Her şey geçer, kitaplar kalır

Yıl 1962,Öğretmen Okulu giriş sınavında:

“Kitaplar bir odanın ya da kafanın süsü değildir. Onlar, her medeni insanın günlük ekmeği gibidir, ruhumuzu besleyen gıdalardır.”

“Bunu açıklayan bir kompozisyon yazar mısınız?”

Bir söyleşi de Mustafa Kemal Atatürk tam 3997 kitap okudu. Üstelik hiç kimseden hiç bir kitabın özetini istemeden ve de kitaplarını çize çize, yanlarına notlar alarak okuma alışkanlığını anlattım.

Ondaki kitap tutkusu bana yıllar önce sınavda sorulan bu soruyu anımsatıyor. Bir de ülkemizi ne yazık ki kitaplar konusunda ne kadar çok gerilemişiz.

Kitaplarla ilkokulda tanışan biriyim. Bir beni düşünün bir de kitaplardan masallar okuyan anne ve babaların kitaplı evlerde büyüyen çocuklarını…  Dünya klasikleri ile ortaokullu yıllarda buluştum. Kitaplarla okulda buluşmamın nedeni yokluk, yoksulluk değil okuma yazma bilmeyen, okulla tanışmayan anne ve babanın yaşam yoksunluğu diyebilirim.  

Kitaplar onlara çok uzaktı çok…

Onlar okula giden çocuklarının ellerinde kitaplar gördüler.

Kitap onlara uzak olsa da ellerine alıp okumasalar da büyük bir özlemle kitaba bakıyorlardı. Kitap onlar için kutsaldı. Elinde kitap olana hem hayranlık hem de saygı duyuyorlardı.  

Rahatı Kaçan Ağaç şiirinde ne güzel diyor, Melih Cevdet Anday:

“Ona bir kitap vereceğim

Rahatını kaçırmak için

Bir öğrenegörsün aşkı

Ağacı o vakit seyredin.”

İlk armağan kitabım Victor Hugo’nun Sefiller romanıydı. İlk okuduğum kitap olduğu için ilk aşkım, ilk yol gösterenim oldu. Sonra okudum da okudum... Ve şimdilerde hep okuyor, hep yazıyorum...  

Victor Hugo’yu tanıyınca onun şu sözünü günlüğüme yazmıştım:

"Okumak gıdadır okuyan insanlık bilen insandır."

Sonra Sokrates’in sözünü not aldım:

"Okumayan insan, hayata tek bir pencereden bakar, bildiği ezber cümlelerle olayları yorumlar ve dar kalıplı bakış açısına sahip olur."

Kitap okumayan siyaset adamlarının tek pencereden baktığı ülkemizde tek tip düşünce, tek tip eğitim, tek tip elbise, tek tip yaşam her şey de tek tip oluyor yaşadık ve yaşıyoruz…

Kitaplar olmasaydı yaşam ne kadar sığ, soluk, çekilmez olurdu…

Afet İnan, Atatürk’ün kitap tutkusunu şöyle açıklıyor: “Atatürk’ün entelektüel bir hayatı daima mevcut olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuş ve nihayet siyasi nutuklarına ve yazılarına kaynak olması için okumuştur. Velhasıl, kitap hangi yönde, konuda olursa olsun, Atatürk’ün fikir hayatı için değerli bir varlık mahiyetinde idi. Atatürk’ün hayatında iyi ve öğretici kitabın yeri daima büyük olmuştur.”

Mustafa Kemal, kitaplara tutkusunu soran arkadaşına: 

 "Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım, “diyor.

Mustafa Kemal’in doğduğu Selanik’te okuma oranı çok yüksek.  İlk gazete ve kitaplar Selanik’te basılıyor. Onu başarıya ulaştıran sürekli sorgulayan, öğrenen, okuyan bu döngü onu geliştiriyor.

Bizim kuşak 70’li yıllarda kitap almak için Zafer Çarşısı’nın alt katındaki kitapçılara koşar, bazı kitapçılarda yazarlarla tanışır, o sevinçle evlerimize dönerdik. Bu tutku bizim dönem kızlarının çeyiz sandığına kitaplar koyduğu bir dönem oldu.

Nobel ödüllü Perulu yazar Mario Vargas Liosa şöyle diyordu:

 “… Okuduğumuz o iyi kitaplar olmasaydı şimdikinden daha kötü durumda, daha uzlaşmacı, daha itaatkâr olurduk. İlerlemenin motoru olan eleştirel ruhun esamesi bile okunmazdı.”

Kitapların mucizesine yaşayarak tanık oldum. Kitaplarımla buluşan okurlardaki ve bendeki değişimin yarattığı güzellikleri anlatmak kitaplar doldurur. Yine de bir cümle bırakayım. Kitap okuyan insanın amasız, fakatsız seven hakikatli dostları oluyor. Kitaplar okuyun, boş verin maskeli dostlar dönemini kapatın.

Cemil Meriç’in şu sözünü çok severim:

"Kitap bir limandı benim için... Ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim."

Kitap okumak,  insana güzel konuşmayı, iletişim tekniklerini geliştirmeyi, özgüven kazandırmayı, stresi yenmeyi ve sayısız katkı sağlıyor.  Uzmanlar da kitap okunmanın günlük rutinin bir parçası olması gerektiğini ve bu alışkanlığın bir insanın kendisine yapabileceği en büyük iyiliklerden biri olduğunu sıklıkla söylüyorlar.

“İki ömrüm olsun isterdim; biri yaşamak, diğeri okumak için” demiş Goethe, onun bu sözüne içtenlikle katılıyorum.

Yalnızlığımda kitaplar benim en vefalı, en geliştiren, en unutulmaz, en varsıl kılan dostlarımdır. Yalnızlığımı beni çoğaltan kitaplarla güzelleştiririm. Kitaplara sığınırım. Okudukça çoğalır, zenginleşir, dinginleşir, güçlenir ve güzelleşirim.

 En iyi dost olan kitaplarla yeniden doğarım…

William Shakespeare diyor ki:

“Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük krallıktır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi