Sırrı Süreyya Önder'den Bahçeli ve Erdoğan'a teşekkür: 'Kuyu derin değil ip kısa'

Sırrı Süreyya Önder, Meclis oturumunda MHP lideri Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür etti. Önder, anlattığı hikayenin ardından yaptığı konuşmada ülkedeki sorunların çözümüne dair "Kuyu derin değil ip kısa" cümlesini vurguladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, bugünkü Meclis oturumu yönetti.

Önder, Meclis açılışında Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) sıralarına giderek tokalaşmasının ardından gündeme gelen tartışmalar üzerinde değerlendirmede bulundu.

Önder'den 'kup manduk' hikayesi

Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’nin önemli bir eşikte olduğunu ifade ederek, duygularını dile getirmek istediğini belirtti. Önder’in bir hikaye anlatarak başladığı konuşması şöyle:

“Ülkemiz önemli bir eşikte duruyor. Yeni dönemin ilk oturumunda ben de şahsi duygularımı dile getirmek istiyorum. Barışa ve ihtimaline dair daha önce bu konuda rol ve sorumluluk üstlenmiş bir kardeşiniz olarak birkaç cümle sarfetmek istiyorum. Bir Doğu menkıbesidir; ‘kup manduk’ diye bir kuyu kurbağası vardır, ömrü boyunca kuyuda yaşamıştır. Bir gün bu kuyuya bir okyanus kurbağası düşer. ‘Sen kimsin, nereden geldin?’ diye sorar kup manduk. ‘Okyanustan’ diye cevaplar. ‘Okyanus nasıl bir şey?’ der ömrü boyunca kuyunun dışına çıkmayan kurbağa. ‘Büyük’ der. Kurbağa şöyle bir halka çizer, ‘Bu kadar mı büyük?’ der. ‘Yok, çok daha büyük’ der. Daha büyük bir halka çizer, ‘Bu kadar mı?’, ‘Ondan da büyük’ der. Kuyunun çapı kadar bir halka çizer, ‘Bu kadar mı?’ diye sorduğunda ‘Bundan da büyük’ deyince ‘Yalancı’ der ve sesini keser çünkü ömrü boyunca ufku o kuyunun çapı kadardır.

Erdoğan ve Bahçeli'ye teşekkür

Ülkemizde birçok meselesi itibarıyla bir kuyu içinde hapsolmuş durumdadır. Kuyu derin değil, ip kısadır çoğunlukla. Bu itibarla barışa gönül indiren konuşmanın bu Meclis’in temel işlevi olduğunu vaaz eden ve bu köklü tarih meselemizi ilk defa bir konuşma ve tartışma eksenine çekmeye çalışan Sayın Cumhurbaşkanına ve Devlet Bahçeli’ye ve barış meselesinde gönül indiren herkese şahsi olarak, bu konuda bedel ödemiş ama şerefini bedelinden daha fazla önemseyen bir kardeşiniz olarak teşekkür etmek istiyorum.

‘Tokalaşmanın tarihi budur’

Bu konuda yaklaşımımız ‘hayır söyleyeceksen söyle yoksa sus’ gibi bir düsturdan yol çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Konuşmak kendi düşüncelerimizi karşıdan duymak anlamına gelmez. Fakat açık bir el, elimde kötü bir şey yok anlamına gelir, tokalaşmanın tarihidir bu. Bunu kıymetlendiren ve bundan sonra kıymetlendirecek, katkı sunacak herkese de tarih önünde de şükran duygularımı da iletmek isterim.

‘Barışın kaybedeni yoktur’

Kuyudan çıktığımız zaman önümüzde geniş bir umman var. Barış bu ummanlardan en büyüğüdür. Barışın en önemli özelliği kaybedeninin olmamasıdır. Yeter ki dayatmalarla kendi fikirlerimizi karşı taraftan aynı şekilde görmek istememekle işe başlayalım gerisi gelir. Kuyu derin değil ip kısadır. Bu ipi uzatacak herkese tekraren teşekkür etmek isterim. İyi niyeti aşan bir boyutu var o da ciddiyettir. Bunu kahvehane literatürle tartışamayız. Bunu oluşmuş sabit düşüncelerimizle de tartışamayız. Bunda en etkili dil gönül ve akıl dilidir. Bundan sonra bu çaba bu minvalde büyür ve gelişir.”

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar