Timur Soykan: Laleli'de gizemli soygun

Timur Soykan: Laleli'de gizemli soygun
BirGün yazarı Timur Soykan, bugünkü köşe yazısında Türkiye’de kara paranın nasıl bir koruma altında olduğunu ortaya koyan bir soygunu yazdı. Soykan, iki polisin içinde bulunduğu çetenin İstanbul Laleli’de dolar, euro, sterlin...

BirGün yazarı Timur Soykan, bugünkü köşe yazısında Türkiye’de kara paranın nasıl bir koruma altında olduğunu ortaya koyan bir soygunu yazdı. Soykan, iki polisin içinde bulunduğu çetenin İstanbul Laleli’de dolar, euro, sterlin ve Danimarka kronu doldurulmuş 6 çantayı çaldığını kaydetti. Çalınan 90 milyonun 30 milyon lirasının ele geçirildiğini kaydeden Soykan, "Çantalarla, kayıtsız taşınan yüklü miktardaki paranın kaynağı halen bilinmiyor" dedi.

Soykan'ın yazısı şöyle:

14 Eylül 2022, saat 11.00…

İstanbul Laleli’deki Ordu Caddesi’nde bulunan Kaya Gold isimli kuyumcudan 6 şifreli çantayı taşıyan 6 Suriyeli çıktı. Tedirgin halleri çantalardaki yükün kıymetini belli ediyordu. Bu sırada caddede siyah VIP minibüs, beyaz bir otomobil ve kırmızı motosiklet duruyordu. Farklı yerlerde konumlanmış çete mensuplarının gözleri, 6 Suriyelinin üzerindeydi. Üç kişi, Suriyelileri durdurdu. Şapkalı ve siyah gözlüklü biri, polis kimliğini gösterirken diğer elinde telsiz ve belinde silah vardı. Bu sırada siyah minibüsteki çakar çalıştı ve mavi-turuncu ışığı parladı. MİT mensubu olduğunu söyleyip kimlik gösteren 40’lı yaşlardaki adam, Suriyelilerden çantaları açmasını istedi. Kara paranın kol gezdiği bu bölgede daha önce defalarca soygun yaşanmıştı ve Suriyeliler, “Burada çantaları açamayız, karakolda açarız” dedi. Minibüse bindirilirken bir Suriyeli kaçmaya çalıştı.

İddiaya göre; polis kimlikli şahıs onu kolundan yakaladı ve kafasına silah dayayarak minibüse soktu. Siyah minibüs ile birlikte beyaz otomobil ve kırmızı motosiklet hareket etti ve uzaklaştılar.

"15 gündür takip ediyoruz"

Olay bu noktadan sonra daha da ilginç bir hal almaya başladı.
Kendisini MİT mensubu olarak tanıtan adam, önce Vatan Caddesi’nde Mali Şube’ye gideceklerini söyledi. Suriyelilere dönüp “Ankara’dan sizi yakalamak için geldim, 15 gündür sizi takip ediyoruz. Hepinizi Suriye’ye göndereceğim, paraları emniyete teslim edeceğim” dedi. Cep telefonlarını ve onlara bağlı dijital saatleri toplayıp şoföre verdi. Bir süre sonra şoföre emniyet müdürlüğünün ters istikametindeki Bakırköy’e sapmasını söyledi. Yolda Suriyelilere “İçinizde evli olan var mı” diye sordu ve elini kaldıran ikisini indirdi. Birkaç kilometre sonra ise diğer Suriyelileri sahil yolunda bıraktılar.

İddiaya göre; soyguncular, çaldıklarının kara para olduğunu ve sahiplerinin peşine düşemeyeceğini planlamıştı.

Ama öyle olmadı.

Çetenin serbest bıraktığı Suriyeliler, Ravi isimli Laleli’deki bir şirketin çalışanıydı. Şirketin sahibi ise Suriyeli Sufian Alahmad’tı. Sufian Alahmad, bir gün önce 6 çantayı çalışanlarıyla Kaya Gold’a göndermiş ve ertesi gün çantaları geri getirmeleri talimatı vermişti.

Dolar, Euro, Sterlin, Danimarka Kronu...

Suriyeli patron, hemen şikayetçi oldu. Çantaların içindeki parayı söyledi: 3 milyon 450 bin dolar, 885 bin euro, 1 milyon TL, 122 bin sterlin, 2 milyon 291 bin 500 Danimarka Kronu. Olay günü itibarıyla bu paranın karşılığı 90 milyon TL’ydi. Polis, soyguncuların peşine düştü.

MOBESE’leri inceleyen polis, soyguncuların Suriyelileri siyah minibüsten indirdikten sonra beyaz otomobile geçtiğini belirledi.

Kırmızı motosikletteki iki kişi de başka yola sapmıştı. Beyaz otomobildeki 4 soyguncu Bayrampaşa’daki bir oto galeriye girdiler. Burada şifreli çantaları açarak paraları bir çöp poşetlerine doldurdular. Her birir ayrı araçlarla yine Bayrampaşa’daki bir eve gittiler ve burada bir süre kaldıktan sonra bu sefer valizlerle çıkıp farklı adreslere dağıldılar.

Paralarla kayıplara karıştılar

Polis araştırmasına göre; soygunda MİT’çi olduğunu söyleyen Eşref Türk’tü. Daha önce yasa dışı bahis işi yapmıştı ve çevresine büyük borçları vardı. Ama çok lüks bir hayat yaşıyordu. Soygundan sonra kayıplara karıştı ve halen yakalanamadı.

Beyaz otomobili kullanan Sercan Çira’ydı. O da bulunamadı. Soygun sırasında sokakta kısa bir süre göründüğü iddia edilen İsmail Kasaplar ise Denizlili bir iş insanıydı. İstanbul’dan Denizli’ye giderken İzmir Otoyolu’nda yakalandı. Eşref Türk’ten aldığı ve bir poşet içindeki 250 bin dolar arabanın içinde bulundu. Soygunla ilgisinin olmadığını savundu. İsmail Kasaplar, Eşref Türk’ün yasa dışı bahis işi yaptığını ve kendisine 100 bin dolar borcu olduğunu söyledi. Borcunu vermek için kendisini çağırdığını ve parayı saymadan teslim aldığını anlattı.

Çakarlı, siyah VIP minibüsün plakası sahte değildi. Aracın sahibi ve şoförü olan Ahmet Selçuk gerçekten VIP yolcu taşımacılığı yapıyordu. “Önceden tanıdığım polis Ahmet Yusuf Uzun, bir protokol işi olduğunu söyledi. Ben şahısları almak için sabah Fatih’e gittim. Soygundan haberim yoktu. MİT mensupları olduklarını, operasyon yaptıklarını bana söylediler. Ama Suriyelileri bırakınca durumu anladım. Minibüse de 20 bin dolar bıraktılar” dedi.

Sanık polis, hukuk mezunu

Ahmet Yusuf Uzun, 9 yıllık polisti ve hukuk fakültesini yeni bitirmişti. 3-4 yıldır Kadıköy’de bir bölgenin asayiş şefliğini yapıyordu. İddiaya göre; soygun sırasında kırmızı motosikletin arkasında oturuyordu. İfadesinde bunu kabul etmedi. Tekne organizasyonları yapan ve gece kulübü sahibi Çetin Aykurt’un soygundan önceki gece Kadıköy’e yanına geldiğini anlattı. “Çetin’in yanında MİT mensubu olduğunu söyleyen Eşref Türk ve MİT bölge müdürü olarak bana tanıtılan İsmail Kasaplar vardı. Interpol’e geçmek için onlardan yardım istedim. Çetin MİT’çileri Fatih’ten Ortaköy’e götürmek için VIP minibüs ayarlamamı istedi. Ben de önceden tanıdığım Ahmet Selçuk’u aradım” dedi.

Ama plakası kapalı kırmızı motosikleti kullanan Suriyeli Mohammad AIhaddad onu yalanladı. Kadıköy’de motokuryelik yapıyordu. Polis Ahmet Yusuf Uzun’un talebiyle motosikletle Fatih’e gittiklerini ve siyah minibüsü takip ettiklerini anlattı. “Ben sadece polisin bana söylediklerini yaptım” dedi.

"Çinli ve İranlı yasa dışı bahisçiler..."

