Murat Emir'den acil adım çağrısı: Türkiye'nin ihtiyaçları göz ardı edilmemeli

Murat Emir'den acil adım çağrısı: Türkiye'nin ihtiyaçları göz ardı edilmemeli
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "İki eski DEM Partili için suçlama devam ederken Kayyum atamaları sürüyor. Kayyum uygulamalarına son verilmeli ve komisyonun sorunlara odaklanması gerekiyor" dedi.

(TBMM) - CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Hala Şişli'de iki eski DEM Partilinin belediye meclis üyesi yapılmasını suç sayıp bizim belediye başkanımızı cezaevinde tutuyorlar ve kayyum atadılar oraya. Kayyum uygulamalarına son verilmiş olması lazım. Bütün bu uygulamaların hiçbirinde en küçük adım atılmamış olması büyük bir talihsizliktir. Artık bu komisyonun dinlemeyi geçmesi, sorunlara odaklanması ve küçük adımlardan başlayarak Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu acil adımları atması bekleniyor" değerlendirmesinde bulundu.

TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalar yapan Emir, CHP'nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Mehmet Pehlivan'ın 133 gündür tutuklu olmasına sert tepki gösterdi. Pehlivan'ın tutukluluğuna gerekçe olarak sunulan Adem Soytekin'in ifadelerinin Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutarsız bulunduğunu ifade eden Emir, şu şekilde konuştu:

"Mehmet Pehlivan, Sayın Ekrem İmamoğlu'nun avukatı, ifadeye çağrıldı, kendisi adalet sarayına gitti, bir avukat olarak kendisiyle ilgili soruşturmadan önce izin alınması gerektiğini bilen bir avukattı ve soruşturma tanık olarak ifade vermek üzere gitmişken tutuklandı. 133 gündür tutuklu. Mehmet Pehlivan'ın suçu, delilleri karartma ve kaçma şüphesi. Peki Sayın Mehmet Pehlivan'ı cezaevine koyarken yarattıkları kararda, bir tek Adem Soytekin isimli iftiracının sözlerini gerekçe yapmışlar. Bunu dayanak tutan Sulh Ceza Hakimliği, Mehmet Pehlivan'ı tutukladı, 133 gündür kuyu tipi cezaevinde. Baştan sona hukuksuzluk. Mücahit Birinci, AKP MYK üyesi. "2 milyon dolar verirseniz, şunu da imzalarsanız itirafçı yaparım, sizi serbest bıraktırırım" demiş olan Mücahit Birinci için Bakanlık, olması gerekeni hatırlıyor. Adalet Bakanlığı'ndan izin isteniyor soruşturma için ve bunun üzerinden Mücahit Birinci'ye ev hapsi veriyorlar ama söz konusu olan Ekrem İmamoğlu'nun avukatı olduğunu Adalet Bakanlığı'ndan izin almaya gerek görmüyorlar. Yeni bir karar var, dün çıktı. Sulh Ceza Hakimliği diyor ki, "Adem Soytekin tutarsız ifadeler veriyor. Muhtemelen yalan söylüyor. Kara parayı aklamakla, haksız serveti aklamakla ilgili suçlar işlemiş. Bu kişinin itirafları geçerli kabul edilemez. Dolayısıyla bunu tekrar tutuklamak lazım" diyor ve bu kişi tekrar tutuklandı. Mehmet Pehlivan'ın cezaevinde olmasını gerektiren ifade, savcılığın kendi itirafnamesiyle artık ortada yok. Dolayısıyla Mehmet Pehlivan'ın 133 gün boyunca tutuklu kalmış olması tamamen hukuksuzdur, haksızdır, savunma hakkının çökertilmesidir. İmamoğlu ile ilişkili herkese ve her şeye saldırının bir parçasıdır ve onunla ilgili bulabildikleri tek iftira da savcılığın kendi itirafnamesi ile çökmüştür. Bu dakikadan sonra Mehmet Pehlivan'ın bir gün bile cezaevinde kalmaması gerekir."

"Ligin mutlaka temizlenmesi lazım"

"Bir bahis skandalıyla sarsılıyoruz. Son derece ciddi iddialar var. 571 hakemden 371'inin bahis hesabı olduğunu öğreniyoruz. 152'si disipline sevk edilmiş. TFF Başkanı bunu fark etmiş, disiplin işlemleri başlamış ve İstanbul Başsavcılığı da süreci yürütüyormuş. Futbolun her alanının, her aşamasının bahis konusu olması ve bu bahisi asla oynamaması gerekenlerin yıllardır bir şekilde oynuyor olması korkunç bir skandaldır. Hakemler, ilgililer yıllardır bir şekilde bahis oynuyorlar ve bunu denetlemesi, gözetlemesi, gereğini yapması gerekenler sadece seyretmişler, muhtemelen işin içindeler. Bu skandalın mutlaka bir an evvel aydınlatılması lazım. Yetkililer dahil olmak üzere kendilerinin, yakınlarının bahis hesaplarının mutlaka araştırılması lazım. Gelir, banka hareketlerinin mutlaka araştırılması lazım. Ancak biz bu şekilde bu büyük şebekeyi ortaya çıkarabiliriz. Bu alanın mutlaka temizlenmesi lazım. Şu anda daha buzdağının tepesini görüyoruz ama çok derinlere gittiğini bilmekle birlikte ne kadar derine gittiğini de tahmin edemiyoruz. Çünkü şu anda yaptıkları sadece legal bahis şirketleri ve alanları ile ilgili bir soruşturma. İllegal bahis şirketleri var. Kıbrıs'ta, Gürcistan'da konuşlanmışlar, hiçbir denetime tabi değiller. Türkiye'de birileri ve asla bahis oynamaması gereken futbolcular, hakemler, teknik adamlar, hakemleri görevlendirenler bir şekilde bu bahisleri oynuyorlar. Dolayısıyla burada görevini yapmayanlar, takip etmeyenler, bunun parçası olanlar mutlaka araştırılmalı ve nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gidilmeli. Kimsenin kulağının üstüne yatma hakkı yoktur. Ligin mutlaka temizlenmesi lazım."

"McGrath, soruşturmalar devam ederken dahi Bakanlıklardan siber güvenlik ihaleleri almış"

Gazeteci Merdan Yanardağ ile siyasi danışman Necati Özkan'ın tutuklanmasına dair "casusluk davası" tepkisini gösteren Emir, bu davanın iktidarın yargı üzerindeki baskılarıyla şekillendiğini vurgulayarak, şunları ifade etti:

"AKP, saray yargısı her tuşa basıyor, son derece çaresiz. "Acaba İmamoğlu, 8 aydır gelmeyen iddianame çıktığında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır mı" diye panikleyenler, akıl dışı, gülünç bir biçimde casusluk uydurmasına başvurdular. Meğer İmamoğlu aynı zamanda casusmuş. "Diplomasız, terörist, soyguncu, hırsız" dediler, inandıramıyorlar. Şimdi de "casus" diyorlar. Çok daha gülünç hale geliyorlar. Açıkça itiraf edin, o iddianameyi yazamıyorsunuz, iddianamenin içine 3-5 itirafçının ifadesi dışında hiçbir şey koyamıyorsunuz ve koyamadığınız için de Adem Soytekin gibi iftiracıların bir süre sonra tutarsız, suçlu, iftiracı olduğunu itiraf etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir defa casusluk suçunun oluşması için devlete ait gizli bilgi olması lazım. İBB'nin kopyalayıp sattıklarını iddia ettikleri verilerin hiçbiri devletin güvenliğiyle ilgili değil. Bunların herhangi bir yabancı devlet veya istihbarata verilmiş olduğuna dair en ufak bir kanıt var mı? Yok. Bir defa casusluk söz konusu dahi değil. Diyorlar ki, "Seçim kazandın bu verilerle." 2019, 10 Haziran'ında bunlar gelmişler, 23 Haziran seçimlerini İmamoğlu kazanmış. Hadi doğru olduğunu kabul edelim: Yani 13 günde gelmişler, İmamoğlu'nu ikna etmişler. İmamoğlu "Hadi şu verileri kullanalım" demiş, bu casuslara vermiş, bu casuslar verileri kullanarak İmamoğlu'na 13 günde seçim kazandırmışlar, inanırsanız.

" İddialar, Aslında Kadir Topbaş ve Ali Yerlikaya dönemine aittir."

Savcılık bir şekilde gidip, hukuka aykırı bir biçimde, avukatı olmaksızın, resmi bir soruşturma dışında, tutanak altında olmaksızın bir sanığı hücresinden alıp 3 gün kaybedemez. Bunu yapıyorsa operasyonel savcılık yapıyordur ve olmayan iddialarla karşımıza çıkaracaklardır. Bunu duyuyoruz, biliyoruz; ayağınızı denk alın. Hüseyin Gün'ü hücresinden alıp nereye götürdünüz, hangi ifadeleri vermeye zorladınız? İmamoğlu'yla ilgili veri sızıntısı olan iddialar, aslında Kadir Topbaş ve Ali Yerlikaya dönemine ait. Aslında İmamoğlu dönemi ile ilgili de değil.

'İstanbul Senin" uygulaması ile bahse konu iddiaların hiçbir ilgisi yok. "İstanbul Senin" uygulaması yıllar sonra ortaya konuyor, veriler koordinatlar şeklinde toplanıyor, bir İstanbullu bir koordinattayken uygulamaya girdiği zaman en yakın otobüs durağı, aşevi, Kent Lokantası, metro durağı gibi belediyelerin verdiği hizmetlere kolay erişmenin yollarını arıyor ve çağdaş belediyeciliğin bir gereği bu. Bu veriler zaten anonimleştirilmiş, hukuka uygun bir biçimde toplanan ve işlenen veriler. "Siz bunları dönüştürmüşsünüz." Bunun adı "Kişisel verilerin işlenmesi" ve bu da tamamen hukuka uygun. Hüseyin Gün'ün bir ortağı siber güvenlik alanında iş yapıyor, diyorlar ki "Christopher McGrath İngiliz ajanı. Bu İngiliz ajanıyla birlikte bu verileri alıyorlar ve İngiltere'ye yolluyorlar." Böyle bir şey varsa İngiltere Başbakanı geldi, boy boy resim verdiniz. Niye birinizin aklına gelip "Sen bize ajan yollamışsın" diye uyarmak veya nota vermek aklınıza gelmedi? Çünkü siz de boş olduğunu biliyorsunuz. Bu McGrath, soruşturmalar devam ederken dahi Bakanlıklardan siber güvenlik ihaleleri almış."

"Kayyum uygulamalarına ilişkin düzenleme CHP açısından olmazsa olmazımız"

Açıklamalarının ardından basın mensuplarının yönelttiği soruları yanıtlayan Emir, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin İrlanda'ya bir ziyaret yapıp yapmayacaklarına dair soruya şu cevabı verdi:

"Böyle bir bilgi yok. Böyle bir bilgi olsaydı Meclis Başkanı önce bizimle paylaşırdı. Dolayısıyla doğru kabul edemeyeceğimiz bir bilgidir. Bugün bilindiği gibi komisyonumuz basına kapalı çalışıyor. Buradaki amaç da gelen Bakanların açık bir toplantıya nazaran daha açık, daha ayrıntılı ve bizim sorularımıza daha dolu cevaplar vereceğine dönük beklentimizdir. 130 saati geçen süredir dinliyoruz ve artık bu komisyonun mutlaka en azından kolay noktalarda adımlar atmasını bekliyoruz. Hala kent uzlaşısı bir suç, hala Türkiye ittifakı bir suç, hala Şişli'de iki eski DEM Partilinin belediye meclis üyesi yapılmasını suç sayıp bizim belediye başkanımızı cezaevinde tutuyorlar ve kayyum atadılar oraya. Bunların hepsinin ortadan kalkması lazım. Kayyum uygulamalarına son verilmiş olması lazım. Bütün bu uygulamaların hiçbirinde en küçük adım atılmamış olması büyük bir talihsizliktir. Bu her yerde, her zaman muhataplarımızın yüzüne vuruyoruz. Bu komisyon çalışacaksa güven vererek, gerçekten adım atarak, Türkiye'nin barışına, demokrasisine, adaletine, toplumsal iç barışına katkı verecek şekilde çalışmasını bekliyoruz ama bugüne kadar bunu göremedik. Artık devleti yönetenlerin neler yapacaklarını, neler konuştuklarını, hangi adımların atılıp atılmayacağını en azından belirli bir netlikte komisyonun önüne getirmeleri beklenir. Artık bu komisyonun dinlemeyi geçmesi, sorunlara odaklanması ve küçük adımlardan başlayarak Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu acil adımları atması bekleniyor."

Murat Emir, komisyondan beklenen yasal düzenlemeler arasında kayyum uygulamasına ilişkin bir düzenlemenin bulunup bulunmayacağına dair ise "CHP açısından olmazsa olmazımızdır" yanıtını verdi.

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar