Tutuklanan Prof. Salih Zoroğlu'nun avukatı Gazete Pencere'ye konuştu: Soruşturmada konu edilen ailelerin çoğu istismar şüphelisidir; olay tamamen buradan başlamıştır

Tutuklanan Prof. Salih Zoroğlu'nun avukatı Gazete Pencere'ye konuştu: Soruşturmada konu edilen ailelerin çoğu istismar şüphelisidir; olay tamamen buradan başlamıştır
Candan YıldızÇocuk ve ergenlerde disosiyatif (Çoklu kişilik bozukluğu) bozukluklar, çocukluk dönemi travmaları, çocuk istismarı alanlarında çalışan Prof. Salih Zoroğlu’nun danışan çocuklara “uyuşturucu madde temin etme”...

Candan Yıldız

Çocuk ve ergenlerde disosiyatif (Çoklu kişilik bozukluğu) bozukluklar, çocukluk dönemi travmaları, çocuk istismarı alanlarında çalışan Prof. Salih Zoroğlu’nun danışan çocuklara “uyuşturucu madde temin etme” ve “eziyet” iddiasıyla tutuklandı.

Türkiye’nin gündemine oturan iddialarla ilgili çok şey söylendi. Söz konusu çocuk, çocuğun üstün yararı ve aile içi cinsel istismar gibi Türkiye için tabu olan bir konu olduğu için ‘zor’ bir haber konusu…

İddiaların odağındaki Prof. Zoroğlu’nun avukatı Enes Malik Kılıç’a ulaştım.

Basına yansıyan iddiaları yazılı olarak sordum.

İşte yanıtları.

Müvekkilinizle ilgili kaç ailenin şikayeti var?

Basına da yansıdığı üzere şu anda dosyada gizlilik kararı var. Ülkemizde gereğinden fazla uygulanan soruşturmada gizlilik müessesi nedeniyle şu anda bu sorunun cevabını biz de bilmiyoruz. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki soruşturmadaki gizlilik kararına rağmen ifade metninin Oda TV tarafından servis edilmesinin hukuki ve tıbbi sakıncaları vardır. Prof. Zoroğlu ile görüştüğümde ifadenin kamuoyu tarafından bilinmesinin savunmasını güçlendireceğini düşünmesine rağmen küçüğün menfaati nedeniyle böyle bir şeye rızası olmadığını belirtmişti. Bu nedenle Oda TV ifadenin bir suretini ısrarla tarafımızdan istediğinde reddetmiştik. Ancak nasıl olduğunu anlamadığımız şekilde ifade ellerine geçmiş ve şu anda küçüğün ruhsal dengesini sarsacak durumlar müvekkilimin rızası dışında medyada dolaşıyor.

"Çocuklar sokakta kaldığında müvekkilim evde misafir etti, tedavi amaçlı değildi"

İddialardan biri Zoroğlu’nun danışan çocukları kendi evlerinde tedavi etmek istemesi. Bu normal mi?

Bu konuyu müvekkilimle görüştüğümde bana verdiği cevap şu şekilde oldu: Çocuklar sokakta kaldığında evde misafir edilip, kendi 3 kızıyla birlikte, güvenli bir ortamda bulunmaları için getirilmiştir. Tedavi etmek amacıyla değildi, evde tedavi yapılmamıştır. Mevcut tanı (aile içi cinsel istismar ve çoklu kişilik bozukluğu ) düşünüldüğünde, insani açıdan çocuğun teslim edilebileceği bir aile bireyi ya da yakını olmadığında, veya teklif edilen bütün yakınlar 2-3 gün içerisinde çocuğu geri gönderdikleri için, sadece 1-2 çocuk kısa süreliğine misafir edilmek zorunda kalınmıştır. Ancak çıkan haberlerde müvekkilimin tedavi ettiği her çocuğu bir şekilde evine davet ettiği şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.

"Uzmanlar linç edilmemek için çekingen davranıyor"

“Aile içi cinsel istismara danışan çocukların inandırılması iddiası var? Bununla ilgili savunma tarafı olarak ne diyeceksiniz?

Hiçbir doktor, hiçbir teknik, ilaçlı ya da ilaçsız hipnoz bir çocuğa anne ve / veya babasının onu cinsel olarak taciz ettiği fikrini ekemez. Aslında ÇKB konusunda çalışması olan uzman hekimlerin bu konuyu kamuoyu nezdinde açıklığa kavuşturması gerekiyor. Ancak maalesef birkaç gündür konuştuğum uzmanlar linç edilmemek için çekingen davranıyorlar. Hatta bugün görüştüğüm bir hekim bu çocukların tedavisinde kendisinin de çalışması nedeniyle ana bilim dalı başkanının açıklama yapmasını doğru bulmadığını belirtti. Buna rağmen en azından bu hastalıkta uygulanması gereken tedavi adımlarını genel prensipler üzerinden açıklaması konusunda ısrar ettiğimde olumlu cevap alamadım. Dolayısıyla da bir avukat olarak müvekkilimden aldığım notları mecburen paylaşmak zorunda kalıyorum. Bu yazıyı okuyan ÇKB alanında uzman hekimlerden ricam konuyu aydınlatmalarıdır. Şu haliyle bilim kurgu senaryosu gibi iddialarla saygın bir hekimin yargısız infaz edilmesini doğru bulmuyorum. Tekrar belirtmek gerekir ki, zihne fikir ekmek diye bir şey yoktur. Hatta, müvekkilim zihne fikir ekilebileceğine inanmanın psikiyatrik bir bozukluk kriteri olduğu yönünde de bir not ekletmişti bana. Bu mağdur çocukların uğradıkları istismar tek olaylar değildir. Yaşadıkları ve detayları değişen birçok taciz anlatıları bulunmaktadır.

"Müvekkilim istismar vakalarını bildirdi; bilirkişi konumundaydı"

Çoklu kişilik bozukluğu ve aile içi cinsel istismar arasında bir bağ olduğu üzerine çalışmış bir isim müvekkiliniz. Müvekkilinizin tanı(Çoklu Kişilik bozuklu) ve nedenleri (aile içi istismar) konusunda doğrudan savcılığa ya da polise suç duyurusunda bulundu mu hiç?

Müvekkilim 2010-2016 yıllarında arasında Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Dairesi’nde çocuğa karşı işlenen cinsel suçlar konusunda tek çocuk psikiyatristi olarak çalışmıştır. Bu süre zarfında zaten son değerlendirmeyi yapan ve kararı veren bilirkişi konumundaydı. Yani bu ve benzeri suçlardan şikayet edilmiş kişiler ve tüm iddialar, müvekkilim tarafından değerlendirilmekteydi. Özel kliniğinde çalıştığı süre içerisinde de yaşı 15’in altında olan ve ŞÜPHE DURUMUNDA DAHİ BİLDİRİLMESİ ZORUNLU olan vakaları bildirmiştir. 15 yaş üzerinde de kendileri şikâyette bulunan vakalar vardır.

İşlem yapılan şikayetler var. Ayşe ve Elif (adı değiştirilen çocuklar), inatla kendileri şikayet etmek istedi. Ama bu tür vakalarda yeterli ve uygun ortam oluşmadan şikayette bulunmak çocuğa zarar verir. Çocuk ortada kalabilir. Çocuğun desteğinden emin olduktan sonra, veriler toparlanınca ancak şikayet edilir. Hem şikayet ettiğimiz hem de şikayet etmediğimiz için mi suçluyuz şu an?

"Soruşturmada konu edilen ailelerin çoğu istismar şüphelisi"

Aileler arasında hiç suç duyurusunda bulunan var mı aile içi cinsel istismar konusunda?

Bu soruşturmada konu edilen ailelerin çoğu, istismar şüphelisidir. Olay tamamen buradan başlamıştır. Savcılık makamına önce müvekkilim hakkında değil, bu kişiler hakkında ve çocuklar tarafından istismar şikayetleri yapılmıştır. Bu gerçeğe rağmen, ne şüpheliler hakkında gözaltı işlemi uygulanmış, ne çocuklara vasi atanmış, ne de doktor ifadeye çağrılmıştır. Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar konusunda uzmanlaşmış çocuk psikiyatristi sayısının çok az olması nedeniyle de, müvekkilimin bu tür vakaları çok sayıda bildirmiş olmasının dikkat çekmesi üzerine, çocukların yaptıkları ENSEST SUÇLAMALARI GÖZARDI EDİLEREK, ilginçtir ki tanıyı koyan doktor için işlem yapılması yoluna gidilmiştir. İlgili tabip odasına başvurulmamış, meslek içi değerlendirme talep edilmemiştir. Ayrıca polis, hasta mahremiyetini de ihlal ederek, klinik randevu defterinden birçok hastayı arayıp ifadeye çağırmış ve ifade esnasında da şikayetçi olmaları konusunda baskıcı davranmıştır. Buna rağmen pek çok hasta memnuniyetini dile getirmiştir.

"İstismarcı anne-baba dışarıdan kötü görünmez"

Zoroğlu şu paylaşımı yaptı: “Ülkemizde hepimizin duymak bile istemekten kaçtığı maalesef acı bir çocuk istismarı-gerçeği var. Bu vakalar aslında bilinenin biraz da aksine, çoğunlukla aile içinde gerçekleşmektedir. Vicdan sahibi bir hekim olarak bu gerçekler ortaya çıktıktan sonra, artık benim eylemsiz kalmam mümkün değildir. Ben de ailelerin çocukların bu çığlığını duyması için çalıştım” diyor.

Sizce çocuğunun iyileşmesini isteyen bir ebeveyn neden güvenerek götürdüğü bir hekim hakkında suç duyurusunda bulunsun ki?

Bahsedilen istismar iddiaları, tek seferlik olaylar değildir. Yıllar boyu süregelen istismar vakalarından söz ediyoruz ve çocuklar bu süre boyunca susmak zorunda bırakılmışlardır. İstismarcı kişi mağdurun sessizliğine, suskunluğuna güvenir. Kimsenin görmediğinden emin olduğu yerde istismar olur. Dolayısıyla istismarcılar, çocukların yıllar boyu belki annesine, ablasına, öğretmenine söylemediği istismarı yabancı bir doktora söyleyeceğini düşünmez. Zaten bu sebeple istismar vakaları tek seansta açığa çıkmaz ve uzun süren bir terapi süreci gerekir. Bu kişilerin çocuklarını getirme nedenleri de çoğunlukla intihara teşebbüs olmaktadır. İstismarcı anne-baba dışarıdan bakıldığında “kötü” görünmez. Tam tersine çocuğunun hastalığı ve terapi süreciyle aşırı ilgili görülür. Bunun nedeni, çocuğu için duyduğu endişe değil; açığa çıkması ihtimalinden korktuğu istismardır. Terapi devam ettikçe ve gerçekler ortaya çıktıkça, doktorun işi iyice zorlaşır. Aylardır her hafta kendi istekleriyle geldikleri terapiyi ve hekimi suçlamaya başlarlar. Müvekkilimin başına da ne yazık ki benzer bir durum geldi.

"Bildirilen olaylar bir kez olmuş olaylar değil"

Aile içi istismar, ensest zor konuşulan ve zor kabul edilen bir olgu. Çocukların ‘uydurduğu’ konular olarak görülebiliyor çoğunlukla… Müvekkiliniz hiç böyle bir dosyada bilirkişilik yaptı mı? Ya da raporu mahkeme konu oldu mu?

Müvekkilimden edindiğim bilgiye göre çocuk psikiyatristleri özellikle de bu konuda “çocukların uydurduğu” iddiasına çok mesafeli yaklaşmaktadırlar. Aksi takdirde istismarı tespit etmek mümkün olamaz. Çocuklarda psikiyatri muayenesi ve değerlendirmesi, müvekkilimin uzman olduğu alandır. Altı yıllık tıp eğitimi üzerine, dört yıl boyunca çocuk ve ergen ruh sağlığı ihtisası yapmıştır. Kabaca 30 yılı aşkın süredir akademik hayatın içindedir. Herhangi bir raporunun mahkemeye konu olması bir tarafa, mahkemelere konu olmuş raporların nihai kararlarını vermiştir. Müvekkilim bu konuda ülkemizdeki sayılı uzmanlardır.

