İzlediğim filmlerin etkisinde deniz üstünde düşünüyorum!
61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali hikâyelerin içinde dolaşmaya devam ediyoruz. Her filmden başka duyguyla ayrılıyorum; öncelikle işin içinde emek olduğu için ve ülkenin koşullarına rağmen sinema yapan ekipleri yürekten kutluyorum. Ama bazı filmler kopuk kalıyor kafamın içinde ve anlamakta zorlanıyorum. Tabii ki bu çok göreceli bir şey ve ben de bana geçen hikâyenin üzerinden filme dair sizlerle burada okuyacaklarınızı paylaşıyorum. Gazete Pencere adına Ulusal Yarışma seçkisindeki filmleri gösterim sırasına göre izlemeye devam ediyorum. Sırada izlediğim iki film var; ‘Acı Kahve’ ve ‘Balinanın Bilgisi’
‘Acı Kahve’ anlattığı meselesiyle ağızda acı bırakmayan bir film!
‘Acı Kahve’ filminin senaristi ve yönetmeni Soner Sert, filmin danışmanlığını Emin Alper’in yapmış olması benim için dikkat çeken bir detay oldu. Bu noktada yönetmenlerin birbirine destek vermesini ve danışman olarak yer almasını her filmde görmek isterim. Sinemacıların birbirilerine destek olmasıyla sinemamız ilerleyebilir diye düşünüyorum.
Soner Sert’in ilk uzun metraj filminin oyuncu kadrosunda Nazan Kesal, Buçe Buse Kahraman,
Reha Özcan, Şerif Erol, Benian Dönmez, Name Önal ve Altay Yıldız yer alıyor. Usta oyuncular için yorum yapmama gerek yok yine çok iyi oynuyorlar. Filmde dikkat çeken isim ise eltiyi oynayan Name Önal… Tam elti olmuş diyebilirim. Bir kadın olarak evlilik içindeki mutsuzluğu ise çoğu kadının yaşadığı bir durum ve çok gerçekçi.
Filmin konusu kısaca şöyle;
Nişan töreni için kız tarafının evinde aileler bir araya toplanır. Kısa sürede gerginliklerini atan aileler rahat tavırlarla sohbet ederken damadın geçmiş yıllarda bir cinayet işlediği ortaya çıkar. Bu gelişme, toplumsal cinsiyet rollerinden siyasal meselelere değin bir dizi tartışmanın açılmasına neden olur. Maskelerin atıldığı bu gecede herkesin rolünü layıkıyla yerine getirmeye çalıştığı ortaya çıkar.
Aile yapısını küçük burjuva sınıfı içinde sorgulayan bir film!
Ekip filmin ardından sorularımızı cevapladı. Yönetmen aynı zamanda filmin senaristi Soner Sert; “Kız isteme gecesinde küçük burjuva taşlaması yapmak istedim ve küçük burjuva kesimin sistemi her anlamda ele geçirdiğini ve bu konuyla ilgili bir derdi olduğunu” belirtti. Ele aldığı derdi iki farklı aile üzerinden o kadar güzel işlemiş ki erdemleri ve erdemsizlikleri diyaloglar üzerinden bir ev ortamında ince ince işliyor. Her karakterin başlangıçta bir erdemi vardı ama olaylar geliştikçe, çıkarlar ortaya çıktıkça karakterlerin her biri işine geldiği gibi bir şekle dönüşüyor. Bu duruma dayanan, duruşunu bozmayan biri olsun ve aynı kalsın istiyorsunuz ama başkomser bile teslim oluyor ve değişiyor.
Nazan Kesal bir kız annesini çok etkileyici oynamış ve filmde kendi yaşayamadığı hayatı kızının yaşamasını istediği için ona göre bir tavır alıyor. Filme dair duygularını usta oyuncu şu şekilde ifade ediyor;
“Bu filmin bana göre aile yapısını sorgulayan ve bunun üzerine düşünmemizi sağlayan bir yanı da var. Aile her şey mi, kutsal mı? Bunun üzerine sorgulayalım kutsal olmadığını yaşadıklarımızdan zaten görüyoruz. İçime sinen bir film oldu ve içinde olmaktan çok mutluyum.”
‘Balinanın Bilgisi’ bilgisi eksik kopuk bir film olmuş!
Sektörü bırakarak Fethiye’ye yerleşen filmin yönetmen ve senaristi Önder Şengül doğanın içinde yaşamanın farkını ve ayrıcalığını yaşamış olmalı ki insanın doğayla ilişkisini anlatmak istemiş. Çıkış noktası da bütün çocuklarını ormanda tek başına doğuran bir kadının hikâyesini duymuş ve bunun üzerinden senaryoyu oluşturmaya başlamış. Filmin sitede yer alan haliyle konusu şöyle;
Muğla’nın bir dağ köyünde, dokuz aylık hamile bir kadın ile köyün muhtarı arasında bir gerilim yaşanmaktadır. Gerilimin nedeni köydeki tüm erkeklerin başka şehirlerdeki madenlerde çalışmaya gönderilmesidir. Muhtarın kurduğu bu düzene karşı çıkan tek kişi yörük kadını Gülsüm’dür. Gülsüm’ün inancı ve yaşamı diğerlerinden farklıdır. Köyün dışında ufak bir evde kızı ile yaşamakta, doğayı ve ormanı diğer insanlardan daha çok tercih ettiği için yadırganmaktadır. Son olaylarda Gülsüm öfkesini kontrol edemeyince muhtar onu köyde tecrit eder. Köylünün onunla alışverişini ve evinin önünden geçmesini yasaklar. Gülsüm çaresiz kalır, doğurmak üzeredir ve iki seçeneği vardır: Ya sisteme ayak uyduracak ya da doğaya, doğasına güvenecektir.
Film hepimizin derdi olan hayati bir meseleye bütüncül yaklaşamıyor
Filmin senaristi ve yönetmeni Önder Şengül, oyuncu kadrosunda başrollerde Özge Cevher Yüksel, Şamil Kafkas ve Ozan Öncel yer alıyor.
Film iki episode başlığında veriliyor ‘Biz’ ve ‘Ben’ önce eşiyle biz olan kadının ben olma hali doğanın içindeki bütün unsurlarla birlikte verilmeye çalışılmış. ‘Ben yalnız değilim doğa var’ şeklinde ilerleyen bir mücadelede seyirci olarak yoruluyorsunuz. Çünkü bu mücadelenin neden verildiği kopuk kopuk ve eksik veriliyor. Evet seyirci olarak bizim alt metni okuyup tamamlamamız isteniyor ama bize bunun için net bir veri vermiyor. Bu nedenle de film hepimizin derdi olan hayati bir meseleye bütüncül yaklaşamıyor. Filmin isminden hareketle balinaya dair bilgi, balinanın neden anlamlı olduğuna dair duygu ise havada kalıyor. Balinanın insanın hayatındaki önemini anlayamadım. Üstelik bir annenin kız çocuğuna balinayı anlatıyor olmasına rağmen… Filme dair aklımda çok soru var ama filmden anlamlı iki cümleyle yazımı bitirmek isterim;
“Doğa neyi eksik etmiş ki gözümüz aç? Toprakla uğraşmaktansa toprağa girmeyi yeğliyorsunuz…
Yalnız başına olmazmış! Ben yalnız değilim, doğa var. İçimde neyin eksik, neyin fazla olduğunu artık iyi biliyorum.”
Mutlu Hesaoçı
Kaynak:Mutlu Hesapçı