İstanbul çocukların şehri olacak: 5. Uluslararası Çocuk Hakları Festivali başlıyor!

İstanbul çocukların şehri olacak: 5. Uluslararası Çocuk Hakları Festivali başlıyor!
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında İBB Kültür tarafından düzenlenen 5. Uluslararası Çocuk Hakları Festivali, 11-23 Kasım 2025 tarihleri arasında İstanbul’un dört bir yanında gerçekleştirilecek.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı (İBB Kültür) tarafından düzenlenen Uluslararası Çocuk Hakları Festivali 5 yaşında! 11-23 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek 5. Uluslararası Çocuk Hakları Festivali’nin etkinlikleri Artİstanbul Feshane, Bulgur Palas, İBB Arnavutköy Kültür ve Yaşam Merkezi, Çubuklu Silolar, Turhan Selçuk Kültür Evi, İBB Prof. Dr. Adem Baştürk Kültür Merkezi, İBB İdris Güllüce Kültür Merkezi ve İBB Kültür Habitat Sahne’de çocukları ağırlayacak.

Festivali boyunca çocuklar yaratıcı drama, dans, yaratıcı yazarlık, resim, kostüm, felsefe, müzik atölyelerinden tiyatroya, sinema filmlerinden Karagöz oyununa, masal anlatımından çocuk şarkıları konserlerine birbirinden renkli etkinliklere katılıp eğlenirken aynı zamanda haklarını da öğrenecekler. Gazete Pencere olarak Festival Koordinatörü Gülbahar Pay ile konuştuk.

5-uluslararasi-cocuk-haklari-festivali-afis.jpg

  1. Beşinci yılına ulaşan Uluslararası Çocuk Hakları Festivali, bugün artık köklü bir İBB Kültür geleneği haline geldi. Bu yılki festivalin hazırlık sürecinde önceki yıllardan farklı olarak sizi en çok heyecanlandıran yenilikler nelerdi?

Aslında festivalin bir “gelenek” haline gelmesi en büyük hayallerimdendi. Çünkü biz bu festivali sadece bir etkinlik olarak değil, çocukları gözeten bir dilin, bir yaklaşımın mirası olarak geleceğe bırakmak istiyoruz. Bu yaklaşımın, önemsediğimiz pek çok konuda önemli bir dönüşüm yaratacağına inanıyoruz.

Birçok sivil toplum kuruluşu zaten uzun süredir çocukları merkeze alan çalışmalar yürütüyor, çocuk haklarının güvence altına alınması ve bu doğrultuda politikalar oluşturulması için çaba gösteriyor. Ancak bizim farkımız, bunu bir yerel yönetim olarak, ‘’Kültür Hakkı Kent Hakkı’’ misyonuyla hizmet veren İBB Kültür’ün ev sahipliğinde yapıyor olmamız. Yerel yönetimler halka hizmetle sorumludur; dolayısıyla çocuk hakları festivalini düzenlemek de doğrudan bir halk hizmetidir. Hizmetin hak temelli bir şekilde yürütülüyor olması ise referans noktamız.

"Hataylı çocukların sesini sahnelerimizde duymayı sabırsızlıkla bekliyorum"

Bu yıl beşincisini gerçekleştiriyoruz. Her yıl biraz daha büyüyen bu süreç, kurum içinde de bir farkındalık oluşturdu. Belediyemiz çalışanları arasında gönüllü olarak sürece dâhil olmak isteyenlerin sayısı artıyor. Artık festivalin hem kentte hem kurumda beklenen, heyecanla sahiplenilen bir kimliği var. En büyük dileğimiz, bu anlayışın daha da yaygınlaşması ve yerel yönetimlerin çocuk hakları odağında hareket eden bir perspektifi benimsemeleri.

Beni önceki yıllara göre en çok heyecanlandıran ise bu yıl hastanede ve çocuk evleri sitesinde etkinlik gerçekleştirecek olmamız. Ayrıca depremden doğrudan etkilenen Hataylı çocukları burada ağırlamayı, onların sesini sahnelerimizde duymayı da sabırsızlıkla bekliyorum.

  1. Festivalin bu yılki programı çocukların da önerileriyle şekillenmiş. Katılım Hakkı’nın doğrudan uygulanması açısından bu süreç nasıl işledi? Çocuklar hangi önerilerle programın yönünü değiştirdi?

Bu süreçte en temel hedefimiz, çocukların etkinliklere katılımlarının yanı sıra, onların aynı zamanda belirleyici özne olduklarını hem çocuklara hem de yetişkinlere göstermekti. Bu nedenle çocukların sürece dâhil olmasını çok önemsiyoruz.

Festival programını oluştururken İBB Kültür bünyesindeki merkezlerimizde sanat eğitimi alan çocuklarla bir araya geldik. Onlara fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri oyunsu bir zeminde ortak çalışma alanları, paylaşım çemberleri sunduk. Çocukların önerilerini almadan önce onların bu konuya dair hazır bulunuşluğunu kavramak, hak üzerine bir ön çalışma yapmak gerekti.

Aslında bu süreç genellikle biz yetişkinlerin alıştığı hızlı ve sonuç odaklı tempodan farklı ilerliyor; daha sakin, daha sabırlı ve bazen de sürprizlerle dolu. Çünkü çocuklarla çalışmak, onların ritmine müsaade etmek demek. Bizim için en kıymetli tarafı da bu: sürekli bir şeyleri sonuca ulaştırmaya çalışan yetişkin dünyasında, bazen durmayı, dinlemeyi ve çocukların hızına eşlik etmeyi öğrenmek.

Özellikle kapsayıcılığa vurgu yapan işaret dili çevirisi önerisini söyleyebilirim. Programımızda bu öneriyi dikkate alarak işaret dili çevirisinin olduğu etkinliklere yer verdik ve festivalin erişilebilirliğini artırmaya gayret ettik.

gulbahar-pay.jpg
Festival Koordinatörü Gülbahar Pay

“Çocuk hakları” diyoruz ama hangi çocuğun haklarından söz ediyoruz?

  1. 11–23 Kasım tarihleri arasında İstanbul’un dört bir yanında gerçekleşecek etkinlikler, kentin çok farklı sosyo-kültürel bölgelerine ulaşıyor. Bu mekânsal çeşitlilik sizin için nasıl bir anlam taşıyor?

“Çocuk hakları” diyoruz ama hangi çocuğun haklarından söz ediyoruz? “Okul” diyoruz, peki hangi okul? Kentte o kadar çok eşitsizlik var ki, önce bunu fark etmemiz gerekiyor. Çünkü eşitsizliği üreten şeylerden biri de maalesef bu tektipleştirme. Her şeyin tek bir tanıma göre kurgulanması, birçok çocuğu görünmez kılıyor.

Biz bu nedenle olabildiğince kapsayıcı yaklaşmaya çalışıyoruz. Akla ilk gelen, merkezi bölgelerdeki çocuklar kadar, belki hemen akla gelmeyenlerin de çocuk olduğunu, onların da hakları olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

Çocuklar yaşadıkları mekânlarla büyüyorlar. Onları o mekânlardan alıp bir etkinlik alanına taşımak bir yöntem olabilir, ama biz aynı zamanda etkinlikleri o yaşam alanlarına götürmeyi de önemsiyoruz. Çocuk hakları odağını onların yaşadıkları yerlerde görünür kılmak bizim için çok değerli. Çünkü çocuğa gitmek, onun dünyasına sızmak; asıl dönüşümün orada başladığına inanıyoruz.

  1. Festivalin önemli vurgularından biri erişilebilirlik. İşaret dili ve sesli betimleme atölyeleri, hastanedeki veya devlet korumasındaki çocuklara yönelik özel etkinlikler gibi uygulamalar, bu konuda nasıl bir fark yaratıyor sizce?

Bir önceki soruyla da bağlantılı aslında; çünkü tektipçilikle hakları gözetebileceğimizi düşünmüyorum. Her çocuğun koşulları, ihtiyaçları, öğrenme biçimi ve yaşam deneyimi farklı. Bu farklılıkları yok sayarsak, kimseye gerçekten adil bir alan açmış olmayız.

Dolayısıyla bu farkları gözeterek yeni bir dil kurmalı ve hizmeti buna göre sunmalıyız diye düşünüyorum. Farklılık, mahrumiyetin gerekçesi değil; çözüm üretmenin rehberi olmalı. Bizim için en önemli kazanım, “normlara” uymayan çocukların da festivalin bir parçası olabilmesi.

Ayrıca yalnızca erişilebilirliği artırmakla kalmıyor, birlikte yaşamın da altyapısını kuruyoruz. Farklı öğrenme ve yaşam pratiklerine göre çözümler üreterek, herkesin eşit biçimde yer alabileceği bir alan oluşturmak, bu festivalin belki de en değerli çıktılarından biri.

  1. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin dört temel ilkesi festivalin çerçevesini oluşturuyor. Bu ilkeleri sanat ve kültür aracılığıyla görünür kılmak neden önemli? Çocuk haklarını sanatsal ifade yoluyla anlatmak nasıl bir etki yaratıyor?

Sanattan daha güçlü neyimiz var tutunacak? Krizler çağında yaşıyoruz; gündelik hayat hem yorucu hem de ezici. Sanat ise kimliğimizi, kim olduğumuzu yeniden kurabildiğimiz en insani alanlardan biri.

Sanatsal ifade, üzerimizde bırakılan izleri imgeye dönüştürerek dışa vurma ve o izlerle mücadele etme direnci kazandırıyor. Üstelik bunu bize iyi gelen, içsel olarak doyurucu bir yerden yapıyor. Bu yüzden bana kalırsa sanat yalnızca estetik bir ifade değil, aynı zamanda bir iyileşme ve dayanma biçimi.

İBB Kültür çatısı altında sanatın bu iyileştirici gücünü çocuk haklarıyla buluşturmak, yerel yönetim düzeyinde yeni bir yaklaşımı temsil ediyor. Çocukların erken yaşta bu ifade biçimlerini tanımaları, hem kendilerini hem haklarını duyulur kılmalarını sağlıyor.

uluslararasi-cocuk-haklari-festivali-4-1.jpg

  1. Festivalde ‘‘Suyun Doğal Senfonisi: Akan, Hareket Eden ve İyileştiren Hikâyeler” sergisi dikkat çekiyor. Deprem bölgesindeki çocukların sesini duyurmak, bu yılın genel temasında nasıl bir yer tutuyor?

Bir çocuğun sesini duyurmak, sadece o çocuğa iyi gelmez; aynı zamanda o sesi duyan bizlere de dokunur, bizi de dönüştürür. Bu nedenle bunun toplumsal bir iyileşmeye katkı sunduğuna inanıyoruz.

Ne yazık ki, kötü günler üzerine konuşmak ya da onlarla yüzleşmek konusunda çok güçlü bir kültüre sahip değiliz. Zor zamanlarda ne yapacağımızı, nasıl dayanacağımızı çoğu zaman bilemiyoruz. Ama bir şeyler yapmamız gerekiyor; iyileştiren hikâyeler yazmak, çizmek, paylaşmak gibi.

Deprem bölgesindeki çocuklar tam da bunu yaptı. Bu sergiye yer vermek, hem onların yarattığı iyileştirici eylemi görünür kılmak hem de bu toplumsal sorumluluğu paylaşmak anlamına geliyor. Çünkü aslında hepimizin iyileşmeye, hepimizin “iyileştiren hikâyelere” ihtiyacı var. Haklara dair yaşadığımız mağduriyetler ortak bir yara — ve bu sergi o yaraya birlikte bakabilmenin bir yolu.

Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’ne Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde çocukların suyun izini sürmelerine alan açıp bu kıymetli sergiyi bizimle buluşturdukları için çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca bu sene açılış etkinliğimizde Hatay Akademi Çocuk ve Gençlik Orkestra Korosu da İBB İstanbul Çocuk Korosu’yla birlikte sahne alacak. Deprem sonrası yeni yaşamı sanatla, dayanışmayla örmeye işaret eden, Hataylı çocuklarla İstanbul’da yaşayan çocukların karşılaştığı güzel bir buluşma zemini olacağı için çok heyecanlıyım.

Çocuklar, Darülaceze'deki yaşlılarla bir araya gelecek

  1. Bu yılki özel etkinliklerden biri yaşlılar ve çocukları buluşturacak Darülaceze etkinliği. Bu fikir nasıl doğdu ve çocuk hakları perspektifinden nasıl bir mesaj taşımayı hedefliyorsunuz?

Dünyada birbirimizden bağımsız yaşamıyoruz. Çocuklar, gençler, yaşlılar, hayvanlar… Hep birlikteyiz. Ama aramızdaki bağlar zayıfladıkça, bu kopukluk bir tür şiddet olarak kendini gösteriyor.

Temas kurmak, bağ kurmak, birbirimizi duymak şefkati artırıyor. Bu yüzden sağlıklı temas alanları yaratmamız gerektiğini düşünüyorum. Lakin bu alanların da onarıcı bir biçimde tasarlanması çok önemli.

Darülaceze etkinliği de tam olarak bu fikrin ürünü. Çocuklar ve yaşlıların bir araya geldiği bu buluşma, farklı kuşaklar arasında bağ kurmanın ve birbirini anlamanın bir yolu. Aynı zamanda toplumsal iyi oluşa katkı sunan, kuşaklar arası dayanışmayı görünür kılan bir adım.

  1. Son olarak, çocuklara doğrudan seslenme fırsatınız olsa… Onlara bu festivalin özünü birkaç cümleyle nasıl anlatırdınız?

Buradayız. Çocukları gözeten yetişkinler var. Yeryüzünün çocuk korumacılığının, hak temelliliğin merkezinde bir yere dönüşmesi; çocuklar için daha güvenli, şefkatli bir yer olması için çabalıyoruz.

“İnsanın anayurdu çocukluğudur” Anayurdumuz daha iyisini hak ediyor. Çocukların çocukluğunu daha iyi yaşayabildiği bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz.

Kaynak:Nilay Can

Öne Çıkanlar