonra aynı seçmen, aynı kişi, aynı şahıs AK Parti zulmünü görmeye başladı. Antidemokratik uygulamalarını görmeye başladı. Kutuplaştırıcı politikalarını görmeye başladı ve dedi ki ‘Ben yerel seçimlerde CHP'ye oy vereceğim’. Ve CHP tarihi bir başarı gösterdi. İstanbul'da, Ankara'da, Mersin'de, Adana'da, Antalya'da. Belediyeler kazanıldı o dönemde. AK Parti'den ve MHP'den kazanıldı. Üçü AK Parti'den, iki MHP'den. Diğer belediye başkanlıklarımız, ilçe belediye başkanlıklarımız kazanıldı. O zaman da aynı seçmen ‘PKK'lı’ oldu, ‘Terörist’ oldu. Biz de teröristlerin, PKK'lıların destekledikleri belediye başkanları olduk. Türkiye bu samimiyetsiz siyasetten çıkmalı. Yani siyasi partiler bu samimiyetsiz siyasetten çıkmalı. Seçmen sana oy verdiği zaman iyi, sana oy vermediği zaman kötü. Şimdi geldiğimiz noktada ne olur? Ben DEM seçmeninin bir daha AK Parti tarafından aldatılabileceğini düşünmüyorum. Siyasal olarak da çok yetkin seçmen kitleleri. Peki bize oy vermeye devam edecek mi yerel seçimlerde? DEM seçmeninin 2019 yılında bize oy verme saiki tek bir nedendi: ‘Biz DEM seçmeni olarak Türkiye'de bu anti demokratik uygulamalara karşı bu seçimde CHP adaylarını destekleyeceğiz.’ Yani orada bir itiraz bir başkaldırıdır. Yoksa bizden bir hizmet beklentisi için değil. İktidara karşı bir başkaldırı, bir öfke. Biz götüreceğiz oyumuzu. Bu anti demokratik uygulamalara karşı bu düzene karşı CHP’ye oy verdiler. 2024 yılında durum farklı bir boyuta gitti. CHP'li belediyelerin artık ayrım yapmadan hizmet edebildiğini kendilerinin hayatının kolaylaştığını, daha mutlu, kentlerde daha mutlu yaşayabildiğini, kendini güvende hissettiği, öteki hissetmediği bir döneme evrildi. Bu nedenle oy verdi.
"DEM SEÇMENİ, AK PARTİ ADAYINI DESTEKLEMEZ"
Ben DEM Partili seçmenin önümüzdeki seçimlerde de partisine büyük oranda sadık kalacağını ama cumhurbaşkanlığı seçiminde de AK Parti'nin adayını desteklemeyeceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı'nı demedim. Recep Tayyip Erdoğan'ı demedim. Yani anayasa olarak zaten şu anda aday olamaz. Ama o gün erken seçim kararı aldırmaya gücü yeter ben bilemem ya da bir anayasa değişikliği çok uzak ihtimal görüyorum onu da söylüyorum. Çok çok uzak ihtimal ancak belki ikna edebilirse bir erken seçime parlamentoyu.”
"ERKEN TARTIŞMA ZARAR VERİR"
*** CHP'nin adayı meselesi de hep gündeme geliyor. En son Özgür Özel dedi ki Mansur Yavaş aday olabilir eğer Ekrem Başkan'ı aday yapamazsak. Ama kulislerde Özgür Özel ismi de geçiyor…
“Benim daha önce de savunduğum bir tez vardı. Erken cumhurbaşkanlığı adayı tartışması bize zarar verir demiştim. Ben aynı noktadayım.”
*** Seçim sandığı gelecek mi?
“Tabii ki gelecek. Muz Cumhuriyeti mi burası? Yani seçimi erteleme anayasada yasalarda siyasi partiler seçim kanununda bellidir, açıktır. Ne demek seçim yapmamak?”
Kaynak:Nilay Can