Erdoğan'ın eski metin yazarının Atatürk'e hakaret içerikli yazısı: Kaldırılmıştı, Yeni Şafak yazıyı tekrar yükledi

Erdoğan'ın eski metin yazarının Atatürk'e hakaret içerikli yazısı: Kaldırılmıştı, Yeni Şafak yazıyı tekrar yükledi
AKP’ye yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi, Cumhuriyet’in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hedef alan yazısıyla büyük tepki topladı.

AKP’ye yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi, Cumhuriyet’in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hedef alan yazısıyla büyük tepki topladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı ve eski AKP milletvekili Aydın Ünal’ın kaleme aldığı yazı, 10 Kasım’da gelen tepkiler üzerine yayından kaldırılmıştı. Ancak gazete bir gün sonra aynı yazıyı yeniden yayımladı.

Yazısında Atatürk’ü "vasat bir asker", "etkisi kalmamış bir düşünce adamı", "başarısız bir modernleşme projesi yürütücüsü" gibi ifadelerle hedef alan Ünal, Atatürk’ün tarihsel rolünü küçümseyen yorumlarıyla dikkat çekti.

Yazının kaldırılması, kamuoyunda ve sosyal medyada yoğun eleştiriye neden olmuş, iktidara yakın medyada Atatürk'e karşı bu denli saldırgan bir üsluba nasıl müsaade edildiği sorgulanmıştı. Ünal ise bunun “teknik bir hata” olduğunu savunmuş, yazının geri çekilmediğini öne sürmüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Kasım'daki açıklamasında, Atatürk'ün hatırasının cepheleşme vesilesi yapılmaması gerektiğini söylemişti. Ancak Erdoğan'ın bu uyarısına rağmen, kendi eski metin yazarının böylesi bir yazı kaleme alması ve gazetenin bunu savunarak tekrar yayımlaması dikkat çekici bulundu.

Onu abartılı övenler ve ona tepki gösterip abartılı yerenler arasında, 5186 Sayılı Kanun’a da muhalefet etmeden hakiki bir Mustafa Kemal yazısı yazmak mümkün mü? Haydi deneyelim…

Yazının ilgili bölümü şöyle:

"Mustafa Kemal insanüstü bir varlık değildi; olağan dışı kabiliyetleri yoktu. Döneminin her Osmanlı subayı gibi iyi bir eğitim almış, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı şartlarında sahada tecrübe edinmişti. Kendi devreleriyle kıyaslandığında askeri safahatı vasatın altındaydı zira Sofya ateşemiliterliği, Şehzade Vahdettin’in yaverliği gibi görevlerle ya da sağlık sorunları nedeniyle devrelerine göre daha az kıta vazifesi almış, Çanakkale dışında bir askeri başarı kaydetmemişti. Riske girmezdi. Kudüs’ün işgali öncesinde ordu kumandanlığından istifa ederek Viyana’ya kaplıcalara gitmiş, Medine komutanlığı önerildiğinde reddetmiş, Filistin görevine gönderildiğinde orduyu ağır zayiatla Afrin’e kadar geri çekmişti. Sultan Vahdettin tarafından Anadolu direnişini örgütlemek için gönderildiğinde ordudaki en müsait yüksek rütbeli subaydı; vazife doğal olarak ilk ona teklif edilecekti. İstiklal Savaşı’nın altyapısı zaten hazırdı; zafer, tek adamın değil, kolektif bir çabanın neticesiydi.

Mustafa Kemal bir düşünce adamı, bir mütefekkir değildi; bu alanda yoğunlaşacak zemin ve imkan da zaten yoktu. Fikirleri fark oluşturmaktan, özgünlükten, orijinallikten uzaktı. Nitekim ne çağını, ne başka toplulukları etkileyebildi. Fikirleri bugüne de ulaşmadı. Müslüman bir halkı Batılılaştırmak, laikliği İslam toplumunda uygulamak, seküler bir toplum yaratmak gibi “özgün” aksiyonları ise daha sağlığında çökmüş, başarısız olmuştu. "

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar