Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

ÖZELEŞTİRİ ZAMANI

İnsanoğlu, zor dönemlerden birini yaşıyor.
İnsanlık, küresel ısınmanın yarattığı doğal afetler, kuraklık, kitlesel yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği, bölgesel çatışmalar, kitlesel göçler gibi sorunlarla boğuşurken hiç hesapta olmayan Kovid-19 salgınıyla şok yaşamaktadır.
Bugüne kadar 12 milyondan fazla insan hastalandı ve yaklaşık altıyüz bin insan hayatını kaybetti, vaka sayısı artış hızı bir türlü düşürülemiyor.
Bulaşmayı önlemeyi amaçlayan tedbirlerden başka ilaç/aşı gibi çözümler henüz üretilemedi. Daha ne kadar devam edeceği, ikinci dalga gelip gelmeyeceği belli değil. Normal hayata dönüş denemeleri her defasında tehlikeyi büyütüyor ve yeniden evlere kapanıyoruz. Belirsizlik ve korkunun hakim olduğu bir süreçten geçiyoruz.
İnsanlık, bu virüs karşısında yaşadığı çaresizlik halini bir özeleştiri fırsatı olarak değerlendirmeli; nerede yanlış yaptım, neleri yanlış yapıyorum sorularına samimiyetle cevap aramalıdır. Sorun küresel olmakla beraber yerel çözümler geliştirilmelidir.
Aslında virüsler, bakteriler ve mikroorganizmalar doğanın asli unsurlarıdır ve yaşam için faydalı ve gerekli varlıklardır. Doğada diğer canlı ve cansız varlıklarla bir denge içinde hayatın bir parçası olarak bulunurlar.
İnsanoğlu, bu dengeyi bozmuştur.
Bilim insanları, bugün dünyada 10 milyon canlı türü olduğunu, bunlardan sadece biri olan insanın diğer varlıkları tükettiğini ve sebep olduğu afetlerle yeryüzünde yaşamış hayvan ve bitki türlerinin %99’unun yok olduğunu ifade ediyorlar. Halen, 31 binden fazla canlı türünün yok olma sınırında olduğu bilinen bir gerçektir.
Oksijen kaynağı ormanlar, ekilebilir topraklar, otlaklar, temiz su kaynakları vediğer doğal kaynaklar insanlar tarafından hızla tüketilmektedir.
İnsan aslında doğanın bir parçasıdır. Hayatta kalmak için doğaya muhtaçtır. Nefes almak için oksijene, içmek için temiz suya ve yaşamak için doğadan temin ettiği gıdaya muhtaçtır.
Bugün, insan,kendisinin de bağımlı bir unsuru olduğu doğayı doyumsuz bir iştahla tüketmenin ve tahrip etmenin sonucunda artık kendi varlığını doğanın güçlerine karşı koruyamaz bir noktaya gelmiştir.
Bir anlamda doğa kendisini insana karşı Kovid-19’la korumaya aldı ve ne gariptir ki yalnız insanı hedef aldı. İnsanın doğa ile savaşında bu defa insan kaybetmekte doğa kazanmaktadır.
‘her şerde bir hayır vardır’
Kovid-19 salgını, doğaya bir anlamda “yoğun bakım iyileşmesi” imkan ve fırsatı sundu.
Kendi canının derdine düşen insanlar, tabiatın canına okumaya biraz olsun ara verdi,doğa rahat bir nefes aldı.
Kovid-19 salgını tüm olumsuz sonuçlarına karşın hem ülkemiz, hem dünyamız için kaçınılmaz bir fırsat yaratmıştır;
Birçok devlet özellikle 2020 Mart’ından itibaren salgına karşı yurttaşlarını karantina ve sokağa çıkma yasakları ile olağan yaşamdan uzaklaştırdı. Çevrenin kirletilmesi, eko – sisteme verilen akıl dışı tahribat yavaşladı, atmosfere, toprağa, ırmaklara, göllere, denizlere ve okyanuslara çok daha az zehir karışır oldu.
Tonlarca jet yakıtını tüketen uçaklarla yapılan seyahatler durdu veya azaldı,sanayi üretimi için ham madde kullanımı yavaşladı. Atmosferdeki partikül ve sera etkisi azaldı, gökyüzü arındı. İnsanlar evlerinden çıkamasalar da geceleri çıplak gözle yıldızları seyredecek kadar berrak bir gökle tanıştılar.
Basının yazdığına göre, korona salgını için alınan tedbirler sonrasında ülkemizde çok güzel gelişmeler oldu;
“Marmara Denizi’ne uzun zamandır gelmeyen yunuslar, İstanbul kıyılarında sürüler halinde oyunlar oynuyorlar. Ege sahillerinde yıllardır rastlanmayanAkdeniz fokları Foça’yı ziyaret ettiler. Sadece Doğu semalarımızda uçtukları bilinen telli turnalar Ankara göğünde gözlemlendiler.
Dağ köylerimize, kasabalarımıza yaban keçileri, karacalar akın etti. Oltu’da bir kümese dadanan vaşak görevlilerce uyutulup tabiata salındı. Uludağ’dan inen bir ayı Bursa’daki bir alışveriş merkezinin güvenlik kamerasınca görüntülendi.
Milli parklarımıza kurulan foto kapanları önceden eşi görülmemiş çeşitlilikte yaban hayvanını görüntülüyor. Suya dalabilen tek gündüz yırtıcısı olan Balık Kartalı bile 18 Nisan 2020’de Düzce’de görüntülendi. Bunlar gelecek açısından sevindirici ve ümit veren gelişmelerdir.
BENCE
Kovid-19 salgını, doğayla ilişkileri konusunda tüm insanlığı adeta terbiye ediyor.
Bir musibet bin nasihatten evladır.
İnat etmekten vazgeçelim, alınan tedbirleri “yeni normal” haline getirmeliyiz.
Doğanın sahibi değil gelecek nesiller adına emanetçisi olduğumuzu unutmadan “azla yetinmeyi” bir inanç değeri ve bir ahlak kuralı haline getirmeliyiz.
Doğaya saygılı olmalıyız. Doğadan ve doğanın müsaade ettiği kadar faydalanmayı bir kültür ve politika haline getirmeliyiz. Böylece alageyiklerin, dağkeçilerinin, leoparların, kaplanların gezdiği, fillerin saklanabildiği(!) ormanlarla kaplı dağların, verimli ovaların, binbir çeşit kuşun yaşadığı sulak alanların, temiz su kaynaklarının yeterince bulunduğu ve temiz denizlerle çevrili bir vatanımız olur. Gelecek nesiller bizi şükranla anarlar.
Canımızı yakmış olsa da Kovid-!9’la yaşamaya alıştık.
Hayat devam ediyor;
Şimdi, ülke ve toplum olarak İstanbul’da yaşanması muhtemel büyük depreme hazırlık yapmalıyız ve sosyal dokumuzu tehdit eden iç ve dış göç olgusuna odaklanmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi