Besim Güçtenkorkmaz

Besim Güçtenkorkmaz

BABA PARASI

Süper ligin gediklisi, taraftarlarının “Kırmızı Kara”sıydı. Okumuş, iyi yetişmiş gençlerin takımıydı. Kuruluşundan bu yana forma giyenlerin arasından çok sayıda futbol yöneticisi ve üst düzey bürokrat, hatta birkaç da Futbol Federasyonu başkanı çıkartmıştı.
Takımın en uzun başkanlık yapan ismi İlhan Cavcav’dı. Dile kolay, tam 29 sene takımın başında kaldı. Alt liglerden aldığı takımı bir sene içerisinde süper lige çıkarttı. Ve onun başkanlığı döneminde, Gençlerbirliği 28 sene hiç ara vermeden süper ligde oynadı. Bu büyük bir kulüp başarısıydı.
İlhan Cavcav, bu kadarla da kalmadı. Birçok kulüp, borç batağında gezinirken, Gençlerbirliği’nin kasasını ağzına kadar doldurdu.
İlhan Cavcav, sadece Anadolu’yu değil, futbolcu pazarının parlayan ülkelerini de geziyor, keşfettiği genç yetenekleri, kısa sürede büyük kulüplere yüksek bedellerle sayıp, hep kazanan tarafta oluyordu.
Baba Cavcav, ilerleyen yaşının getirdiği hastalıklarla boğuşurken, kendinden sonra kulübün yönetimini oğluna bırakmak istediğini söyledi. Hatta hastalıkla boğuşurken, oğlunu asbaşkanlığa getirmek için bir yöneticiden, asbaşkanlık koltuğunu boşaltmasını istedi. Bu isteğinin birkaç gün sonrasında da vefat etti.
İlhan Cavcav’ın vasiyeti sayılırdı son günlerinde oğlunu asbaşkan yapma çabaları. Ölümünden sonra oğlu “Gençlerbirliği’nin Murat’ı olacağım” diyerek girdiği kongrede başkan seçildi. Basına verdiği ilk demeçte, “Babam üç kıta gezdi, ben 4 kıtaya gideceğim. Alt yapıya önem vereceğim” dedi.
Cavcav’ın vefat ettiği gün, Gençlerbirliği kasasında nakit 56 milyon nakit vardı. Ve başka kulüplere giden iki futbolcunun transferinden gelecek 14 milyon lira ile birlikte 70 milyon liraya ulaşıyordu kasadaki para.
Baba Cavcav, 30 seneye yaklaşan başkanlığı döneminde, alt yapıya verdiği önem ve akıllı transfer politikası ile Türkiye’nin nakit zengini kulübü haline getirmişti Gençlerbirliği’ni.
Baba Cavcav’ın 30 yılda biriktirdiğini, oğul Cavcav 3 senede tüketti. Sadece tüketmekle kalmadı. Kulübü bir o kadar da borçlandırdı. Onunla da kalmadı, 28 yıl hiç ara vermeden süper ligde oynayan Gençlerbirliği, biri 2019 yılı diğeri bu sezon olmak üzere iki kez alt lige onun döneminde düştü. 2019’da düştüğü sezonun ardından yeniden süper lige çıktı ama biten bu sezonun sonunda yeniden hüsran vardı.
Ve geçtiğimiz hafta içinde bir gazete haberinin başlığı şöyleydi;
Murat Cavcav, “ kongrede, başkanlığa aday olmayacağım” dedi.
Ne güzel iş değil mi. 40 yılın birikimini, 3 yılda bitir. Bitirmekle kalma, kulübü borçlandır. Borçlandırmakla kalma, takımı yanlış transfer politikaları ile iki kez ligden düşür. Düşürmekle kalma ve para bittiği için “Hadi, bana eyvallah” de.
Türk futbolunun çarpık yapısı içinde, işte her şey bu kadar kolay. Murat Cavcav gibi, bu işten anlamayan bir sürü kulüp yöneticisi, kısa sürede futbol menajerlerinin elinde oyuncak oluyor. Kulübün kaynaklarını kısa sürede kurutuyor ve en sonunda elini kolunu sallayarak, “burası battı, ben gidiyorum” diyor.
Oysa hep aynı şeyi söylüyoruz yıllardır. Kulüplerin yönetim kurulları, özellikle, verdikleri maddi, manevi tüm zararların mutlaka sorumlusu olmalıdır. Başkanlıkları süresince, medyada reklam yapmayı çok iyi bilen kulüp başkanları, kulüplere verdikleri zararları da ödemelidir. Murat Cavcav gibileri “baba parası, harcadık, bitti” diyerek kolayca sıyrılamamalı, yasalar önünde sorumlu olmalıdır. 1923 yılında kurulan ve Cumhuriyet ile yaşıt olan bir kulübü mali anlamda bitirip, ligden de düşürmek bu kadar kolay olmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Besim Güçtenkorkmaz Arşivi