“Gündelik kaosun dışına çıkmak, yapmadığımız ama ihtiyacımız olan bir şey”
Türkçe synth-pop sahnesinde emin adımlarla yürüyen Makyaj, yeni şarkıları “Mayısta Bir Gün”ü, BBI Music etiketiyle yayınladı. İlk şarkıları “Kuşlar”dakinin aksine, işledikleri konunun çizgilerini daraltarak bu sınırlı bölgeden daha geniş anlamlar çıkaran grup, şarkılarında, yaşamın döngüsü, tekrarlar, ölüm gibi konulara mayıs sineklerinin kelebekle yarışan ömür süreleri üzerinden değiniyor.
Bir önceki şarkınız “Kuşlar”la ilgili yaptığımız röportajda, “Yazdıklarımız bizim için ömrünü tamamlamadan dinleyenler ile paylaşmamaya çalışıyoruz,” demiştiniz. Burada kastettiğiniz “ömrün tamamlanması” neye tekabül ediyor?
Aslında şarkı da kendi içinde farklı süreçler yaşıyor. Aklımızdakilerle, yaşadıklarımızla organik bir şekilde değişiyor. Yazdığımız şarkıları bebeklikten yetişkinliğe taşıyıp dinleyici karşısına sunmayı daha çok seviyoruz.
“Mayısta Bir Gün” de “ömrünü tamamlamış” bir şarkı mı yoksa “Kuşlar”dan sonra mı ortaya çıktı?
“Mayısta Bir Gün” “Kuşlar”dan sonra ortaya çıktı ama daha hızlı olgunlaştı diyebiliriz. Süreç oldukça hızlı gelişti. Belki bunun nedeni bizim de biraz daha olgunlaşmamız olabilir.
“Mayısta Bir Gün” nasıl ortaya çıktı? Nedir hikâyesi?
Ulaş bir demo hazırlayıp bana atmıştı. Ben de çok sevdim ve demoyu biraz kurcalamaya başladım. Şarkıda bulunan bazı öğeler rastgele bir şekilde deneyip çok yakıştığını fark ettim sesler oldu. Aslında “Mayısta Bir Gün” sözlerin içerdiği anlamla paralel bir şekilde çok rastlantısal bir şekilde oluştu. Sözleri yazmadan önce şu an neden olduğunu hatırlamadığım bir nedenden dolayı mayıs sineklerini araştırıyordum. Hayat döngüleri bana oldukça dokundu ve sözleri onlarla ilgili yazmak istedim. Şarkı sözlerini ilerlettikçe enstrümantal kısımlar da iyice şekillendi ve sonunda elimizde hoş bir şarkı kalmış oldu.
“Kuşlar”da hem kişisel hem de genele vurabileceğimiz konulara değiniyordunuz. “Mayısta Bir Gün”deyse çemberi biraz daraltıp, o dar çemberden diplere inip büyük mevzulara uzanıyorsunuz. Doğru mu anlamışım?
Evet öyle denebilir. “Kuşlar” kendi deneyimlerimizden yola çıkarak herkesin az çok hissetmiş veya hissediyor olduğu spesifik duygulara değiniyordu. “Mayısta Bir Gün”de durum biraz daha farklı. Yeni şarkımızda hayatın kısalığı, döngüselliği, ölümün kaçınılmazlığı ve umut gibi daha geniş temalardan bahsederek bunların bireysel anlamlarını anlamaya ve anlatmaya çalıştık. Bahsettiğin dar çember bu devasa konuların bireysel ölçüdeki işlenişi olabilir bence.
Şarkıda, yaşamın kısa bir süreç olduğuna, umutsuzluğa, ölüme dokunurken öte yandan “umut” ya da bir köşesinden tüm bunlara karşı “dik başlı” duruş sergileyen bir tutum da var. Bu ikisinin çatışması zaten otomatik olarak hayatın kendisine çıkıyor. Ama sizin bunları ele alma şekliniz yukarıdaki soruda bahsettiğim “dar çember” içinden yükseliyor. Bu bahsettiğim taraftan baktığımızda konforunuzu biraz bozduğunuzu düşünüyorum. Katılır mısınız bu görüşüme?
Evet bu konular tekil kişilerin konuşması için çok geniş. Dolayısıyla asla tam anlamıyla hakkını veremiyorsunuz. Günlük olaylardan bahsetmek kesinlikle daha rahat ama hayatın kendisinden bahsetmenin de insanı rahatlatan bir tarafı var. Hayatımızda yaşadığımız ve bizi etkileyen günlük mevzuların aslında pek de bir şey ifade etmeyebileceğini tekrar tekrar hatırlatıyor. Biraz olsun gündelik kaosun dışına çıkmak ve yaşamanın, sık sık topallasak da yürümeye devam etmek için varını yoğunu ortaya koymanın ne anlama geldiğini düşünmek pek yapmadığımız ama ihtiyacımız olan bir şey.
Pekcan, önceki röportajımızda, “Enstrümantal kakafoni yapmayı çok seviyorumi,” demiştin. Sanırım, “Mayısta Bir Gün”de bunun üzerine biraz daha fazla gitmişsiniz. Aslında bahsettiğin “ahenk” şarkının içeriğiyle de uyuşuyor. Bahsettiğim çatışma haliyle… Siz neler söylemek istersiniz?
Kesinlikle. Şarkının oluşum sürecinden bahsederken anlattığımız gibi bu şarkı rastlantısal bir şekilde gelişti. Sadece nasıl duyulacağına bakmak için alakasız sesleri birleştirip, kesip, hızlandırıp, yavaşlatıp Ulaş’ın bana gönderdiği demonun üzerine bir iskambil destesi atar gibi attım. Tabii ki destedeki bazı kartlar hiç yakışmadı ama birkaç tanesi zaten en başından beri orada olmalıymış gibi olduğu yere oturdu.
Şarkıda kafamın gittiği yer net olarak, “Biraz kendinden geçmişsen senelerce kal ne olur/Azıcık daha yanımda dur/Yine ömründen vermişsen birden ıslatır yağmur/İnsan gömülmeye mecbur” kısmı oldu. Sadece burası için bile ayrı ayrı neler hissettiğiniz öğrenmek isterim…
Sözlerin burası benim yazarken en çok keyif aldığım yer oldu. Belki de şu ana kadar yazarken en çok keyif aldığım dörtlük bile olabilir. Tabii ki tam olarak ne ifade etmek istediğimi anlatmayıp dinleyenlerin yorumuna bırakmayı tercih ederim. Yine de kısaca bahsetmek gerekirse, zamanın geçişinin doğal bir getirisi olarak yaşamımın ve yaşamımdaki insanların ellerimden kayıp gittiğini görmemin oluşturduğu bir duygusal durumla yazdığım sözlerdi.
Şarkının bu kısmı beni de daha ilk dinlediğim anda etkilemişti. Sözlerin, insanın içsel zorluklarına duyulan duygusal bir tepkiyi yansıtarak, yaşamın anlamını sorgulayan bir tonu var. Aynı zamanda melankoliyle geçmişe özlemi harmanlayıp sevdiklerimizle geçirilen zamanın kıymetini anlamız gerektiğini de vurguluyor. Her bir mısrasında ayrı arı pek çok duygu yüklü.
Bu yılı nasıl kapatmayı planlıyorsunuz?
Ocak’ta yeni bir şarkımız çıkacak. Onu da ilk defa buradan duyurmuş olalım. Bu senemizi onun ve sonraki şarkılarımızın üzerinde çalışarak kapatıyor olacağız. Şu an sadece bir ihtimal ama 2023 bitmeden bir cover parça yayınlama şansımız olabilir.