“Hayati Misman Retrospektif” sergisi İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde…

“Hayati Misman Retrospektif” sergisi İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde…
İş Sanat Kibele Sanat Galerisi, yeni sezonunu “Hayati Misman Retrospektif” sergisi ile açtı. 19 Ocak 2026 tarihine dek ziyarete açık olan sergi; 170’i aşkın eserle Prof. Hayati Misman’ın altmış yıllık sanatsal birikiminin bir yansıması...

İş Sanat Kibele Sanat Galerisi, yeni sezonunu “Hayati Misman Retrospektif” sergisi ile açtı geçtiğimiz günlerde. 19 Ocak 2026 tarihine dek ziyarete açık olan sergi; resim, gravür, heykel ve metal dekupe gibi farklı disiplinlerde

Sanatseverlerin beğenisine sunulan sergi, uzun yıllar akademisyen olarak öğrencilerini yetiştiren Hayati Misman’ın farklı disiplinleri bir arada barındıran eserlerinde kullandığı teknikleri de adım adım göstermesi bakımından öğrenciler ve genç sanatçılar için bir rehber olma boyutu da taşıyor.

Hayati Hoca, eserlerinin birer günce olduğunu, geçmişe dönüp baktığında anımsadıkları ile geleceğe ilişkin hayallerini, kaygılarını ve beklentilerini yansıttığını söylüyor, retrospektif sergilerin önemini belirtirken İş Sanat ekibinin sanat dünyasına katkılarının öneminin altını özellikle çiziyor ve ekliyor:

“İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’ndeki retrospektif sergiler, Türkiye’de yaşayan sanatçılar için büyük bir önem taşıyor. Buradaki sergim bana altmış yılımın muhasebesini yapma fırsatı verdi. Retrospektif sergiler, sanatçıların eserleri aracılığıyla sanat hayatının tüm aşamalarını yansıtırken gençlere de bir sanat yolculuğunu adım adım sunarak ilham veriyor.”

Serginin açılışında tanıştığımız Hayati Hoca, Gazete Pencere olarak yazılı yolladığımız sorularımıza yanıt verme nezaketini gösterdi.

BİR SANAT KARİYERİ

İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’ndeki “Hayati Misman Retrospektif” sergisi, 60 yıllık sanat kariyerinizin kapsamlı bir özeti. Böylesine uzun bir süreyi kapsayan eserlerinizi bir araya getirmek ve sergilemek nasıl bir süreçti? Bu süreçte en çok hangi duygular size eşlik etti?

Belli bir yaşa gelmiş ve bu süreçte birçok eser üretmiş bir sanatçı, kapsamlı bir sergiyle sanatseverlerin karşısına çıkmak, sanata başlangıcından sergi anına kadar ürettiği eserleriyle yüzleşmek, bir özeleştiri yapmak ister. Bu sanat serüveninin içinde “nereden nereye” gelindi diyebileceğimiz, içerisinde umutlar, isyanlar, başarı, başarısızlıklar, tökezlemeler, her şeye rağmen devam etme duygularıyla, bugüne nasıl gelindiğinin bir muhasebesini yapmak, bir tebessümle o duyguları tekrar yaşamak… Zoru başarmanın hiç kolay olmadığını ama başardığımı görmenin güzel olduğunu düşünüyorum.

1761211971-kibele-hayati-misman-tolga-ildun-2025-5830.jpg

FARKLI DİSİPLİNLERİN HARMONİSİ

Sergide resim, gravür, heykel ve metal dekupe gibi farklı disiplinlerden 170’ten fazla eser yer alıyor. Bu geniş seçkiyi oluştururken bir dönemlendirme veya tematik bir kurgu yaptınız mı? Ziyaretçilerin bu altmış yıllık yolculukta özellikle neyi fark etmelerini arzu edersiniz?

Sergimde farklı disiplinlerde eserlerimin olmasında, Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun olmamın çok etkisi bulunuyor. Bu okulun her öğrencisi bu disiplinlerin her birinde gerekli teknik bilgi ve becerileri kazanarak mezun oluyordu. Sanatçı aslında elinin altında veya bulunduğu yörede bulunan her türlü malzemeyle kendi yaratıcı gücünü birleştirerek sanat eseri yaratma çabası içinde olan kişidir. Benim farklı disiplinlerde çalışmama gelirsek, bunlar farklı dönemlerde yaptığım işler değil. Hepsi birbiri içine geçmiş, aynı zaman diliminde çeşitli malzemelerle sanat eseri yapma arzumun bir sonucudur. Ziyaretçilere bir sanatçının yaratma sürecinin değişik malzemelerle ve disiplinlerle de olabileceğini göstermek istiyorum. Bu çeşitliliğin sanatçıya değişik yaratma alanları açtığına inanıyorum.

‘‘İSİMSİZ’’ ESERLER…

Eserleriniz “isimsiz” olarak sergileniyor… İsimlendirmeyi ziyaretçilere ya da eseri alacaklara mı bırakıyorsunuz?

Aynen öyle yapıyorum. Eserlerime isim vererek resimlerime bakan seyircilere, benim verdiğim isim etrafında değil de kendi öz yaşamlarıyla ilişki kurarak, kendi hayal dünyalarıyla ilişkilendirerek, o çerçeve içinde düşünme serbestliğini tanımak istiyorum.

Retrospektif sergiler, sanatçılar için bir tür “muhasebe” fırsatı sunuyor. Kendi sanat yolculuğunuza geriye dönüp baktığınızda, sanatsal dilinizdeki en büyük kırılma noktası veya en önemli gelişim evresi hangisiydi?

Dünden bugüne eserlerime baktığımda bariz bir şekilde kompozisyonlarda, renk seçimlerimde ve olayların dışa vuruş biçimlerinde zaman içinde değişme ve gelişme gözlemleyebiliyorum. Bu gelişimin ve değişimin kırılma veya gelişim evreleri olarak değil de zaman içinde kendiliğinden olageldiğini söyleyebilirim.

1761211964-kibele-hayati-misman-tolga-ildun-2025-5773.jpg

SANATÇININ GÜNLÜĞÜ

Eserlerinizin birer “günce” olduğunu ifade ediyorsunuz. Bu “günce” kavramını biraz açabilir misiniz? Bu sergide yer alan hangi eseriniz ya da eser grubunuz, sizin için bir döneme ait en güçlü anıyı veya kaygıyı temsil ediyor?

Günce kelimesi, günlük tutma arzumdan ileri geliyor. Ben her gün sabah 9’dan akşama kadar çalışıyorum ve birçok denemeler, eskizler, desenler, renk denemeleri yapıyorum. “Bunlar benim günlüklerim” diye adlandırıyorum. Benim resimlerim şu anda belli dönemleri içermiyor, bir süreklilik içinde renklenip değiştiğine inanıyorum. İleri kuşaklar belli dönem resimleri diye bir ayırıma giderler mi, bilemiyorum.

Sergiyle eş zamanlı olarak yayımlanan kapsamlı bir katalog bulunuyor. Bu kataloğun içeriği ve sanatsal mirasınıza bakış açısı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Resimlerimin bir katalog içinde toplanmasını çok önemli buluyorum. Eski dönemlerde veya sanat serüvenimin ilk yıllarında yaptığım eserlerden, benim elimde yok denecek kadar az kaldı. Bir değerlendirme yapılacak olursa bunların yetmeyeceğini biliyorum. Sanatçının hafızası diyebileceğim, ileri kuşaklara kalabilecek kitap ve kataloglarda bütün eserlerin künyeleriyle birlikte yer almasını çok gerekli ve önemli buluyorum.

NEDEN GRAVÜR TEKNİĞİ?

Kariyerinizin başından itibaren sanatsal ifadenizde gravürün çizgisel disiplinini tuval çalışmalarınızla, renk katmanlarıyla birleştirdiğiniz belirtiliyor. Gravür tekniği, sizin için neden temel ifade aracı oldu ve disiplinlere (resim, heykel) nasıl bir etki taşıdı?

Sanat hayatıma hocalarımın da yönlendirmeleriyle gravür tekniğiyle başladım diyebilirim. Okullarımızın bu teknik hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olduklarını düşünmüyorum. Bu teknik inanılmaz bir sabır ve dikkat gerektiren, hata yaptığınız zaman düzeltmesi çok zor olan ama içerisinde çok çeşitli efektler ve tesadüfleri barındıran bir teknik. Aynı zamanda sanatçıya çok çeşitli değerlerde çizgi ve leke imkânı sunan, her kısmında kendi kişiliğiyle ilgili sanatsal ifade özgürlüğü tanıyan bir teknik. Benim bu teknikle çok sanat eseri üretmem, sonunda, çinko- bakır gibi sert bir malzemeye yapılan bu tekniği yumuşatarak sanki bir tuval üzerine yapıyormuş haline getirmem, tuval resmine geçişimi çok kolaylaştırdı. Sanki gravür yapıyormuş gibi tuval üzerine de resimler yapmaya başladım. Bu disiplin diğer tekniklerde de devam etti ve benim sanatsal çalışmalarımın çeşitliliğini sağladı.

img-20251022-184232.jpg

TOPLUMSAL KİMLİĞİN SİMGESİ: KADIN

Eserlerinizde kadın figürü merkezi bir rol oynuyor ve kadını “toplumsal kimliğin simgesi” olarak ele alıyorsunuz. Kadın figürünü merkeze alma motivasyonunuz neydi ve kadınlar aracılığıyla hangi evrensel ya da toplumsal mesajları iletmeyi amaçladınız?

Kadın figürünün benim resimlerimde yer almasının en önemli nedeni, benim için “anne” figürünün çok güçlü oluşu. Buna ilaveten, Almanya’daki yüksek lisans eğitimimin tez konusu olan “Almanya’da yaşayan Türk ailelerindeki kadının sosyo-ekonomik durumu” adlı çalışmamın eserlerine bir yansıması. İlk zamanlar kırsal kadın resimleri yer alırken, sonradan birey olmuş modern bir kadın figürü olarak yer almaya başladı. Son resimlerimde kadın figürü resmin bir parçası, renk veya bir leke olarak resmi tamamlayacak şekilde yer alıyor.

YEREL MOTİF, EVRENSEL DİL

Sanatınızda geleneksel Anadolu kültürü ile evrensel bir dili birleştirdiğinizden bahsediliyor. Bu kültürel unsurları eserlerinize nasıl entegre ediyorsunuz?

Sanatımın özünü, yaşadığım toplum, bu topraklardaki kadim kültürler, yine yaşadığım bu coğrafyanın iklimi, güneşi oluşturuyor. Ancak günümüzün iletişim çağında bu yerel köklerden beslenirken evrensel bir dil inşa etmemiz de gerekiyor. Evrensel bir dil yakalamak isterken, otantik yerli motiflerin içinde bocalayan, anonim bir dilin ötesine geçmeyen bir sanatçı-zanaatçı olarak kalma tehlikesi her zaman vardır. Yerel unsurları özümsenmiş bir temsil ile eserlerime yansıtıyorum. Bu motiflerin evrensel dille buluşması, bu özümseme ve yeniden yorumlama sayesinde mümkün.

Yağlıboya, gravür, heykel, metal kolaj ve dekupe gibi birçok farklı teknik ve malzemeyle çalışıyorsunuz. Farklı teknikler arasında geçiş yapmak, sanatsal ifadenizi nasıl zenginleştiriyor? Bir tekniği seçmenizde etkili olan temel faktörler nelerdir?

Devamlı bir teknikte sanat eseri üretme çabasının, insanı yorduğunu, bir bıkkınlık getirdiğini her zaman gözlemlemişimdir. İşte böyle durumlarda başka bir teknikle eser yaratma çabası insanı heyecanlandırır, çabasını canlı ve diri tutar. En azından benim için böyle olduğu kanısındayım.

1761211950-hayati-misman-post.jpg

BİR YAŞAM BİÇİMİ OLARAK SANAT

Bir sanat eğitimcisi olarak uzun yıllar görev yaptınız. Retrospektif sergilerin genç sanatçılara ilham verme rolünden de bahsediyorsunuz. Genç sanatçıların, kariyerlerinin başındayken odaklanmaları gereken en önemli sanatsal ilke veya vizyon ne olmalıdır?

Genç sanatçı adayı arkadaşlarıma, öğrencilerime, eğer sanatçı olmak istiyorlarsa çok ama çok çalışmalarını, bunu bir yaşam biçimine dönüştürmelerini tavsiye edebilirim.

60 yıllık aktif ve üretken bir sanat hayatının ardından, sanatsal yolculuğunuzda sizi hâlâ heyecanlandıran, keşfetmek istediğiniz yeni konular, teknikler veya ifade biçimleri var mı?

Muhakkak var, olması da gerekir. Çalışmanın, araştırmanın bir sonucu olarak yeni buluşlar, yeni armoni biçimleri, yeni renk arayışları sanatçıyı, özellikle beni hep heyecanlandırmıştır. Bu heyecanlar biterse sanat da bitmiş, en azından durağan, aynı şeyleri tekrarlayan bir hal almış olurdu ki, bu sanat adına da sanatçı adına da hiç iyi değil.

Sanatseverler ve eleştirmenler tarafından eserlerinizde sıklıkla vurgulanan bir özellik var mı? Kendi sanatınızın gelecekteki sanat tarihi yazımında nasıl anılmasını istersiniz?

Elbette bu durum benim isteğimden bağımsız şekilde gelişecek. Gelecek kuşakların benim sanatımı nasıl değerlendireceklerini şimdiden bilmem mümkün değil, ancak Türk çağdaş sanatı dendiğinde benim ismimin de anılması beni fazlasıyla mutlu eder.

İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI’NDAN KATALOG

Sergiyle eşzamanlı olarak, İbrahim Karaoğlu tarafından hazırlanan kapsamlı katalog, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.

Sergi, 19 Ocak 2026 tarihine dek Levent’teki İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Galeri, her gün 09.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık.

SANATA ADANAN BİR ÖMÜR

Prof. Hayati Misman, Nisan 1945’te Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Konya’da tamamladıktan sonra, 1961-64 yılları arasında Akşehir Öğretmen Okulu’nda öğrenim gördü. 1964-65 yıllarında Erzincan/Tercan’da ilkokul öğretmenliği yaptı.

1965-68 yılları arasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünde okudu. Adnan Turani, Turan Erol, Nevide Gökaydın, Mürşide İçmeli ve Burhan Alkar gibi hocaların öğrencisi oldu.

1970-75 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığı bursla Almanya’ya gönderildi. Kassel Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde, Prof. Werner Kausch, Heinz Nickel, Hans Hilmann, Günther Kieser, Karl Oskar Blase ve Walter Rabe gibi dünyaca ünlü sanatçı hocaların öğrencisi oldu. Grafik Tasarım alanında ihtisas yaptı.

1975 yılında yurda döndü. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümü’nde göreve başladı. 1984 yılında sanatta yeterlilik aldı. 1987 yılında doçent oldu.

1987-2001 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi’ne geçerek profesör oldu.

2006 yılında üniversiteden emekli olan Misman halen Ankara’daki atölyesinde üretmeyi sürdürüyor.

Kaynak:Nilay Can

Öne Çıkanlar