Levent Üzümcü'den Ayşe Barım yorumu: "Keşke haklı çıkmasaydım, ben 'abartıyor' olsaydım"

Levent Üzümcü'den Ayşe Barım yorumu: "Keşke haklı çıkmasaydım, ben 'abartıyor' olsaydım"
İzmir Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü, sansür ve otosansürün sanata zarar verdiğini belirterek, “Mücadele etmeden tiyatro da hayat da olmaz” dedi.

Oyuncu ve İzmir Şehir Tiyatroları'nın Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü, Birgün'den Yeşer Sarıyıldız'a verdiği söyleşide, Ayşe Barım davası için, "Bugün gelinen noktada artık televizyonlarda en basit sosyal meseleler bile anlatılamıyor" dedi.

Üzümcü, kimi oyuncuların suskunlukları sorusuna, suskunluğun bugüne ait olmadığını ve uzun zamandır devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:

"Mücadele etmeden tiyatro da hayat da olmaz. Suskunluk meselesi sadece bugünün değil. Yıllarca insanlar kimseyi kırmamaya, kavga etmeden idare etmeye çalıştı. Zamanında hep birlikte yükü omuzlayıp birkaç kişiyi yalnız bırakmasaydık, bugün burada olmazdık. Keşke haklı çıkmasaydım, ben 'abartıyor' olsaydım da bu tabloyu görmeseydik. Bedeli ertelemek, sonunda daha ağır bir bedel olarak karşına çıkıyor. Bugün gelinen noktada artık televizyonlarda en basit sosyal meseleler bile anlatılamıyor. Dizilerin senaristleri gözaltına alınabiliyor."

Gündeme ve tiyatroya dair soruları yanıtlayan Üzümcü, Genel Sanat Yönetmeni olduğu İzmir Şehir Tiyatroları'ndaki seyirci artışının sebeplerini şöyle açıkladı:

"Repertuvarı genişlettik, oyun sayısını artırdık. Asıl mesele sözü olan oyunlar sahnelemek. Hem bugünü hem evrensel dertleri anlatan metinler seçiyoruz. Mesela bu sezon Arthur Miller’ın Cadı Kazanı var. 1600’lerin Salem cadı mahkemelerini anlatıyor, aslında 1950’lerde McCarthy dönemine gönderme yapıyor. Bugün Türkiye’de sahnelediğimizde seyirci diyecek ki: 'Delil yok, ispat yok, insanlar nasıl idama gönderilebilir?' Sanırım yüzyıllar sonra da bugünü anlatan oyunlar yazılacak."

Kentteki tiyatro ücretlerini bir sigara paketi ücreti seviyesinde tuttuklarını dile getiren Üzümcü, tiyatronun "musluktan su akması gibi" bir ihtiyaç olduğunu söyleyerek, şunları ekledi:

"Geçenlerde yetmişlerinde bir hanımefendi yanıma gelip, 'Emekli maaşımla izleyebildiğim tek tiyatro burası' dedi. On dört bin lira maaş alıyormuş, ancak ödenekli tiyatrolara gelebiliyormuş. Bu bir sorumluluk. Bilet gelirleriyle tiyatroyu döndüremiyoruz. Keşke öyle olsaydı. Vergilerle yaptığımız kamu hizmeti bu. O yüzden biletleri bir sigara paketi fiyatına tutuyoruz. Bu tiyatroyu değersiz kılmaz; aksine hepimizin tiyatrosu olduğunu gösterir."

"Sansür ve otosansür bugün tiyatroda nasıl hissediliyor" sorusunu yanıtlayan Üzümcü, "Biz dünyada kabul görmüş metinler sahneliyoruz. Sansür yaratıcılığı artırmaz, aksine sanata ihanet olur" dedi.

Örnek uygulama: 'Her prova öncesi 'ne tacizdir, ne değildir' net biçimde okunacak'

Son zamanlarda sosyal medyada "MeToo akımı" olarak da bilinen, insanların uğradığı tacizleri dile getirmesinin tiyatroyu nasıl etkilediğine dair soruyu yanıtlayan Üzümcü, şu sözleri kullandı:

"İngiltere’de uygulanan bir sistemi hayata geçiriyoruz. Her prova öncesi 'ne tacizdir, ne değildir' net biçimde okunacak. Bu farkındalık yaratıyor. İkinci olarak ödenekli tiyatrolarda mutlaka psikolog olmalı. Reşit olmayanlarla çalışıldığında rehberlik uzmanı şart. Ayrıca dışarıda izinsiz tiyatro eğitimi verilmemeli. Tıpkı oyunculara imzalatılan taahhütler gibi, bundan sonra eğitim verenler için de karşı kurumda psikolojik destek birimi bulunmasını şart koşmalıyız. Bu aynı zamanda etik bir sorumluluk."

"Tek bir yasayı değiştirme şansınız olsa hangisini seçerdiniz" sorusunu yanıtlayan Üzümcü, yalanın bir bedelinin olması gerektiği ve halka taammüden yalan söylemenin anayasal suç olması gerektiğini belirtti.

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar