Prof. Dr. Serhat Erkmen yazdı: Mossad saldırıyı neden göremedi?
Hamas’ın başlattığı ve Aksa Tufan’ı adını verdiği saldırılar sonrası İsrail’in ünlü gizli, servisi MOSSAD’ın bu saldırıyı öngörememiş olması uluslararası kamuoyunda ve İsrail’de tartışılmaya devem ediyor.
İstihbaratın yaşadığı bu başarısızlık sonrası Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Erkmen Fikir Turu’na bir konuya ilişkin bir yazı kaleme aldı.,
Erkmen, yazıda “İsrail Hamas’ın saldırısını neden öngöremedi?” sorusunun cevaplarını aradı.
Yazınını bir kısmı şöyle:
7 Ekim’den beri, Hamas’ın İsrail’i “sürpriz” bir saldırıyla ağır bir kayba uğratmasına ilişkin bir çatışma süreci izliyoruz.
Saldırının nedenleri, zamanlaması ve arka planı üzerine pek çok değerlendirme yapıldı. Ancak ilk andan itibaren değerlendirmelerin içinde “saklı bir şaşırma” ifadesi bulunuyordu: “Nasıl olur da İsrail, Hamas’ın bu çapta bir saldırısını fark edemez, mümkün değil….”
İki komplo teorisi
Bu şaşırma duygusunun ardından iki temel açıklamayla karşılaştık: Birincisi ve en yaygını komplo teorilerini içeriyor.
Bu komplo teorilerinden birisi, İsrail’in bu saldırıyı bildiği ve saldırıyı bahane ederek Gazze’yi yıkmak için müdahale etmediği tezi üzerine inşa ediliyor.
Diğer bir komplo teorisi ise İsrail Başbakan’ı Benyamin Netanyahu’nun iç siyasette köşeye sıkışmasının üzerine kurulu. Buna göre iki yıldır büyük protestolarla karşılaşan ve ülkeyi yönetmekte güçlük çeken Netanyahu, bu saldırıyı kullanarak siyaseti güvenlikleştirecek. Böylece tüm barış yanlısı çıkışlar veya Netanyahu’ya karşı olan oluşumlar devre dışı bırakılacak.
Bu komplo teorilerinin başka versiyonları da olabilir. Fakat bir süre sonra izlemeyi ve dinlemeyi bıraktım.
İstihbaratta başarısızlık sanıldığından daha yaygın
İkinci açıklama biçimiyse İsrail’in bir istihbarat zafiyeti içinde olduğu ve “istihbaratta başarısızlık” kavramı üzerine inşa edildi. Ben bu açıklama biçimini daha gerçekçi buluyorum. İstihbarat Çalışmaları literatürüne aşina olanlar bilirler, “istihbaratta başarısızlık” aslında sanılandan çok daha yaygın bir durum. İstihbarat olgusunun temeli olan gizlilik kavramı nedeniyle işin başarısızlık kısmı pek tartışılmaz.
Fakat savaşların, harekâtların, operasyonların ve hatta barış anlaşmalarının tarihi, “istihbaratta başarısızlık” öyküleriyle doludur. Hatta pek çok istihbarat teşkilatı kendi yanlışlarını başarısızlıkları üzerinden düzeltir. Diğer istihbarat teşkilatları da muadillerinin başına gelenlerden dersler çıkarmaya çalışırlar.
Bu noktada, İsrail’in Hamas’ın saldırısını neden öngöremediğini “başarısızlık” kavramı çerçevesinde inceleyeceğim üç temel başlıkta açıklamaya çalışacağım:
Hamas’ın kendi istihbarat kapasitesini geliştirmesi, İsrail’in güvenlik tehdidinin değerlendirilmesindeki hatalar ve İsrail’deki uzun süreli siyasi krizin kurumsal kapasite üzerine yansımaları.
Hamas’ın gelişen istihbarat kapasitesi
İlk faktörden başlayalım. İstihbarat başarısızlıkları örneklerinin çoğunda sadece taraflardan birisi hata yapmaz. Diğer tarafın “başarılı” uygulamaları, rakibin başarısızlığının temel taşlarını döşer.
Son olayda Hamas ve İran’ın en önemli “başarısı” niyetlerini ve kapasitelerini saklama konusundaki becerisi gibi görünüyor. İran nereden çıktı, sorusunu sormayın. Bu soru bu yazının konusu değil. Bir çırpıda kanaatimi yazayım, bu saldırının planlanmasında, lojistiğinde ve icrasında İran’ın büyük bir rol oynadığı açık. Zaten Hamas’ın askerî kanadı olarak kabul edilen İzzettin El Kassam’ın sözcüsü Ebu Ubeyde açık açık İran’a teşekkür etti. Bu yüzden İran’ın rolünü uzun uzun tartışmaya gerek yok. Ben şu kapasite meselesine geri döneyim.
Güvenlik konularında çalışanlar genellikle devletlerin istihbarat servisleri üzerine odaklanırlar. Çoğunlukla A ya da B devletinin bir meseleyi nasıl incelediğini, bir teröristi nasıl yakaladığını, diğer bir devletin faaliyetini nasıl durdurduğu konuşulur.
Fakat terör örgütleri ve diğer devlet dışı aktörler de kendi istihbarat birimlerine sahip olabilir. Hatta bu birimler, devletlerin yürüttüğü faaliyetlerin çoğunu kendi imkân ve kabiliyetleri çerçevesinde gerçekleştirebilirler. Örneğin Hamas’ın açık kaynak istihbaratı yaparak İsrail’in niyet, imkan ve kabiliyetleri konusunda pek çok bilgi edindiği uzun zamandır biliniyor.
İsrail’i takip edenler bilir; İsrail medyasında eski istihbaratçıların, askerî uzmanların ve güvenlik konusunda çalışan akademisyenlerin görüşlerine sık sık yer verilir. Doğrusu, demokratik toplumlarda kamuoyunun doğru bir biçimde bilgilendirilmesi için bu tür uzman kişilerin görüş ve değerlendirilmesine başvurulması yaygın ve doğru bir uygulama.
Ancak İsrail’deki uzmanlar bu değerlendirme işini galiba biraz abartmışlar. 2006’daki İsrail-Hizbullah Savaşı’ndan sonra İsrail’in başarısızlığının nedenlerini araştırmak için kurulan Winograd Komisyonu’nun raporunda belirtildiği gibi Hamas ve Hizbullah medyadaki değerlendirmelerden İsrail’in genel ve taktik yaklaşımlarını anlamak için pek çok çıkarım yapabilmiş.
Hamas’ın açık kaynaktan bilgi toplama kapasitesi elbette uzman değerlendirmeleriyle sınırlı değil. Hamas’ın kilit bir ismi, bir bombalı saldırıdan sonra bir polis müfettişinin “şu kadar daha bomba kullansalardı etkisi engellenemez olurdu” biçimindeki cümlelerinden de öğrenilecek çok şeyin olduğunu tavsiyelerinde belirtmiş.
Diyelim ki, Hamas, İsrail’in genel yaklaşımını, stratejisini ve hatta bazı operasyonel hedeflerini TV’den radyodan gazeteden öğreniyor. Bu İsrail’i bu şekilde zayıf yakalamasını açıklar mı? Bence evet. Çünkü iki yıldır İsrail’de eskisi kadar önemli bir tehdit kaynağı olarak görülmediğini fark etmek çeşitli gizleme faaliyetlerini kolaylaştırır. Fakat bu bize ancak Hamas’ın değerlendirme ve analiz kabiliyeti hakkında bir fikir verebilir.
İsrail saldırıyı neden haber alamadı?
Asıl soru şu; İsrail saldırıyı nasıl haber alamadı?
Ben biraz daha genişleteyim bu soruyu. Hadi İsrail öğrenemedi, ABD, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan gibi birçok ülkenin daha Hamas’ın içinde güçlü haber kaynakları ve hatta haber şebekeleri var. Söylendiği gibi aylardır planlanan ve yüzlerce kişinin hazırlandığı bir operasyon, neden diğer devletlerin dikkatini çekmedi?
İşte bu noktada az sonra uygulayacağımız bir analiz tekniğini şimdi kullanmaya başlayalım.
Bence, Hamas’ın bu saldırıya aylardır hazırlandığı varsayımı doğru değil. Gelişen teknoloji ve iyi bir komuta kontrol mekanizması varsa bu tür bir operasyonun aylarca planlanmasına gerek yok. Plan, keşif ve detaylı eğitim evreleri ne kadar uzarsa tespit edilme olasılığı o kadar artar. Bu operasyon ile farklı kabiliyetlerini birleştiren bir hamle yaptı. Yoksa daha önce yapıp şimdi yapmadığı çok az şey var. Hamas’ın birbirinden ayrı yeteneklerinin geliştiğini herkes biliyor ve değerlendiriyordu. Fakat istediğiniz kadar bilgiye sahip olun “düşmanın niyetini bilmiyorsanız eldeki detay bilginin anlamı azalır.” Niyeti bilmenin yolu insan istihbaratına sahip olmaktan geçer.
İsrail, Hamas’ın attığı her adımı bilmiyor mu? Bu noktada bir ön yargıyı kırmak, en azından sorgulamak lazım. Ya İsrail’in Hamas içindeki insan istihbaratı kapasitesinde bir zafiyet varsa?
Hamas’ın karşı istihbaratı
2022 yılında dünyaca ünlü bir İstihbarat Çalışmaları dergisinde Hamas’ın uzun bir süredir kendi içine sokulmuş ajanları tespit edip, bu kişileri iki taraflı çalışmaya yönlendirdiğini; böylece hem karşı taraftan bilgi topladığını hem de karşı tarafı yanlış yönlendirdiğini detaylı bir biçimde anlatan bir makale yayımlanmıştı.
Yani, İstihbarata Karşı Koyma yöntemlerini sadece devletler uygulamıyor. Örgütler de uygulayabiliyor. Operasyonel planlama ve icra süresi kısalırsa gizliliği korumak hatta karşı tarafı başka hedefleriniz olduğuna ikna etmeniz daha kolay olabilir. Sanırım, İsrail’in bu operasyonu neden öğrenemediğinin birinci ve İsrail dışındaki açıklamasını böyle yapabiliriz
Kaynak:Haber Merkezi