Taraftar derin bir oh çekti Sergen’le yola devam

Taraftar derin bir oh çekti Sergen’le yola devam
Başkan Ahmet Nur Çebi, şampiyonluğun hemen ardından Az Önce Konuştum’da konuğum olduğunda Sergen Hoca’yla anlaşma konusundaki soruma “Bir sorun yok, aksine Hoca’yla uzun vadeli bir anlaşma düşünüyoruz”...

Başkan Ahmet Nur Çebi, şampiyonluğun hemen ardından Az Önce Konuştum’da konuğum olduğunda Sergen Hoca’yla anlaşma konusundaki soruma “Bir sorun yok, aksine Hoca’yla uzun vadeli bir anlaşma düşünüyoruz” demişti. Bu açıklama başta ben olmak üzere tüm Beşiktaşlıların içine su serpmişti. Bir kişi hariç!
​ Çünkü o kişi, Türkiye futbol tarihine gelmiş sadece en yetenekli isimlerden değil aynı zamanda en zeki isimlerden biriydi. Türkiye’de uzun süreli anlaşmaların hiçbir anlamı olmadığını, üç maç üst üste kaybedersen değil beş, elli yıllık anlaşman olsa ne yazacağını herkesten daha iyi o biliyordu.
Beşiktaş’ın şampiyonluğunu ilan ettiğinin ertesi günü sistemli bir şekilde yayınlanan bazı haberler, yazılar sürekli şu mesajları veriyordu: “Sergen Yalçın’ın dini imanı para!” “Sergen Yalçın’ın istediği para dudak uçuklatıyor” “Beşiktaş’ı batırmak mı istiyor?” Ardından taraftarın yüreğine su serpen(!) tivitler atmaya başladı duyumcular: “Sergen Yalçın indirim yapmazsa yönetimin B planı hazır!”
​Aradan günler, haftalar ve ne yazık ki bir ay geçtikten sonra kamuoyunda oluşturulan algı şuydu: “Sergen Yalçın paracı adamın teki! Para için Jet Fadıl’ın, Cem Uzan’ın takımında oynamadı mı zaten?”
​Bütün bunlar olurken Sergen Hoca kendisine atılan bu çamurları temizleyecek bir hamle bekliyordu. Lakin o hamle gelene kadar birileri yine basına “Hoca’nın istediği paranın yarısını teklif edecek yönetim” haberlerini sızdırmıştı bile. İşte tam o günlerde Sergen Yalçın’ı aradım, sesi titriyordu anlatırken; “Sen benim anlaşma sürecimin tanıklarından birisin. Bir tek saniye para konuştum mu? Pazarlık yaptım mı? Benim bu şekilde yıpratılmama nasıl izin verirler? Olacak iş mi bu? Herkes biliyor ki benim derdim para değil. Bizim seneye yeniden şampiyon olmamız için, takım kurmamız, eksikleri gidermemiz lazım… Oyuncularla konuşuyor birileri, oyuncular beni arıyor. Hiçbir şeyden haberim yok. Benim derdim bunlar…” dedi.
​Sahiden de dediği gibiydi, Sergen Hoca’nın anlaştığı günü dün gibi hatırlıyorum. Yönetimdeki kronik Sergen Yalçın rahatsızlarına rağmen Başkan Çebi ve Asbaşkan Emre Kocadağ, Sergen Hoca’da ısrar edince karar çıkmıştı. Allah’ı var Başkan sezon boyunca Sergen Yalçın’ın omzundan hiç çekmedi elini… Hep sahip çıktı. Arkasında durdu. Ümraniye’nin sorunlarıyla, özellikle oyuncuların ödemeleri konusunda büyük fedakarlık yaptı. Kaldı ki ben bizzat şahidim, Sergen Hoca, Beşiktaş’la sözleşmesini imzaladıktan sonra avukatına göndermişti. Üç saniyede atılan o imza futbol tarihine geçecekti. Sonrasında Az Önce Konuştum’a geldiğinde kuliste o günü hatırlattım, “Kulübün imkânları belli. Ben de bunları bilerek geldim. Başkası yapabilir ama ben Beşiktaşlıyım, bu durumu bile bile nasıl daha çok para isterim?” diye cevap verdi. ​Bu sözlerin sahibi Sergen Yalçın’ın Beşiktaş’ta o gün de derdi para değildi, bugün de değil.
48 saat süren krizin tek bir sebebi var: Kulübün ekonomisinden neredeyse tüm branşlardaki başarılarıyla bu sene yere göğe sığdıramadığımız yönetimin -ki sonuna kadar hak ettiler tüm övgüleri- Hoca’yla iletişimini yüzüne gözüne bulaştırması.
​Para şüphesiz antrenöründen futbolcusuna tüm profesyoneller için önemli. Ama o profesyoneller arasında öyle karakterler vardır ki onlar için paradan daha önemli şeyler vardır. Sadece futbolda değil, iş hayatında da böyle değil midir? Kendisini değerli hissettirmediğiniz başarılı bir çalışanınıza ne para verirseniz verin, tutamazsınız.
​Beşiktaş’ta yönetim kurulu yedek üyesi sıfatıyla iletişim departmanının başına geçtiğimde futbolla ilgilenen arkadaşların hepsine şunu söylemiştim; “Biz gazeteciler için güçlü bir haber kaynağından daha önemli insan yoktur. Gazeteciler Fatih Terim’i, Şenol Güneş’i, Sergen Yalçın’i, Burak Yılmaz’ı, Arda Turan’ı kontak havuzunda tutmak ister. Dolayısıyla siz yöneticiler basına bir oyuncuyla ya da antrenörle ilgili haber sızdırdığınızda, yazı/tivit yazdırdığınızda şunu bilin ki haberin konusu olan futbolcu/antrenör bu haberi kimin yaptırdığını herkesten kolay öğrenir! O yüzden bu işlerden uzak durun. Bırakın medyayla ilişkileri profesyonel iletişim ekipleri yönetsin.” He diyeceksiniz ki böyle oldu mu? Bir süreliğine oldu. Ondan sonrasında istifama kadar giden süreci Beşiktaşlılar iyi biliyor. Kafa ütülemeyeyim…
​Sergen Yalçın meselesinde yaşananlar da tam olarak bundan ibaret. Sergen Hoca kendisiyle ilgili çıkan haberleri kimin/kimlerin yaptırdığını çok iyi biliyor. Sergen Yalçın yönetim kurulunda, sosyal ortamlarda kendisiyle ilgili konuşulanları da başka teknik direktörlere gönderilen mesajları da biliyor! Tüm bunların üstüne şampiyon olduktan sonra 1 ay bekletip, bu süreçte neredeyse her gün hakkında “Paracı Sergen” imalı haberler çıkınca başka ne tepki vermesi bekleniyordu bilmiyorum ama süreci yakından takip edenler için bu tepki sürpriz değildi.
Hiç şüphe yok ki 48 saat süren krizin çözülmesinde bir numaralı rol, hocasını değil evladının arkasında dimdik duran Beşiktaş taraftarınındır. Başkan Çebi ve Asbaşkan Kocadağ’ın da hakkını yemeyelim… Hatanın neresinden dönülürse dönülsün. Geç de olsa bir yanlışın camiada büyük bir kriz doğurmasına mani oldular. 
Sergen Yalçın’ın adı ne zaman Beşiktaş’la anılsa, sosyal medya hesabıma onun çubuklu formayla fotoğrafını koyup “Elbet Bir Gün Kavuşacağız” yazardım. Sonunda kavuşmuşken bu hikâye böyle yarım kalmamalıydı… Kaldı ki bu krizin çözülmemesi ne Başkan’a ne yönetime ne hocaya ne de Beşiktaş’a yarardı. Lakin bu krizden ders çıkarmak şart. Türkiye futbolunu yönetenlerin çoğunluğunun hâlâ ciddiye almamakta ısrar ettiği ve hatta şaka konusu yaptığı iletişimin önemi bir kez daha acı bir deneyimle tecrübe edildi. İletişim iletişim diye kendimi paralarken kast ettiğim tam olarak buydu… Niyetinden bağımsız bir iletişim hatası az kalsın en zor sezonda iki kupa kaldırmış ve muhtemelen daha birçok başarıya imza atacak Hoca’sından edecekti Beşiktaş’ı…
NOT: Bu işi birkaç yıl yaptığım için biliyorum, bu yazıdan yola çıkarak benim Beşiktaş’ta iletişim için mevzuyu kendime yonttuğumu düşünen bir kısım aklıevvel olacaktır. İstifa ettiğim gün bir daha asla kulüp yöneticiliği yapmayacağımı söylemiştim. Beşiktaş için canımı veririm ama benim için o defter bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.