Soygun sırasında polis kimliğini gösteren 2.5 yıllık polis memuru Cemalettin Parlak’tı. Ahmet Yusuf Uzun ile bir süre Kadıköy’de görev yapmışlardı. İfadesinde Eşref Türk’ün MİT yöneticisi olduğuna inandığını savundu. Ondan aktif bir görev için yardım istediğini anlattı ve soygunu MİT operasyonu zannederek olaya karıştığını iddia etti. İddiasına göre; Eşref Türk, İranlı ve Çin’li yasa dışı bahis çetesine baskın yapacaklarını söylemişti.

Polisler Ahmet Yusuf Uzun ve Cemalettin Parlak, Kadıköy’de bir otelde yakalandı ve yanlarında para dolu bir valiz vardı.

Çetin Aykurt, 1.5 milyon dolar olan valizle Beşiktaş Arnavutköy’deki tekneye gitmişti. Bir süre sonra teslim oldu. O da Eşref Türk’ü MİT mensubu olarak tanıdığını ve MİT operasyonuna katıldığını zannettiğini anlattı. “Gerçeği anladım ama artık çok geçti” dedi.

Para dolu şifreli çantaların açıldığı oto galerinin sahibi Levent Bektaş da Eşref Türk’ün MİT’çi olarak tanıdığını anlattı.

Sanıkların hepsi, MİT yalanıyla kandırıldıklarını savunuyordu. MİT’in İranlı ve Çinli yasa dışı bahisçilere yönelik operasyonuna katıldıklarını zannettiklerini defalarca söylediler. Savcılık ise bunun suçtan kurtulmak için uydurulmuş bir senaryo olduğunu iddia etti.

Minibüs şoförü Ahmet Selçuk, polisler Ahmet Yusuf Uzun, Cemalettin Parlak ile Çetin Aykurt tutuklandı. İddianamede azmettirici olduğu iddia edilen İsmail Kasaplar, motosikleti kullanan Suriyeli Mohammad Alhaddad ve oto galerici Levent Bektaş serbest bırakıldı. Eşref Türk ve Sercan Çira yakalanamadı.

Paranın kaynağına neden gidilmiyor

Soygunda çalınan ve o dönemin kuruyla 90 milyon TL olan paranın 30 milyon lirası ele geçirildi. Suriyeli patrona 30 milyon TL iade edildi. Tutuksuz sanık İsmail Kasaplar duruşmada sanık polisler adına kendisini arayan kişilerin 4 milyon TL istediğini anlattı. “Yoksa bana suçu yükleyeceklerini söylüyorlar” iddiasında bulundu.

Bu soygunla ilgili yargılamada çok dikkat çeken bir nokta var:

İddianamede ve davanın duruşmalarında çalınan paranın kaynağına dair hiçbir açıklama yapılmadı. Suriyeli patrona Sufian Alahmad sadece polise verdiği ifadede paranın hayvan ticaretinden sağlandığını söylemiş ve bir fatura sunmuştu. Ele geçirilen paraya el konulmadı, Suriyeli patrona iade edildi. Oysa bu tür davalarda MASAK inceleme yapar ve paraya el konulurdu.

Sanık İsmail Kasaplar’ın avukatı Ahmet Sırcı, İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 2. duruşmasında şöyle konuştu:

“Etkin bir soruşturma yapılmadığını düşünmekteyiz. Çünkü soruşturma evrakında paranın kaynağı belirtilmemiştir. Bu paranın kaynağı hakkında çok büyük bir soru işareti vardır. Mahkemeden bunu konunun araştırılması için İstanbul Başsavcılığı’na şikayette bulunulmasını talep ederiz.”

Bu talep duruşmalarda defalarca gündeme getirildi ama hep reddedildi.

Davanın 3. duruşması görüldü. Ama çantalarla, kayıtsız taşınan yüklü miktardaki paranın kaynağı halen bilinmiyor. Oysa bu soruya yanıt verilse soygun çetesinin kimlerden yardım aldığı, paranın taşınacağını nasıl öğrendikleri de anlaşılacak. Eşref Türk’ün başka emniyet görevlileri ile de görüştüğü iddialarına belki yanıt bulunacak.