"Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir…"

"Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir…"
Ruhunu, kimliğini yitirmiş, inançlarından, forma aşkından kopmuş bir 11 ve onları şaşkınlıkla izleyen inatçılığı kadar iyimserliği de bilinen bir teknik adam Rıza Çalımbay… Ne kadar yazık ne kadar berbat bir durum. Gruptan...

Ruhunu, kimliğini yitirmiş, inançlarından, forma aşkından kopmuş bir 11 ve onları şaşkınlıkla izleyen inatçılığı kadar iyimserliği de bilinen bir teknik adam Rıza Çalımbay… Ne kadar yazık ne kadar berbat bir durum.

Gruptan çıkması mucizelere kalmış Beşiktaş, adeta yepyeni 11 çıkaracak kadar sakatlar ordusuna sahip kadrosuyla prestij için sahadaydı dün gece. Onu da erkenden teslim etti rakibine.

Rıza Çalımbay ile ligde ikide iki yapan siyah beyazlılar, Avrupa kupalarında oynadığı son 11 maçta tek galibiyet alamadı, 10 maçtan mağlubiyetle ayrıldı. Dün gece de 12’ncisini ekledi bu rezil istatistiğe.

Nerede namağlup olarak çıkılan şampiyonlar ligi grubu… Porto, Leipzig, Monaco gibi takımları ezen Beşiktaş’tan eser yok şimdi.

Pazar günü yönetimi yeni ellere teslim etmeye hazırlanan Beşiktaş’ın mevcut başkanı tribündekiler kadar utanmış mıdır, emin değilim.

Ruhunu, kimliğini yitirmiş, inançlarından, forma aşkından kopmuş bir 11 ve onları şaşkınlıkla izleyen inatçılığı kadar iyimserliği de bilinen bir teknik adam Rıza Çalımbay… Ne kadar yazık ne kadar berbat bir durum.

Antrenman maçında bu kadar ciddiyetsizlik olmazdı. Şimdi kimi futbolcuların adını da burada sıralayıp kalp kırmanın manası yok. Bir bütün halinde rezil bir oyun ve rezil bir futbolculuk vardı.

Beşiktaş 5. golü yediğinde herkes birbirine “Daha 20 dakika var bu rezil maçın bitmesine…” diyordu.

Altıyı yemeden bitti maç. Bu maçın ardından kimsenin hocaya laf söylemesine gerek yok. Her iki yarıda da erken yenen goller, defanstaki uyumsuzluk, sınırlı asların oyuna geç dahil edilmesi de dahil teknik yorum kastırmanın da faydasını göremiyorum.

Kara bir gece İnönü’de yenen 5 gol ile sonuçlandı ve Avrupa tarihi kitabına acı bir sayfa olarak eklendi dünkü maç. Acısı çıkartılıncaya kadar orada kalsın.

Beşiktaş kongreye gidiyor. Bir tarafta Serdal Adalı diğer tarafta Hasan Arat arasında yaşanacak yarış. Beşiktaş tribünleri, Çarşı’ya gönül verenlerin önemli çoğunluğu Hasan Arat diyor. Eski yönetimlerle ilişkileri olanlar ise Serdal Adalı’dan yana görünüyor.

Ben gönlümden geçeni söylemeyeyim ama yeni yönetimi zor günler beklediğini vurgulayayım. Sınırsız vaatleri siyasette sık görüyoruz. Şimdi de kongre öncesinde işitiyoruz. Gerçekçi olmakta yarar var.

Ama asıl söylemek istediğim şu; Fikret Orman yönetiminin ardından büyük umutlarla gelen Ahmet Nur Çebi’nin giderken neler yaşadığını, Beşiktaş’ın mabedinden nasıl uğurlandığını dün geceye bakıp unutmamaları gerekir.

Beşiktaş’a başkan olmak çok büyük şereftir, onurdur. Herkese nasip olmaz ama o koltukta layıkıyla oturmak en zorudur. Büyük slogan ve alkışlarla gelebilirsiniz ama yanlış kararlarınız sizi oradan böyle berbat bir şekilde uğurlayabilir.

Beşiktaş Şenol Güneş ile iki kez ardından Sergen Yalçın ile bir kez kupaları toplarken kimsenin sesi çıkmıyordu. Hatta Sergen Yalçın’a Ahmet Nur Çebi yönetiminin yaptığı haksızlık, daha da ileri gidip ortaya koyduğu kompleks bugünkü tablonun temel sebebi.

Beşiktaş başkanı kompleks duyamaz, duymamalıdır. Beşiktaş başkanı dünkü maçın ardından stattan ağlayarak çıkan 10 yaşındaki çocuğun da başkanı, kulübün efsanelerinin de simgesidir. Daha da önemlisi Beşiktaş yeni Başkanı, Süleyman Seba’nın dediği şu sözleri aklında mıh gibi tutmalıdır;

“Beşiktaş, şampiyon olsun, maç kazansın, kupa kaldırsın diye tutulmaz. Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir. Dürüstlüktür. Ahlaklı olmaktır. İyi insan olmaktır.”

Bu şiarla yola çıkan ve yoldan çıkmayacak başkanın kazanmasını dilerim. Şimdiden iki adaya da başarılar dilerim. Lig arasının nasıl değerlendirileceğinin, yeni seçilecek Beşiktaş başkanının bir sonraki kongreye kadar kaderini de çizeceğini hatırlatarak bu kötü geceyi noktalamak isterim.