“Doğa Benim Malzemem”
Ekolojik tarım, ekolojik tekstil, ekolojik boya, ekolojik ev ürünleri ve aklınıza gelebilecek pek çok şey… Birçoğu gerçekten doğaya zarar vermeden üretilen ve tüketilen ürünler ancak bir kısmı da ekoloji adı altında pazarlanan şeyler… Şirketlerin bir dönem pazarlama taktiği olarak sarıldığı sürdürülebilirlik yalanı gibi ekoloji denilince de aklımıza türlü çeşit strateji geliyor. Sözcüğe ve üretilen şeylere bu kadar mesafelenmişken yakın zamanda açılan ‘Had’ isimli bir sergi algımın değişmesini sağladı.
Resimlerinde, ürettiği objelerde doğal malzemeler kullanan, hatmi çiçeğinden, cevizden, kahveden boyalar yapan Neslihan Yetişkin yeni bir alanın, ekolojik sanatın kapısını açıyor. Doğayı kendine malzeme edinmesi ise kimyasal maddelere olan alerjisiyle başlıyor. Yaşadığı sağlık sorunu onu resimden koparmıyor, kendi ürettiği boyalarla sanatına devam ediyor. Yetişkin’in en dikkat çeken işlerinden biri, bir çift kadın ayakkabısına hayat vermesi. Erkek şiddetine maruz kalan kadınlar, kız çocukları adına ayakkabıyı yeşerten sanatçı, filizlenen çimleri sulamayı bıraktığında yemyeşil olan ayakkabılar çürümeye başlıyor. İşte çürüyen bu ayakkabılar sanatçının ifadesiyle “yeşermesine müsaade edilmeyen kadınları” anlatıyor. Neslihan Yetişkin’le önümüzdeki dönemde Bozcaada’da sergilenmesi planlanan eserlerinin hikâyesini konuştuk.
Yakın zamanda ekolojik bir serginiz oldu. Ekolojik gıda, kozmetik hatta tekstili biliyoruz. Örnekler çoğaltılabilir de. Peki ekolojik sanat nasıl oluyor?
Ekolojik sanat, doğa dostu sanat demek. Tüketmeden üretmek, atık çıkarmadan haddini bilerek üretmek anlamına geliyor. Böylelikle doğanın döngüsü içinde bir üretim şekilleniyor.
BOYALARIM; KAHVE, KUMAŞ YA DA HATMİ ÇİÇEĞİ…
Kimyasal boyalara karşı alerjiniz olduğunu okumuştum ve bu sizi kendi boyanızı yapmaya yönlendiriyor. Boya yaparken neler kullanıyorsunuz?
Malzemelerim çeşitli, bazen sadece kahve ve kumaşlar bazen de bir hatmi çiçeği, meşe palamudu ya da kadim ceviz olabiliyor. Bu duruma yokluk içinde çokluk diyorum. Hazır boya kullanamıyorum ama tüm doğa benim malzemem.
Kullandığınız ürünler mevsime göre değişiyor mu? Örneğin kışın en çok hangi malzemeden boya yapıyorsunuz?
Daha çok kuru bitkiler ve toprak pigmentler kullandığım için malzemelerim pek fazla değişmiyor.
Serginizin adı ‘Had’ idi. Neden bu adı seçtiniz? İnsanın doğaya karşı haddini bilmesi için bir uyarı mı?
İnsanın haddini, sınırını bilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Dünya biricik ve maalesef gün gün yok oluyor. Biz yok ediyoruz. Buna dur diyebilmek için ‘Had’ ismini seçtim. Doğa sınırını biliyor. Sınırını bilmeyen bizleriz, insanlar. Üstelik bu haddini bilmeme sadece doğaya karşı da değil, birbirimizle konuşurken bile sınırları zorlayabiliyoruz ya da hemen dilimize geleni söyleyebiliyoruz. Tabiatta olduğu haliyle adeta bir kuş gibi biriktirmeden alıp geri çekilmek gerekiyor.
Dikkat çeken çalışmalardan biri de yeşeren ve daha sonra çürüyen ayakkabılar. Bu çalışmayı yaparken ne düşündünüz? Bir kadın ayakkabısının üzerinde yeşeren otlar ve daha sonra çürüyen yeşillikler bize neyi anlatıyor?
Bu bir çift ayakkabı bize yeşermesine müsaade edilmeyen tüm kadınları anlatıyor. Sergi salonuna gelenler önce bu bir çift ayakkabıyla karşılaştı. Ayakkabıların üzerinde yemyeşil filizler vardı. Adeta yaşamının başlangıcında ya da baharında olan tüm kadınlar gibi. Daha sonra filiz veren ayakkabıyı sulamayı kestim. Yemyeşil otlar çürümeye başladı. İstedim ki yaptığım işle ülkemizdeki kadınların, kız çocuklarının yaşadıkları dramı anlatabileyim. Bir sessiz çığlık gibi bir çift ayakkabı onların sesi olsun.
Eda Yılmayan
Kaynak:Eda Yılmayan