Yenidoğan çetesinde kafalar neden karıştı

Yenidoğan çetesinde kafalar neden karıştı
Yenidoğan çetesi davasında Sağlık Bakanlığı’nın “bebek ölümleri önlenemezdi” raporunun sunulduğu gündeme geldi. Bakanlık bu raporun bebeklerin öldüğü sırada sanıkların çarpıtmasıyla hazırlandığını açıkladı. Peki, gerçek ne?

Gazete Pencere – Caner Taşpınar

“Yenidoğan Çetesi” davasına ilişkin Sağlık Bakanlığı Bebek Ölümlerini İnceleme Kurulu tarafından hazırlanan raporlar mahkemeye ulaştı.

Anadolu Ajansı’nın dün (27 Şubat 2025) geçtiği haberde şu ifadeler yer aldı:

“Kurul, 2023-2024 yılları arasında hayatını kaybeden 6 bebek için hazırlandığı raporları, yargılamayı yapan Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.

Raporlarda ölen bebeklere ilişkin ‘önlenebilir’, ‘önlenemez’ ve ‘karar verilemedi’ şeklinde üç seçenek bulunduğu görüldü.

Bu kapsamda hazırlanan raporlarda bebekler Öykü Helvacı, Melek Süleymanoğlu, Ayaz Karaduman ile henüz isimleri konmamış Tokluoğlu ve Kaya ailesinin bebekleri için ölümünün ‘önlenemez’ olduğu belirtildi. Bebek Havanur Karakoç'un ölümü ise ‘karar verilemedi’ seçeneğiyle mahkemeye bildirildi.”

Haberin ardından ihmal ve yanlış tedaviyle öldürüldüğü söylenen bebeklerin gerçekte ‘Yenidoğan Çetesi’nin uygulamaları nedeniyle ölmediği üzerinden bir tartışma başladı.

Ancak, bu tartışma üzerine Sağlık Bakanlığı’ndan açıklama geldi. Bakanlık açıklamasında, “Öncelikle belirtmek gerekir ki Sağlık Bakanlığının yenidoğan bebek ölümleriyle ilgili önlenemez olduğuna ilişkin herhangi bir raporu asla bulunmamaktadır” denildi.

Dava dosyasına giren raporun 2009 yılından bu yana uygulanan Bebek Ölümleri İnceleme Kurulu tarafından yapılan bir incelemeden ibaret olduğu belirtildi.

Yenidoğan Çetesi’nin bebeklerin öldüğü tarihte bu kurula yanıltıcı bilgi verdiği vurgulanarak “Çete üyeleri tarafından doğrudan yapılan gizleme ya da yanıltıcı müdahaleler çerçevesinde bebek ölümlerindeki ihmal, kusur veya kasıt bu komisyon tarafından rutin kontrol kapsamında tespit edilememiştir” tespiti yapıldı.

Yenidoğan Çetesi’nden gerçek ne?

Bu tartışma yürürken bir de mahkemenin ara kararında 4 sanık için verilen tahliye kararı gündeme geldi. Savcılık da bu tahliyelere itiraz etti.

Böylelikle kamuoyunda, “bebek ölümleri aslında önlenemezmiş” ve “sanıklar tahliye ediliyor” şeklinde değerlendirmeler öne çıktı.

Peki, gerçek ne?

Bebek ölümlerinin “önlenemez” olduğuna ilişkin Sağlık Bakanlığı raporunda işin aslını bakanlık açıkladı.

Tahliyeler ise sadece 4 sanık için verilmişti. Yenidoğan Çetesi davasında hala 21 sanık tutuklu yargılanıyor. Tahliye edilen sanıklar, Birinci Hastanesi hasta hakları sorumlusu Emine Avcı, Esenyurt Reyap Hastanesi'nde medikal muhasebeci Funda Özen, ambulans şoförü Hüseyin Gündüz ve acil çağrı merkezi çalışanı Serdar Yüksel idi.

Bu sanıklar bebeklerin tedavilerinde doğrudan yer alan kişiler değildi. Dolayısıyla mahkeme verilebilecek ceza üzerinden cezaevinde geçirdikleri süreyi değerlendirmişti.

Dosyaya giren telefon tapeleri delil değil mi?

Yenidoğan Çetesi’nde kritik noktaya gelelim.

Bebek ölümlerinin “önlemez” olduğu raporu olsa dahi, Yenidoğan Çetesi davasında yeterli delil yok mu?

Yani, mahkeme bir rapor olmadan sanıkların çete faaliyeti içinde olup olmadığını ve bebek ölümlerine yol açıp açmadıklarını tespit edemez mi?

