Yükseköğretim Kurulu, iktidar için bir araç mı?
Haber-Kamera: Hakan KAYA
(İSTANBUL)- İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu, YÖK'ün (Yükseköğretim Kurulu) kuruluşunun 44. yıl dönümünde yükseköğretim alanındaki mevcut durumu ele aldı. YÖK'ün iktidarın elinde bir sopa olarak kullanıldığı vurgulandı ve "Bugün yüksek öğretimde yaşanan akıl ve bilim dışı süreçler 12 Eylül darbecilerinin dahi hayal edemeyeceği boyutlara ulaşmaktadır. Aklın ve bilimin ışığını rehber edinmesi gereken üniversitelerin geldiği hal sorgulanmalıdır. YÖK bütün yan kurumlarıyla birlikte kapatılmalı, ilköğretimden üniversiteye kadar eğitim parasız, eşit, bilimsel, demokratik ve fırsat eşitliğine uygun planlanmalıdır." ifadesine yer verildi.
İstanbul Barosu, İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası ile İstanbul Veteriner Hekimler Odası temsilcilerinden kurulu İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu, YÖK'ün (Yükseköğretim Kurulu) kuruluşunun 44. yılı dolayısıyla yükseköğretimin gidişatı hakkında açıklamalarda bulundu.
"Üniversitelerin mutlaka bilimsel özerkliğe, demokratik yapıya ve Mali özerkliğe kavuşması gerekir"
İstanbul Barosu binasında gerçekleştirilen basın toplantısında ilk olarak İstanbul Baro Başkanı Prof. İbrahim Özden Kaboğlu konuştu. Kaboğlu, geçmişte üniversitelerde dekan ve rektörlerin öğretim üyeleri tarafından seçildiğini hatırlattı. 2017'de yapılan Anayasa değişikliğinden sonra çıkarılan 703 numaralı Kanun Hükmündeki Kararname (KHK) ile rektörlük seçimlerinin tamamen ortadan kaldırıldığını ve bu yetkinin tamamının cumhurbaşkanına devredildiğini belirtti. Kaboğlu, "Üniversitelerin mutlaka bilimsel özerkliğe, demokratik yapıya ve mali özerkliğe kavuşması gerekir. Bunun için Türkiye'nin demokratikleşmesi gerekir. Anayasa madde 2'de yazan, insan haklarına dayanan laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olma özelliği mutlaka çok uzak olmayan bir günde sağlanmalı. Bu kazanımlar mutlaka uygulamaya konulmalı" şeklinde konuştu.
"İnsan gücü planlamasına dayalı Nitelikli eğitim anlayışını savunmaya devam edeceğiz"
İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Enver Sedat Küçükay, YÖK'ün Türkiye'deki üniversitelerin yönetimini, planlamasını ve denetimini merkezi bir otoriteye bağlamak amacıyla kurulduğunu ifade etti. Küçükay, "Ancak üniversitelerin başına getirilen bu denetim merkezi, başat amaçlarının birinin de 1981 yıllarında olan öğrenci hareketlerinin üniversitelerden yok edilmesi olduğunu da unutmamak gerekir. 12 Eylül darbesinin otoriter zihniyetini yansıtan bir yapı üzerine kurulan YÖK, 44 yıldır üniversitelerin özerkliğini sınırlayan, akademik özgürlüklerini daraltan ve siyasal iktidarla içiçe geçmiş bir kurum olarak varlığını sürdürmektedir. YÖK'ün tarihi ne yazık ki 1402 sayılı yasa ile yapılan uzaklaştırmalar, KHK'lar ile akademisyen kıyımları, barış akademisyenlerinin ihraçları ve rotasyon adı altında yapılan sürgünlerle anılmaktadır. Bu süreçlerin sonucunda eleştiriel düşünceden uzak, sessiz, bireysel ve toplumsal sorumluluk bilincini yitirmiş bir akademik ortam yaratılmıştır. Meslek örgütleri olarak, insan gücü planlamasına dayalı nitelikli eğitim anlayışını savunmaya devam edeceğiz" dedi.
"YÖK Siyasi rejimin temsilcisi haline geldi"
İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Pınar Özcan, YÖK'ün mevcut anti demokratik yapısının yanı sıra siyasi rejimin de bir yansıması haline geldiğini dile getirdi. Özcan, 20 yıl önce 8 olan eczacılık fakültesinin bugün 63'e yükseldiğini belirterek, "Şu an geldiğimiz noktada her yıl yaklaşık 4 bin eczacı mezun oluyor. Maalesef ki bu eczacıların yerleştirilebilecekleri bir istihdam alanı yok. Bu durum buradaki tüm meslek grupları için de geçerli. Sağlıkla alakalı da yarattığınız akademik olarak yetersiz açılan fakülteler neticesinde nitelikli mezun yetiştiremiyorsunuz. Nitelikli mezun yetiştiremediğiniz de de sağlık alanında yaratabileceği tahribatı hepimiz tahmin edebiliyoruz. Çeşitli demokratik eylemlerimizle eczacılık fakülteleri kontenjanlarında bine yakın bir kontejyan düşüşü sağladık ama bu düşüş sadece eski ve köklü devlet üniversiteleri kontenjanlarında yapıldı. Vakıf üniversitelerinde kontenjan düşüşü yapılmadı tam tersine arttırıldı. Bu da aslında sağlık gibi eğitimin de nasıl bir ticari amaçla yönetildiğinin de bir göstergesi. İnsanları paralı sağlık gibi paralı eğitime de yönlendirildiğinin bir ispatı anlamına geliyor." şeklinde konuştu.
"En büyük isteğimiz Akademik bir Meslek grubunun, akademik bir üniversitesinin olmasıdır"
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yücel Akdemir, fakülteler bünyesinde mali müşavirlik mesleği fakültesinin kurulma zamanının geldiğini vurgulayarak, "Bugün üniversitenin ilgili birimlerinden mezun olan arkadaşlarımız, üniversitelerde verilen niteliksiz eğitimlerde bizim staj döneminde stajyerlerimizin ne kadar sıkıntılar çektiğini de görebiliyoruz. Stajyerlerimizin eğitimi için kurslarımız var. Kurslarımızda arkadaşlarımızı mesleğe hazırlıyoruz. Hazırlama süreci içerisinde de en büyük eksikliklerinin üniversitelerde almış oldukları eğitimin niteliksiz ve yetersiz olduğunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. En büyük isteğimiz akademik bir meslek grubunun, akademik bir üniversitesinin olmasıdır." dedi.
"Bugün yüksek öğretimde yaşanan akıl ve bilim dışı süreçler 12 Eylül darbecilerinin dahi hayal edemeyeceği boyutlara ulaşmaktadır"
Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen "YÖK, 12 Eylül rejiminin ürünüdür. Bugün de mevcut rejim tarafından yüksek öğretimi dizayn etmek açısından bir araç olarak kullanılmaktadır. Bugün yüksek öğretimde yaşanan akıl ve bilim dışı süreçler 12 Eylül darbecilerinin dahi hayal edemeyeceği boyutlara ulaşmaktadır. Aklın ve bilimin ışığını rehber edinmesi gereken üniversitelerin geldiği hal sorgulanmalıdır. YÖK bütün yan kurumlarıyla birlikte kapatılmalı, ilköğretimden üniversiteye kadar eğitim parasız, eşit, bilimsel, demokratik ve fırsat eşitliğine uygun planlanmalıdır." şeklinde görüşlerini aktardı.
"YÖK, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin elinde bir sopa olarak kullanılıyor"
İstanbul Tabip Odası Başkanı Dr. Osman Küçükosman, AK Parti'nin iktidara gelmeden önceki vaadlerinden birinin YÖK'ü kapatmak olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
"İktidara geldiği yıllarda da bugün kaldıracağız, yarın kaldıracağız diye oyaladı. Ancak güç eline geçince kendisi YÖK'ü araçsallaştırdı. Şu anda bir araç olarak kullanıyor. Bütün eğitim alanında olduğu gibi YÖK, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin elinde bir sopa olarak kullanılıyor. Siyasi iktidarın bunda büyük bir sorumluluğu var. YÖK kuruluşunda askeri cuntanın bir kuruluşu olarak o günlerde yükselen işçi hareketine ve buna koşullu olarak yükselen Devrimci Gençlik Hareketi'ni bastırmak amacıyla bir araç olarak kullanıldı ama günümüzde siyasi iktidar bunu bir tahakküm aracı olarak, gayet rahat devam ettiriyor. Bugünler de de YÖK'ü kaldıracağız, yerine akademik demokratik bir üniversite kuracağız lafını duymuyoruz. Akademik meslek odalarında büyük bir nitelik kaybı var. Eğitimle ilgili büyük bir nitelik kaybı var. En önemli kaygılardan bir tanesi de eğitimin yetersizliği, bu kontejyanların kontrolsüz olarak arttırılması."
"Kamuda çalışan meslektaşlarımız sağlıkta şiddetten, yıpranma payından mahrum bırakılıyor"
İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Erdinç Orhan, sağlık meslek grupları arasında en büyük ayrımcılığa maruz kalan meslek grubu olduklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Kamuda çalışan meslektaşlarımız sağlıkta şiddetten, yıpranma payından mahrum bırakılıyor. 45 yıllık araçlara bindirilip, şoför olarak kullandırılıp, üzerine araçlar zimmetlendiriyor. Kaza yaptıklarında o aracın masrafını ödemek zorunda kalıyor. Çok ciddi sıkıntılarımız var. Mesela bir sağlık meslek grubunun yardımcı personelinin uzaktan eğitimle meslek sahibi olduğunu düşünebilir misiniz? Çıraklık okullarını sanayi sitesinin içine kuran bir merkezi idare aklı bunu nasıl düşünemez? Eline bir tane enjektör almamış, bir tane hayvana dokunmamış, bir tane cihazı görmemiş insanlar veteriner sağlık teknikeri olarak mezun olup,hayata katılmaktadırlar."
Kaynak:ANKA