Bursa Şehir Tiyatrosu “Kısa Süren Saltanat” ile İstanbul seyircisiyle buluştu
John Steinbeck’in pek bilinmeyen ama içerdiği politik göndermelerle son derece çarpıcı olan eseri Kısa Süren Saltanat, sahnede yalnızca bir komedi değil, aynı zamanda bir itiraz, bir sorgulama ve ince bir alay olarak karşımıza çıkıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun İstanbul’a taşıdığı bu oyun, yalnızca bir dönem hicvi değil; bugüne de ustalıkla göz kırpan zamansız bir anlatı.
Kerem Pilavcı’nın uyarladığı, Emrah Eren’in yönettiği oyun; 19-22 Kasım tarihleri arasında Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde altı temsil ile İstanbul seyircisiyle buluşuyor. Son güne kalmamak için cuma gecesi ilk kez gittiğim Sadabad Sahnesi'nde salon tıklım tıklım doluydu. M-7 metro istasyonu Kağıthane durağında indiğinizde birkaç dakika salonda yerinizi alabilirsiniz. Unutmayın son temsiller bugün saat 15.00 ve 20.00'de.
İki perdeden oluşan ve 130 dakika süren “Kısa Süren Saltanat” oyunu, Bursalı sanatçılar Murat Liman, Nihal Türksever Erten, Mehmet Eren Topçak, Tuba Bayram, Yüksel Hakverdi, Faruk Oğur, Aykan Yılmaz ve Ozan Demir'den oluşan güçlü ekibiyle zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bitiyor.

Konusuna gelirsek; Yüksek tempolu anlatımıyla dikkat çeken “Kısa Süren Saltanat”, sıradan bir amatör astronom olan Mösyö Pippin Heristal’in bir gecede Fransa Kralı’na dönüşmesinin hikâyesini merkezine alıyor. Gece evinizde uyuyorsunuz sabah ise Versay Sarayı'nda kral olarak güne başlıyorsunuz. Asıl etkileyici olan, bu absürtlüğün son derece tanıdık bir siyasi zemin üzerinde yükselmesi. Uzlaşmaz siyasi partiler, çıkar düşkünü aristokratlar, krizle boğuşan bir yönetim… Steinbeck’in 1957 yılında yazdığı bu politik taşlamanın bugüne uyarlanmasında hiçbir sorun olmaması da dikkatinizi çekecektir. Oyunun enerjisi, izleyiciyi hem güldürüyor hem de koltuğunda rahatsız ediyor. Yine de enseyi karartmayalım sahnede sık sık söylendiği gibi; İnsan kalbini attıran nedeni biliyorsa umudu asla kırılmaz.
Kısa Süren Saltanat, sadece eğlendiren bir sahne gösterisi değil; iktidar, meşruiyet, halk ve demokrasi üzerine düşünmeye davet eden bir politik hatırlatma. Gülerken yakalayabilen, düşündürürken sıkmayan, geçmişten bugüne uzanan güçlü bir taşlama.

Kaynak:Nilay Can