Medilife Sağlık Hizmetleri Hastanesi'nde hayatını kaybetti Havvanur bebek…

İddianamede “maktuller” olarak yer alan bebekler arasında ilk sırada Havvanur Karakoç bebek vardı.

Havvanur Karakoç bebeğin annesi Sibel Karakoç, “Benim okumam yazmam olmadığı için ifademi eşim Yusuf Karakoç eşliğinde vermek isterim” diyerek verdiği polis ifadesinde doğumunu ve doğumdan 65 gün sonra aldığı bebeğinin ölüm haberini şöyle anlattı:

“15 Ağustos 2023 günü Yalova Çınarcık Devlet Hastanesi’ne gittim. 34 haftalık gebeydim ancak karnımda tuhaf bir şekilde şişkinlik oluşması üzerine hastaneye gittim. Çınarcık Hastanesi de çocuğun bağırsağında çürüme olduğunu belirterek beni Bağcılar Medilife Hastanesi’ne sevk ettiler. Ben Medilife Hastanesi’ne geldiğimde bana acilen sezaryenle doğum önerdiler. Ben de bu durumu kabul ettim ve 15 Ağustos 2023 akşam saatlerinde sezaryenle doğum yaptım. Bu doğum esnasında bir kız çocuğum dünyaya geldi. Çocuğum rahatsızlığından dolayı yoğun bakıma alındı. 19 Ekim 2023 günü saat 14:00 sıralarında doğum yapan bebeğimin eks olduğu haberini aldım. Ben süreçte hastanede değildim ve bebeğimin yanında herhangi kimse yoktu.”

anne-ifadeee.png

Anne Sibel Koç'un ifade tutanağı.

Yalova’da yaşayan aile buradaki devlet hastanesinde gebelik sürecini takip ediyordu. İddianameye göre, örgüt yöneticisi Yalova’daki gebe anneyi rahatsızlanması üzerine İstanbul’un Bağcılar ilçesindeki Medilife Hastanesi’ne sevk ettirdi. Burada sezaryenle doğum yapan anne Sibel Karakoç kızı Havvanur’u dünyaya getirdi. Bağırsak hastalığı nedeniyle durumu stabil olan bebek Havvanur yoğun bakıma alındı. Bebek Havvanur’un durumu kritik olduğunda iddianamede sanık olarak yer alan hemşire Çağla Durmuş, yine iddianamede sanık olarak yer alan ve olayın yaşandığı hastanede çalışmadığı tespit edilen İlker Gönen’i arayarak haber verdi.

Hemşire Çağla Durmuş, polisin dinlediği telefon konuşmasında bebek Havvanur’un hastanede beslenmesi sırasında solunum yoluna gıda kaçması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi. Anne Sibel Karakoç ve baba Yusuf Karakoç’a ise bebeğin ölüm haberi telefonda verilmişti. Bebek Havvanur’un ölümünün ayrıntılarını telefonda “gülerek” konuşan doktor İlker Gönen ve hemşire Çağla Durmuş’un “Bu aileler iyi sabrediyor ben olsam ipe asarım” ifadesi dikkat çekti.

İşte o telefon tapesi:

tape1.webp

tape2.webp

'Ağız birliği' yapmışlar

Polisin telefon takibi sırasında örgüt üyelerinin ölüm gerekçesini “solunum yoluna gıda kaçması” olarak göstermemek için “ağız birliği” yaptığı tespiti iddianamede yer aldı.

Hemşire Çağla Durmuş ifadesinde “Karakoç bebeğin yediği mamanın akciğerlerine kaçması sonucu bebeğin aspire etmesi sebebi ile hasta başına çağrıldım. Gittiğimde bebeğin rengi kötü ve dolaşımı yoktu. Hızlıca entübe ettik ve CPR a (kalpa masajı) başladık. Hastaya gerekli ilaç tedavileri de uygulandı” diyordu. Ancak telefon konuşmalarında ise bu işlemleri yapmadıklarını anlatıyordu.

Bebek Havvanur’un hastan kayıtlarına göre doktoru olan dosyanın sanıklarından Dursun Eryılmaz’ın ise HTS kayıtlarıyla hastanede dahi olmadığı tespit edildi.

bebek-karakoc-oldugunde-doktoru-evde-hts.webp

İşte doktor ve hemşirelerin bebek Havvanur’u ölümü götüren süreçte yaptıkları telefon görüşmeleri:

tape3.webp

tape3-ek.webp

tape4.webp

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar