Hera Büyüktaşcıyan: Hayalet tam tersi aramızda...
Hera Büyüktaşcıyan’ın “Hayalet Kuartet” başlıklı kişisel sergisi Arter’de açıldı. Sergi, sanatçının kent, bellek, doğa ve görünmezlik temaları etrafında şekillenen üretimlerine kapsamlı bir bakış sunuyor.
Sergi, sanatçının kimlik, bellek ve doğa odağında gelişen üretimini, Arter binasının arasında yer aldığı Kurtuluş ve Tarlabaşı semtleriyle kurduğu kişisel ve tarihsel bağlar üzerinden ele alıyor. Büyüktaşcıyan’ın bu sergi için ürettiği yeni çalışmaları, Arter Koleksiyonu’nda bulunan erken dönem eserleriyle birlikte sunuluyor.

Kırılmalar, hafıza ve kent
“Hayalet Kuartet”, kentin dönüşen yapısı, görünmez kalmış hikâyeler ve kişisel hafıza izleri üzerine kurulu bir anlatı inşa ediyor. Sergide varlık ve yokluk, yaşam ve ölüm, beden ve ruh, silinme ve yeniden inşa gibi karşıtlıklar dört ayrı bölümde ele alınıyor.
Nekropol, Avlu, Cadde ve Bakış başlıklı bu dört bölüm, hem kentsel mekânı galeri alanına taşıyor hem de izleyiciyi geçmişle bugün arasında gidip gelen bir duyumsama alanına davet ediyor. Serinin adı, kaybolan uzuvların hâlâ hissedilmesini tanımlayan “hayalet uzuv” kavramına gönderme yapıyor.

Hera Büyüktaşcıyan’a sergideki eserlerden hangisi favori diye sorduğumda gülümseyerek hepsinin ayrı ayrı özel olduğunu söyledi. Sanatçı, "10 yıl sonra yeniden burada izleyiciyle buluşmak özellikle de bu iki tepe arasında köklenmiş olduğum bir yere geri gelmek açıkçası benim için başta çok duygusal ama bir yandan da bir sürü farklı kabuğu kendi içerisinde açan birçok unuttuğum şeyi ya da farkında olmadığım şeyi suyunu çıkaran bir yolculuk yolculuk oldu" diye anlatıyor sergiyi.
"Hayalet Quartet aslında bir tür tezahürler sergisi"
"Hayalet Quartet aslında bir tür tezahürler sergisi diyebilirim. Hayalet çoğu zaman aslında olmayanlara atfettiğimiz bir kavram. Ama aslında Hayalet tam tersi aramızda olan bir şey. Gözle göremediğimiz ama işte sesle, kokuyla, yanımızda var olan birisiyle onun söylediği bir sözle ya da duyduğumuz herhangi bir duyumsamayla aslında bize görmediğimiz bir şeyi hatırlatan bir aracı aslında. Sergide de biraz böyle bir rolü var."
"Hayatımı geçirdiğim ama bir yandan da beraber yaşadığım farklı paralel evrenler"
Büyüktaşcıyan; " Arter aslında bir şekilde benim kendi kabuğumu değiştirdiğim ya da nasıl diyeyim geri taşındığım bir yere gibi hissettiren bir aracı oldu aslında. Doğduğum Kurtuluş tepesinden Tarlabaşına kadar. Bir şekilde bu hayatımı geçirdiğim ama bir yandan da beraber yaşadığım farklı paralel evrenler, zaman dilimleri, zamansal kırılmaların içerisinde nasıl var olmuş olduğumu aslında daha açık bir şekilde okumama vesile oldu bu sergi. O açıdan sergiye bir sergi olarak değil de bir hayat yolculuğunun parçası olarak bakıyorum. O yüzden bu serginin parçası olan her bir kişiye ayrı bir minnettarlığım var. Çünkü herkes ayrı bir açılmaz olan kısmını aralamış oldu benim için. 'Hayalet' dediğim gibi bir şeylerin tezahürü aynı zamanda ama kavrama gelecek olursak müzikal bir terim ama aynı zamanda dörtlemelere de işaret ediyor. Dört farklı sesin, dört farklı elementin beraber dile geldiği ve bir bütün oluşturduğu bir topluluk aslında. Dolayısıyla gözle görünmeyen izlerin, formların, renklerin ya da farklı anların farklı dörtlemelerle su yüzüne çıktığı bir sergi diyebiliriz. Bunu dört element içerisinde de görebiliriz. Bu dört element serginin içerisindeki eserlerin yapımından tutum da kavramsal çerçevesinin içerisinde de varlar. Dört farklı zaman dilimine baktırıyor aynı zamanda sergi.
"İki arada olma haline bakıyor..."
Bildiğimiz anlamıyla geçmiş, gelecek ve şimdi ama bir de hiç bakmadığımız Araf var. Araf biraz bu müzenin olduğu konumu da gösteriyor. İki arada olma hâline bakıyor. İki tepe arasında olmak olma hâli, farklı zamanların arasında olma hâli gibi ve bununla birlikte aynı zamanda bir şekilde sergi dışarıyı içeriye taşıyan da bir dörtlemeye sahip. Bu da sergiyi dört mekana bölüyor. Bu birazcık benim mekanlara bakış açımı da gösteriyor ama konuşamadığım şeyleri aslında içeri taşıma jestiyle de alakalı kendi içerisinde. Dolayısıyla sergiyi gezdiğinizde bu dörtlemenin içerisinde kendinizi bulacaksınız bir anlamda." diyerek anlattı sergisini.

Zaman, mekân ve elementler
Sergide ateş, hava, su ve toprak elementleri yapıtlara farklı katmanlarda sızıyor. Bu dört element, hem doğayla kurulan ilişkiyi hem de geçmiş, şimdi, gelecek ve araf gibi zamansal düzlemleri birbirine bağlıyor. Nesneler, yüzeyler, sesler ve formlar aracılığıyla izleyiciye çok katmanlı bir bellek deneyimi sunuluyor.
Büyüktaşcıyan’ın yapıbozumcu formlar ve farklı malzeme kullanımlarıyla kurduğu dil, hem bireysel hem de toplumsal hafızanın izlerini takip ediyor. Sanatçı, resmi tarih anlatılarına mesafeli bir yaklaşım geliştirirken, görünmeyeni ve bastırılanı görünür kılmayı amaçlıyor.

Sergi, 9 Ağustos'a kadar devam ediyor
Küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer’in üstlendiği sergi, Arter’in 3. kat galerisinde 9 Ağustos 2026'ya kadar pazartesi hariç her gün ziyaret edilebilir. Arter, Salı–pazar günleri 11.00–19.00, perşembe günleri ise 11.00–20.00 saatleri arasında açık. 24 yaş altı ziyaretçiler için her gün, tüm ziyaretçiler için ise perşembe günleri sergiler ücretsiz. Arter’e Taksim ve Tepebaşı’ndan ücretsiz servislerle ulaşım sağlanıyor.

Kaynak:Nilay Can