Gazeteciler Çolak ve Çardaklı'nın saçı kazıtıldı; Savcı, İYİ Partili Türkoğlu'nun çektiği fotoğrafı göndermedi

Gazeteciler Çolak ve Çardaklı'nın saçı kazıtıldı; Savcı, İYİ Partili Türkoğlu'nun çektiği fotoğrafı göndermedi
Gazete Pencere Haber MerkeziGazeteci Batuhan Çolak ile Süha Çardaklı’yı tutuklu bulundukları cezaevinde ziyaret eden İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, iki gazetecinin saçlarının 3 numaraya vurulmasına tepki gösterdi....

Gazete Pencere Haber Merkezi

Gazeteci Batuhan Çolak ile Süha Çardaklı’yı tutuklu bulundukları cezaevinde ziyaret eden İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, iki gazetecinin saçlarının 3 numaraya vurulmasına tepki gösterdi. Türkoğlu, “Gazetecilerin o halleriyle fotoğraf da çektirdim. Savcı bey fotoğrafın dijital ortamdan tarafıma gönderileceğine dair söz verdi. Ne var ki sonrasında ‘Makinenin dijital sisteminde arıza var!’ bahanesiyle gönderilmedi" dedi.

Türkoğlu, “Verilmek istenen mesaj ne? 13 milyon sığınmacıyı eleştirirseniz biz de size böyle eziyet ederiz mi demek istiyorsunuz?” şeklinde konuştu.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Mahkum Hakları Alt Komisyonu Üyesi, İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, Ankara Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Aykırı Haber Sitesi Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak ile “Muhbir” Hesabı Yöneticisi Süha Çardaklı’yı ziyaret ederek açık görüş yaptı.

Türkoğlu cezaevi ziyareti sonrası şu açıklamayı yaptı:

Bilindiği gibi, 20 Eylül’de 27 sosyal medya yöneticisi gözaltına alınmış, bunlardan 19’u daha sonra serbest bırakılmıştı. Serbest bırakılanlardan 15 kişiye yurtdışı çıkış yasağı ve adli kontrol şartı getirilmişti. Aralarında “Muhbir”, “Aykırı” ve “Haber Report” yöneticilerinin de bulunduğu 8 kişi ise halen tutuklu bulunuyor.

"Savcı bey devlet adına verdiği sözü yere düşürdü"

Bunlardan Batuhan Çolak ve Süha Çardaklı’yı yatmakta oldukları cezaevinde ziyaret ettim. Saçlarının zorla kazıtılmış olduğunu da gördüm. O halleriyle fotoğraf da çektirdim. Savcı bey fotoğrafın dijital ortamdan tarafıma gönderileceğine dair de söz verdi. Ne var ki sonrasında ‘Makinenin dijital sisteminde arıza var’ bahanesiyle gönderilmedi. Benim bildiğim devletin sözü yere düşürülmez, Ama Savcı bey devlet adına verdiği sözü maalesef yere düşürdü.

Her iki gazeteci için mahkeme tutuklamaya dair, “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ve halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlarını gerekçe göstermişti. Sosyal medya hesaplarında sığınmacı haberleriyle “provokasyon” yaptıkları iddia edilmişti. Başlangıçta gözaltına sebep olarak 14 paylaşım gösterildi ve bunun 5 tanesi yargı veya polise yansıyan olayların haberleştirilmesiydi. Yani kolluk kuvvetlerine yansıyan bu 5 haber için savcılık, tutuklamadan önce pekala araştırma yapabilirdi diye düşünmek gerekmiyor. Geri kalan 9 paylaşımda ise başka sosyal medya hesaplarının paylaşımından elde edilen verilerin haberleştirildiği görülüyor. Yani başka içerik üreticilerinin paylaşımlarını haber yapan tutuklanıyor, ancak içerik üreticisi ile ilgili hiç bir işlem yapılmıyor.

"Bu nasıl bir çelişkidir?"

Bu nasıl bir çelişkidir? “İnternet Ortamında Yapılan Yayıncılık” ile ilgili kanunun 4’üncü maddesi, “İlgili kanun gereği, içerik üreticisi ürettiği içerikten sorumludur” demiyor mu? Bu gazetecileri başkasının ürettiği içeriği yaymaktan alıyorsun ancak içerik üreticisini ise suç saydığın o içerikten sorumlu tutmuyorsun.

"Kendi öz vatandaşımızı düşünün artık"

Burada zorlama bir hukuk yorumu yapıldığı çok açık. Türk vatandaşlığı elde eden ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportu alan bir hadsiz bir yabancı, TikTok’ta ülkemizle alay ederek, “Şu kadar parayı ödüyorsunuz bu kimlikle pasaporta sahip oluyorsunuz” diyerek küçümseyici tavırlar sergilemiş. Gazeteci de bunu, “Ülkemizle dalga geçildi” diyerek haberleştirmiş. Yani neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Ülkemiz maalesef hukuksuz tutuklamalarla anılıyor oldu. Bu tür kurgulanmış kararların, adalete karşı duyulması gereken güven duygusunu ortadan kaldırdığı çok açık. Bir devletin itibarı evrensel kriterlerin uygulandığı hukuktur ve adil bir hak dağılımını sağlayan adalettir. Kamuoyu vicdanını yaralayan, yargıya olan inancı, adalete olan güveni yerle bir eden kararlarınızı bir zahmet gözden geçirin! Ondan da önemlisi; Sığınmacıların korunup kullanmasıyla ilgili gösterdiğiniz çabanızı, sınırlardan milyonlarca geçişin engellenmesinde gösterin. Bundan ötürü de hayat standardı her geçen gün daha da dibe vuran kendi öz vatandaşımızı düşünün artık.