Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Batı yakasında değişen bir şey yok!

Geçen hafta Çarşamba günü Demokrat JEO BİDEN, Amerika Birleşik Devleti’nin 46. Başkanı olarak İncil üzerine yemin etti ve göreve başladı; aynı gün, hiç zaman geçirmeden bir önceki dönemin birçok kararını tersine çeviren başkanlık kararnamelerini imzaladı ve “Yeni Dönemi” başlattı.
Yeni dönem, Türkiye’ye “yeni” ne getirecek? Ne değişecek?
Artık, bunu tartışıyoruz, daha da çok tartışacağız, anlaşılan…
Sebebi sorgulamadan bir sonuç olarak söylersek bugün, ABD Türkiye ilişkileri, bugüne kadar yapılan tüm tanımların dışında kopma noktasına geldi.
Bu durum değişecek mi göreceğiz!
Daha önceki ABD başkanları döneminde Türkiye için kullanılan dost ülke, müttefik, stratejik ortak, model ortak, örtüşen vizyon, strateji birliği içinde olmak, ortak savunma konsepti, ortak çıkarlar, 100 milyar dolarlık ticaret hedefi gibi anlamlı, önemli ve değerli bir ilişkiyi tanımlayan terimler yerini şimdilerde “sözde müttefik” nitelemesine bıraktı.
Yeni başkan JOE BİDEN’in yeni dışişleri bakanı Antony Blinken, Türkiye için sözde müttefik nitelemesi yaparken yeni Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevine getirilen Jake Sullivan da Türkiye’yi cezalandırmak için Senatodan geçerek kesinleşen CAATSA yaptırımları için “her şey ilk birkaç aylık zamanda olacak” diye demeç vermektedir.
CAATSA ne?
ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA)…
Çok açık değil mi?
Biz artık ABD ile dost değil HASIM’IZ!
Bu durum değişir mi, yeniden dost olabilir miyiz, göreceğiz!
Bu durum, aslında yeni değil, Batı Yakası’nın değişmez “ÖZDE” tavrıdır. Sözde olan dostluktur.
ABD ve Türkiye arasında vizyon, strateji, ortak çıkarlar hatta müttefikler bile farklılaştı; karşı cephelere düştük.
Varlığını bir milli güvenlik sorunu olarak gördüğümüzü defalarca her zeminde ve her fırsatta ifade ettiğimiz PKK terör örgütü ve türevlerine özellikle Suriye’nin kuzeyinde “inadına destek” vermek, hasım olmanın bir işareti değil mi?
Türk Milleti’nin iradesini ortadan kaldırmak ve Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeniden tanzim etmek için harekete geçirdikleri Fetullahçı Terör Örgütü’nün liderini bütün ısrarımıza rağmen iade etmiyorlar; Bu düşmanlık değilse düşmanlarımızı korumak değil mi?
Bu tavır, dostluk, müttefiklik mi hasımlık mı?
Daha birçok olay üzerinden buna benzer sorular sorabiliriz.
Yeni dönemden ümitlenmeli miyiz?
Yeni başkan BİDEN kim?
36 yıl kesintisiz senatörlük yapmış, Senato’da Ulusal Güvenlik Komisyonu başkanlığı yapmış, Barak Obama dönemine “Başkan Yardımcılığı” yapmış; tüm zamanlarda Türkiye karşıtı politikaların içinde olmuş/arkasında durmuş, Ermeni soykırımı yasa tasarısı hazırlayarak Türk Milleti’ni suçlamış, kendi ifadesiyle söylersek “Siyonist” ve “İsrail’in sadık destekçisi”…
Demokrat olduğuna bakmayın; Amerika’nın “azgın milliyetçisi”…
Amerika Derin Devleti’nin has adamı…
Dost mu hasım mı olacağız kurduğu kadrodan belli…
Türkiye’yi “sözde müttefik” gören Antony Blinken Dışişleri Bakanı yaptı. Suriye’de PKK devleti kurmak için her türlü desteği veren Brett McGurk’ü Ortadoğu ve Kuzey Afrika masasının başına, PKK ile dostluğu bilinen eski Merkez Kuvvetler Komutanı emekli Orgeneral Lloyd Austin’i Savunma Bakanlığı’na ve Jake Sullivan’ı de Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevine getireceğini açıkladı.
Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanlığı’na bölgeyi çok iyi tanıyan eski Rusya ve Ürdün Büyükelçisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı William J. Burns’ü aday gösterdi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “Otoriter Lider” olarak tehlikeli bulan bir CIA Başkanı…
BENCE
Batı Yakası’nda değişen bir şey yok gibi görünüyor.
60 yıldan bu yana Avrupa kapılarında bekleriz, her şartı yerine getiririz yine de sözlerinde durmazlar…
Kendi kurallarının aksine (hudut sorunları olan) Güney Kıbrıs’ı Rum’lar için bağımsız devlet olarak kabul eder ve üye yaparlar, Kıbrıs Türklerini yok sayarlar…
NATO’da eşit üye olmamıza rağmen EGE’de Akdeniz’de Yunanistan lehine tavır alırlar…
NATO üyesi olarak NATO’nun ve Türkiye’nin savunması için hava savunma sistemi isteriz, vermezler, başkasından alırız, “NATO’nun güvenliğini” tehlikeye düşürmekle suçlar, olmaz derler…
Onur kırıcı mektup yazar, ekonomik operasyonlarla tehdit eder ve yaptırımlar uygularlar…
Kurucusu olduğumuz F-35 projesinden sözleşmeye rağmen çıkarırlar, parasını ödediğimiz, eğitimlerini tamamladığımız uçaklarımıza el koyarlar…
Sözü uzatmanın gereği yok…
“Batı Cephesinde Yeni Bir şey Yok”…
Birçoğumuzun okuduğu Erich Maria Remarque’nin bu meşhur romanı, öğrencileri savaşa katılmaları için dolduran Profesör Kantorek’in tanıtımı ile başlar; Sivri fare suratlı…
1914-1918 yılları arasında yaklaşık 25 devletin katıldığı, 50 milyon insanın öldüğü, 20 milyon insanın yaralandığı Birinci Dünya Savaşında ortaya çıkan Batı Yakası’nın gerçeğini anlatan bir roman…
Oskar’la ödüllendirilen filminde, cephede, bir kelebeğe uzanan elin sahibi askerin karşı siperden bir keskin nişancı tarafından vurulma sahnesi belleklerimizden hiç silinmedi…
Batı, budur!
Şimdi, Hasım(!) Türkiye gerçeğini görecekler!
BİZ, ne yapmalıyız? Artık bir karara varmalıyız!
“Gavıra kızıp oruç bozulmaz” demiş atalarımız; “kazanımlarımızdan ve bağlantılarımızdan” asla vazgeçmeden tarihimizin ve coğrafyamızın gerçeğini yeniden fark etmeliyiz.
Muhtaç olduğumuz güç, bu toprağın birliğinden doğar.
Öncelikle ve acilen;
İnsanlarını “güvercin ürkekliğine” hapsetmeyen ve adalet bekletmeyen bir Türkiye kurmalıyız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi