Milli Eğitim Bakanı'na tepki: Kızını sırf cinsellik kaygısıyla karma sınıfa göndermeyenlerin tedavi edilmesi lazım!

Milli Eğitim Bakanı'na tepki: Kızını sırf cinsellik kaygısıyla karma sınıfa göndermeyenlerin tedavi edilmesi lazım!
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, göreve gelir gelmez, sanki eğitim camiasının başka hiçbir sorunu yokmuş gibi, kız okulları tartışmasını başlattı. Tekin, iktidarı destekleyen A Haber’de ailelerin, “Ben çocuğumu erkeklerle...

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, göreve gelir gelmez, sanki eğitim camiasının başka hiçbir sorunu yokmuş gibi, kız okulları tartışmasını başlattı. Tekin, iktidarı destekleyen A Haber’de ailelerin, “Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum” dediğini öne sürdü. Kız çocuklarının bu nedenle okullaşma oranlarının düşük olduğunu, ailelere bir tercih imkanı tanınması gerektiğini söyledi.

Konuşmanın ardından tansiyonu yüksek bir tartışma başladı. Zaten Tekin’in söylediği gibi kız çocuklarının okullaşma oranı, zaten kutuplaşmış olan toplumu başka bir tartışma ile ikiye bölecek kadar düşük değil, kız ve erkek çocukların okullaşma oranı hemen hemen eşit, hatta üniversite okuyan kız çocuklarının oranı erkeklere göre yüksek. Bakan bu gerçekten bahsetmeden kız okullarını gündeme taşıyınca doğal olarak altındaki niyet tartışıldı.

Bir de tartışmaya siyaset bodoslama dalınca bu niyet daha görünür hale geldi.

İktidarın, AK Parti’ye göre daha muhafazakar iki partisi, BBP ve HÜDAR bakanı şiddetle destekledi. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Karma eğitim dayatmasından vazgeçilmelidir. Karma eğitim en fazla kız çocuklarına zarar veriyor. Mesela haylaz bir erkek çocuğunun durulması için yanına bir kız çocuğu oturturlar. Kız çocuğunun ne olacağını düşünmezler. ‘Hele bir o erkek çocuk uslu olsun da yanına bir tane kız çocuğunu ona kurban edelim’ derler. Karma eğitimin özcesi budur" dedi, tartışmayı bir üst noktaya taşıdı. BBP’nin Genel Başkanı Destici ise, kız okullarına karşı çıkılmasını 'inanç ve din düşmanlığı' diye nitelendirdi.

Tam da vergilerin yükseldiği, emekli ve memur maaşlarının konuşulduğu bir döneme rastlayan, hiç gündemde yokken bizzat Milli Eğitim Bakanı tarafından çıkartılan bu tartışma muhafazakar çevrelerin belli bir bölümünde de, “Gereksiz, absürt, sapkınca” diye nitelendirildi.

Araştırmacı yazar Bülent Şahin Erdeğer de bu tartışmaları yanıltıcı bulanlardan. Erdeğer, Bakan Tekin’in eğitimdeki sorunlardan ziyade kimsenin gündeminde olmayan bir meseleyi tartışmaya açmasını, üstelik yanlış bir yöntemle bunu yapmasını eleştiriyor.

"Bakan'ın pat diye ‘Kız okulları da açalım’ demesi toplumu daha da ayrıştırıyor"

"Türkiye’de bir eğitim sorunu olduğu baki, kızların okuyamaması sorunu da var. Ama Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu sorunu çözmek için demokratik bir şekilde karara varmak gibi bir yöntemi yok. Buradaki temel sorun zaten yöntem sorunu, bakanlığın ve genel olarak devletin bir demokratik mekanizmayı işletme konusunda bir çabası yok. Yoksa tabii ki ‘kız okulu olmalı mı olmamalı mı’ diye işi bilenler tarafından tartışılmalı. Sayın Bakan A Haber’de pat diye ‘Kız okulları da açalım’ dediğinde bir kesimde doğal olarak endişe oluşturuyor; zaten laik, anti laik, seküler, dindar ya da seküler muhafazakâr şeklinde kutuplaştırılmış olan insanlar daha da ayrıştırılıyor. Dolayısıyla bütün bu kutuplaştırmaya tuz biber oluyor bu tarz açıklamalar. Yoksa çeşitli Hristiyan liseleri var, erkek liseleri, kız liseleri var; cinsiyetlere ayrıştırılmış eğitim modelleri mevcut geçmişten bugüne. Ama konu eğitim modeli üzerinden tartışılmıyor çünkü siz bu demokratik mekanizmayı işletmemişsiniz, seküler düzene karşı dindarlık ya da dindar gençlik üretmek üzerinden bir söylem geliştirmişsiniz. Dolayısıyla bunun üzerine atacağınız her adım, içeriği doğru ya da tartışılabilir bile olsa, artık başka bir şekilde algılanacaktır. Bu ‘kız okulları’ projesi İhsan Şenocak gibi bazı tarikatçı vaizler tarafından gündeme getirilmişti. Bazı tarikatların anaokulundan başlayarak bütün eğitimi tamamen cinsiyetlere ayırma çağrılarına da gönderme yapıyor. Tarikatların ya da bazı yapıların ideolojik ve çeşitli dini gerekçelerle böyle talepleri var toplumu dizayn etmek için, e siz bunun üzerine böyle bir açıklama yapıyorsunuz… Problem burada, bu toplumu daha da ayrıştıran bir şey.

"Sanki dindarların cinsellikten başka bir derdi yokmuş gibi algı oluşturuluyor"

Bülent Şahin Erdeğer, çocuğunu karma eğitimden esirgeyen kimselerin tedaviye ihtiyacı olduğunu vurgularken, tartışmanın merkezinde, cinsellikten bağımsız olarak çocuk olduğunun unutulduğunu söyledi, “Sanki dindarların cinsellikten başka bir sorunu yokmuş algısı yaratılıyor” diyerek tepki gösterdi.

“Ben kendisini ‘dindar’ olarak tanımlayan biri olarak söylüyorum; sürekli cinsiyet, cinsellik, kız-erkek üzerinden konunun dine bağlanması ve sürekli bunun üzerinden toplumu değiştirme çabası sadece toplumun seküler kesimine değil; dine ve dindarlara da zarar veriyor. Çünkü sanki dindarların toplumda başka bir derdi yokmuş gibi yanlış bir algı oluşturuyor. Oysa dinin ve dindarların da sosyal adalet gibi, insanların gerçekten eşit bir şekilde eğitime ulaşabilme imkanına sahip olması gibi konuları dert edinmeleri gerekiyor. Bugün meselemiz ‘erkek çocukları ile kız çocukları okumasın’ mı yoksulluk mu? İnsanlar kızlarını okula yollayamıyorlar çünkü paraları yetmiyor. Çocuklar evi geçindirmek için çalışmak zorunda bırakılıyor, bunun tartışılması gerek. Konu aslında cinselliğin çok ötesinde.

"Kız-erkek birlikte eğitim alıp almamak Türkiye için şu an çok elit bir tartışma konusu"

Kız-erkek birlikte eğitim alıp almamak Türkiye için şu an çok elit bir tartışma konusu. ‘Kızlar erkeklerle mi okusun, ayrı mı okusun’… Okula giden zaten kız olsun erkek olsun düzgün okuyamıyor. Eğitim sistemi çok başarılı da sırf erkek çocuk var diye mi yollamıyorsun çocuğunu okula? Yani çok suni, çok yanıltıcı bir gündem geliştiriliyor. Sanki karma okula gidince çocuklara bir şey olacakmış gibi çok anlamsız, absürt bir tartışma. Böylece asıl sorunların da üzerini örtmüş oluyorlar. Eğitim sisteminin çökmüş olmasını, çocukların ve gençlerin ülkede umutsuz olmasını tartışıyor olmamız lazım aslında. Kaç insan erkek var diye kız çocuğunu okula yollamıyor? Bir insanın çocukluğundan itibaren hiç karşı cinsle karşılaşmaması, izole bir şekilde yetişmesi onun psikolojisini ne kadar sağlıklı kılar? Bir de ilkokul çocukları bunlar. Burada gizli bir pedofili de var aslında. Bu çocuklar hiç karşı cinsten biriyle karşılaşmadığında bu sefer çok daha büyük sorunlara yol açar. Kızını sırf bunun için okula göndermiyorsa bir kişi, bence o kişinin önce bir tedavi görmesi lazım, ‘nasıl bir şey düşünüyorsunuz da okula yollamıyorsunuz çocuğunuzu’ diye. Suni gündemlerle oyalanıyoruz. Halbuki Türkiye’de böyle bir sorun yok, böyle bir talep de yok. Sen şimdi bunu neden gündemleştiriyorsun; çünkü zam geliyor, ekonomi kötü… Bizi bunlarla meşgul etmiş oluyorlar, böyle bir hinlik de var bu işin içinde."

