"İnsan kokusu dediğimiz şey bizi insana çeken ve iten şey"

"İnsan kokusu dediğimiz şey bizi insana çeken ve iten şey"
Ben sevdiğim insanların, evlerin, eşyaların hatta çocukluğumun kokusunu çok özlüyorum, sanki o kokular bir şişede ve yanımda olsa o bile yeter gibi geliyor… Özellikle hayatımdaki insanları özlediğim ama göremediğim bir dönemde,...

Ben sevdiğim insanların, evlerin, eşyaların hatta çocukluğumun kokusunu çok özlüyorum, sanki o kokular bir şişede ve yanımda olsa o bile yeter gibi geliyor… Özellikle hayatımdaki insanları özlediğim ama göremediğim bir dönemde, onların kokusuna hasret kaldığım bir zamanda gittim Baksı Müzesi’ne ki en doğru yerdi orası, görünce anladım. Çünkü orası dünyadan uzak, sanatın ve doğanın kucağına kendini bıraktığın en doğru yer; öyle bir yerde yalnız kalıp da sevdiğin her şeyin kokusunu içine çekerek hissetmemen mümkün değil! Bize orada kolonya ve parfüm hediye ettiler, özlediğim kokusuna ekleyeceğim yeni kokular yerleşti burnuma ve bunun peşine düştüm.

Kokulara dair bir şeyler öğrenmek istedim işte o noktada karşıma kimyager-koku uzmanı ve benim Baksı Müzesi sayesinde tanıştığım o isim çıktı, Cabir Çobanoğlu. Özellikle pandemi ile birlikte kolonyasız dolaşmamak sanırım pandeminin bize kazandırdığı en önemli alışkanlık oldu. Cabir Çobanoğlu ile yaz aylarında bir röportaj yaptım, gündemden dolayı sohbetimizi bu hafta nihayet paylaşabiliyorum. Koku hissiyle sizleri baş başa bırakarak, özlediğimiz her şeyin kokusunu duyarak yaşayacağınız bir hayat diliyorum. 

Baksı Müzesi'ne gittim ve orada bize parfüm ve kolonya hediye ettiler. Ve ben o kokuyu çok sevdim.

Baksı'nın kolonyasını ben hazırladım. O bölgeden, dağlardan topladığımız çeşitli ve yöreye özgü bitkilerden bir karışım elde ederek, kendi yorumumu katıp yepyeni bir koku tasarladık. Temelini bölgede çokça bulunan kuşburnu meyvesi oluşturuyor, bu sebeple de Kuşburnu Kolonyası adını verdik. Başta bölge halkı, Bayburtlular olmak üzere deneyimleyenlerden oldukça olumlu bildirimler aldık.

“Müzenin hikâyesi bir noktada gurbet hikâyesi ile çok paralel”

Siz kimsiniz, sizi tanıyabilir miyiz ve Baksı Müzesi ile yolunuz nasıl kesişti? 

34 yaşındayım. Bu işe 7 yaşında İstanbul Tahtakale’de başladım. Üniversitede kimya okudum. Ben Bayburtluyum, Baksı Müzesi’nde bulunan köy ile bizim köyümüz çok yakın. Baksı Köyü ve Baksı Müzesi için ne yapabiliriz diye çıktığımız yolda koku üzerinde buluştuk, müzeye özel kolonya ile işe başladık. Müzenin hikâyesi bir noktada gurbet hikâyesi ile çok paralel. Kokuyu tasarlarken memleket kokusu olmasını, bölgeden göç edenlerin duygularını hareketlendirmeyi arzu ettik.  

Koku çok önemli ve değerli bir şey. İlgi nasıl başladı, aileden mi kaynaklı, bu esans dediğiniz hikâye tam olarak nedir?

