Diyanet'in deprem bölgesi planlaması: 74 bin nüfusa 24 cami

Diyanet'in deprem bölgesi planlaması: 74 bin nüfusa 24 cami
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yapılacak camilerle ilgili Diyanet tarafından planlanan cami yapımlarının ayrıntılarına Gazete Pencere ulaştı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Yönetim Hizmetleri Müdürlüğü...

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yapılacak camilerle ilgili Diyanet tarafından planlanan cami yapımlarının ayrıntılarına Gazete Pencere ulaştı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Yönetim Hizmetleri Müdürlüğü Yatırım Emlak ve Teknik Hizmetler Daire Başkanlığı’nın Gazi Üniversitesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na hazırlattığı “planlama ve tasarım kılavuzu” kapsamında her 74 bin nüfus için 24 caminin yapılması öngörülüyor.

Kılavuzda yer seçimine önem verilerek, “Meyhane, kahvehane, bar, elektronik oyun merkezleri gibi umuma açık yerler veya alkollü içki satılan yerler ile dini tesis alanı arasında, kapıdan kapıya en az yüz metre uzaklığın bulunması zorunludur” denildi.

Camilerin depreme karşı dayanıklı olması gerektiğini dikkat çekilen kılavuzda, “Camiler, jeolojik ve coğrafi faktörler dikkate alınarak, riskli alanlar üzerinde inşa edilmemelidir. Yer seçimi yapılırken cami alanı fay hattı, bataklık, sel, çığ ve taşkın sahası, heyelan bölgesi ve dere yatağı yakınında olmamalı ve sıvılaşma alanları tercih edilmemelidir” uyarıları yer aldı.

Kılavuzda, camilerin nüfusa göre yapılması gerektiği de açıklandı. Kılavuza göre, 75 bin nüfuslu yerde 24 ibadet yeri yeterli ve bu yerlerin toplam alan büyüklüğünün 37 bin 500 metrekare olması gerektiği aktarıldı. Nüfus sayısı arttıkça bu metrekare sayısı ve ibadethane sayısı da artacağı ifade edildi.

TİCARETHANE YAPILABİLİR AMA “CAMİ ATMOSFERİNE AYKIRI OLAMAZ”

Camilerde ticarethane de yapılabileceği kaydedilen kılavuzda, bu ticarethanelerde dikkat edilmesi gereken hususların ayrıntıları, şu şekilde aktarıldı:

Ticari mekan planlamalarında; gürültü ve kirlilik oluşturmayan, imalathane niteliğinde olmayan, gayrisıhhi özellik taşımayan, halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik (dükkan, terzi, eczane, market, finans kurumları, nikah salonu, ilgili kamu kurumlarının belirlediği standartları sağlamak kaydıyla özel sağlık tesisleri ve özel eğitim kurumları vb.) ticari mekanlar değerlendirilebilir…Cami bünyesinde oluşturulacak ticari alanlar, İslam dininin esaslarına ve cami atmosferine aykırı şekilde kullanılamaz ve bu tür kullanımlara yol açacak şekilde düzenlenemez, işletilemez ve işlettirilemez.

İnşa edilecek camilerde kadınlara ayrılacak bölümlerle ilgili kriterlerin de aktarılması dikkat çekti. Kılavuzda, kadın bölümüne girişin erkeklerin girişinden uzak olması gerektiği kaydedildi. İlgili bölümdeki kriterlerden bazıları şöyle sıralandı:

Camilerde kadınlar bölümüne giriş, mümkün mertebe ana girişten (erkeklerin girişinden) ayrı olarak tasarlanmalıdır. Bu giriş kısmında, doğrudan mahfile ulaşılabileceği gibi, son cemaat mahalli ile bağlantılı da olabilir.

Kadınların kullanacağı kapılar, Kılavuzun ilgili bölümündeki önerilere ek olarak, fazla kuvvet gerektirmeyecek şekilde yapılmalı, kapı durdurucu mekanizmaların yapımında kolay kullanım amaçlanmalıdır… Abdesthanelerde, erkek ve kadınlar için girişler mümkün olduğunca birbirinden bağımsız olmalı, bunun mümkün olmaması halinde giriş kısımları seperatörler ile ayrılmalıdır.

“CAMİ BAHÇESİNDE BAZ İSTASYONU BULUNMAMALI”

Kılavuzda, cami yapımının planlamasında dikkat edilmesi gereken diğer bazı kriterler de şöyle sıralandı:

Camiler, toplumsal yaşamın bir parçası olacak şekilde kamusal, ticari, rekreasyonel kullanımlarla entegre olacak şekilde planlanmalı, cami yapımı için kent dokusunda seçkin alanlar tercih edilmeli, camiler atıl bir konumda yer almamalıdır. Camilere, asıl işlevi olan ibadet yeri olma özelliği dışında, imar planında belirlenen emsal alanını aşacak şekilde gereğinden fazla işlev yüklenmemelidir. Dini tesis alanlarının minare ve bahçelerinde baz istasyonları bulunmamalıdır.

“DİN HİZMETLERİNİ KARŞILAMASI BAKIMINDAN YETERSİZ”

Kılavuzda, Türkiye’deki camilerin toplumsal ihtiyaçları karşılama bakımından geri planda kaldığı da ifade edildi. Türkiye’de camilerin genel olarak hayırsever kişi ve kuruluşların katkılarıyla inşa edildiği kaydedilerek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bununla birlikte, camilerin inşa süreçlerini düzenleyen, mimari ve estetik açıdan nasıl olması gerektiğini, yapılacağı yer ve konumun durumunu, büyüklük ve küçüklüğün nasıl planlanacağını, bünyesinde ne tür mekanların bulunacağını belirleyen bir kural veya düzenleme mevcut değildir. Cami inşa faaliyetlerinin belirli bir standarttan yoksun olması ve bu faaliyetlerin daha çok ‘sivil’ alan olarak ortaya çıkması nedeniyle, camilerin estetik ve mimari bakımdan istenilen seviyede yapılamaması, ayrıca camilerin toplumsal ihtiyaçları karşılama ve işlevsellik açısından geri planda kalması gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu nedenle uygulamada camiler bazen büyüklük-küçüklük bakımından, bazen de topluma sunulacak din hizmetini karşılaması bakımından yetersiz veya işlevsiz kalmakta, bu durum caminin varlığından beklenen faydayı sağlamamaktadır.

“6 ŞUBAT ÖNCESİ VE SONRASI CAMİ YAPIMI”

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Depremleri Araştırma Komisyonu’nda sunum yapan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kadir Dinç de deprem bölgesinde yapılacak camilerin bu kılavuza göre yapılması gerektiğini şöyle açıkladı:

Orada Çevre Bakanlığımıza da bu kılavuzumuzu gönderdik. Yapılacak sosyal konutların bulunduğu alanlarda inşa edilecek camilerde nelerin olması gerekiyor, minaresinin nasıl olması gerekiyor; kıble istikametini, müezzin mahfilini, arka cemaat mahfilini, sosyal alanını, bahçesini, bahçe nizamını; bütün bunları ihtiva eden bu kılavuzumuz hazırlanmış, belediyelerimize gönderilmiş, Çevre Bakan lığımıza ulaştırılmış ama inanıyorum ki bundan sonra 6 Şub at öncesi ile 6 Şubat sonrası cami yapım inşaatlarında bu, inşallah, daha fazla dikkate alınacaktır diye düşünüyorum.