Türkiye iktidar kaynaklı bir kriz yaşıyor

Türkiye iktidar kaynaklı bir kriz yaşıyor
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, BiDeBunuİzle YouTube kanalında Yavuz Oğhan’ın konuğu oldu. Cumhur İttifakı tarafından “düşman” ilan edilen Millet İttifakı ile 6’lı masada bir araya gelen ve güçlendirilmiş...

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, BiDeBunuİzle YouTube kanalında Yavuz Oğhan’ın konuğu oldu. Cumhur İttifakı tarafından “düşman” ilan edilen Millet İttifakı ile 6’lı masada bir araya gelen ve güçlendirilmiş parlamenter sistem için birlikte hareket eden Ahmet Davutoğlu, Yavuz Oğhan’ın “Millet İttifakı, 6’lı masa, ekonomik kriz, seçime hazırlık, Cumhur İttifakı’nın muhalefete yaklaşımı” konularındaki sorularını yanıtladı.

İttifak var mı, yok mu?
Bu bir süreç. En başından beri ben hep şunu söyledim: Diyalog, işbirliği, ittifak. Diyalog zaten herkeste olması gereken bir şey. Şu anda bizim iktidarla diyaloğumuz yok. Bayramlaşmada bile karşımıza çıkmıyorlar. İşbirliği, Türkiye’nin politikaları, genel gidişatı konusunda ortak bir perspektif geliştirme çabasıdır. Belli alanlara yoğunlaşabilir, bütünü kapsayabilir. İttifak ise seçimde, seçim şartlarında kader birliği yapmaktır.

ÇOK ÖNEMLİ BİR AŞAMA

İttifak Türkiye’de terminolojik olarak yerleştiği için ittifak ismi öne çıkıyor. Bu bir süreç. Biz yaklaşık bir sene, bütün siyasi partilerle ikili diyaloglar içinde görüştük. İkişer ikişer görüşülüyordu. Bu yılbaşından itibaren bu ikili görüşmeleri altılı bir formata döndürdük. Bir kere üçlü formatta Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener ile bizim bir görüşmemiz oldu.

Bu çok önemli bir aşamadır. Daha önce Millet İttifakı bünyesinde dahi bir seçim ittifakı olmasına rağmen liderler böyle üçlü dörtlü masalar bir araya getirmemişti.

ÖNCELİK PARLAMENTER SİSTEM

Oradan kapsamlı ve derinlikli bir ittifak çıkabilir miydi? Çıkabilirdi, ben de bunu çok arzu ettim, elimizden gelen çabayı da sarf ettik. Ancak bütün istişarelerde vardığımız sonuç şu oldu: Bunun önce parlamenter sistemde bir işbirliği zeminine oturması ve parlamenter sistemin üzerinde bir işbirliği başlatmamız. O konuda çok somut bir modelle halk önüne çıktık.

SEÇİM YASASI, ALTILI MASAYA KARŞI HAMLE

Sonra ikinci toplantıda, bu sefer seçim yasası gündeme geldi. Bunlar bir satranç hamlesi gibi, siz bir hamle yaparsınız, karşıdan bir hamle gelir. Bizim o altılı masa görüntümüz, buluşmamız ve parlamenter sistem açıklamamız olmamış olsaydı muhtemelen böyle bir seçim yasasına ihtiyaç da hissetmeyebilirdi iktidar. Bizim o birlikteliğimize karşı iktidar da, o birlikteliğin seçim ittifakında bir anlamda içini boşaltmak için, seçim ittifakına dönüşmesini engellemek için yeni bir yasa çıkardı.

6 LİDER BİRLİKTE KARAR VERECEĞİZ

Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilemiyor ama milletvekili seçimlerini doğrudan etkileyen bir tablo. İttifaka girmenin anlamını neredeyse yok eden bir yasa geçti. Böyle bir durumda seçim ittifakının mahiyeti konusunda yeniden düşünme ihtiyacı oldu… Yine son görüşmemizde 6 lider cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili günü geldiğinde hep beraber oturup karar verme, milletvekili seçimiyle ilgiliyse muhalefetin en fazla nasıl milletvekili çıkaracağı konusunda herkesin kendi çalışmasını yapması kararı alındı.

ÜÇ KOMİSYON ÇALIŞIYOR

3 komisyon kuruldu. Birisi geçiş sürecinin anayasal altyapısını konuşmak. Hukuki teknik ağırlıklı bir komisyon. İkincisi seçim güvenliğini sağlamak üzere bir komisyon. Üçüncüsü de siyasi koordinasyonu sağlamak üzere. Bu komisyonların bir sonraki ev sahibi Demokrat Partisi olacak. Komisyon çalışmalarına bizden hukuk ve teknikte Serap Yazıcı katılacak. Siyasi diyalog ve koordinasyon komisyonuna Nedim Yamalı katılacak. Seçim güvenliği ve seçimle ilgili çalışmaya da Ayhan Sefer Üstün katılacak.

İLK DEFA 6 SİYASİ PARTİ ORTAK ZEMİNDE BİR ARADA

Daha fazla beklenti var gibi…
Daha tahkim edilmiş, yapılandırılmış ittifak ihtiyacı var. Ama bu gelinen aşamayı yavaş gidilen bir aşama olarak görmemek lazım. 30-40 yılda ilk defa 6 siyasi parti Türkiye’yle ilgili bir konuda bir zeminde bir araya geldi. Ve bunun psikolojik etkisi olağanüstü. Dün Bahçeköy’de bir yangın olmuştu. Orada vatandaşlarımızla oturduk. Herkesin dilinde aman bu masaya zeval gelmesin. Tabii bazı yerlerde kaygı da ifade eden var. Şu ve bu partiyle beraber olma konusunda ama bu doğal. Önemli olan şu: Türkiye’nin geleceğiyle ilgili 6 siyasi liderin bir masa etrafında bir işbirliği platformunda bir araya gelmesi.

YANLIŞ İNSANLAR YANLIŞ YERLERDE GÖREV YAPTIĞI İÇİN BU HALDEYİZ

Ekonomiyle ilgili her parti kendi açıklamalarını yapıyor. Biz de 2021 Kasım’da Yıkımdan Çıkış Eylem Planını açıkladık. Daha önce 2022’de de Gelecek Ekonomi Modeli’ni açıkladık. Ama herkesin şunu fark etmesi lazım, bu saf bir ekonomik kriz değil. Bu bir ekonomi politik kriz. Köküne işleyen bir sistem olur, iyi işler, insanlar yerli yerince görevlerini yapıyorlardır ama dışarıda veya içerideki bir takım faktörlerden bir ekonomik kriz çıkar. 2008 ekonomik krizi dış faktörle gelmişti. Yüzde 8-9 gibi bir küçülme yaşandı, sonra toparlandı. 2001, içerideki bir krizdi. O da bir ekonomipolitik krizdi. Bir anayasa kitapçığı üzerinden… Yapısal problemler de vardı orada.

EKONOMİPOLİTİK BİR KRİZ

Şimdi burada da bir ekonomipolitik kriz var. Siyasi yönetimin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir kriz boyutu var. Dış faktörler olabilir, her zaman olacaktır. Rusya ve Ukrayna’nın savaşı veya başka faktörler. Ukrayna parası yüzde 30 değer kaybetmiş bir yılda, Rus parası yüzde 60 değer kaybetmiş, Türk Lirası yüzde 90 değer kaybetmişse bunun dış faktörle ilgili bir tarafı yok. Eylül ve ekim ayından itibaren başlayan hiperenflasyona giriş süreci dış faktörle ilgili değil ki. Son 3 yıl içinde 3 maliye bakanı değişti, 3 merkez bankası başkanı değişti. Rusya-Ukrayna savaşı mı değiştirdi bunları? Niye değişti bunlar? Her şey iyi gidiyor idiyse Cumhurbaşkanı, hazine ve maliye bakanını neden değiştirdi. Gerçi birisi aldı başını gitti de… Ama Lütfi Elvan’ın görevden alınması trajikomik bir şeydir. Ne gerekçeyle alıyorsunuz? Yerine getirdiğinin nitelikleri hangi konuda öncekinden daha iyi? Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal hakeza. Aldıysan yeni başkan niye faizi daha sonra istediğin düzeye indirmedi?

KRİZİN ANA NEDENİ

Bunların hepsi şunu gösteriyor. Yanlış insanlar yanlış yerlerde görev yapıyor. Bu krizin ana sebebi ehliyetsiz liyakatsiz kadroların oluşturduğu bir siyasi yönetim biçimi. Ve o yönetim biçiminin arkasında da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği yapıda bir gece yarısı bakanlar görevden alınır, merkez bankası başkanı görevden alınırsa işte gelinecek sonuç bu. Şaşırmamak lazım.