"Ne seküler kesimde ne İslami kesimde 'erkek var diye kız çocuklarını okula yollamamak' diye bir şey yok"

Yeniden Refah gibi, HÜDAR gibi, BBP gibi toplumda çok küçük bir kesimden destek gören partilerin din üzerinden merkez partiler üzerinde tahakküm kurduğunu vurgulayan Bülent Şahin Erdeğer, “İslamcıların büyük bir kesimi çocuklarını yurt dışında okutmaya çalışıyorlar, kolejlere yolluyorlar; insanlar çocuklarının daha iyi bir eğitim alması için çabalıyorlar. Ne seküler kesimde ne İslami kesimde erkek var diye kız çocuklarını okula yollamamak diye bir şey yok. Kimde var; Mahmutçular’da var, İsmailağa Cemaati’nde var, onlar da zaten ufak bir grup. Sekiz yaşındaki bir çocuğun kız-erkek beraber mi okuyacak, ayrı mı okuyacak meselesini tartışıyor olmak neden din karşıtlığı olsun? Çocuk çocuktur, bir çocuğun kızı erkeği olmaz” ifadelerini kullandı, “Destici buna nasıl karar veriyor? Kendisi ilahiyatçı mı, din alimi mi? Ben de kendi çocuklarımı karma okullara yolladım. Destici, benim gibi buna karşı çıkan dindar insanlara da mı din karşıtı diyor?” sözleriyle BBP Genel Başkanına tepki gösterdi. Erdeğer’e göre asıl hedef, İran’ın bile yapamadığını yapmak, toplumda kadın ve erkeği birbirinden izole etmek.

İşin bir de sosyoloji tarafı, yanı toplumsal yönü var. Sosyolog Feryal Saygılıgil de tartışmaları hem endişe hem de ilgiyle takip eden isimlerden birisi. Saygılıgil’e göre kız okulları kesinlikle kabul edilemez çünkü bu ‘kapatılma’ anlamına geliyor, yani bu adım aslında ‘kadınları, küçük kız çocuklarını, genç kadınları bir araya toplayalım ve sistemin dışına atalım demek.

"Son noktada kız çocuklarının okutulmaması anlamına geliyor"

Bakan Tekin’in önerisi hayata geçerse devamında kız çocuklarına yönelik ayrı bir müfredat hazırlanması, mesleklerin de ona göre belirlenmesine gelecek diyen Sosyolog Feryal Saygılıgil, “Alanların ayrılması, kadınların eve dönmesi söz konusu olacak. Son noktada bu kız çocuklarının okutulmaması anlamına geliyor. Her söylenmiş söz için, alınmış değil alınmakta olan kararın sinyali bile veriliyorsa “hayır, biz buna izin vermiyoruz” dememiz lazım, başka bir çaremiz yok. Kazanılmış haklarımızdan vazgeçmememiz gerekiyor. Çünkü bu yaklaşık 300 yıllık bir mücadele” dedi ve şöyle devam etti:

“Patriarka daha da sıvazlanacak, daha bilenmiş bir şekilde karşımıza çıkacak. Bir “erkeklik” kültürü zaten var, o orada daha da kabartılacak. Bu çok büyük bir tehlike. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması sonrasında yaşadıklarımız ortada. Hala mücadele veriyoruz, vazgeçmiyoruz elbette ama hiç iyi bir noktada değiliz. Korkuyoruz, umudumuzu yitirmiyoruz ama endişeliyiz. LGBTİ+ insanların artık daha da marjinalize edilmesi, sistem dışına itilmesini de getirecek. Bütün bunları erkeklik ve kadınlık üzerine konuşuyoruz, bütün bu cinsel kimlikler, yönelimler için çok daha zorlu bir dünya bekliyor olacak bizi. Başka mücadele biçimlerine, başka direniş biçimlerine ihtiyaç duyar olacağız. Son derece tehlikeli buluyorum her şeyin ötesinde. Birbirini tanımayan, tanımak istemeyen ayrı insanlar haline dönüşülmüş olacak. Patriarkal kapitalizm ile iyice vahşi bir dünyaya doğru gidiyor olacağız."

Saygılıgil, 'kız okulları' açılması fikri AKP’nin kadın, kız çocuğu ve LGBTİ+ bireylerin özgürlüklerine yönelik atacağı adımların başlangıcı olabilir mi sorusuna, "Tabii, zaten uzun yıllardır aile politikaları ön planda. “Kadın bakanlığı” diye bir bakanlığımız yok artık, aileden sorumlu bakanlık söz konusu. Ve kadın olmak, LGBTİ+ olmak, kendini farklı şekillerde ifade etmek, normun dışında yaşamak aile için bir tehlike olarak görülüyor. Çünkü ailenin tehlikeye girmesi, sistemin tehlikeye girmesi anlamına geliyor. Bütün bu adımlar biraz da onun için elbette" yanıtını verdi.