Çoğunlukla 10-12 yaş aralığında intihar girişiminde bulunmuş bu vakalarda ne yazık ki basit denebilecek psikiyatrik tablolarla karşılaşılmamaktadır. Burada bildirilen olaylar, tek bir kez bahsedilmiş ve üzerine bir daha hiç konuşulmamış veya bir kez olmuş olan olaylar da değildir.

"Enjekte edilip zihne sokan herhangi bir ilaç yoktur"

Müvekkiliniz Prof. Zoroğlu “Çocuklara ketamin ve ailelere iftira atmakla” suçlanıyor? Bu iddia hakkında ne diyeceksiniz?

Timur Soykan’ın yazısından sonra kamuoyu nezdinde, sanki hastaya ketamin damardan verildi ve çocuk da trans halindeyken ailelerini istismar ile suçladı zannediliyor. Böyle bir durum söz konusu değildir. Takdir edersiniz ki ne ben ne de şu anda bu durumu basında tartışan insanların herhangi birisi konunun uzmanı değil. Ancak mesele kamuoyuna bu derece yansımışken müvekkilimden aldığım bazı notları kendisi adına paylaşmak durumundayım. Prof. Zoroğlu’ndan edindiğim bilgiye göre; bu hastalar için, psikiyatrinin anayasası olarak kabul edilen, tüm tanıların o kriterlere göre konulduğu DSM-5’teki kriterlere göre ve bizzat çocukların kendilerinin doldurdukları, tüm dünyada geçerliliği ve güvenilirlikleri kanıtlanmış, standart sorulardan oluşan ölçekler kullanılarak başlayan ve muayenelerde de netleşen bir tanı süreci olur. Ketamin, sadece psikiyatrik olarak gerekli görüldüğü durumlarda, belki toplamda 50 kez yapılmış seanslar içerisinde sadece 5-10 kez yüksek üzüntü, kaygı, depresyon ve intihar riski açısından kullanılmıştır.

Dünya üzerinde “enjekte edilip” de “zihne fikir sokan” herhangi bir ilaç yoktur. Bu konuda toplumda yanlış bir algının varlığını nasıl izah ederiz, nasıl düzeltiriz bilmiyorum. Belli bir ilaçla bazı fikirlerin kişinin zihnine yerleştirilmesi Inception gibi bilim kurgu filmlerinin konusu olabilir ancak.

Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun ‘ketamin’le ilgili bölümüne baktığımda şöyle yazıyor: Nevrotik davranışları veya psikiyatrik hastalıkları (örneğin; şizofreni ve akut psikoz) olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Ketamin ile ilgili suçlamalar ne? Bakanlık kullanılabilir ama dikkatli kullanılmalı diyor zira…

Bir önceki soruda buna cevap vermiştik. Müvekkilimden edindiğim bilgiye göre, ketamin gerekli görülen hastalarda, gerekli durumlarda, uygun dozajlarda, hem hastanın hem de ailesinin bilgisi dahilinde kullanılmıştır. Klinik ortamda doktor gözetiminde kullanılan hastaların tamamı da tedaviden yüksek fayda görmüştür.

Bu konuda şunu tekrar vurgulamakta fayda var; ketaminin etkileri bilimsel bir tartışmadır. Bu konuda kararın verilmesi gereken yer sosyal medya değildir. Konunun bu şekilde sulandırılması uzmanların saygınlığını azaltmakta, mağdurları zor durumda bırakmakta ve benzer vakalardaki olası tedavileri engellemektedir.

Müvekkilinizin ketamin kullanımıyla ilgili savunması nedir?

Yukarıdaki iki soruda da yanıt verdik ancak yine; maalesef ilk yapılmış haberde Ketamin için “uyuşturucu” denilmemesine rağmen, uyuşturucu olduğu algısı yaratılmıştır. Ketamin uyuşturucu kategorisinde değildir, “Non-narkotik” bir ilaç olarak geçer. 2000 yılından beri Dünya Sağlık Örgütü’nün onaylı ilaç listesindedir. Bir ilacın, sokakta illegal alışverişinin yapılıyor olması veya enjekte edilerek uygulanan bir psikiyatrik ilaç olması, onun uyuşturucu olduğu anlamına gelmez. Maalesef ülkemizde sokakta bütün ilaçların illegal satışı yapılmaktadır. Buna kalp ilaçlarının da, kan sulandırıcıların da, herhangi bir sakinleştiricinin de dahil olduğunu söyleyebiliriz. Ketamin Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı olarak majör ve /veya dirençli depresyon tedavisinde kullanılmaktadır. Bu konu ile alakalı Türkçe ya da yabancı dillerde internet üzerinde bir araştırma yapmak isteyen herkes sayısız güvenli makaleyi kolayca okuyabilir.
Yine müvekkilimden edindiğim notlar üzerinden eklemem gerekirse; 18 yaş altı kullanımı meselesinde ise tıp biliminde tüm ilaçlar için özellikle vücut kitle indeksi açısından bakılmaktadır, bunu tüm sağlıkçılar bilir. İsimleri yaygın bilinen ve yaygın kullanılan kaygı giderici ve antidepresanlardan fluoksetin, essitalopram, paroksetin…. (pro.., cip…, pax…) ve ketiapin için de 18 yaş altında kullanılamaz ifadesi prospektüslerinde yazılıdır, görülecektir. Buna rağmen tüm psikiyatristler reçete etmektedir ve bu güvenlidir. Tıp açısından yaş sadece rakamsal önem taşımaz, zira hastalık değil hasta vardır.

Yine TİCK diyor ki “Ketamin, kötüye kullanılan bir ilaç olarak bildirilmiştir. Bu durum özellikle ilacı kötüye kullanım ve bağımlılık hikayesi olan kişilerde ortaya çıkabilir” 4 ay ketamin kullandığını iddia eden çocukların videoları düştü sosyal medyaya… Bununla ilgili müvekkilinize bir soru geldi mi? Sorgusunda buna dair bir yanıtı var mı?

Bir ilacın kötüye kullanılabilir olması, yasal olmayan yollarla satışının olması, sokaktan alınabilmesi ile psikiyatri profesörünün kendi gözetiminde, kendi kliniğinde uygun vakalarda ve uygun dozajlarda uygulanması takdir edersiniz ki aynı şeyler değildir. Ketamin tedavisi her gün uygulanan bir tedavi değildir. 4 ay boyunca günlük kullanım değil de, toplam dört ay içerisinde ancak 4-5 kez kullanmış olmuşlardır.

"Evde bulunan ketamin ampül, ampül olarak satılıyor"

Ketamin ilacının yasadışı temin edildiği, Zoroğlu’nun evinde de cam tüp içinde bu ilacın bulunduğu… Ketamin sadece hastanede kullanılabilen bir ilaç mı? Yeşil reçete ile mi satılıyor bu ilaç. Müvekkiliniz bu ilaçla ilgili reçete yazma hakkına sahip mi?

Müvekkilim yeşil ve kırmızı reçete yazma hakkına sahip olan bir psikiyatri profesörü olduğu için bu ilacı da yazma hakkına sahiptir. “Cam tüp” içerisinde diye kast ettiğiniz şey zaten Ketamin ampuldür, ampul olarak satılıyor yani. Haberlerin sunuş şekli elinde birkaç kilo eroin çıkan uyuşturucu satıcısı şeklinde olduğu için algısal bir durum oluştu ne yazık ki.

Bir de “FETÖ” yargılamasını sormak istiyorum. Müvekkiliniz tam olarak neyle suçlandı? O dosyanın akıbeti ne oldu?

“Kurum kaanati” denilerek ihraç edilmiştir. Yargı süreci devam etmektedir. Dosyanın neticesinde aklanacağına olan inancımız tamdır.