Asgari ücreti bilgisayar hesaplasın!

Asgari ücreti bilgisayar hesaplasın!
Asgari ücretin bütün verilerin yükleneceği basit bir bilgisayar programıyla bile istenilen sıklıkta güncellenmesi mümkündür. Öyle yapılması halinde her yıl aynı filmi izlemek zorunda kalmaz, devleti yönetenlerin “Vatandaşı...

Asgari ücretin bütün verilerin yükleneceği basit bir bilgisayar programıyla bile istenilen sıklıkta güncellenmesi mümkündür. Öyle yapılması halinde her yıl aynı filmi izlemek zorunda kalmaz, devleti yönetenlerin “Vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz, devlet yine fedakârlıktan kaçınmayacak” böbürlenmelerine maruz bırakılmaz, asgari ücret arttı diye kimseye minnet duymak durumunda olmayız.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu yarın toplanıyor. Yeni yılda uygulanacak asgari ücreti belirleyecek.

Asgari Ücret Yönetmeliği “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gib zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlıyor asgari ücreti.

Ama gerçek durum bunun çok uzağında ne yazık ki. Asgari ücretlinin 11.402 TL’yle insan onuruna yakışır bir hayat yaşaması mümkün değil.

Türk-İş tarafından yapılan hesaplamaya göre, Türkiye’de dört kişilik bir ailenin standart bir yaşam sürdürebilmesi için gerekli aylık gıda harcaması yani “açlık sınırı” 2023 Kasım ayı itibarıyla 14.025 TL. Asgari ücretle konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür ihtiyaçları şöyle dursun, ailenin sadece gıda ihtiyacını bile karşılamak mümkün değil.

Açlık sınırının 14.025 TL olarak hesaplandığı ülkemizde özel sektör işçilerinin yüzde 70,4’ü asgari ücretin yüzde 20 altında veya üstünde yani 9.121-13.682 TL arası ücret alıyor.

Bunun adı sömürü düzenidir

Bir de “yoksulluk sınırı” var. Gıdaya ek olarak giyim, konut (kira, su, elektrik, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak hesaplanıyor. Yoksulluk sınırı tanımı Asgari Ücret Yönetmeliğindeki asgari ücret tanımıyla birebir örtüşüyor. Öyleyse
asgari ücretin Türk-İş’in yoksulluk sınırı olarak hesap ettiği 45.686 TL olması gerekmez mi?
Ama öyle olmuyor.

Öyle olmuyor çünkü Türkiye asgari ücretin tespitinde işçi ailesinin ihtiyaçlarını değil sadece işçinin kendisinin ihtiyaçlarını dikkate alıyor. Bu nedenle de taraf olduğumuz Avrupa Sosyal Şartının 4. madde 1. fıkrasını onaylamıyoruz. Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücretten söz eden fıkrayı. İnsanlara “Üç çocuk, o da yetmez beş çocuk” demek kolay. Asgari ücreti çalışanın ailesinin de ihtiyaçlarını hesaba katacak şekilde belirleyin siz önce.

Birçok ülkede asgari ücret toplu sözleşmeyle belirleniyor. Bir kısmında ise bizde olduğu gibi karma bir yapı tarafından karara bağlanıyor. Bizdeki Asgari Ücret Tespit Komisyonu adı verilen heyetin on beş üyesi var. Beşi devleti, beşi işvereni, beşi de işçiyi temsil ediyor.

Yani asgari ücretin artırılması amacıyla masaya oturan işçilerin karşısında bunu mümkün olduğunca engellemeye çalışan iki misli sayıda üye var. Zaten 2000-2023 arasında 26 kez yapılan asgari ücret görüşmelerinin sadece sekizinde taraflar arasında uzlaşma sağlanmış. Gerisi devlet-işveren ortaklığının dayatmasıyla sonuçlanmış.

Türkiye Avrupa ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip ikinci ülke. 11.402 TL’lik asgari ücret 366 Avro’ya karşılık geliyor. Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip tek ülke 359 Avro’yla Kuzey Makedonya. O da şimdilik. Aradaki yedi avroluk farkın kapanıvereceği gün çok uzak değil.

Bizdeki gibi yüksek enflasyon nedeniyle alım gücünün her gün eridiği ekonomilerde asgari ücretin sık aralıklarla güncellenmesi gerekir. Yılda bir kez güncellenmesinin Asgari Ücret Yönetmeliği gereği olduğunu söyleyen Çalışma Bakanı’nın bu beyanının gerçekle ilgisi yok. Belli ki Bakan sözünü ettiği yönetmeliği okumamış, okuduysa da anlamamış. Zira yönetmelik asgari ücret en geç iki yılda bir belirlenir derken iki güncelleme arasında iki yıldan daha uzun bir süre olmasının

önüne geçmeyi amaçlamış. Yoksa güncellemenin sık yapılmasına herhangi bir engel yok. Asgari ücret belirlenirken yararlanılan temel veri ücretin sağladığı alım gücünde meydana gelen değişiklik, yani enflasyon oranı. Devletin yetkili kurumu olan TÜİK’in hesapladığı enflasyon oranına ise kimse inanmıyor.

Enflasyonun olduğundan düşük gösterilmesi çalışanların haklarının gasp edilmesi, sofralarındaki ekmeğin çalınması, çocuklarına içirecekleri sütün eksilmesi anlamına geliyor. Hani diyorlar ya “Sende vicdan var mı?” Sende vicdan var mı TÜİK?

Enflasyon oranı düşük gösterilmek suretiyle alım güçleri her geçen gün daha da azalan çalışanların sosyal yardımlara muhtaç hale getirilmesi ve
bu sosyal yardımların bir oy devşirme aracı olarak kullanılması bilinçli bir siyasal tercih. Bugün sosyal yardımlara muhtaç vatandaşların sayısının 17,6 milyona yani nüfusun beşte birine ulaştığını açıkladı Aile Bakanı övünerek. İhtiyacı olanlara yardım sağlamak sosyal devlet olmanın bir gereği tabii ki. Ancak bu yardımları hükümetin cömertliği, cumhurbaşkanının alicenaplığı olarak vatandaşa takdim etmek en hafif deyimle ayıptır.

Sosyal yardımlar gibi asgari ücretin güncellenmesi de lütuf değil, çalışanın hakkıdır.

Asgari ücretin bütün verilerin yükleneceği basit bir bilgisayar programıyla bile istenilen sıklıkta güncellenmesi mümkündür. Öyle yapılması halinde her yıl aynı filmi izlemek zorunda kalmaz, devleti yönetenlerin “Vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz, devlet yine fedakârlıktan kaçınmayacak” böbürlenmelerine maruz bırakılmaz, asgari ücret arttı diye kimseye minnet duymak durumunda olmayız.

Asgari ücreti hesaplama işini bilgisayara bırakalım. Var mısınız?