Şengül Hablemitoğlu

Şengül Hablemitoğlu

Necip Hablemitoğlu İçin…

Ne uzun zaman, 19 yıl bitti. Necip yok, yıllardır yok. 18 Aralık 2002’de öldürüldüğünde kendimizi seçmediğimiz bir yolda bambaşka kimliklerle bulduk. Darmadağın olan yaşamımızı toparlamaya çalışmak, travma içinde travma oldu. Açıkçası bunca zaman sonra söyleyecek sözüm bitti. Vatandaşları evlerinin önünde, sokaklarda öldürülen; ne yaşanan acıları ne de cinayetleri önemseyen, sorumluluk almayan, ilgilenmeyen, kör, sağır ve dilsiz bir devlete, bu kadar ayrışmış bir topluma anlatacak ne kaldı ki?..

Sevgili Necip, hangi değer, hangi inanç, hangi kazanç, hangi çıkar ya da ne denirse densin, ne uğruna öldürüldü? Ne uğruna bir insan öldürülebilir ki? Bunu bana da, çocuklarımıza da anlatamazsınız. Bizim bildiğimiz tek şey; Necip Hablemitoğlu “karıncayı bile incitemeyecek” naif ve zarif insanlığı, geniş ve cesur yüreği ile ülkesini seven bir yurttaştı. Bir baba, bir eş, evlat, kardeş… Bizim için ötesi yok.

Yazık ki, Necip Hablemitoğlu, bir gün öldürüleceğini bilerek yaşadı. Tıpkı, O ve O’ndan öncekiler gibi. Pırıl pırıl aydınlarının sistematik bir biçimde katledildiği cinayetleri önlemek ve faillerini ortaya çıkarmak sorumluluğunu yerine getirmesi gereken ilgililerin, işlenen bu cinayete “…faili meçhul olarak kalacak’’ dedikleri, saygısızca siyasetin malzemesi yaptıkları bir yerde bunca yıl sonra ben kime, ne anlatayım ki? Bu ülkede saygı duyulacak, güvenilecek, insan onurunu, adaleti ve yurttaşlarının güvenliğini gözeten bir devletten söz edebilen, buna inanan varsa buyursun. Sayıları bir avucu aşmayan, kitleleri etkisi altına alabilen yurtsever aydınları, pusularda, kumpaslarda öldürülecek, ancak cinayetlerin kimler tarafından işlendiğine ilişkin devletin bilgisi olmayacak… Geçen 19 yılda anladık ki, hukuktan, adaletten, haktan, insandan yana olmayan öyle şeyler yaşadık ki, bu cinayet işlendiği ile kaldı.

Necip Hablemitoğlu zeki, duyarlı ve yalın bir insandı. Aynı zamanda kocaman, sevgi dolu yüreği, sıcacık bakan gözleri ve hiç eksilmeyen gülümsemesi ile özel bir insandı. Yurtsever, dürüst, gözü pek, güvenilir ve onurlu biriydi. Yaşamın tüm zorluklarına karşın elindeki, avucundaki her şeyi, ama en çok da sevgiyi paylaşmayı bilen gerçek bir beyefendi ile sırt sırta vererek geçirdiğim yıllara şükrediyorum. Kocaman elleri ve kolları ile çocuklarını, öğrencilerini, bizleri sıcacık ve güvenle sarmalayışını; içinde yaşattığı çocuğu ile aslında hep bizimle yaşadığını söylemeyi ne çok isterdim. Ancak yok, biz yıllardır O’nun yokluğunun varlığı ile yaşıyoruz. Hadsiz, pespaye, kapkaranlık, çürümüş bir yerde, birileri su gibi aydınlık insanları yok etmeye karar veriyor.

Hangi hakla?
Bunu ve cinayetleri öldürülenlerin kimliklerinden bağımsız sorgulamadıkça da durmayacaklar. Bu tarif edilemeyecek acının gelip yaşamımıza çöreklenmesine neden olan o karanlıkların içindekiler cezasız kaldıkça, aramıza karışarak yaşayacaklar. Ve siz varın helalleşin… Bizim giden canlarımızın bedelini hukukla ödetemeyen bir devletin var olduğu yerde, kimseyle helalleşmeye niyetimiz yok.
Necip Hablemitoğlu’nun adını, çalışmalarını, kitaplarını görmemiş, duymamış olanlara şöyle söyleyerek sonlandırmak isterim:
Özgür, bağımsız ve dimdik bir Türkiye özlemi ile yaşamını anlamlandıran bir güzel insandı Necip Hablemitoğlu. Adı gibi soylu, cömert ve çok gerçekti.
O’nu yok etmek, fikirlerini, yazdıklarını, O’nu anlayanları ve sevenleri, yok etmeye yetmez elbet.
Özlemle anmak için bugün saat 12.00’de Ankara Karşıyaka Mezarlığı 5. Kapıda olacağız.
Ruhu şad olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şengül Hablemitoğlu Arşivi