Altın Koza’da ödüller için geri sayım başladı!
31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali Ulusal Yarışma filmlerini Gazete Pencere adına izlemeye devam ediyorum. Üç film yarışma seçkisi; ‘Hiçbir Şey Yerinde Değil’, ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ ve ‘Su Yüzü’ filmlerinin gösterimleri ile devam etti.
Evet, ‘Hiçbir Şey Yerinde Değil’ öldürülenler öldüğüyle kaldı!
Bahçelievler Katliamı’nı çıkış noktası alarak ve gerçek bir olaydan esinlenilmiş ibaresini koyarak sinemaya taşıyan Burak Çevik’in yeni filmi ‘Hiçbir Şey Yerinde Değil’ Adana’da seyircisiyle buluştu ve Ulusal Yarışma bölümünde yarışıyor. Filmin konusu bilgi kitapçığında şöyle;
1978 yılında, sol devriminin şiddetle değil siyasetle gerçekleşeceğine inanan beş solcu genç bir evde toplanarak çıkardıkları dergiyi tartışmaya başlar. O gece yaşanacak olanlar, 1980 darbesi öncesinde Türkiye’de var olan siyasi kaosu gözler önüne serer.
Filmin oyuncuları Z kuşak diyebileceğimiz gençlerden oluşuyor. Oyuncular; Burak Can Aras, Efe Taşdelen, Onur Gözeten, Yiğit Ege Yazar, Celal Öztürk, Eren Kol, Tufan Berk Yıldız, Nilüfer Alptekin.
Burak Çevik “film gerçek bir hikâyeden esinleniyor ama bu gerçekliğin kendisini anlatmıyor:
“Birçok anlamda farklılıklar var ve kurguladığım başka şey. İki ayrı dünyadan bahsediyorum o yüzden gerçeğin peşinde değilim, gerçekten yola çıkarak aslında bir araştırma yapmanın peşindeyim. Yaptığım uzun araştırmalardan sonra esinlenerek kurmaca bir hikâye oluşturmanın peşine düştüm.”
“Ölen ve öldürülenlerin filmi”
Dönemi çok araştırdığını ve anlamaya tabanlı bir senaryo oluşturduğunu söyleyen yönetmen filmi ölen ve öldürülenlerin filmi olarak tanımlıyor. Sağ ve solun kendi bakış açılarını koymak zorundaydım ve bu açıdan da olayı tek taraflı vermemeye çalıştığına özellikle vurgu yapıyor.
Filmde Akif Kurtuluş diyalog danışmanı, Tanıl Bora senaryo danışmanı olarak yer alıyor.
“Anlamak hak vermenin yarısı mı?”
Film Bahçelievler Katliamı’ndan yola çıkmış ama filmin içinde katliamın adı yok, sadece izleyici olarak bizler anlıyoruz. Film kişi odaklı değil dolayısıyla karakterlerin adı da yok. Filmin bıraktığı etki; gerilim, acı ve üzüntü.
Filmi siyasi konjektürde değerlendirdiğimizde üzerinde uzun süre konuşulacak ve tartışma yaratacak türden. Çünkü katliamı kurgusal olarak ve her şeyi değiştirerek anlatması başarılı ancak o katliamın hesaplaşması henüz yapılmamışken geride kalanların acıları ne olacak diye de düşünmeden edemiyor insan.
Filmde sohbet sırasında bir yerde yapılan sınıfsal farkındalıkla ilgili bir tartışma çok önemli;
“...Babam fabrikatör ve ben burada işçilerle oturuyorum. Hâlbuki ben bu sınıfın içinde değilim ve çelişki yaşıyorum…”
O kadar doğru bir açıklama ki çünkü savunduklarıyla eylemleri ve yaşam tarzı aynı çizgide olmayan insanların içinde geçti hayatımız. Ve hep memleketi masalarda kurtardık, sorumluluk, duygu ve eylem gerektirdiğinde yapmadık. İnsanın bir duruşu olmalı ve ona göre yaşamalı durumu tam da bu yüzden çok değerli diye düşünüyorum. Sen solcusun diye geçinip benim hakkımı yiyorsun ya da sen sağcısın diye doğuştan seçemediğim bir dil-din-ırk hikâyesiyle beni yargılıyorsun, bu ne yaman çelişki değil mi?
Filmde geçen cümle “Anlamak hak vermenin yarısı mı?” Kimse kimseyi anlamadı ve anlamıyor! “İyi bir geleceği herkes için istiyoruz” diye yola çıkılan davada katliamla yok edilen hayatların geride kalması ise acıların en ağırı ve büyüğü…
‘Hemme’nin öldüğü günlerden biri’
81'inci Venedik Film Festivali ödüllerinde Murat Fıratoğlu'nun yazıp yönettiği ‘Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri’ Orizzonti bölümünde Jüri Özel Ödülü'ne layık görülen filmi Adana’da Ulusal Yarışma bölümünde gösterildi. Filme ilgi oldukça yüksekti ve bugüne kadar izlediğim filmler arasında en çok alkış alan film yerden biri oldu.
Filmin konusu kısaca şöyle;
Bir domates tarlasında çalışan mevsimlik işçi Eyüp ile ustabaşı Hemme arasında bir anlaşmazlık yaşanır. Eyüp, ustabaşı Hemme’yi öldürmek için yola çıkar. Yolda karşılaştığı insanlar olayı daha da karmaşık hale getirir.
Oyuncuların neredeyse tamamı yönetmenin akrabalarından ve yerel halktan oluşuyor. Kendisi de başrolü oynuyor.
Diğer oyuncuların isimleri ise; Sefer Fıratoğlu, Salih Taşçı, Güneş Sayın, Ali Barkın Birkan, Fırat Bozan, Çetin Fıratoğlu, Eyüp Fıratoğlu.
“İki insan arasındaki alt-üst meselesini anlayamıyorum”
Film sonrası söyleşide senarist-yönetmen Murat Fıratoğlu “İki insan arasındaki alt-üst meselesini anlayamıyorum” diyerek aslında tarla işçisi olarak çalışan Eyüp’ün işveren ile hikâyesinin temellerini de böylece atmış oluyor. Anlayamadığı ve dert edindiği meseleden dolayı kahramanımız öfkeyle yürüyor da yürüyor. Geçtiği yollarda karşılaştığı ve yaşadığı her şey onun öfkesini yatıştırır gibi görünse de son ana kadar adaletini kendisinin sağlamasının peşine düşüyor. Ama o yol uzadıkça tanıdığı insanlar ile karşılaşması farkında olmadan Eyüp’ün başka bir duyguya geçişine sebep oluyor. Öfkeyle kalkan zararla oturur hikâyesinin zaman geçtikçe başka bir şeye dönüşmesini görüyoruz filmde.
Filmden sinirleriniz alınmış, yumuşamış bir şekilde ve gülümseyerek çıkıyorsunuz
Filmde öfke çıkış noktası görünse de iyimser bir bakış açısı yaratıyor. İnsanın sorunları ne kadar ciddi olursa olsun birden bire mutluluğa giden bir kapı aralanıyor ve sabır denen duyguyu size hatırlatıyor. Derdi başından aşkın karakter ki mesele para olunca hayati bir önem taşıyor ama işin içine başka insanların sohbeti karşınca o dert yük olmaktan çıkıyor. İçinde şiddet olmayan, en öfkeli insan ile bile birlikte halaya dönüşebilir yaşam diyor adeta. Filmden sinirleriniz alınmış, yumuşamış bir şekilde ve gülümseyerek çıkıyorsunuz.
“Benim olmazsa olmazım deniz ve gül”
Akrabalarından ve tanıdıklarından oluşan oyunculara gelince müthişler. Diyalogları kendileri yazmış gibiler ki bazı sahnelerde öyle de olmuş. “Benim olmazsa olmazım deniz ve gül, deniz ve gül olmazsa yaşayamam” diyen karaktere ve kendisiyle tek kişilik sohbetine bayıldım.
Yönetmen Murat Fıratoğlu, Zeynep Özbatur ile Yapımcılık Atölyesi döneminden arkadaşım, kendisini yürekten tebrik ediyorum ve gurur duyuyorum. Çok güzel bir film olmuş Murat!
Adı gibi ‘Su Yüzü’nde kalmış bir film!
Yönetmen Zeynep Köprülü’nün senaryosunu Selin Sevinç ile yazdığı ‘Su Yüzü’ filminin kısaca konusu şöyle;
Deniz yetersizlik hissiyle baş ettiği bir dönemde, annesinin düğününe katılmak için doğduğu kasabayı ziyaret etmek zorunda kalır. Deniz’in geride bıraktığını düşündüğü öfkesi, korkuları ve suçluluk duygusu bu ziyaretle birlikte su yüzüne çıkar. Annesinin baba yadigârı evi ona bıraktığını öğrenmesiyle o zamana kadarki hayatını sorgulamaya başlayan Deniz, geciktirdiği hesaplaşmayı yapmadan bir gelecek kuramayacağını anlar.
Filmin oyuncuları; Cemre Ebüzziya, Nasan Kesal, Yasemin Szawlowski, Aytek Şayan, Şamil Kafkas, Şencan Güleryüz.
“Geçmişi değiştiremeyeceğimize göre ne derdin varsa kendin çözeceksin”
Bir anne-kızın arasındaki sorunlu ilişkiyi odak noktasına alan film, genç kızın kendi geçmişiyle hesaplaşması üzerine ilerliyor ama meselenin özü yakalanmıyor. Karakterler havada kalıyor ve su yüzünde kalmış gibi her şey, film adı gibi olmuş. Filmi çok sevdiğim oyuncu Nazan Kesal bile maalesef kurtaramıyor ama kendisi her zamanki gibi yine çok iyi oynuyor. “Geçmişi değiştiremeyeceğimize göre ne derdin varsa kendin çözeceksin…” filmden kalan en anlamlı şey oluyor benim için.
Mutlu Hesapçı
Kaynak:Mutlu Hesapçı