Yeniden Antakya Platformu Derneği; “Şehrimize olan tutkumuz bizleri bu çatıda buluşturdu”
Yakın zamanda depremi yakından yaşamış ve yakınları kaybetmiş Antakyalılar ile geçen hafta beraberdim. Yeniden Antakya Platformu Derneği kurdular dayanışma ile yaraları sarmaya ve yeniden doğdukları toprakları canlandırmaya çalışıyorlar, projeler gerçekleştiriyorlar. Derneğin Başkanı, Hacettepe Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gazi Huri ile depremde yaşananları ve derneğin çalışmalarını konuştum.
Geçen hafta Bursa-Mudanya merkezli bir deprem daha yaşadık, hasar vermese de kendisini ciddi hissettirdi. İstanbul’da da depremi hissedenler olmuş ben sadece o anda başım dönüyor zannettim. Ama ailem Bursalı olduğu için baya sallandıklarını ve yine korkuya kapıldıklarını söyledi. Tek duam büyük yeni bir deprem felaketi yaşamamaktı özellikle bu mevsimde dışarılarda nasıl yaşanır düşüncesi yerleşti ve aklım deprem bölgesine gitti. Karda kışta, konteynerlerde nasıl yaşıyorlardı? Deprem gündemimizden hiç düşmemesi gereken en önemli sorunumuz… Kaldı ki her küçük sarsıntıda hemen geçmiş depremi hatırlıyor, depremzedeleri düşünüyor ve hemen deprem uzmanlarına koşuyoruz. Bu iş artık hayati meselemiz, öyle ki Prof. Dr. Naci Görür’ün son açıklamaları kaygı verici; “İstanbul'da her an deprem olma riski yüzde 47. Bu inanılmaz bir oran. Neredeyse yazı tura atacaksın" diyor. Görür ayrıca, her iki fay aynı anda kırılması durumunda 7,5 büyüklüğünde deprem öngördüğünü belirtti. İstanbul’da yaşayan ve depremi yakından yaşamış Bursalı biri olarak deprem gerçeğiyle yaşamak çok zor, umarım başımıza yeni büyük felaketler gelmez. Yakın zamanda depremi yakından yaşamış ve yakınları kaybetmiş Antakyalılar ile geçen hafta beraberdim. Yeniden Antakya Platformu Derneği kurdular dayanışma ile yaraları sarmaya ve yeniden doğdukları toprakları canlandırmaya çalışıyorlar, projeler gerçekleştiriyorlar. Derneğin Başkanı, Hacettepe Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gazi Huri ile depremde yaşananları ve derneğin çalışmalarını konuştum.
Kaç kuşak Antakyalısınız ve ‘Antakyalı olmak’ nasıl bir his ve nedir?
Benim bildiğim en azından 1800’lü yıllardan beri Antakya’da yaşamış bir ailenin bireyiyim. Antakya'nın tarihi ve kültürel zenginliği benim için bir ayrıcalık. Bu şehirde yaşamanın ve köklü bir Antakyalı ailesine mensup olmanın getirdiği gurur ve sorumluluk duygusuyla büyüdüm. Burada her sokak, her eski yapı ve her yemek, yüzyıllar boyunca devam eden zengin bir mirası temsil ediyor. Ayrıca, Antakya'nın insanları sıcakkanlı ve misafirperverdir; bu da şehri daha da özel kılıyor. Geçmişle iç içe olan bu atmosferde yaşamak ve bu mirası gelecek nesillere aktarmanın önemini hissetmek gerçekten harika bir duygu.
“Depremin şiddeti ve dehşeti tarif edilemezdi”
Deprem olduğunda neredeydiniz, neler hissettiniz?
İlk depremde Ankara'daydım, sabahın erken saatlerinde yaşandı ve Antakya'daki yakınlarıma ulaşamadığımda hemen yola çıktım. Ancak, öğlen saatlerinde Antakya'ya varmamın ardından ikinci büyük deprem yaşandı. Depremin şiddeti ve dehşeti tarif edilemezdi. O an, adeta kıyametin ortasındaymış gibi hissettim. Korkuyla birlikte şok içinde kaldık ve hepimiz için büyük bir felaketin ortasında olduğumuzu fark ettik.
“Ailemin hepsi Antakya’da”
Depremde ilk aklınıza neler geldi, aileden kimler Antakya’daydı ve çok kayıp verdiniz mi?
Ailemin hepsi Antakya'da. İlk, orada tek başına yaşayan annem aklıma geldi, deprem sırasında. Çok ciddi sayıda birinci dereceden ve yakın çevreden kayıplarımız oldu maalesef.
Depremle birlikte Antakya tabir yerindeyse yerle bir oldu, bir anlamda çocukluğunuz da yok oldu ve öldü. Çocukluğunuzun geçtiği sokakları yıkılmış olarak görünce neler hissetiniz?
Çocukluğumun geçtiği sokakları yıkılmış olarak görmek gerçekten yıkıcı bir duygu. O sokaklarda yaşanan hatıralar ve anılar, hayatımın temel taşlarındandı. Bu manzarayı görmek, geçmişe dair hatıraların da yok olmasıyla birlikte büyük bir kayıp hissiyatı yarattı.
“Komşuluk ilişkileri ve yardımlaşma bu süreçte önemli bir rol oynamış”
Antakya ve bölgesi deprem kuşağında, daha önce de deprem yaşamış bir coğrafya. Aile büyüklerinizden dinlediğiniz hikâyelerde geçmiş zamanlarda olan depremler bölgeyi nasıl etkilemiş ve yeniden ayağa nasıl kalkılmış?
Evet, Antakya ve çevresi tarih boyunca deprem riski olan bir bölgedir. Aile büyüklerimden duyduğum hikâyelerde, geçmişteki depremlerin bölgeyi oldukça etkilediği ve ciddi hasarlara neden olduğu bilgisini aldım. Bu depremler sonucunda, evlerin yıkıldığı, altyapının zarar gördüğü ve insanların yaşamlarının ciddi şekilde etkilendiği anlatılır. Ancak, her seferinde toplum dayanışması ve birlik olma ruhuyla, insanlar bir araya gelerek yeniden inşa sürecine başlamışlar. Yeniden yapılanma sürecinde, birbirlerine destek olup dayanışma içinde hareket ederek, bölgeyi tekrar ayağa kaldırmışlar. Özellikle komşuluk ilişkileri ve yardımlaşma bu süreçte önemli bir rol oynamış. Bu deneyimler, insanların dayanma, dayanışma ve yeniden inşa etme gücünü göstermiş ve gelecek nesillere de önemli bir ders niteliği taşımış.
“Depremler, ruhsal olarak da derin etkiler bırakabilir”
Bir hekim olarak sormak isterim deprem yarası kapanmayan en acı yara mıdır?
Depremler, fiziksel yıkımın yanı sıra ruhsal ve duygusal olarak da derin etkiler bırakabilir. Bu felaketler, insanların yaşamlarını aniden değiştirir, sevdiklerini kaybetmelerine neden olabilir ve çevrelerindeki her şeyi yok edebilir. Depremlerin yarattığı travma ve kayıplar, uzun bir süre boyunca insanların ruh sağlığını etkileyebilir. Ancak, acı yaratan durumların değerlendirmesi kişisel ve duygusal bir bakış açısına göre değişir. Herkesin travma yaşama ve bu durumlarla baş etme biçimi farklı olabilir. Bu nedenle, depremlerin yarattığı acıların kişisel deneyimler ve ruhsal sağlık açısından derin bir etkisi olduğu söylenebilir, ancak her zaman en acı olanı belirlemek zordur çünkü acı, kişiden kişiye değişebilir.
“Farklı deneyimleri ortak vizyonda buluşturan bir ekibiz”
Depremden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olmamalı da ve unutmamalı, unutturmamalıyız. İşte bu noktada ‘Yeniden Antakya Platformu’ çok önemli bir oluşum. Platform nasıl ve ne zaman kuruldu, kuruluş amacı nedir, çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biz, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük bir yıkım yaşayan şehrimiz Antakya’nın inşası ve onarımı için 1 Nisan 2023’te Yeniden Antakya Platformu Derneği çatısı altında bir araya gelen Antakyalılar ve Antakya sevdalılarıyız. Şehrimize olan tutkumuz bizleri bu çatıda buluşturdu. Her birimiz kendi alanında yetkin, farklı deneyimleri ortak vizyonda buluşturan bir ekibiz. Antakya ve Antakyalılar için refah içinde, sürdürülebilir bir gelecek idealinin takipçisi ve yürütücüsüyüz.
“Vakıf kurma yolunda önemli adımlar atıyoruz”
‘Yeniden Antakya Platformu’na nasıl üye olabiliriz, çalışmalarınıza nasıl katılabiliriz ve hangi alanlarda destek olabiliriz?
www.yap.org.tr adresimizdeki üyelik formu ile bize üye olabilirsiniz.
Platforma hangi kurum ve kuruluşlardan ne gibi destekler aldınız, bu listede kimler var, dünyaya da sesimizi duyurabildik mi?
Birleşmiş Milletler (UN), Birleşmiş Milletler Kalkınma Derneği (UNDP), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), UNICEF, büyükelçilikler, diğer STK’lar, kurum ve kuruluşlar ile iş birliği içerisinde çalışmalar yürütüyoruz. Turkey Mosaic Foundation ile kurumsallaşma konusunda partnerliğimiz var. Projelerimize TED Antalya Vakfı, Türkiye Rotary, Türkiye İhracatçılar Meclisi, Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği gibi yapılanmalar ve Türkiye’nin önde gelen özel kurum ve iş insanları destek veriyor. Ayrıca Avrupa Entegrasyon Derneği, Suna ve İnan Kıraç Vakfı, İhtiyaç Haritası gibi birçok dernekle proje görüşmelerimiz devam ediyor. Vakıf kurma yolunda önemli adımlar atıyoruz.
“Antakya, eski günlerine dönebilir”
Gidenler büyük acımız, kayıpların tesellisi yok elbette ve bu noktada sözün bittiği yerdeyiz. Ama yaşam devam ediyor, işte bu noktada Antakya o eski günlerine geri dönebilecek mi, yeniden inşa sürecinde eski dokuyu geri getirebilecek miyiz?
Depremin yarattığı kayıpların telafisi mümkün olmasa da toplumlar felaketlerden sonra yeniden inşa sürecine girebilir ve güçlenebilir. Antakya gibi tarihî bir şehir, yeniden yapılanma sürecinde geçmişin dokusunu koruyabilir ve eski günlerine dönebilir. Yeniden inşa süreci uzun ve zorlu olabilir; ancak toplumun dayanışması, yetkililerin planlama ve restorasyon çalışmalarıyla Antakya'nın tarihi dokusunu korumak ve eski güzelliklerini yeniden canlandırmak mümkün olabilir. Bu süreçte, binaların yeniden yapılandırılması, altyapının güçlendirilmesi ve kültürel mirasın korunması gibi adımlar önemlidir. Toplumun bir araya gelerek, geçmişin değerlerini, geleneklerini koruyup onarıma katkı sağlaması, Antakya'nın tekrar eski günlerine dönmesine yardımcı olabilir. Gelecek nesillere de bu tarihî şehrin mirasını aktarmak ve korumak büyük önem taşımaktadır.
“Hatay, herkesin ortak mirasıdır”
Atatürk’ün “Hatay benim şahsi meselemdir!” sözünü yeterince anlayarak ve o sözden yola çıkarak o özel coğrafya hepimizin şahsi meselesi olarak kalabilecek mi?
Evet. Atatürk'ün "Hatay benim şahsi meselemdir" sözü, özel ve tarihsel bir anlam taşır. Bu söz, Hatay'ın Türkiye için özel bir öneme sahip olduğunu vurgular ve Atatürk'ün bu konudaki yakın ilgisini belirtir. Hatay, tarihi, kültürel ve coğrafi açıdan önemli bir bölgedir ve sahip olduğu zenginliklerle herkesin ortak mirasıdır. Bu özel coğrafya, sadece o bölgede yaşayanların değil, Türkiye’nin ve dünyanın, herkesin ortak sorumluluğu ve meselesi olarak kabul edilmelidir.