Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

“Helalleşmek” İKTİDAR İÇİN BİR TARİHİ FIRSAT OLABİLİR!

“Helalleşmek” kulağa hoş geliyor.

Siyasi iklimin kara kışa döndüğü, siyaset dilinin hakaret ve tehdit ötesi küfürleşmelere dönüştüğü bir süreçte Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme teklifi, çöl sıcağında serin bir meltem etkisi yaptı.

Sayın Kılıçdaroğlu, çok uzun zamandan bu yana ilk defa gündem oluşturdu. Bir haftadır tüm televizyon programlarında ve gazete köşelerinde “helalleşme” tartışılıyor. İktidar blokunun kamplaşmayı/ayrışmayı besleyen gergin siyaset söyleminin toplumda oluşturduğu tedirginliği özellikle seçime giderken oluşacak korkuları, “ya seçim yapılmazsa” endişelerini rahatlatan bir çıkış yaptı. Cumhur İttifakı’nın oyun planı bozuldu; “Helalleşelim, barışalım, gelin geleceği birlikte gerçekleştirelim” diyen ve bu konuda kendinden başlamak cüretini gösteren bir rakibe karşı sıkılı yumruklar çok fazla taraftar bulamayacaktır.

Sözün sahibi, demokratik sistemin vazgeçilmez kurumu olarak Ana Muhalefet Partisi’nin Genel Başkanı. Bunu çok önemsiyorum ve gelecek açısından değerli buluyorum.

Bu açıklamanın, yüzde 50+1 OY almak için yapılmış pragmatik bir aldatmaca olduğu iddiasına katılmıyorum. Öyle bir amacı ve sonucu olsa da Cumhuriyet Halk Partisi bu vaadini hayata geçirebilirse, yalnız dindar insanları değil toplumu bu konuda samimiyetine inandırabilirse tarihi bir görev yapmış olacaktır; kopma noktasına gelen “birlikte yaşamak” iradesini, ortak gelecek kurmak hayalini ve demokrasi inancını yeniden inşa edecek ve güçlendirecektir.

“Artık helalleşme zamanıdır. Ne pahasına olursa olsun, toplumsal ilişkilerimizi güçlendirmek ve yaralarımızı iyileştirmek için geçmişte yapılan hataların sorumluluğunu almayı ve bunlar için birbirimizden helallik istemeyi bilmeliyiz. Ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum” diyen Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu söylemi her şeye rağmen siyasi havayı çok yumuşatacaktır. Seçimlere bu olumlu iklimde gidilmesini Türk demokrasisi için hayati değerde önemli buluyorum. Türk toplumu korkmadan sandık başına çoğunlukla gidecek (Bulgaristan’da son seçimlere katılma oranı yüzde 33,7) kendi geleceğine kendi kararı ile sahip çıkacaktır. Bunu değerli ve stratejik bir kazanım olarak görüyorum.

Siyasi çekişmelerin dışında ve iktidar/muhalefet taraftarlığını aşmış düşünce insanlarının/aydınların helalleşme daveti için yaptıkları “Türkiye, dış ilişkilerinde cumhuriyet tarihinin en derin yalnızlığını yaşadığı bu süreçte içeride birliğini güçlendirmesi çok stratejik bir zorunluluktur” tespiti bu anlamda dikkate alınmalıdır.

Özellikle ekonomik hayatta yaşanan belirsizliğin beslediği, toplumun büyük kısmını etkisi altına alan ve her geçen gün ağırlaşan yaşam koşullarının yarattığı çaresizlik, gelecek korkusu ve çözüm üretemeyen siyaset kurumuna karşı biriken öfke ile oluşan toplumsal psikoloji, seçimden ve demokrasiden umudunu kaybederse ülkemiz için esas kıyamet o zaman kopacaktır.

Sefalet ve saltanatın/safahatın aynı sokakta birlikte yaşandığı, ateşle barut gibi patlamaya hazır bir toplumun siyasetle kamplaştırılması sonucu oluşacak gergin ve kızgın ruh hali daha ne kadar devam ettirebilecektir?

Gazeteci Sayın Sarıalioğlu’nun sorusu ile soralım;

“Türkiye helalleşebilir mi?”

“Temelde ikiye bölünmüş, bunun altında da sayısız gerilim alanı oluşturmuş bir toplum ‘yeter artık’ diyerek el sıkışabilir mi? Empati kurabilir mi, stresini boşaltabilir mi?”

BENCE
Köprüden önceki son çıkıştayız; helalleşmeyi ve barışmayı mutlaka başarmalıyız!

Sayın Kılıçdaroğlu ilk adımı atmıştır.

Öncelikle CHP, bunu sahiplenmelidir.

Cumhur İttifakı, özellikle AK Parti ve öncelikle de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, seçimi kazanmak için yüzde 50 artı 1 paniğine kapılmadan bu gergin siyaset dilinden ve toplumu kamplaştırmadan vazgeçmeli; “helalleşme misyonu” en çok onlara yakışacaktır; kollarını açarak, “haydi buyurun kardeşim, helalleşelim” demeleri toplumsal psikolojiyi çok rahatlatacaktır.

“Kamplaştırma yapmayın, bunun için değerleri devreye sokmayın, değerler yıpranıyor, insanlar size mesafe koyarken değerlere de mesafe koyuyor, üstelik siz iktidarsınız toplumsal barış en çok size lazım, oysa kamplaştırma yönelişi, toplumu göbekten ikiye parçalıyor, Cumhurbaşkanı Cumhur’un ortak bileşkesi olsun” sözleri doğru sözlerdir. Kim tarafından söylenmiş olması önemli değildir.

Türkiye’yi yoran, yıpratan bu gerilimden çıkarabilmek sadece bir liderin değil, herkesin sorumluluğudur. Öncelikle kendimizle yüzleşmeyi, hesaplaşmayı ve kendi iç dünyamızdan başlayarak dışımızla barışmayı ve helalleşmeyi başarmalıyız.”

Bunu ülkemiz ve gelecek için yapmalıyız.

Kendi kararımızla barışmazsak tarihte örneğini yaşadığımız müdahalelere muhatap oluruz.

Akıllı ve de sorumluluk ahlakına sahip olan insan aynı çukura iki defa düşmez.

Siyasi İktidar sahipleri özellikle Sayın Cumhurbaşkanı, helalleşmek teklifinin Kemal Kılıçdaroğlu’ndan gelmesine takılmadan toplumsal barışa sahip çıkmalıdır. “Benim yanlışlarımı düzeltecek bir toplumu yönettiğim için Allah’a hamd ediyorum” diyen Hazreti Ömer’i hatırlatırım, müsaadeleri ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi