ÂŞIK VEYSEL’İN AŞKI GÜLİZAR ANA

Âşık Veysel Şatıroğlu, 21 Mart 1973 tarihinde bir Newroz bayramı gününde dediği gibi uzun ince bir yolu sürdürmek için aramızdan ayrıldı.
O artık “sadık yârim” dediği toprakta çiçek yaşamda şiirleriyle bir ölümsüz ozan, menzile varmak isteyenlerin kutup yıldızıdır.
Yılların gözlemiyle bugün Anadolu kadınlarının yaralarına türküleriyle merhem olan Âşık Veysel’in gönül sultanı, yaşam sevinci eşi Gülizar Ana’yla Âşık Veysel’i anmak istiyorum.
Gülizar Ana’yla anarak bir hakkın teslimini de gönül borcu sayarım…
Âşık Veysel’i yazanların, anlatanların çok azı onu besleyen topraklardaki inanç kaynağından söz ederler. Oysa bilinen gerçek, insanın doğduğu toprakların doğası, kültürü, inanç güzellikleri biçimlenmesine katkıda bulunur.
Şair Edip Cansever bakın ne diyor:
"İnsan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
toprağını iten çiçeğe
dağlarının tepelerinin dumanlı eğimine benzer
göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
denizine benzer ki dalgalıdır bakışları"
Âşık Veysel ozanlar diyarı Sivas şehrinin Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde yaşama doğar. ‘S’ ve ‘Ş’ harfleri ile adeta kuşatılmıştır. ‘S’ harfini yüreğindeki sezgiye, sabıra, sevgiye, ‘Ş’ harfini soyadına alarak özünde katar.
Yaşamında iki Gülizar vardır. Biri onu dünyaya getiren annesi, diğeri de onu var eden kadını, eşi, aşkı Gülizar’dır.
“İki büyük nimetim var biri anam, biri yârim,” misali Gülizarların bahçesinin ozanı, sesi, sedasıdır.
“Erenler Anadolu”ya diyenler bilirler ocakları, türbeleri…
Yalıncak Sultan’ın türbesi Sivas Yalıncak Köyü'ndedir. Hafik ilçesine bağlı bu türbede ocak soylu dedeler bulunur. Gülizar Ana da bu türbede hizmet eden bir yoksul kadındır. Bir sabah gördüğü düşün heyecanı ile uyanır ve rüyasını Yalıncak Sultan türbesindeki Hamza Dede’ye anlatır. Hiç tanımadan rüyasında gördüğü adam için Hamza Dede o senin kısmetin der.
Üç gün sonra iki atlı sırtlarında sazları ile türbeye doğru gelirler. Gülizar ana uzaktan gördüğü bu insanların gelişinden ürker. “Cendermeler geliyor!” diye türbenin kapılarını kapatıp Hamza Dede’nin yanına gider hızla.
Hamza Dede, türbenin emektarı Gülizar’a, “O, senin kısmetin kızım” der. “Sırtlarındaki silahları sazları korkma! Bu iki atlının birinin gözleri görmüyor” der.
“Gözleri görmeyen, bir süre sonra, erenlerin dediği gibi Gülizar’a talip olur.
Gülizar Ana, Hamza Dede’ye, “Rüyamı sana anlattım. O, benim kısmetim” der.
Birbirleriyle sözlenirler…
Birkaç gün sonra Âşık Veysel atla gelir, Gülizar Ana’yı alıp köyüne götürür.
İlk eşi kendini terk eden Âşık Veysel’in büyük aşkı ikinci eşi Gülizar Ana olur.
Mavi gözlü, orta boylu bu Kürt güzeli kadınla, Âşık Veysel’in yoksul yaşamına bereket gelir. Manevi yolculukları başlar. Çoğalırlar. Yaşam bu kez farklı akmaya başlar.
Bu evlilikte kadın dilinin, irfanı ile Âşık Veysel’in bilgeliği buluşur, ozanlığına yansır. Gülizar Ana ile var olur. Birbirlerine göz, dil, ses, sevda, yoldaş olurlar. Bu evlilikte bu sevdada bir Âşık Veysel doğar. Yaşadıkları aşkı, Âşık Veysel yıllar aşıp gelen zihinlerde silinmeyen gönüllere yazılan dizeleri Gülizar Ana’ya yazar:
“Güzelliğin on ‘par etmez,
Bu bendeki aşk olmasa,
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa”
Bir köy enstitüsünde öğrenim alan aynı zamanda usta öğretmenlik yapan ve Türkiye’nin her köşesindeki köy enstitülerine ulaşan, çocuklara saz öğreten Âşık Veysel’in ünü tüm dünyada yayılmaya başlar. Nitekim UNESCO 2023 yılını Âşık Veysel yılı ilan eder.
O yıl çok söylenecek “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece.”
Âşık Veysel’i ölümünün 49. yılında saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Tüm erenlere selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi