MUHALEFET NEYİ BEKLİYOR?

Muhalefet partileri uzun zamandır hem iktidara hem de muhalefete yakın bazı yorumcular tarafından iki hususta eleştiriliyor.

Bunlardan birincisi muhalefetin henüz Cumhurbaşkanı adayını açıklamamış olması. İktidarın uzun zamandır stratejik bir enstrüman olarak kullandığı bu eleştiri daha sonra bazı muhalif kanaat önderleri arasında da yayıldı. Bu konu ile ilgili düşüncelerimi geçen hafta başka bir platformda yazmıştım. İlgi duyanlar metnin sonundaki linkten yazıya ulaşabilirler.
Muhalefete yönelik ikinci eleştiri ise Millet İttifakı’nın seçime artık 1,5 yıldan az kalmışken bile hala üç partiden oluşması ve parlamenter sistem ile ilgili çalışmayı sürdüren 6 partinin (CHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek Partisi, SP ve DP) bir ittifak çatısı altında henüz bir araya gelememesi.

Muhalefet partilerinin bir çatı altında birleşmemeleri sadece eleştirilere neden olmadı, aynı zamanda çeşitli senaryoları da tetikledi. Uzun zaman sağ partilerden oluşan üçüncü bir ittifak senaryosu neredeyse tüm kesimlere ait mecralarda tartışıldı. İYİ Parti’nin de dahil edildiği bu muhalif sağ ittifak senaryosu Meral Akşener ve diğer parti yetkililerinin net tutumları ile devre dışı kaldıktan bir süre sonra bu sefer de DEVA, Gelecek Partisi ve SP’nin öncülüğünde bir üçüncü ittifak senaryosu konuşulmaya başlandı. Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu’nun arka arkaya Abdullah Gül’ü ziyaret etmesi bu beklentiyi daha da güçlendirdi.

Son olarak bu hafta içinde parlamenter sistem çalışmasının bir süre tehir edilebileceğine dair kulis haberleri internette yer almaya başladı.

Parlamenter sistem çalışmasını sürdüren 6 partinin her türlü zorluğa karşın aralarındaki ilişkiyi sürdürüyor ve ortak çalışmalar yapıyorken, niye bu kadar eleştiriye ve komplo teorisine katlandıkları tabi ki yanıtlanmaya muhtaç bir durum yaratıyor.

MUHALEFETİN İTTİFAKA NİYETİ YOK MU?
Partiler bir yandan parlamenter sisteme geçişle ilgili iş birliği yapmaları için yoğun baskı altında tutulurken, öte yandan da bu süreçte toplumda hayal kırıklığı yaratacak bir hata yapmamaları gerektiğinin farkındalar. Ancak işleri hiç de kolay değil.

Her şeyden önce 6 parti demokrasi tarihimizde daha önce örneği olmayan bir süreci yönetmeye çalışıyorlar. Siyasi tarihimizde partilerin koalisyon protokolü üzerinde çalıştıklarına yahut AB sürecinde anayasa değişikliği paketlerini birlikte hazırladıklarına çok şahit olduk. Ama bir yandan yönetim modelini değiştirmek için bir anayasal çerçeve üzerinde uzlaşırken öte yandan da seçim iş birliği konusunda mutabakat geliştirmelerini bugüne kadar hiç deneyimlemedik.

Bunun dışında, söz konusu partiler birbirlerinden farklı ideolojik orijinlere sahip olmaları da süreci iyice zorlaştırıyor. Bu çok renkliliğin bir avantaja veya dezavantaja dönüşmesinin arasında sadece ince bir çizgi var ve eğer yeterince özenli davranılmazsa sürecin akamete uğrama riski hiç de az değil.

Bu nedenlerle muhalefet bloku olabildiğince temkinli hareket ediyor ve gözlemleyebildiğimiz kadarıyla deklare edilmemiş bir yol haritası üzerinde ilerlemeye çalışıyor. Dolayısıyla işi ağırdan alıyor gibi görünmelerinin nedeni ittifaka niyetlerinin olmaması değil, süreçte hata yapılmaması için temkinli davranmalarıdır.