Aslında ilgiden ziyade küçük yaşta esans ustalarının yanında çırak olarak çalışmam kokularla tanışmamı sağladı. Anne ve babamı erken yaşta kaybettiğim için mesleğim olsun diye esans toptancılığı yapan bir ustanın yanına beni çırak vermişler. Parfüm esanslarını, numunelerini yurt dışından getirip İstanbul'da ticaretini yapıyorduk. Kokular üzerinden ticaret yapma yolculuğu küçük yaşlarda başladı. Hangi koku, hangi kişiye nasıl uyumludur, hangi insan hangi koku tipini sever? Zamanla, günlerce binlerce insanla karşılaştığımız için ister istemez hangi insanın hangi kokuyu nasıl sevdiğini, ne sevdiğini, hangi kokuları neden sevdiğini anlayabiliyorduk. Çünkü günde o kadar fazla insanla konuşuyorsunuz ki ve dükkâna her milletten insan geliyordu. Kokuları paketleme işini ben yapıyordum ve o esnada müşteriyle kurduğum sıcak iletişimden dolayı da zamanla kendimi yetiştirdim. Ustam da şahane bir insandı, ticareti ondan öğrendim ve kokular üzerine ciddi anlamda bir altyapı oluşturdum, tecrübe kazandım. Nasıl koku koklanır, hangi koku nereye uyumludur, tenlere göre koku tercihi nasıl olmalıdır, hangi insan, hangi kadın, hangi erkek nasıl kokulardan hoşlanır?

“Mesela tütün kolonyası dedelerimizi anımsatır, gülsuyu cenazeleri…”

Peki, kimlere hangi kokular gider, kişi bunu nasıl ölçebilir ya da tercih edebilir?

Koku seçim noktasında biraz kişinin kendisine bırakıyorum. Nasıl? Kokuyu kokladığınız zaman eğer siz de kendinizle benzeştiriyorsanız ve kokuyu beğeniyorsanız o koku bence sizin kokunuz. Tabii ki burada belirli kıstaslar var, bunlardan bir tanesi çocukluğumuz. Çocukluğumuzla beraber o hava birleştiği zaman otomatik olarak seveceğimiz kokular bizi yönlendiriyor. Mesela çocukluğu Antalya portakal bahçesinde geçmiş biri çok rahat portakallı çiçeksi bir koku beğenecektir. Bunun temel sebeplerinden bir tanesi çocukluğu orada geçtiği, mutlu anılar biriktirdiği için o koku ona mutluluk verecektir. Aslında bu beynin limbik sistemdeki anlık mod değiştirici özelliği ve bu bizim için kokuda çok önemli kıstas.

Çocukluğumuz, geçmişimiz, mutluluklarımız, travmalarımız da dâhil bugüne kadar yaşadığımız her şey kokunun kendisini oluşturuyor. Mesela tütün kolonyası dedelerimizi anımsatır, gülsuyu cenazeleri… Gazoz kokusu çocukluğumuzu ve sokakta geçen oyun oynadığımız zamanları hatırlatır. Evdeki soba kokusu, sıcak ekmek kokusu tüm bu kokular içinde yetişen çocukların koku algısı başka olur. Memleket kokusu ise o bambaşka, bizi biz yapar. Kokular otomatik olarak çocukluğumuz ile benzeşir. Koku hafızası diye bir şey var ve ortamda ilk fark ettiğimiz odur. Bir mekâna girdiğimizde havayı koklarız. Dikkat edin su içerken bile ilk baktığımız şey kokudur.

Tene göre kadın ve erkek olarak koku ayrımları nasıl?

Tene göre tabii ki ayrımdan söz etmek mümkün. Genellikle beyaz tenli ve buğday tenli kadınlar daha çiçeksi kokulardan hoşlanır. Ten esmerleştikçe sevdiği kokular daha şekerli, karamelistik daha odunsu kokulara yönelim artıyor. Zaten kültürel olarak baktığımız zaman da doğudaki insanlar daha amberli, baharatlı kokuları daha çok tercih ediyor ve seviyorlar, batıya gittikçe daha çiçeksi daha floral kokulardan hoşlanıyorlar. Kokuda kültürlerarası hikâye önemli ve koku kültürlere göre değişim gösteren bir alan. Ama en önemli ve kalıcı koku hayatta değişmeyen tek şey kişinin kendi kokusu. İnsan kokusu dediğimiz şey bizi insana çeken ve iten şey. Anne kokusu ise insana huzuru veren tek koku diyebilirim.

Kokuların etkisi üzerimizden nasıl geçmez ve kullanımı nasıl olmalı?

İlk etapta kokunun doğru kullanımı çok önemli bence. Doğru kullandıktan sonra zaten burnumuzla beynimiz bizi yönlendiriyor.En dikkat edilmesi gereken şey parfümün nasıl kullanıldığı. Benim tavsiyem parfümü tene sıkmaktan yana değil.Tene sıkıldığı zaman koku değişebiliyor.Kendi kokumuzu birleştirip farklı bir kokuya dönüşebiliyor. Bu bizim istediğimiz anlamda doğru bir şekilde yönlendirmeyebilir. Ve sağlık açısından da tene sıkmak çok sağlıklı değil.Hem de kokunun kalıcılığını çok ciddi anlamda düşürüyor.Vücudunun teri, sıcaklığı, tuzu hava sıcaklıklarıyla da birleşince parfümün etkisini oldukça düşürüyor. Ben parfümün kıyafete sıkılması taraftarıyım. Çünkü kıyafete sıkıldığı zaman vücudumuzun terinden, sıcaklığından, tuzundan ve minerallerinden koku uzaklaşmış olacak. Ve parfüm böylece daha kalıcı olacak, bir nevi parfüm kendi bedenimizi korumuş oluyor. Parfümü böyle kullandığımız zaman hem daha verimli hale geliyor hem de kokunun mağazada kokladığımız haliyle beraber aynı etki yapmasını sağlıyoruz. Özellikle de insanın kendi ten kokusundan parfüm kokusunu uzaklaştırmak daha etkileyici.

“Türkiye bu anlamda bitki cenneti dolayısıyla da bin bir çeşit doğal kokuya da sahip”

Şu andaki çalışmalarınız neler?

12 bin çeşit koku üzerinde çalışıyorum ve değişik alanlarda koku üretimi yapıyorum. Her hafta 20 tane kokuyu sentez ediyoruz. Kendi tasarladığımız ve kendi dünyamızda oluşturduğumuz kokuları kreasyon haline getiriyoruz. Ben doğadan kokular biriktiriyorum ve elde ediyorum. Binlerce çeşit bitki var ve bilmediğimiz yerlerde kendiliğinden yetişiyorlar. Türkiye bu anlamda bitki cenneti dolayısıyla da bin bir çeşit doğal kokuya da sahip. Bizim dağlara çıkıp bitki aramamız lazım. Lavantada dünyada en önemli ülkeler arasına girdik ama daha lavanta gibi o kadar çok kokumuz var ki! Bu kokular dediğimiz büyük bir pazar.... Şampuanından, çamaşır detarjanından çöp poşetlerinden tutun da, kremler, aromalar, her şeyin içinde koku var.

Dağlarda koku arıyorsunuz ayrıca atölyeler de düzenliyorsunuz.

Tabii en son Bayburt’taki öğrencilerle keşfe çıktık. Kilometrelerce yürüdük, arazilerde araştırmalar yaptık. Bitkiler topladık, fotoğraflandırdık ve bitkilerin analizini yaptık. Hangi bitkiden ne kokusu elde edebiliriz ve katkı maddesi olarak içinde ne kullanarak sentezleyebiliriz diye çalıştık. Türkiye’nin dört bir yanında koku üzerine atölyeler düzenliyorum. Atölyelerde A’dan Z’ye parfüm yapımı öğretiyorum ve herkes kendi kişisel parfümünü tasarlıyor. Bunun dışında bilgiler eşliğinde ilerliyoruz; parfümün tarihçesi, kokunun tarihçesi, limbik sistemde kokunun yeri, kokuyu nasıl alırız? Atölyeler kişiye temel seviyeyi öğreterek kendi parfümünü tasarlama hikâyesi üzerine kurulu. Bu atölyelerle yetinmeyip konuya daha derinlemesine ilgi duyanlarla parfümörlük noktasında ilerlemeye devam ediyoruz. Türkiye, kozmetikte gerçekten iyi yerde ama markalaşma sürecinde biraz zayıf.