Besim Güçtenkorkmaz

Besim Güçtenkorkmaz

ALMAN’I DA AĞLATTIK YA

Türk futbolu milli takımlar düzeyinde bir zamanlar dünya üçüncülüğüne kadar yükseldi ama bir standart tutturamadığı için, şu sıralarda, yanılmıyorsam, 40’ıncı sıranın da gerisinde.
İnişli çıkışlı bir grafiğimiz olduğu malum. Doğal olarak, milli takımımız gibi kulüp takımlarımızda da benzer özellikleri taşıyorlar. Bir lig takımının 3 gün arayla oynadığı iki maçın arasında, futbol kalitesi olarak dağlar kadar fark olmasına o kadar alıştık ki.
Bu “gel git”ler içerisinde futbol takımı çalıştırıcılarının da işleri elbette çok zor. Teknik direktör değişikliklerinin bu kadar fazla olmasının bir nedeni de oyunda yaşanan, bize özgü inişler çıkışlar.
Başka ülkelerin futbollarında, hem kulüp, hem de milli takım düzeyinde böyle büyük dalgalanmalar göremezsiniz. İki maç kazanan teknik direktör, sonrasında üst üste 8 maç kaybeder mi? Bizim ülke futbolunda kaybeder. Ve hem takım çöker, hem de teknik adam biter. Şenol Güneş gibi metal veya mental yorgunluğu yaşar, baskılara dayanamaz, bırakır gider.
Şimdi milli takımın başına bir alman Teknik Direktör getirdik. Niye Alman getirdik? Bir kere almanlar işlerine çok iyi odaklanıp işlerinde duygulara fazla yer vermezler. Formayı hak edene verirler. Disiplinlidirler. Kolay pes etmezler. Sistem adamlarıdır. Baskıdan etkilenmezler.
İşte bu düşüncelerle getirdiğimiz Alman Teknik direktörü, daha görevde bir ayı dolmadan, kazanılan son Letonya maçı sonrasında sahanın kenarında ağlarken gördük. Demek ki neymiş? Ülke futbolumuz o kadar farklı ki, bizi düzeltmesi için gelen Alman hocayı, biz 15 günde kendimize benzetebiliyoruz. Alman disiplininden gelen adamı, sahanın kenarında ağlatabiliyoruz. Gerçekten merak ediyorum. Stefan Kuntz, futbol yaşamı boyunca, acaba kaç maçın sonunda sevinçten ağlamıştır?
Bence bu ilk ağlaması olabilir. Bu ağlama, onu da, daha bir ay dolmadan kendimize benzettiğimizin en güzel ispatı. Buradan çok net söylüyorum. Kuntz bize benzerse, ondan hiçbir şey olmaz. Tüm öğretme yeteneğini kaybeder, hatta 6 ay sonra bizden biri olup, bildiklerini bile unutur.
Şimdi buradan Türk futboluna geçersek, benzer yorumlar yapabiliriz.
Türkiye ligindeki her takım bu “gel git”lerle yaşıyor. Ligin başında üst üste maçlar kaybedip, herkesi umutsuzluğa sürükleyenler, kısa süre sonra, oynadığı her maçı kazanarak akıl dışı işlere imza atabiliyor. Veya tam tersi olabiliyor. Yüzlerce örnek var. Bu örneklere bakınca, bize de Kuntz gibi, takımlarımıza bir ağlayıp bir gülmek düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Besim Güçtenkorkmaz Arşivi