SİHİRLİ FORMÜL YOK

Bir sihirli formülle halkın ekonomik krizini tek bir adımda çözecek gibi bir durum yok. Her parti bu konuda çalışma yapıyor ve başta bizim partimiz olmak üzere kamuoyu tanıyor ekonomi kurmaylarını. Şimdi bugün ekonomi yönetimini elimize alsak önce 24 saatte kurumları yerine oturtur, tanımlarız. Ne yapacağımızı biliyoruz. Ve kısa bir sürede ekonomiyi toparlar, öngörülebilir bir ekonomi oturturuz. Mesele ehil kadrolar.

İKİ YIL ÖNCE UYARDIK

Başka partilerde de iyi ekonomistler var. Bizim muhalefetin bir insan kaynağı sıkıntısı yok. Yapılacak şeyleri biz 2020 Haziranı’nda, daha 2 sene önce açıkladık. Türkiye hiperenflasyona gidiyor, bir dolarizasyon yaşanıyor, ehliyetsiz kadrolar işbaşında, üretimde sıkıntı var, ÜFE artıyor… Bunlar bizim açımızdan meçhul ya da ne olacağı belli olmayan şeyler değil.

MUHALEFET Mİ ÜRETİYOR KARAMSARLIĞI, ASGARİ ÜCRETLİYİ FİTREYE MUHTAÇ HALE GETİRENLER Mİ?

Hükümet karamsarsınız dedi…
Biz karamsar değiliz, halka gitsinler… Bir yıl içindeki tabloya bakın. Geçen sene nisanda Adana’ya gitmiştim, bu sene de nisan başında Adana’daydım. Bir yıllık fiyatları bana getirin dedim. Margarin 4 liraymış, şimdi 10 lira. Bulgur 6 liraymış, şimdi 16 lira. Nohut 8 liraymış, şimdi 18 lira. Mercimek 9 liraymış, şimdi 22 lira. Zeytin 29 liraymış, şimdi 46 lira. Peynir 52 liraymış, şimdi 90 lira. Kıyma 49 liraymış, şimdi 84 lira. Neyi alırsanız alın yüzde yüze yakın artış olursa bunun karamsarlığını muhalefet mi üretiyor? Karamsarlık ise Diyanet İşleri Başkanı’nın fitre açıklamasına bakın: 40 lira. 4 kişilik aile için aylık asgari ücretin üzerinde. Türk halkının yüzde 70-80’i, asgari ücret alanların hepsi fitre alacak kadar muhtaç demek bu. Karamsarlığı çizen tablo bu.

Ekonomide ortak bir tavra ihtiyaç yok mu?
Şu anda bence de oluşmasında fayda var ama bu bir süreç.

Bu süreç heyecanı azaltmıyor mu?
Sadece ekonomi değil. Kuvvetli bir işbirliği zemini var. Bu zemin üzerinde yürümek lazım. Defalarca bu süreci yönettik, çeşitli ülkelere arabuluculuk yaptık. Bosna, Irak, Lübnan... 3 ay içinde alınan mesafeyi doğru okumak lazım. 6 parti olarak alandayız.

Güven tesis edildi mi liderler arasında?
Evet. 6 parti buluşma periyotları uzun değil, bana göre uygun.

Macaristan’da 6’lı muhalefetin kaybetmesi…
Bunu Macaristan’la hiç karşılaştırmamak lazım. İktidarınki züğürt tesellisi. 2013’te Türkiye ve Macaristan milli gelirleri birbirine yakındı. Şimdi Macaristan 15.600 dolar olmuş, yüzde 17 artmış. Türkiye 8 bine düşmüş. Macaristan AB çıpasının olduğu bir yer, her şeye rağmen. Bizim 6’lı masaya benzemeyen bir muhalefet var orada, güçlü siyasi liderler yok. İktidarın tercihleri, yönetim biçimi, popülist yöntem benzer.

ERDOĞAN İKTİDARDA KALMAK İÇİN BAHÇELİ'Yİ SİNEYE ÇEKİYOR

Erdoğan’ın tek hedefi iktidarda kalmak. Ama Sayın Bahçeli ve temsil ettiği ekol Türkiye'nin Avrupa tipi bir demokrasiden, otokratik bir yönetime dönüşmesi konusunda bilinçli bir tavır içerisindeler. Bu tür rejimlere meylediyorlar. İçeride böyle bir ayrım var: Bu ayrımın bir kanadı Perinçek, Çin modeli bir yönetim tasarlıyor. Perinçek’in en yakın finansörü ve Tayyip Erdoğan’ın yeşertip büyüttüğü, tank palet fabrikalarını verdiği Ethem Sancak gitti Moskova’da sanki Türk yetkili gibi açıklamalar yaptı. Sonra AK Parti’yi iktidara getiren ABD’dir dedi. Kim hesap sordu? Perinçek de bunun arkasında durdu. AK Parti hangi parti? Neyi savunuyor, neyi savunacak? Zaten aramızdaki görüş farkı burada. Dedikleri gibi bu kadar rota değiştirdiyse bir çizgisi yok o zaman. Şu anda tek çizgi iktidarın nimetleri üzerinden herkesin kendi gücünü tahkim etmesi.

BAHÇELİ’NİN ERDOĞAN’A MESAJI

Hâlâ Erdoğan’ın Adana’daki olayla ilgili tek bir açıklaması yok. Bahçeli sahip çıktı. Bahçeli belli aralıklarla Erdoğan’a ‘Bana mahkûmsun’ mesajı veriyor. Erdoğan da bunu sineye çekiyor. Ve içeride ve dışarıda kendisini ayakta tutabilecek yeni ittifaklar oluşturmaya çalışıyor. Erdoğan’ı şu an kendince ayakta tutan ittifak, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri hattında.

Türkiye'nin toprağı üzerinden kimsenin siyaset geliştirmemesi lazım. Türkiye’yle kim olursa olsun iyi geçinmek ister. Erdoğan Türkiye’nin jeopolitiğini kullanarak iktidarda kalmaya çalışıyor. Halbuki bu jeopolitik konumun Türkiye’nin refahı için kullanılması lazım, kimsenin iktidarı için değil.

SUÇU BİLEN VE GEREĞİNİ YAPMAYAN İÇİŞLERİ BAKANI

Soylu üst ve dışarıda. Her bakan Erdoğan’a hesap vermek zorunda. Soylu istediği zaman bu çizginin dışına çıkabiliyor. (İBB’ye terör suçlamaları) Yeni yöntem bu, yalan bir haber ortaya at, kamuoyunu çalkalandır. Peker’den maaş alan ismi bildiğini söyledi, üzerinden bir yıl geçti. Hukuk devletinde böyle bir içişleri bakanı görevde kalabilir mi? Çık açıkla. Eğer Sedat Peker suç örgütü lideriyse Soylu suçu ve suçluyu övüyor, örtbas ediyor. Çık ve tutukla, elini tutan mı var? Bir suçu bilen ve gereğini yapmayan bir içişleri bakanını kim ciddiye alır?

HALKIN SITKI SIYRILDI BU İKTİDARDAN

Gerçeklikten kopartmıyor mu insanları tüm bunlar?
Bu bilinçli yapılıyor. Ama halkın iktidardan sıtkı sıyrıldı. Basının baskı altında tutulduğu tek taraflı bir propaganda makinesi işliyor. Ama halkın derin vicdanı da görüyor. Görmemiş olsa bu kadar sert bir mücadeleyi yapamazdık. Sokağa iniyoruz, halk diyor ki biz sizi biliyoruz, siz siyasi ahlak getireceksiniz. Bizim adımızla siyasi ahlak yan yana yazıyor.

Çözülmeyen bir kitle var?
Anket firmalarının güvenilirliğine hiç mi hiç itibar etmiyorum. En ciddi görünen anket firması bizi seçeneklerin arasına koymuyor. Türkiye’yi kimin yönetmesini istersiniz sorusunda Türkiye’yi yönetmiş bir isim yok. Başka hepsi var. En çok takip edilen anket firmaları. Türkiye’de anket firmaları maalesef sektör halini almış. Vatandaş da güvenmiyor. Vatandaştan bilgi alırken adresiyle, bütün detayıyla alıyor. Halk anket firmalarına iktidar partisi dışında parti söylersem baskı altında kalırım diyor. Halk diyor ki siz sandığı önümüze getirin biz ne yapacağımızı biliyoruz.

Maalesef hâlâ dini argümanları kullanarak biat kültürü içerisinde, ne yaparsak yapalım itaat etmek zorundasınız anlayışı var. Hazreti Ömer’den hesap sorulur Erdoğan’dan sorulmaz. Dinen yanlış. Hesap sorulamaz, sorulursa sanki dinen de sorulur gibi bir anlayış var.

İkinci kitle de iktidar giderse sosyal desteği kaybeder miyiz kaygısı içinde olanlar. Oğlumuz çocuğumuz işini kaybeder mi kaygısı içinde olanlar var. Bunu anlatmamız lazım, anlatmaya çalışıyoruz. Onun için rahatsız oluyorlar. Bana dönük rahatsızlıkların temel sebebi bu. İkincisi, sosyal destek konusu, zaten Türkiye sosyal devlettir. Erdoğan ve iktidar cebinden vermiyor. Seçimi kazandıran kitle, bu insanlar ülkeyi iyi yönetirler diyen kitledir. Onu kaybetti AK Parti. Dolayısıyla seçim kazanamaz. Ama bir partiden son gidecek olan bu çekirdektir. AK Parti gücü kaybettiğinde onlar orada olmayacaklar… Hangi parti şahsileşmişse o şahısla birlikte kayboldu. Yok olması zaman alır ama bir kere düşüşe geçti mi o kişiyle birlikte biter.

Merkez sağ hep değişir, dinamiktir, yeni isimler üretir. O kitleler başta çok bağlı olurlar. Demirel’e, Özal’a, şimdi Erdoğan’a… Ama iktidardayken. Ama kötü performans gördüğü anda yeni arayış içine girer. O arayışın gelecek partisi eksenine oturacağına yüzde yüz eminim.

TÜRKİYE'DE FİİLEN BİR KOALİSYON VAR

AK Parti Batı’dan yana, MHP; ABD ve NATO karşı açıklamalar yapıyor. Bakan Soylu da.

Türkiye’de fiilen bir koalisyon var. Eskiden bakanlar hiyerarşisi şöyleydi. Berat Albayrak bakanlar üstü bir bakan. Altında siyasal bakanlar vardı; Süleyman Soylu, Abdülhamit Gül. Sonra iş adamı bakanlar vardı; sağlık bakanı, turizm bakanı gibi ve altında benim proleter bakanlar dediğim, genel müdürlükten gelen bakanlıklar.

Şimdi Süleyman Soylu yukarıya ve dışarıya çıktı.

SÜLEYMAN BEY BAHÇELİ’YE BAĞLI BİR BAKAN

Süleyman Bey şu anda Bahçeli’ye bağlı bakan. Bahçeli onu koruduğu için orada duruyor. Sayın Erdoğan iktidarda kalmak için pragmatik her yolu deniyor. Bugün Rusya’yla iş yapar, yarın tam zıt bir politika takip eder. Onun için siyaset temel amacı tutarlı bir dış politika, tutarlılık değil. İsrail Cumhurbaşkanı’nın geldiği gün, İsrail Dışişleri Bakanı, “Aynı Ukrayna’da olduğu gibi Doğu Akdeniz’de güçlü ülke zayıf bir ülkeyi işgal etti” dedi. Kamuoyunda öyle bir hava yayılıyor ki sanki İsrail mahreçli tehdit karşısında Erdoğan dimdik duruyor. Birleşik Arap Emirlikleri. Daha geçen sene BAE İçişleri Bakanı 15 Temmuz’un faili diyorlardı. Ne değişti? Gerçekten failse niye ilişki kuruyorsunuz? O şehitlerimizin hesabını nasıl vereceksiniz? E fail değilse çıkın açıklayın. Yanlış değerlendirdik deyin. Ya da onlar özür dilesin.

TÜRKİYE'Yİ AK PARTİ Mİ YÖNETİYOR, BAHÇELİ Mİ, BEŞTEPE'DEKİ DANIŞMANLAR MI?

AK Parti’den kopuşlar olacağı istihbaratınız var mı?
Var. Bu kopuşlar olmasa biz bu partiyi kolay kuramazdık. Bizim partiye her partiden gelen var. Esas kopuş iktidardaki partilerde. Özellikle AK Parti’den. Orta kademe yöneticilerde kopuş daha fazla şu an, Sistemle olan ilişkisinde yukarıdakiler kadar doğrudan bir güç irtibatı yok. AK Parti’de hâlâ vicdanına güvendiğim insanların kopmasını bekliyorum. Ve bir kez daha onlara çağrıda bulunuyorum: Vicdanınızın sesini dinleyin. Yalnız kaldığımızda bütün eleştirilerinizde haklısınız diyen birçok insan var. AK Parti’de tahmin edildiğinden çok daha ötede huzursuzluk var. Hâlâ ümit besleyenlerde de şöyle bir huzursuzluk var: Türkiye’yi AK Parti mi yönetiyor, Bahçeli mi, Beştepe’deki danışmanlar mı? Beştepe’deki danışmanlar genel başkan yardımcılarından daha güçlü. Şu anda en önemli sorgulamalardan biri bu: Türkiye’de seçimi kazanan AK Parti, ülkeyi yöneten ise mecliste seçim kaybetmiş milletvekilleri danışmanları ve MHP.

Bahçeli neden size bu kadar kızgın?
Bahçeli’nin siyasi yaklaşımı Türkiye’yi kutuplaştırarak ayakta kalma çabası. O ister ki Türkler Türklere oy versin. Kürtler de Kürtlere oy versin. Bahçeli HDP’nin varlığından hiç rahatsız olmaz. Orada bir hayat alanı bulmuş Bahçeli. O hayat alanını ben tehdit ediyorum. Bahçeli’nin kendi ‘hinterland’ı olarak gördüğü Yörük Havzası’nda ben Yörük Ahmet’im. Dağların içinde doğmuş bir Türkmen çocuğuyum. Bütün o havzada eskiden MHP’ye oy verenlerin çoğu bizim teşkilatlarda. Şu anda en iyi örgütlendiğimiz yer Osmaniye. Yörük başbakanı yerinden ettiniz, geri getireceğiz azmi var. Adana’nın bir tarafından Yörük Ahmet, bir tarafında Serok Ahmet’im.

İKTİDARA GELİNCE İLK İŞ

Bugün muhalefet iktidar olsa ilk ne yapar?
Bugün görevi alsak, yarın topluma vereceğim ilk mesaj güven mesajıdır. Kurumsal altyapıyı ayağa kaldıracak hukuk teminatları, ehil insanları kurumların başına getirmek, makroekonomik istikrar, antienflasyonist politikalar… Tarım ve sanayi. Gelir dağılımı konusunda müthiş bir eşitsizlik var. Bütçede gereksiz harcamaların tümünü kısarak gelir adaletsizliğini giderecek şekilde yapısal bir değişim. Yolsuzluklara giden bütün kaynakları kurutacak şekilde çalışacağız. Çıkaracağımız yasaların maddeleri dahi hazır. Yargıda yapısal bir reform olacak. Biz bunun hazırlığını yapıyoruz. Sektörel bir kriz değil, konjonktürel değil, yapısal kapsamlı bir kriz yaşıyoruz. İçinde hukuk güvenliği, geleceği öngörememek var. Kapsamlı kriz, kapsamlı reformla ayağa kaldırılır. Adım adım hayata geçireceğiz.

ERKEN SEÇİMDE HER AN BİR SÜRPRİZ YAPILABİLİR

Ekonominin hazirana kadar yürütülmesi çok zor. Hiperenflasyon yaşanıyor ve daha fazlası yaşanacak.

İKTİDARA ADAY KOZU VERMEK YOK

Zannetmiyorum ki bizim istemediğimiz bir aday çıksın. Aday isminde nitelikler öncelikli. Kolay olacağını söyleyemem. Ama bizim komisyonlarda, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda hangi şartlarda çalışacağı da tespit edilir. Cumhurbaşkanlığı makamının tek başına herkesin at oynatacağı bir makam olmayacağı ortaya çıktığında adayın nitelikleri ve isimlendirme daha makul bir noktada ele alınır.

YAVAŞ’A TAKDİR

Mansur Yavaş’ın açıklaması son derece sağduyulu ve takdir edilesi. Aday söz konusuysa herkesin isminin geçmesi doğal. Kendileri açıklama yapmadıkça başka bir partinin iç işleriyle ilgili görüş bildirmeyi uygun görmem.

Adayın ismi üzerinde uzlaşılamıyor algısını Bahçeli tetikledi. Erdoğan, kendisi “Adayım” demeden ismini açıkladı. Böylece muhalefetin kendi içinde ciddi ihtilaflar yaşayacağı varsayımıyla... Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu seçim tarihi belirlenene kadar tartışmamak ve gündemde tutmamak konusunda 6 parti lideri mutabık kaldık. Aksi, iktidarın eline koz vermekten başka işe yaramaz. Günü geldiğinde konuşulur, en uygun formülde mutabakat sağlanır.