MUHALEFETİN YOL HARİTASI
Muhalefet partileri 4 aşamadan oluşan bir yol haritası üzerinde ilerliyor:

1- Parlamenter Sistemin Temel Prensipleri Üzerinde Uzlaş: Muhalefetin blok olarak davranmasını haklı kılan ve seçmenin de güçlü biçimde benimsediği şey parlamenter sisteme geçilmesi için partilerin bir araya gelmesi. Dolayısıyla söz konusu 6 partinin öncelikle seçmene vaad ettikleri “güçlendirilmiş parlamenter sistem” modelini mutabakat içinde topluma açıklamaları gerekiyor. Toplumun bu modeli uygun bulması halinde zaten ittifak kendiliğinden zorunlu hale gelecek.

2- Geçiş Sürecinin Nasıl Yönetileceğini Belirle: Seçim ile parlamenter sisteme geçiş arasında belirli bir sürenin geçmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu sürenin ne kadar olacağını şimdiden tahmin etmek güç ama muhtemelen partiler belirli bir süre hedefini kamuoyuna duyuracaklardır. Bu süre her ne kadar olursa olsun, sürecin nasıl yönetileceği sistem dönüşümü hedefinin gerçekleştirilmesi açısından büyük önem taşıyor. O nedenle partiler sistemin temel prensiplerini belirledikten sonra, geçiş sürecinin nasıl yönetileceği ile ilgili de bir mutabakat sağlamaya çalışacaklar. Bu gerekliliği bazı partiler zaten doğrudan dillendiriyor.

3- İttifakın ve Aday Belirleme Sürecinin İlkelerini Belirle: İttifaktan önce, ittifakın temel hedefleri, öncelikleri, neleri mutlaka yapacağı ve nelerden mutlaka kaçınacağı gibi bazı önemli konularda partiler ittifakı resmen kurmadan uzlaşmak istiyorlar. Ayrıca bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener tarafından sıkça dillendirilen ortak aday belirleme sürecinin nasıl çalışması gerektiğinin de belirlenmesi gerekiyor. Özetle sosyal hayatın her yerinde sıkça karşılaştığımız “kervan yolda dizilir” tutumu 6 parti tarafından hiç benimsenmiyor. Önceden her şeyi kararlaştırmak ve planlamak istiyorlar.

4- Zamanı Gelince İttifakı Kur ve Ortak Adayı Belirle: Burada kritik olan şey “ittifak kurmanın zamanlaması ne olacak?” sorusu. Görebildiğimiz kadarıyla partilerin kafasında bir hedef tarih yok. İlk üç aşamanın tamamlanması ve seçimin takvimi bu zamanlamayı belirleyecek olan temel faktörler. Ama partiler süreci hızlandırmak için acele etmeleri gerektiğini şimdilik düşünmüyor.

SONUÇ
Görüldüğü gibi, ittifak aşamasına kadar partilerin halletmeleri gereken önemli işler var. Bunlardan birincisi tamamlanmak üzere ve yakında kamuoyu ile paylaşılması bekleniyor. Şimdiye kadar diğer aşamalarla ilgili bazı girişimler oldu mu işin doğrusu tam olarak bilemiyoruz. Ama somut adımlar atılmadığını söyleyebiliriz.

Muhalefet bloku şimdiye kadar belki hızlı yol alamadı ama önemli hatalar da yapmadılar. Önümüzdeki süreçte ise hızdan daha önemli olan, karşılıklı güvene dayalı ve daha sonra ittifak içi tartışmalara yol açmayacak sağlam adımlar atılması.

Başarının anahtarı sabır, sağduyu, hoşgörü ve stratejik yaklaşımda yatıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Uslu Arşivi